Hidayet ve dalalet kulun tercihine mi bağlı?
- Allah’ın hidayeti ve dalaleti kulun tercihine bağlı olarak yarattığıyla ilgili hangi ayetler vardır?
Değerli kardeşimiz,
Hidayet ve dalaletin giriş kapısında insanların cüzî iradeleri ve tercihleri vardır. Bu güzergâhta ilerlerken, yolun son kısmında “icadî cihetler / yaratmaya muhtaç yönler” olduğu için Allah, girişteki tercihlere bağlı olarak hidayet ve dalaleti yaratır.
“Ve de ki: Gerçek, Rabbinizden gelendir. Artık dileyen iman etsin dileyen inkâr etsin.” (Kehf, 18/29)
mealindeki ayette, kulun özgür iradesiyle tercihini yapabileceğine işaret edilmiştir. Bu tercih yaratmanın içinde bulunmadığı ilk basamaklara aittir.
“Kuşkusuz sen istediğini hidayete erdiremezsin. Ama Allah dilediğini hidayete erdirir ve hidayete erecek olanları en iyi O bilir.” (Kasas, 28/56)
mealindeki ayette ise, hidayetin Allah’ın elinde olduğuna dikkat çekilmiştir. Bu da yaratmanın içinde yer aldığı imanın son basamaklarına aittir.
“De ki: Allah dilediğini saptırır, kendisine yöneleni de doğru yola iletir.” (Ra’d, 13/27)
mealindeki ayette hidayet ve dalaletin Allah’ın elinde olduğuna işaret edilmiştir. Ancak burada, hidayete erdirdiği kimselerin “kendisine yönelen” olarak bildirmek suretiyle ilk basamaktaki kulun tercihine dikkat çekilmiştir.
“Allah gerçeği açıklamak için bir sivrisineği, hatta onun ötesinde olan bir şeyi misal getirmekten çekinmez. İman edenler onun Rablerinden gelen gerçek olduğunu bilirler. Kafirler ise 'Allah böyle misal vermekle ne kastediyor?' derler. Allah bu misal ile birçoklarını şaşırtır (dalalete düşürür), yine onunla birçoklarını yola getirir (hidayete erdirir); ancak bununla fasıklardan başkasını şaşırtmaz.” (Bakara, 2/26)
mealindeki ayette ise, Kur'an’ın ifadelerinin imtihan ortamını canlı tutmaya yönelik olduğuna vurgu yapılmıştır.
Önceki ayette hidayete erdirilen kimselerin “kendisine yönelenler” olarak bildirilmek suretiyle ilk basamaktaki kulun tercihine dikkat çekilmiştir. Bu ayette ise, dalalete düşürülen kimseler hakkında “ancak Allah bununla fâsıklardan başkasını şaşırtmaz” nitelemesini yaparak, yine ilk basamaktaki kulun tercihine dikkat çekilmiştir.
Bu ayetlerin tefsiri olarak görülebilen şu ifadeler dikkate değer:
“İman, Sa'd-ı Taftazanî'nin tefsirine göre: 'Cenab-ı Hakk'ın istediği kulunun kalbine, cüz'-i ihtiyarının sarfından sonra ilka ettiği bir nurdur.' denilmiştir.” (bk. Nursi, İşaratü'l-İ'caz, s. 42)
Hülasa, denilebilir ki, Allah, “tercihini iman yönünde yapan” hiç kimseyi bundan engellemez. Fakat “tercihini inkâr yönünde yapan” kimseyi -dilerse- bu arzusunu yerine getirir -ki, bu bir adalettir- dilerse bu arzusunu yerine getirmez ki, bu bir lütuftur.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Hidayetin nasip işi olması adaletsizlik mi?
- Kuran'ın Tanrısı tuzak kurar mı?
- Kafir ölmekten aşırı korkuyorum, nasıl kurtulurum?
- Hud suresi 34. ayeti açıklar mısınız?
- Allah kötülüğü ister mi?
- Allah dilediğini saptırırsa, adalet olur mu?
- Nur isabet etmediyse neden sorumlu olsun?
- İnsanları saptıran Allah ise, insan neden sorumlu olsun?
- Hz. Âdem ile ilgili Bakara suresi 36-38. ayetler arasında kopukluk yok mudur?
- Ayetlerin manalarını anlamaya çalışmak günah mıdır?