Her şey en güzel yaratılıyorsa, genetik anormallikler nasıl açıklanır?

Her şey en güzel yaratılıyorsa, genetik anormallikler nasıl açıklanır?
Tarih: 12.09.2017 - 00:29 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Kur’an’ın birçok ayetinde varlıkların en güzel şekilde yaratıldığından bahsedilir. Mesela;
​“O ki, yarattığı her şeyi güzel yaptı.” (Secde 7).
- Bir başka ayette şöyle buyrulur:

“Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de güzel yaptı.” (Tegabun 3). 
- Yine bir başka ayette insanın en güzel surette yaratıldığı belirtilir:

“Size suret vermiştir, suretinizi de en güzel bir şekle sokmuştur.” (Mumin 64).
- Fakat birçok genetik hastalığa bağlı anormal insanlar olabiliyor. Bunu nasıl açıklamalıyız?
- Yaratılmış her şeyde insan da dâhil genetik nedenlerle anormallikler bulunuyor. Siyam ikizleri organları yeterli olmadığı için biri ölebiliyor.
- Dudağı ve damağı yarık olduğu için beslenmekte zorluk çeken bir insanın şekli güzel diyebilir miyiz?
-  Ya da yapışık parmaklı doğup elini kullanamayan insanın ya da göğüs kafesi deformitesi nedeniyle nefes alamayan insanın.
- Burada çirkinlik güzelliğin dışında verilen şekil onu kullanmasına uygun olmayan bir beden güzel şekilli denebilir mi?
- Çirkin gözüken şeylerde güzellik vardır, fakat burada uygunluk bulunmamakta bunu nasıl açıklayabiliriz?
- Bu ayetlerde anlatılmak istenen tam olarak nedir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Allah’ın yarattığı her şey güzeldir.

Ya bizzat güzeldir. İşte buradaki ayetlerde dikkat çekilen güzellikler gibi. Bitkiler, insanlar ve hayvanlarda bunu görmek mümkündür.

Ya da neticeleri itibariyle güzeldir. Mesela, gübre görünüşte çirkindir. Ama güzel meyve ve sebzelerin yetişmesine sebep olduğu için neticesi itibariyle güzeldir.

Şimdi yukarı(soru)daki ayetlere dikkat edilirse, hem insanın ve hem diğer bütün varlıkların en güzel şekilde yaratıldığı beyan buyruluyor.

Yaratılıştaki güzellik umumidir. Yani, bütün bitkiler, hayvanlar ve insanlar buna dâhildir.

Bilindiği gibi güzelliğin birinci şartı, amaca ve maksada en uygun olmasıdır. Mesela, koyun beslenecek. Gözleri alnında ağzı arkasında olsa idi, nasıl beslenirdi? İnek de böyledir, tavuk da böyledir. İnsanın ağzı, yüz ve gözü de böyledir.

Güzelliğin bir diğer şekli göze hoş gelen görünüşteki güzelliktir. Mesela insanın bir kolu 75 cm, diğer 30 cm olsa idi hem kullanımda problem olur ve hem de görünüş hoş olmazdı. Mesela insanın kulağının birisi fare kulağı gibi, bir diğeri 30 cm olsa daha mı güzel olurdu?  

İsterseniz bu misalleri arttırabiliriz.

Mesela, gözünüzün birisi inek gözü gibi, diğer sinek gözü gibi olsa, birinin yeri alnınızda, diğerinin yeri yüzünüzde olsa nasıl olurdu?

Mesela, sizin başınızın büyüklüğü mevcudun beşte biri kadar küçük veya 5 katı kadar büyük olsa idi hoşunuza gider miydi?

Biraz daha sayalım mı? Mesela ayağınızın birisi koyun ayağı şeklinde ve büyüklüğünde, diğeri de inek ayağı şeklinde ve büyüklüğünde olsa idi toplum içerisine çıkabilir miydiniz?

İsterseniz ağzınızın, dilinizin ve dişlerinizin ne şekillerde olabileceklerini saymayalım.

Ağaçların rüzgârda zikir edercesine sallanan gövdesini, semaya dua için açılmış kollar gibi dalların duruşunu, yaprakların küçücük saplarıyla hafif bir rüzgârda narin narin sallanarak teşkil ettikleri zikir halkalarını, çiçek ve meyvelerin şekillerini, renk ve kokularını, bunların ölçülü ve maksada uygun yaratılışlarındaki ahengi, düzgünlüğü, gözü okşayan, ruha ferahlık veren yapılarını insan nasıl görmezlikten gelebilir?

Her bir ağaç, her bir çiçek, her bir böcek, her bir sinek, her bir insan kendi makamında en güzel biçimde ve şekilde yaratılmıştır. Koyun koyunluğun zirvesinde, karınca da karıncalığın zirvesinde yaratılmıştır. Zira, karıncanın veya kelebeğin vücuduna uygun midesi, midesine uygun ağzı ve ağzına uygun rızkının güzelliği nasıl görmezlikten gelinebilir?

Serçedeki vücuda uygun kanadın güzelliğini anlamak için bir daha ve dikkatlice bak. Şayet çirkinliğin nasıl olduğunu görmek istersen, kartalda serçenin kanadını, serçede de kartalın vücudunu hayal et. O zaman varlıklardaki yaratılışın güzelliğini anlarsın.

İnsanda görülen bazı anormalliklerin ve hastalıklı yapıların ise, pek çok sebebi ve hikmeti vardır.

Her şeyden önce, insanlar için bir şeyin faydalı veya zararlı olduğunu, sadece dünya hayatı dikkate alınarak değerlendirilemez.

Mesela gözleri görmeyen bir kimse, dünyanın güzelliklerini görmekten mahrumdur. Ama bu insan görmediği için pek çok günahtan uzak kalır. Bu haliyle belki bu insan cennete gidecektir. Bilemiyoruz, görme özürlü olmasa idi belki de ebedî cehenneme gidecekti. Dolayısıyla bu dünya için görmemek o adam için çirkin ve şer iken, ahiret için hayır ve güzeldir.

Mesela sizde Hz. Yusuf gibi bir güzellik olsa idi, belki de o güzelliğiniz sebebiyle bir takım günahlara ve haramlara girecek ve ebedî ahiret hayatınızı kaybedecektiniz.

İşte sizin Hz. Yusuf gibi güzel olmayışınız, dünya yönünden iyi gözükmese bile, ahiretinizi kazandıracak olan şimdiki güzelliğiniz, sizin için ahreti kaybettirecek olan Hz. Yusuf’un güzelliğinden daha güzeldir.

Bütün hadiselere böyle bakmalı, bize çirkin ve kötü gelen şeylerin arkasında pek çok güzelliğin olduğunu unutmamalıyız. Onun için Allah ne yapmışsa en güzelini yapmıştır.

Dünya imtihan dünyasıdır. Herkes birçok şeyle imtihan olmaktadır. Allah’ın verdiğine rıza gösterenler kazanmakta, O’nun verdiğinden memnun olmayarak itiraz edenler kaybetmektedirler.

Allah bir kimseye tek göz vermişse, ona şükredip ondan memnun olması gerekir. Allah’tan iki göz alacağı mı vardı? Hiç vermeyebilirdi. Dudağı yirikse, hiç dudağı olmayanlara bakıp şükretmelidir.

Parmakları bitişikse, kolu olmayanlara bakıp yine şükretmek vazifesidir. Yoksa Allah’ın verdiğine itiraz değil.

Hikmetini bilmediğimiz şeylere itiraz ederek Allah’ın gazabını kendimize celp etmemeliyiz.

Bu konuda bizim başkasının avukatlığını yapmamıza gerek yoktur. Siz dudağı yirik olan adama niçin acıyorsunuz? İnsan olduğunuz için değil mi? İnsaniyetinizden dolayı onun iyiliğini düşünüyorsunuz.

Peki, o insan Allah’ın neyi? Kulu. Onu yokluk âleminden varlık âlemine çıkaran, taş yapmayıp, ağaç etmeyerek, hayvan seviyesinde bırakmayarak insan yapan, ona akıl, şuur ve hayat veren ve hayatını her an devam ettiren, rızkını veren, yediklerini sindiren kim? Allah değil mi? Onunla biz mi çok meşgul oluyoruz, yoksa Allah mı? Onun hayatını biz mi devam ettiriyoruz, yoksa Allah mı? Şimdi onu biz mi çok seviyoruz, yoksa Allah mı?

Biz bırakalım başkasının avukatlığını yapmayı. O Allah’ın kulu, Allah da onun en yakın ve en sevgili dostu. Her an ihtiyacını görüyor ve onu en güzel şekilde ahrete hazırlamak istiyor. İşte bunun için de ona bazı sıkıntılar ve olumsuzluklar veriyor ki, imtihanı başarsın ve ahretini kazansın.

Sen daima İbrahim Hakkı’nın sözüne kulak ver:

"Hak şerleri hayır eyler,
Zannetme ki gayr eyler,
Arif onu seyreler,
Mevla görelim neyler,
Neylerse güzel eyler."

"Deme nedendir bu böyle?
O yerindedir öyle,
Bak sonunu sabreyle,
Mevla görelim neyler,
Neylerse güzel eyler."

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 5.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun