İnsanların etrafında bulunan melekler onları hangi hadiselerden / musibetlerden korumaktadır?

Tarih: 10.08.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

“O insanın önünde ve ardında devamlı olarak nöbetleşerek görevlendirilen melekler vardır. Bunlar Allah’ın emrinden ötürü, onu koruyup kollarlar...” (Rad, 13/11)

mealindeki ayetten, söz konusu olan koruyucu meleklerin bu görevi, bütün insanlar için geçerli olduğu anlaşılmaktadır.

Ayette “koruyucu melekler” olarak tercüme edilebilen “muakkıbat” kelimesi, izleyenler, takip edenler anlamına gelir. Tefsircilerin beyan ettiklerine göre, ayette geçen “korurlar” manasına gelen “yahfezun” fiilinin işaret ettiği “hıfz/muhafaza” kavramı iki anlama gelir.

Birincisi, insanların yaptığı işleri denetlemek, kontrol etmektir. Bu mana, “Üzerinizde hafîz / denetleyiciler vardır.” (İnfitar, 82/10) mealindeki ayetin manasıyla örtüşmektedir

İkincisi, insanları tehlikelerden korumak, kollamaktır. Bu koruyup kollama işi, Allah’ın kullarına yaptığı büyük bir lutuftur. Yoksa insanın, -bir mikroptan bir depreme kadar, semavî ve arzî musibet ve tehlikeler gibi çepeçevre kendisini saran kötülüklerden korunması asla mümkün olmayacaktı. “Allah kullarına büyük lutuf sahibidir.” (Şura, 42/19) mealindeki ayetle örtüşmektedir.(bk. Taberî; Razî, İbn Kesir;  İbn Aşur, ilgili ayetin tefsiri).

İbn Kesir'in bildirdiğine göre, her inanın dört koruyucu melekleri vardır. 24 saatte bunlar nöbet değiştirirler. Bunlardan iki tanesi, insanların sağında ve solunda olup amellerini yazarlar. Diğer ikisi ise, insanların önünden ve arkasından kendisini izleyen ve -Allah’ın izin verdiği yerlerde- onu değişik musibetlerden koruyan meleklerdir.(İbn Kesir, ilgili ayetin tefsiri).

Bu açıklamaların ışığında, özet olarak diyebiliriz ki; -kâfir olsun, mümin olsun, fâsık olsun, sâlih olsun- her insanı takip edip izleyen muhafız melekler vardır. Bunlardan bazıları, insanın amellerini / söylediklerini, işlediklerini kontrol edip yazarlar. Diğer bir kısmı ise, onları her türlü kötülükten korurlar. Yani; Allah’ın Kader kanunuyla programladığı ve kaza kanunuyla kâinat çapında uygulamaya koyduğu genel icraatlardan olumsuz etkilenmemeleri için, Ata kanunuyla insanları koruma altına almış ve onlara koruyucu melekler tayin etmiştir. Şayet bu özel koruma işi olmasaydı, insanın cinnî, insî şeytanların şerrinden, semavî, arzî musibetlerden, insanın iç bünyesinde ve dış dünyasında kümeleşmiş milyarlarca mikroplardan, virüslerden, parazitlerden sakınması hiç mümkün olur muydu? Şüphesiz bu korumalar Allah’ın emriyle ve onun izniyle olmaktadır. Kuşeyrî’nin ifadesiyle; söz konusu melekler, insanları Allah’ın emriyle Allah’ın emrinden (Kâinatta cari olan genel kanunlar çerçevesinde cereyan eden emirlerinden / işlerinden / icraatlarından) korurlar.(bk. Kuşeyrî, ilgili ayetin tefsiri).

Allah, insanın başına bir musibet getirmek istediğinde ise, artık ondan kurtuluş yoktur. O anda Ata kanununu işletmez, korumalarını geri çeker ve kaza hükmünü gerçekleştirir. Söz konusu ayetin şu son cümlesinde bu gerçeğe şöyle vurgu yapılmıştır:

“...Allah bir toplum için bir kötülük irade buyurdu mu, artık onu geri çevirecek bir kuvvet yoktur. Artık Allah’ın dışında onları himaye edecek kimse olamaz.” (Rad, 13/11)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun