Hz. Peygamber Efendimizin bazı beddularını haksız yere yaptığını söylemek (Müslim, Birr, 88-97), ona bir saygısızlık değil midir?

Tarih: 30.03.2012 - 11:33 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Hz. Peygamber’in çok nadir de olsa, bazen Arapların örf adetlerine uyarak kullanılan bazı ifadeleri kullanmıştır. Örneğin Hz. Muaviye ile ilgili söyledikleri de bu geleneksel bir deyimdir.

“Allah karnını doyurmasın!”

ifadesinin gerçek manada olmadığı çok açıktır. Çünkü, Muaviye’nin yemek yemesi bir suç değildir.

Hadis’ten anlaşıldığı kadarıyla Hz. Enes, Hz. Muaviye’ye Efendimizin emrini iletmemiş, onu yemek yemekte olduğunu görünce bir çocuk olarak geri dönüp durumu bildirmiştir. Peygamber Efendimizin durup dururken kayın biraderi ve vahiy kâtibi olan Hz. Muaviye’ye -gerçekten- beddua etmesi çok uzak bir ihtimaldir.

Türkçe’de de “Allah canını alsın!”, “geberesice”, gibi bazı ifadeler kullanılır ve bu asla gerçek bir beddua anlamına gelmez.

- Hz. Peygamberin kullandığı bazı ifadelerin gerçek beddua olmadığını gösteren hadis rivayetlerinden biri de yetim bir kız çocuğuyla ilgilidir:

Hz Enes anlatıyor : “(Annem) Ümmü Süleym'in yanında yetim bir kız vardı. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bu yetim kızı gördü ve;

“O sen misin? Hakîkaten büyümüşsün! Yaşın büyümesin!”

dedi. Bunun üzerine yetim kız ağlayarak Ümmü Süleym'in yanına gitti. Ümmü Süleym:

—  Sana ne oldu kızcağızım, dîye sordu. Kız :

—  Nebiyyullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bana, yaşın büyümesin, diye beddua etti. Şimdi artık benim yaşım ebediyen büyümeyecek. Yahut ömrüm uzamayacak, dedi.

Ummü Süleym acele başörtüsünü sarınarak hemen çıktı. Ve Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e kavuştu. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), ona:

“Hayır ola yâ Ümmü Süleym?” diye sordu. O da: "Ya Nebiyyallah! Sen benim yetim kızıma beddua mı ettin?" dedi. “Neymiş o yâ Ümmü Süleym?” buyurdular. Ümmü Süleym:

—  Ona yaşı büyümesin ve ömrü uzamasın diye beddua ettiğinizi söyledi, dedi.

Bunun üzerine Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) güldü. Sonra şöyle buyurdular:

“Yâ Ümmü Süleym! Bilmez misin ki, benim Rabbime şartım vardır. Ben Rabbime şart koştum da şöyle dedim: ‘Ben ancak bir beşerim. Bir beşerin razı olduğu gibi razı olur ve kızdığı gibi kızarım.  Bu sebeple, ümmetimden herhangi biri aleyhine hak etmediği halde bedduada bulunursam, bunu onun için bir temizlik, bir arınma ve kıyamet gününde onu kendisiyle Allah'a yaklaştıracak bir ibadet yapılsın.’, dedim.” (Hadisler için bk. Müslim, Birr, 88-97, no: 2600-2604)

Hadiste  “ben bir beşerim, razı da olurum, kızarım da..” manasına gelen nebevi ifadeden onun her zaman kızarak beddua ettiğini anlamak yanlıştır. Örneğin, söz konusu yetim kız çocuğu için kullanılan bedduanın kızgınlıktan geldiğini söylemek mümkün değildir.

Hadiste, “Peygamberin haksız bedduası” diye bir şey söz konusu değildir.

Müslim’deki başlığın manası şöyledir:

“Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Bir Kimseye Hak Etmediği Halde Lanet Eder veya Söver Yahut Beddua Ederse, Bu Onun, O Kimse İçin Zekat, Ecir ve Rahmet Olacağı Babı.”

Şunu unutmayalım ki, karşı tarafın haketmemesi, yapılan bedduanın -her zaman- haksız olduğu anlamına gelmez. Yukarıda ifade edildiği üzere, “Allah canını alsın!” bedduasına muhatap olan kimse bunu haketmemiş olabilir. Ancak buna rağmen bu bedduayı yapan da haksız olmaz. Çünkü, bu gerçek bir beddua değildir. Bazen insan bunu en sevdiği arkadışına, hatta evladına da söyler...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun