Yaratılışta Büyük Küçük Farkı Yoktur

 İnsanlık tarihi boyunca, varlıkların yaratılışı hakkında çok farklı felsefî görüşler ileriye sürülmüştür. Zaman zaman semavî beyanlar ve peygamberlerin mesajları ile Allah'ın kâinatta mutlak tasarruf sahibi olduğu bildirilmiş olmasına rağmen, bu mesajlar kısa sürede göz ardı edilmiştir. Bu hususta, özellikle Yaratıcı'nın isim ve sıfatlarını anlamada hata yapılmış, ya O'nun çok küçük varlıklarla uğraşmadığı yönünde bir ekol gelişmiş, ya da, Allah'ın belli bir büyüklükten sonraki varlıkları yaratmada zorluk çektiği yönünde batıl bir düşünce hâkim olmuştur.

İnsanlık tarihi boyunca, varlıkların yaratılışı hakkında çok farklı felsefî görüşler ileriye sürülmüştür. Zaman zaman semavî beyanlar ve peygamberlerin mesajları ile Allah'ın kâinatta mutlak tasarruf sahibi olduğu bildirilmiş olmasına rağmen, bu mesajlar kısa sürede göz ardı edilmiştir. Bu hususta, özellikle Yaratıcı'nın isim ve sıfatlarını anlamada hata yapılmış, ya O'nun çok küçük varlıklarla uğraşmadığı yönünde bir ekol gelişmiş, ya da, Allah'ın belli bir büyüklükten sonraki varlıkları yaratmada zorluk çektiği yönünde batıl bir düşünce hâkim olmuştur.

Yaratma fiili, Allah'ın tasarrufundadır. Bunu anlamak pek kolay değildir. Çünkü, bizim fiilimizle O'nunki çok farklıdır. Biz topraktan çanak çömlek yapıyoruz. O ise, bütün bitkileri, çiçekleri, yaprakları ve meyveleri ondan halk ediyor. Allah'ın yaratma fiilini bir derece anlamak için O'nun, isim ve sıfatlarına ait şu hususların bilinmesi gerekir:

1. Allah'ın isim ve sıfatları zatındandır.

2. İsim ve sıfatları zatından olunca, O'na o sıfatların zıddı arız olamaz.

3. O'na sıfatların zıddı girmeyince, orada mertebe, derecelenme olmaz.

4.  İsim ve sıfatlarda derecelenme olmazsa, o isim ve sıfatlara fiillerin tahakkuku bakımından büyük küçük, az çok fark etmez.

Allah'ın (c.c.) görme, işitme, ilim, kudret, hayat gibi isim ve sıfatları zatındandır. Yani, O'nun varlığının gereğidir. Varlığı ile kâim ve daimdir, isim ve sıfatları zatından ise, bunların zıddı O'na bulaşamaz. Meselâ, kudretin zıttı acizliktir. Allah'ın kudretinde acizlik yoktur. Acizlik olmayınca kudretinde derecelenme bulunmaz. Yani, bir atomu nasıl kaldırıyorsa, bütün kâinatı da öyle kaldırır, idare eder. Atoma tesir eden kuvvet ile kâinata tesir eden kuvvet arasında fark yoktur.

Aynı şekilde, ilmin zıddı bilmemektir, cahilliktir. O'nda cahillik olmayınca, ilminde de derecelenme olmaz. Yani, Allah her şeyi bilir. Yaratma noktasında da öyledir. Ona göre, bir atomu yaratmakla bir çiçeği yaratmak, bir insanı yaratmakla bütün insanları yaratmak, bir baharı yaratmakla bütün kâinatı yaratmak arasında fark yoktur.

Bunu, güneşin faaliyeti ile bir derece anlamak mümkündür. Meselâ, bahar mevsiminde gündüz vakti güneş, yansıdığı alandaki bütün bitkileri aydınlatmaktadır. Burada tek çiçek kalsa, diğer bütün bitkiler ortadan kalksa, güneşin işi kolaylaşmayacaktır. Yani, bütün bitkileri aydınlatmadaki rolü, sarf ettiği gücü ne ise, tek çiçeği aydınlatmada harcadığı gücü de aynıdır.

Allah'ın bir mahluku olan güneş böyle olursa, elbette, kâinatın sahibi olan Cenâb-ı Hak için mahlûkatı yaratma ve idarede büyük küçük az çok hiç fark etmeyecektir.

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Okunma sayısı : 56
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun