Hz. Süleyman’ın emrine verilen rüzgar neden farklıdır?

Tarih: 08.04.2021 - 20:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- ​Enbiya suresi 81. ayette Hz. Süleyman’a sert rüzgâr verdiğini söylerken Sad Suresi 36. ayette ise yumuşak rüzgârı verdiğini söylüyor.
- Bunun sebebi nedir açıklayabilir misiniz? 

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Allah, rüzgârı Hz. Süleyman (as)’ın emrine vermiş ve çeşitli işlerinde bir araç olarak kullanmasına imkan sağlamıştır.

Bizzat Kur'an’da rüzgârın hem şiddetli hem yumuşak yönüne dikkat çekilmiştir.

“Böylece rüzgârı onun buyruğu altına verdik. Onun emriyle dilediği yöne yumuşakça eserdi.” (Sad, 38/36)

mealindeki ayette yolculuk yapanların sarsılmamaları, rahatsız olmamaları için yumuşak bir esintiye sahip olduğu bildirilmiştir.

“Süleyman'ın emrine de zorlu rüzgârı verdik. Onun emriyle içinde bereketler yarattığımız ülkeye doğru eserdi. Biz her şeyi biliriz.” (Enbiya, 21/81)

mealindeki ayette ise rüzgârların omuzlarına yerleşen halı gibi sergilerin tahrik edilmesini sağlamak ve hızlandırmak için rüzgâr motorunun güçlü bir şekilde çalıştırmaya yönelik olarak rüzgârların zorlu / güçlü bir şekilde ayarlandığına dikkat çekilmiştir.

Demek ki rüzgâr motorunun, aracı / ilgili sergiyi / halıyı hızlı yürütmek için ihtiyaç duyulan güce sahip olması gerekir. Ancak aynı zamanda yolcuları rahatsız etmeyecek şekilde hem hızlı hem de yumuşakça bir konumdadır.

Şu halde, hikmetin gereği olarak Hz. Süleyman’ın emrine verilen rüzgâr, hem yolcuyu rahatsız etmeyecek derecede olmalı, hem de yükünü taşıyacak güç ve hız da olmalı.

İlave bilgi için tıklayınız:

Hz. Süleyman rüzgâr ile ordusunu ve kendisini nasıl uçuruyordu ...

Ayrıca, şu makaleyi de okumanızı tavsiye ederiz:

Süleyman Peygamberin Rüzgâr Mucizesi:

Hz. Süleyman ve Rüzgâr

Yakın zaman önce bir haberde askerler bir tünelde yapay olarak oluşturulan bir rüzgâra binip havada uçuyorlardı. Aslında bu yaptıkları uçaktan atlamanın bir ön eğitim hazırlığı idi.

Dikey Rüzgâr Tüneli (DRT) denilen yapı, Milli Savunma Bakanlığı’nın bir projesi olarak Türk mühendislerinin emeği ile 31 Ekim 2008’de tamamlanmış.

DRT, uçaktan çıkıştan paraşüt açılana kadar olan serbest düşüş aşamasını yapay ortamda gerçekleştirmek amacıyla, havanın kapalı kanallarda dolaştırılarak uçuş odasında istenen hava hızının sağlandığı bir sistem. Bu sistemle, serbest paraşütçülerin serbest düşüş eğitimleri emniyetli, kısa sürede ve ekonomik olarak karşılanıyor.

DRT’de, 4 metre uçuş alanı çapında, 8 metre uçuş eğitim yüksekliğinde, 24 metre tünel yüksekliğinde, 400-1400 KW’lık güçteki motorlarla hızı 260 km’ye ulaşan yapay rüzgâr oluşturuluyor.

Bu haberi izlerken, birden Hz. Süleyman’ın günde iki aylık mesafeyi kateden “rüzgâr mucizesi” aklıma geldi ve gördüğüm bu sahnenin onun küçük çapta taklit edilmiş bir örneği olduğunu düşündüm.

Bediüzzaman Said Nursi de peygamberlerin gösterdikleri mucizelerin benzerlerini yapmaya teşvik ettiğini şöyle ifade ediyordu:

“Kur'an-ı Hakîm; enbiyaları, insanın cemaatlerine terakkiyat-ı maneviye cihetinde birer pişdar ve imam gönderdiği gibi; yine insanların terakkiyat-ı maddiye suretinde dahi o enbiyanın her birisinin eline bazı hârikalar verip, yine o insanlara birer ustabaşı ve üstad etmiştir. Onlara mutlak olarak ittibaa emrediyor. İşte enbiyaların manevî kemalâtını bahsetmekle insanları onlardan istifadeye teşvik ettiği gibi, mucizatlarından bahis dahi; onların nazirelerine (benzerlerine) yetişmeye ve taklidlerini yapmaya bir teşviki işmam ediyor. Hattâ denilebilir ki: Manevî kemalât gibi maddî kemalâtı ve hârikaları dahi en evvel mucize eli nev’-i beşere hediye etmiştir…"

"Evet (Kur’an), mucizat-ı Enbiyayı zikretmesiyle fen ve sanat-ı beşeriyenin nihayet hududunu çiziyor. En ileri gayatına parmak basıyor. En nihayet hedeflerini tayin ediyor. Beşerin arkasına dest-i teşviki vurup o gayeye sevkediyor.” (Sözler, Yirminci Söz, 254)

Meselâ: Hazret-i Süleyman Aleyhisselâm’ın bir mucizesi olarak teshir-i havayı beyan eden: (… “Süleyman’ın emrine de rüzgârı verdik. Onun sabah gidişi bir aylık mesafe, akşam dönüşü de bir aylık mesafe idi” -Sebe: 12 mealindeki) ayeti; “Hazret-i Süleyman, bir günde havada tayeran ile (uçarak) iki aylık bir mesafeyi kat etmiştir.” der. İşte bunda işaret ediyor ki: Beşere yol açıktır ki, havada böyle bir mesafeyi kat’etsin.

"Öyle ise ey beşer! Madem sana yol açıktır. Bu mertebeye yetiş ve yanaş. Cenab-ı Hak, şu âyetin lisanıyla manen diyor:

“Ey insan! Bir abdim, heva-i nefsini terk ettiği için havaya bindirdim. Siz de nefsin tenbelliğini bırakıp bazı kavanin-i âdetimden güzelce istifade etseniz, siz de binebilirsiniz.” (bk. age.)

İnsanlar, Bedizzaman’ın belirttiği gibi Hz. Süleyman’ın bu harika mucizesinin önemli bir taklidini, bir örneğini uçak ve havada uçan benzeri araçlar yaparak ortaya koymuşlardı. Ancak bunlar doğrudan değil dolaylı olarak insanların uçmasını sağlıyordu. Şimdi ise, bizzat insanların Hz. Süleyman gibi başka araçlara ihtiyaç duymaksızın doğrudan rüzgâra binip havada uçtuklarını görüyordum.

İlgili sahneyi seyrederken iki önemli nokta göze çapıyordu.

Birincisi: Rüzgârın şiddeti ve 260 km hızla hareket etmesi.

Diğeri ise: Uçan insanların sağa-sola savrulmadan çok yumuşak bir pozisyon içerisinde hareket etmeleri. Bu taklidin Hz. Süleyman’ın mucizesine ne kadar benzediğini görmek için Kur’an’a müracaat ettim. İlgili iki, ayetin mealleri şöyle:

“Süleyman’a da şiddetli rüzgârı âmade kıldık. Rüzgâr, onun emriyle kutlu beldeye doğru eserdi. Çünkü her şeyin gerçek mahiyetini biz biliriz.” (Enbiya, 21/81)

“Biz rüzgârı onun emrine verdik. Rüzgâr, onun emriyle, onun istediği yere tatlı tatlı eserdi.” (Sad, 38/36)

Güzel bir tevafuktur ki, bugün yapay rüzgârdan istifade edip onun sırtında havada uçmak için, rüzgârın esme şiddeti 260 km olması gerekir. Bunu sağlamak için de 400-1400 KW’lık güçteki bir motor kullanılmıştır.

İşte ilk ayette Hz. Süleyman’ın bindiği rüzgârın kuvvetli bir tonda olduğunu göstermek için “asıfeten=şiddetli” vasfıyla nitelendirilmiştir.

Ancak şiddetli rüzgârın meydana getirdiği sarsıntıdan yolcuların rahatsız olmaması için onun mahiyeti itibariyle çok şiddetli olmasına rağmen, eserken yumuşak bir konumda esmesi gerekir.

İkinci ayette bu gerçeğe “Rüzgâr, onun emriyle istediği yere yumuşak/tatlı tatlı eserdi” mealindeki ifadeyle işaret edilmiştir.

Bu iki ayetten birinde “şiddetli rüzgâr,” diğerinde “yumuşak/tatlı tatlı esen rüzgâr” ifadelerine dikkat çeken İslam alimleri de bunu: “Rüzgâr barındırdığı kuvvet itibariyle şiddetli olmakla beraber, hareketinde ise üzerindeki insanları rahatsız etmeyecek şekilde yumuşak/tatlı tatlı eserdi” şeklinde açıklamışlardır (bk. Zemahşeri, Razi, ilgili yer.)

(Prof. Dr. Niyazi Beki)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun