İnsanları saptıran Allah ise, insan neden sorumlu olsun?

Tarih: 22.05.2024 - 20:05 | Güncelleme:

Soru Detayı

a) Allah kimi insanlara hidayet ederken kimilerine etmiyor. Kimilerini şaşırtırken kimilerini doğru yola iletiyor. Bunu neye göre tayin ediyor? Allah kimi insanları saptırırken kimini hidayete erdiriyor. Allah bunu neye göre seçiyor?
b) Ayrıca saptırdığı insanların işlediği günahlardan da Allah sorumlu olmaz mı? Sonuçta onları Allah saptırdı.

Cevap

Değerli kardeşimiz,

a) “Allah kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını dilediği kimse hakkında bağışlar. Allah’a ortak koşan kimse büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur.” (Nisa, 4/48) mealindeki ayette, şirkten (her türlü inkârdan) tövbe etmeyip imansız olarak kabre giren kimselerin bu imansızlık suçlarından başka bütün günahlar af kapsamına girer.

İmanla kabre girdikten sonra Allah dilediğini cezalandırmadan affeder, dilediğine ceza verdikten sonra cennete koyar. Allah’ın affettiği ile affetmediği kimseler arasında elbette fark vardır. Fakat bunun nasıl bir kriter olduğunu ancak Allah bilir. Allah kimseye hesap vermek zorunda değildir.

Unutmamak gerekir ki, Allah’ın bir ismi Hakîm'dir, asla abes iş yapmaz, her işinde sonsuz hikmetler vardır. Bir kulunu dünyadayken veya kabir hayatında ya da haşir gününde meccanen affetmişse, bu sonsuz hikmetlerindendir.

Yine Allah’ın bir ismi Rahim'dir, sonsuz merhamet sahibidir, her işinde sonsuz rahmetler vardır. Bir kulunu dünyadayken veya kabir hayatında ya da haşir gününde meccanen affetmişse, bu sonsuz rahmetindendir.

Demek ki sonsuz hakim ve rahim olan Allah, her yaptığını bu sonsuz hikmetine ve rahmetine göre yapar. Burada bizlerin de bu hikmete ve rahmete uygun hareket etmeye çalışmamız kulluğumuzun gereğidir.

b) Allah dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirir.

“Allah birçok kimseyi onunla (Kuran’da verdiği misalle) saptırır, birçok kimseyi de onunla doğru yola iletir; onunla başkalarını değil, ancak emrine karşı gelenleri saptırır.” (Bakara, 2/26) mealindeki ayette Allah’ın saptırdığı kimselerin kendi özgür iradeleriyle hak yolu bırakıp yanlış yolu seçenler olduğuna dikkat çekilmiştir.

Bundan anlaşılıyor ki, hidayete erdirilen kimselerin buna layık insanlar olduğu, saptırılan kimselerin de buna layık kimseler olduğudur.

Ancak, Kuran-ı Hakîm'de makam münasebetiyle bazen sadece insanların iradelerine yer verilmiş, bazen de yalnız Allah’ın iradesine yer verilmiştir. Fakat her iki yerde de ilahi iradenin de beşeri iradenin de payı vardır.

Allah’ın azameti, mutlak otoritesi nazara verildiği yerde beşeri irade; kulun işlediği suçun büyüklüğü nazara verildiği yerde de ilahi irade delalet-i tazammuniye ile ifadenin içinde saklı tutulmuştur.

Mesela: “Bilmez misin ki göklerin ve yerin mülkiyeti Allah’a aittir. O, dilediğine azap eder, dilediğini de bağışlar. Allah her şeye kadirdir.” (Maide, 5/40) mealindeki ayette, ilahi iradenin eşsizliğini vurgulamak üzere yalnız ona vurgu yapılmıştır.

“Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz, ondan (şirkten) başkasını dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a ortak koşan büsbütün sapıtmıştır.” (Nisa, 4/116)

mealindeki ayetin muhtevasında, insanın kendi özgür iradesini kullanarak şirk bataklığına düştüğü hususuna da işaret edilmiştir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun