Hz. Ebu Bekir'in Sıddık ismi Hz. Ali'ye mi ait?
- Ebbad bin Abdullah, Hz. Ali’nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:
“Ben Abdullah’ım (Allah’ın kuluyum), Ben Resulullah’ın (s.a.a) kardeşiyim, Ben Sıddık-ı Ekber’im (en büyük sıddık), benden sonra yalancıdan başka hiç kimse kendisine “sıddık” demez. Ben herkesten yedi yıl önce namaz kıldım.”
Hz. Ali, Hadiste açıkça herkesten yedi yıl önce Müslüman olduğunu ve Sıddık isminin de kendisine ait olduğunu söylemektedir.
(Burada zikredeceğimiz kitapların tamamı ehli sünnete aittir)
1. Süneni İbn Mace, c. 1, s. 44
2. el Bidayetu ve’n Nihayet, c. 3, s. 26
3. el Müstedrek Hakim-i Nişaburi, c. 3, s. 112
4. El Müstedrek’in telhisi, Zehebi’nin haşiyesinde
5. Tarihi Taberi, c. 2, s. 56
6. El Kamil, İbni’l Esir, c. 2, s. 57
7. Feraidu’s Simteyn, Hamuniy, c. 1, s. 248
8. El Hesais, Nesai, (tüm senedi güvenilir ve sika raviler tarafından nakledilmiştir) s. 46
9. Tezkiretü’l Havas, İbn Cevzi, s 108
10… ve onlarca başka belge ve senet… İbn Mace’nin muhakkiki hadisin devamında şöyle yazmaktadır: في الزوائد : هذا إسناد صحيح . رجاله ثقات . رواه الحاكم في المستدرك عن المنهال . وقال : صحيح على شرط الشيخين . (Buseyri) bu rivayeti (Süneni İbn Mace’nin) zevaidinde nakletmiş ve şöyle demiştir: “Bunun senedi sahih ve hadisi rivayet edenler güvenilir insanlardır.” Hakim Nişaburi, El Müstedrek kitabında bunu naklederek “Buhari ve Müslim’in şartlarına göre bu hadis sahihtir” demiştir.
Değerli kardeşimiz,
- Rivayetlerde geçen bilgiye göre, Hz. Ali bu sözü Basra’da (İbn Hcaer, Tehzib, 4/204) minberde hutbe okurken söylemiştir. O halde, Hz. Ali bu sözü halife olduğu dönemde söylemiştir.
Bundan anlaşılıyor ki, Hz. Ali: “Ben Sıddık-ı Ekber’im (en büyük sıddık benim), benden sonra yalancıdan başka hiç kimse kendisine 'sıddık' demez.” sözünü, Hz. Ebu Bekir’in vefatından yıllar sonra söylemiştir.
Bu gerçek bize “Benden sonra yalancıdan başka hiç kimse kendisine 'sıddık' demez.” şeklindeki bu sözün Hz. Ebu Bekir’e yönelik söylenmediğinin tartışmasız kanıtıdır. Çünkü çoktan vefat etmiş bir kimsenin “sıddık” olduğunu iddia etmesi imkânsızdır.
O halde, bu sözün başka manaları vardır.
Burada Hz. Ali çok kızdığı muarızlarına kendi meziyetlerinden haklı olarak söz etmiş ve bu arada kendisini yalancılıkla suçlayanlara karşı da “En büyük sıddık”ın kendisi olduğunu belirtmiştir.
Hz. Ali, ilk iman edenlerden biri olması, hicret gecesinde Resulullah’ın yatağına yatması, savaşlarda onlarca fedakarlık ve şecaat göstermesiyle bu büyük sadakatını ve sıddıkıyetini ispat etmiştir.
- Bu rivayetlerin önemli bir kısmı “Suleyman b. Abdullah’ın Muazete el-Adaviye” yoluyla yapılmıştır. İbn Adi, Suleyman’ın Muazete’den hadis duyduğuna dair bir bilgiye sahip olmadığını bildirmiş ve Buhari’nin de bunu kabul etmediğini belirtmiştir. (bk.İbn Adi, 3/274)
- İbn Hacer de İbn Adi ve Buhari’nin hadis konusundaki olumsuz görüşlerine yer vermiştir. (bk. Tehzib, 4/204-205)
- Zehebi de bu konuda olumsuz tavrını İbn Adi ve Buhari’nin görüşlerine yer vermek suretiyle pekiştirmiştir. (bk Mizanu’l-İ’tidal, 2/212)
- Şunu da belirtelim ki, Hakim kitabında kendi senediyle bu hadisi rivayet etmiştir. (bk. Hâkim, 3/112) Ancak Zehebi, bunun “batıl” olduğunu belirtmiştir. (bk. Telhis -Hakimle birlikte- a.g.y)
- İbn Kesir de rivayetin sahih olmadığını, Buhari’nin de bunun sağlam bir rivayet olmadığını bildirdikten sonra, Hz. Ali’nin Ebu Bekir ve Ömer’le ilgili övgüsüne yer vermek üzere şu gerçeğe dikkat çekmiştir:
Tevatürle sabittir ki, Hz. Ali Küfe Minberinde şu hitabede bulunmuştur:
“Ey İnsanlar! Hiç şüphe yok ki, bu ümmetin -Peygamber'inden sonra- en hayırlısı Ebu Bekir’dir, sonra da Ömer’dir. Eğer üçüncüsünün de (kendisini kastederek) adını vermek istesem onun da ismini verebilirim.” (İbn Kesir, el-Bidaye Ve’n-Nihaye, 7/370)
Özetle, Hz. Ali’nin tevatürle söylediği bilinen şu yukarıdaki sözlerine muhalif düşen her sözünün ya tevili vardır veya rivayet sağlam değildir.
Biz açıklamamızda her iki metoda da yer vermiş bulunuyoruz.
Not:
Hz. Ebu Bekir mirac olayı başta olmak üzere gayba dair haberleri hiç tereddütsüz kabul ettiği için, bizzat Resul-i Ekrem tarafından kendisine "sıddık" lakabı verilmiş ve İslâm literatüründe bununla şöhret bulmuştur. (Mesela bk. Müsned, IV, 4; Buhârî, Fezailü ashâbi’n-nebî, 5; Tirmizî, Tefsîr, 30/4; Ebu Dâvûd, Cihâd, 136)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Hz. Aişe'nin Hz. Ali hakkında hayırlı konuşmak istemediği doğru mudur?
- Hz. Ömer içki içmiş midir?
- Buhari, neden Ehl-i beytten ziyade Muaviye’nin ailesinden hadis almıştır ve Ehl-i beyt hakkında hadisler azdır?
- Hz. Ebu Bekir Hz. Fatıma’nın evine girdiği için pişman mı olmuş?
- Hapşırınca elhamdülillah... diyen, kulak ve dil ağrısı çekmez mi?
- Müminun suresinin başındaki Hazreti Ömer'den nakledilen vahiy gelirken arı vızıltısı duyulması hadisinin senedi ve başka şahitleri var mıdır?
- Hz. Muaviye’nin, Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer’e dedikleri doğru mu?
- Bedir’deki mücahitlerin hepsi şehit olsaydı, yeryüzünde ibadet edecek kişi kalmayacak mıydı?
- Peygamberimiz'den sonra, ilk halifeler dinden mi çıkmıştır?
- Buhari, Ebu Hanife için küçük deccal demiş mi?