Karantina 1 yıl devam ederse hayatımız nasıl olur?

Karantina 1 yıl devam ederse hayatımız nasıl olur?
Tarih: 18.04.2020 - 20:01 | Güncelleme:

Soru Detayı

​- Dünyamız yeni bir sorunun üzerinden el birliği ile gelmeye çalışırken, biz de evlerimizde karantinada bekliyoruz.
- Peki bu süreç 1 yılı bulursa nasıl olur?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Korona virüs salgının başta sağlık olmak üzere sosyal, psikolojik, ekonomik vb. birçok sonuçları var.

Sorunuzu bunlardan hangisi açısından sorduğunuzu bilmiyoruz, ancak salgınla ilgili kaygılarınızın olabileceğini düşünerek, burada Korona’nın psikolojik sonuçları açısından bir açıklama yapmak istiyoruz. Kaygının anlaşılması ve normalleşmesi durumunda, zaten sorunuzun cevabı kendiliğinden açıklığa kavuşacaktır, diye düşünüyoruz.  

Öncelikle şu bir gerçektir ki, sel, deprem gibi doğal afetlerin veya salgın hastalıkların hâkim olduğu dönemlerde insanların kaygılı olması normaldir. Nitekim bir insanda eğer kaygı yoksa, o insanın ruh sağlığı bozuk demektir. Çünkü her şeyi hikmetle halk eden Yüce Yaratıcımız, insanların hayatlarını sağlıklı sürdürmeleri, kendilerini ve yakınlarını tehlikelerden korumaları için kaygı duygusu vermiştir ki gerekli önlemleri önceden alabilsinler.

Ancak burada neye ne kadar kaygılanmamız gerektiğini, bir sorun, bir korku karşısında yapabileceklerimizin ne kadar olduğunu, buna gücümüzün ne kadar yettiğini bilmemiz önemlidir. Aksi halde ölçüsüz kaygıdan dolayı anksiyete ve diğer kaygı bozukluğuna maruz kalırız.

Örneğin Korona Virüs salgınında insanların büyük çoğunluğunu tedirgin eden, kaygı bozukluğuna neden olan şey, Korona’nın kendisi değil, ona yüklenen olumsuz anlamlardır. Özellikle medyanın haberlerde salgınla ilgili çarpıcı olayları anlatarak iyice tehdit atmosferini yaygınlaştırmasıdır.

Korona’yı medyanın bize yansıttığı gibi, dünyanın sonu, önü alınmaz bir canavar, başıboş bir hadise olarak görürsek, üzerimizdeki etkisi çok olumsuz olur, kaygımız artar. Ama onu tedbir aldığımız takdirde Allah’ın izniyle yok olabilecek bir salgın olarak görürsek, daha da önemlisi neticeleri itibariyle birçok hayırlara vesile olabilecek bir musibet olarak algılarsak üzerimizdeki etkisi çok az olacaktır.

Aynı şekilde korku da hayatımızı tehlikelere karşı korumak için verilmiş bir duygudur. Eğer korku rasyonal ise, gerçeklerle örtüşüyorsa faydalıdır, ancak rasyonel değilse patolojiktir, kişiyi ruhsal olarak hasta eder.

Yine insan yaratılış gereği, belirsizliklerden kaçınır, hayatını ve sorumlu olduğu çevresini kontrol altında tutmak ister. Ancak insan gücünün sınırlı olduğunun idraki içinde, neyi kontrol altına alıp ve neyi alamayacağını bilirse, salgın ve doğal afetlerden en az hasarla kurtulur. Dünya cihetiyle bazı sıkıntılara maruz kalsa da ebedi hayatın saadeti açısından kazançlı bile çıkabilir.

Burada bize düşen şey, önce neyi kontrol altına alabileceğimizi bilmektir. Örneğin Korona örneğinde neler kontrolümüzde, neler değil?

Hijyene dikkat ederek, ellerimizi yıkayarak, sosyal mesafeyi koruyarak, maske takarak kendimizi koruyabiliriz. Bunlar bizim kontrolümüzdedir. Ancak bunun ötesindeki yüzlerce şey var ki, hiçbirini kontrol edemediğimiz gibi, gücümüz de yetmez.

Örneğin salgının kaç kişiye bulaşacağını biz şahsi olarak kontrol edemeyiz, bulaştıktan sonraki aşamaları kontrol edemeyiz, çünkü o sağlıkçıların işidir. Virüsün hangi ülkede ne kadar süreceğini kontrol edemeyiz, mutasyon geçirip geçirmeyeceğini kontrol edemeyiz. Salgın bittikten sonra ikinci bir dalganın gelip gelemeyeceğini kontrol edemeyiz.

Bu konuda öngörümüz olsa da bu, kişilik yapımız ve dünya görüşümüzle biçimlenmiş şahsi tahminden öteye geçmez. Kişilik yapısı olarak olaylara negatif tarafından bakan kişi, çok karanlık bir tablo çizerken, bir diğeri tozpembe bir tahminde bulunabilir. Yani kişilerin değiştirmeye gücü yetmeyen, kontrolleri altında olmayan şeyler için öne sürdüğü görüşlerden ibaret olur.

İşte burada bize düşen şey, gerekli önlemleri aldıktan sonra gerisini düşünmemek, merak etmemek, ne zaman biteceği konusunda zihin yormamak, daha da önemlisi bu konuda kaygı etmemektir. Bize düşen şey, Bediüzzaman Hazretlerinin de ifadesiyle, 

“Sen başıboş olmadığın gibi, bu hâdiseler de başıboş olamazlar. Her birisi çok hikmetli vazifeler peşinde koşturuluyorlar. Bir Müdebbir-i Hakîm tarafından istihdam olunuyorlar.” (bk. Şualar, Yedinci Şua)

fikri ile kadere teslim olmaktır.

İman etmiş bir mümin, huzurunu koruması ve asli vazifelerine devam etmesi için kadere teslim olması onu iki cihan saadetine kavuşturur. Çünkü

"İman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül ise saadet-i dareyni iktiza eder."

Bize düşen salgınla ilgili geleceği düşünmeden, bizden istenilen tedbirleri aldıktan sonra sadece bulunduğumuz anın ve günün kıymetine odaklanmak; aile birliğine, dostlarla muhabbetin artmasına vesile olacak iletişim içinde olmaktır. İçinde bulunduğumuz zamanın ve mekanın manasına uygun olarak şevkle, heyecanla, kaygıdan uzak dingin bir ruh haliyle idrak etmektir. Korona günlerinde evde kalmış olmayı fırsat bilip şahsi kemalatımıza kuvvet vermektir. Kişisel gelişimimiz için kitap okumak, evde spor yapmak, yetenek ve kabiliyetlerimiz çerçevesinde el becerisi gerektiren meşguliyetler içinde olmak bizi hem gereksiz düşüncelerden uzaklaştıracak, hem de mutlu edecektir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun