Hasta olduğu halde doktora gitmeyen günah mı işlemiş olur?

Tarih: 21.04.2019 - 20:03 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Hasta olduğu halde üşendiği veya utandığı için gitmeyen günah mı işlemiş olur?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Konuya ilişkin deliller ışığında fakihlerin çoğunluğu genelde tedavinin sünnet, mendup veya müstehap, iyileşmenin kesin göründüğü durumlarda ise vacip olduğu kanaatine varmıştır.

Bu husustaki değerlendirmelerde tevekkülle ilgili açıklamaların da önemli bir yer tuttuğu görülür. Birçok fakih tedaviyi terkedip tevekküle sığınmanın dinin ruhuna, hikmete ve tevekkülün özüne ters düşen ve acziyeti meşrulaştırmaya yol açan bir tutum olduğuna, saf tevhid inancının ancak meşrû sebeplere gerektiği kadar başvurularak korunabileceğine dikkat çekmiştir. (İbn Kayyim el-Cevziyye, Zâdü’l-meʿâd, IV, 15)

Buna karşılık, “Hastalandığım zaman bana şifa veren O’dur.” ayetinin (Şuarâ 26/80) ve dağlama, okuma usulleriyle tedaviyi tevekküle aykırı sayan hadislerin (Müslim, Îmân, 371; Tirmizî, Ṭıb, 14) lafzını dikkate alan bir grup ulema, tedaviyi tevekkül anlayışına aykırı görerek mekruh saymıştır.

Ancak bu ayet ve hadisler çoğunluk tarafından şifanın Allah’tan geldiği inancının terkedildiği, tedavide İslam inancına aykırı sözler sarfedildiği ve tedavi yönteminin hastalığa şifa vereceği ihtimalinin zayıf olduğu durumlarla açıklanmıştır.

Bazı fakihler tedavi-tevekkül ilişkisi konusunda şöyle bir ayırıma gitmiştir:

Hayatî tehlike içinde bulunup fayda vereceği kesin görülen tedavi yöntemlerine başvurmamak haramdır, zira bu tutumun tevekkülle ilgisi yoktur. Kan aldırma ve müshil kullanma gibi hastaya faydası kesinlik taşımayan yollarla tedavi tevekküle aykırı değildir.

Dağlama ve okuma gibi faydası vehme dayalı yöntemleri terketmek ise tevekküle daha uygundur. (el-Fetâva’l-Hindiyye, V, 355)

İslam Konferansı Teşkilatı’na bağlı Uluslararası İslam Fıkıh Akademisi’nin 9-14 Mayıs 1992 tarihli kararında kişilere göre tedavinin hükmünün farklılık arzedeceği belirtildikten sonra, terki halinde can veya organ kaybı yahut hastalığın başkasına bulaşması söz konusu ise tedavinin vacip, sadece bedenî zaafa maruz kalınacaksa mendup, bedenî zaafa uğrama tehlikesi de yoksa mübah ve yan etkileri asıl hastalığı aşan riskler taşıyorsa mekruh olduğu ifade edilmiştir.

Esasen, insanın hükümlere muhatap sayılması akıl sağlığının yerinde olmasına ve belli yükümlülükleri yerine getirebilmesi bedenen sağlıklı bulunmasına bağlıdır. İslâmî kaynaklarda ruh ve beden sağlığını olumsuz yönde etkileyen durumlar yanında iyi bir mümin olmayı engellemesi sebebiyle insanın iman, ahlâk ve amel bakımından maruz kalabileceği manevî hastalıklar üzerinde önemle durulmuştur.

Alimler, “Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın.” (Bakara 2/195); “Kendinizi öldürmeyin.” (Nisâ 4/29); “Balda insanlar için şifa vardır.” (Nahl 16/69) gibi ayetleri tedavinin meşruiyetiyle ilgili özel deliller arasında saymıştır.

Tedavinin meşruiyetinin ele alındığı eserlerde Resûl-i Ekrem (asm)’in tavsiye ve uygulamalarına özel bir yer ayrıldığı görülür. Onun bu konudaki açıklamalarının asıl amacının daha önce bilinmeyen bir uygulamayı ortaya koymak değil;
- bilinen ve uygulanagelen tedavi usullerinden meşru olanlara işaret etmek,
- tedaviye başvurmanın tevekkül inancına aykırı düşmediğini açıklamak
- ve sağlık konusunda ihmalkâr davrananları uyarmak olduğu anlaşılmaktadır.

Bu bağlamda;
- “Her hastalığın bir ilâcı vardır. Bu ilâç bulunduğu zaman hastalık Allah’ın izniyle iyileşir” (Müslim, Selâm, 69);
- “Tedavi olun; zira Allah yarattığı her hastalığın ilâcını da yaratmıştır, bir hastalık müstesna, o da ihtiyarlıktır.” (Ebû Dâvûd, Ṭıb, 1);
- “Tedavi olun, ancak tedavide haramı kullanmayın.” (Ebû Dâvûd, Ṭıb, 11)
mealindeki hadislerle, 

- Hz. Peygamber (asm)’in ilâç ya da okuma yoluyla tedavinin kader inancına aykırı sayılıp sayılmadığı sorusuna, “Onlar da Allah’ın takdiridir.” şeklinde cevap vermesi (Tirmizî, Ṭıb, 21),
- Bizzat tedaviye başvurması,
- İnsanların kıymetini hiç bilemediği iki nimetten birinin sağlık olduğunu bildirmesi
(Buhârî, Riḳāḳ, 1),
- Dualarında Allah’tan sağlık dilemesi (Ebû Dâvûd, Edeb, 101),
- Ölümü temenni etmeyi hoş karşılamaması (Buhârî, Merḍâ, 19)
- Güzel amellerle değerlendirilecek uzun ömür dilemeyi tavsiye etmesi (Tirmizî, Zühd, 21)
zikredilebilir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 5.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun