Dindar bir eşin faydaları, dindar olmayan bir eşin zararları ne olabilir?

Tarih: 13.12.2019 - 11:07 | Güncelleme:

Soru Detayı

- ​Peygamberimiz (asm) dindar bir eş seçmemizin daha uygun olacağını söylüyor.
- Peki dindar bir eş seçmemizin özellikle bu zamanda bize kazandıracakları ve dindar olmayan bir eşin zararları ne olabilir?
- Bu durumu, hem erkek hem de kadın açısından iki yönlü açıklarsanız memnun olurum..

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İslam dini, evlilik kurumuna ve aileye çok büyük önem verir ve gücü yetenleri evliliğe teşvik eder. Bu çerçevede evliliğin faydalarını anlatan Kur'an-ı Kerim, Rum Suresi 21. ayette meşru daire içinde kalan bir evlilik ilişkisinin karı-kocayı huzur ve süküne kavuşturduğunu anlatır. Çünkü evlilik; kadın ve erkeğin biyolojik, psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarını en iyi karşılayan kurumdur.   

Bunun için kadın ve erkek yaratılış gereği olarak birbirine ihtiyaç duyar ve evlenir. Bediüzzaman Hazretleri bu konuda, “Mesken ve me’kelden sonra, insanın en ziyade muhtaç olduğu, eşidir.” diyerek, eşin huzurlu ve mutlu bir hayat için ne derece önemli bir ihtiyaç olduğuna vurgu yapar. (bk. İşaratü’l-İcaz, Bakara 25. ayetin tefsiri)

Ancak, her eş evlilik hayatında kişinin bu ihtiyaçlarını karşılamadığı gibi, ona huzur da vermez. Çünkü her kurumu olduğu gibi evlilik kurumunu da ayakta tutan bazı sabit değerler vardır. Bunlar; karşılıklı sevgi, muhabbet, şefkat, “samimî ve ciddî ve vefadarane hürmet ve hakikî ve şefkatli ve fedakârane merhamet”, sadakat ve güven gibi değerlerdir. 

Ancak hazcılığın, hayatın hedefi yapıldığı; benmerkezcilik ve bencilliğin yüksek erdem olarak sunulduğu Batı medeniyeti anlayışı içinde, bu değerlere sahip olmak çok da kolay değil. 

Bunun da ötesinde; imtihan için bu dünyaya gönderilen insanın kuvve-i şeheviye, kuvve-i akliye ve kuvve-i gadabiye gibi duygularına bir sınır konulmadığı için, insan her zaman haddini aşabilmektedir. Ayrıca insan, şeytanın da yardımıyla nefis, his ve hissiyatına her zaman mağlup olup, şahsi çıkar, zevk ve keyfini temel değerlere tercih edebilme potansiyeline sahiptir.

Bu durum, yüksek bir fedakarlık, sadakat, sevgi ve şefkat gerektiren aile kurumuna çok büyük zarar vermektedir.

Evlilik ve boşanma ile ilgili TÜİK raporları bu gerçeği açıkça gösteriyor. Çünkü TÜİK raporlarına göre, günümüz evliliklerinin boşanma ile sonuçlanmasının ana nedeni en başta sadakatsizlik, içki, kumar bağımlılığı, sorumsuzluk, sevgisizlik ve çocuk ve eşe karşı merhametsizlik, güvensizlik ve hürmetsizlikten kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

Evliliği ayakta tutan temel değerlerin zayıflamasının asıl sebebi, dini hassasiyetlerin zayıflaması, hakiki bir imana sahip olunmaması veya dini inancın kişinin hayatında yer almamasıdır. Oysaki aile hayatındaki sadâkat, samimiyet, fedakârlık, vefa gibi manevi duygular ancak Allah ve ahiret inancıyla kuvvetlenir.

Buna göre:

* Eşin dindar olması huzurlu ve mutlu bir evlilik için ilk kriter olmalıdır. Çünkü dindar bir insan, ilâhî adalet önünde hesap vereceğini bildiği için sadakatsizlik yapamaz, güven sarsıcı davranışlardan uzak durur; içki, uyuşturucu ve kumar gibi aileyi yıkan alışkanlıklara yaklaşmaz.  

* Dini inancı kuvvetli bir koca, karısını “rahmet-i İlahiyenin munis, latif bir hediyesi olduğu cihetiyle” sever ve muhabbet eder. Aynı şekilde dindar bir kadın, kocasını Allah için sevdiğinden dolayı, eşler birbirinin küçük kusurlarına ehemmiyet vermez. Çünkü Allah rızasının ön planda olduğu, eşlerin birbirine sevgi ve merhametle muamele ettiği bir evlilikte samimiyet ve affetme ön planda olur.

* Dindar bir insan, sadece dünya hayatını değil, ahiret hayatını da eşiyle beraber geçirmeyi taahhüt etmiş sayılır. Eşini ebedi bir dost, ebedî bir hayat arkadaşı olarak seçmiştir. Bunun için çabuk bozulan fiziki güzelliğine değil de iç güzelliğine bağlanır. Ebedî beraberlik düşüncesi şefkatini harekete geçirir, ihtiyarlasa, hastalansa ve çirkinleşse de eşine güzel bir huri / ebedi cennet arkadaşı gibi muamele eder, ebedi hayat arkadaşına zulmedemez, ona şiddet uygulamaz.

“Meselâ der: Bu haremim, ebedî bir âlemde, ebedî bir hayatta, daimî bir refika-i hayatımdır. Şimdilik ihtiyar ve çirkin olmuş ise de zararı yok. Çünkü ebedî bir güzelliği var, gelecek. Ve böyle daimî arkadaşlığın hatırı için her bir fedakârlığı ve merhameti yaparım."

“Yoksa kısacık bir-iki saat surî bir refakatten sonra ebedî bir firak ve müfarakate uğrayan arkadaşlık; elbette gayet surî ve muvakkat ve esassız, hayvan gibi bir rikkat-i cinsiye manasında ve bir mecazî merhamet ve sun'î bir hürmet verebilir ve hayvanatta olduğu gibi; başka menfaatler ve sair galib hisler, o hürmet ve merhameti mağlub edip o dünya cennetini, cehenneme çevirir. (bk. Nursi, Şualar, Dokuzuncu Şua)

* Hakiki bir imana sahip olan dindar insanların evliliğinin daha sağlam olmasının bir nedeni ise, eşlerin, evlilik kurumunun gerektirdiği sorumluluklarını yerine getirmesidir. Çünkü İslamiyet bu konuda eşlere vicdani ve hukuki sorumluluklar getirmekte. Yerine getirilen her sorumluluk için eşlere ibadet sevabı verirken, yerine getirilmeyen sorumluluklar için de ceza ve azap var olduğunu söylemektedir.

Zaten mümin demek, sorumluluk bilincine sahip kişi demektir. Çünkü İslamiyet, öncelikle kişinin bir kul olduğu ve Yaratıcısı başta olmak üzere, anne-babası, çocukları, yakın akrabaları, komşuları, yolda kalanlar ve darda kalanlara karşı da hak ve sorumlulukları olduğunu söyler. Bu sorumluluk bilinci de aynı zamanda evlilik ve aile kurumunun ayakta kalmasını sağlar.

* Dini hassasiyetleri yüksek bir insanın bir diğer özelliği ise, İslam’ın kazandırdığı güzel ahlaka sahip olmasıdır ki aile ve evlilik kurumunun ve insanlar arası ilişkin temel dinamiği de bu güzel ahlaktır. Peygamber Efendimiz (asm) bir hadis-i şerifinde, “Güvenilirliği olmayanın imanı yoktur, ahde vefası olmayanın dini yoktur.” (Ahmed, Müsned, 3/135)

diyerek, ahlakın güzelliğine vurgu yapar ve karı-kocayı da bir birine karşı ahlaklı olmaya teşvik eder:  

“Müminlerin iman yönünden en yoğunu ahlak bakımından en güzel olanı ve çoluk çocuğuna karşı iyi ve yumuşak davranıp bağışı bol olandır.” (Tirmizi, İman 6; Ebû Dâvûd, Edeb 15)

Evlenirken eş adayında dindarlık ve güzel ahlak değil de dış güzellik, maddi güç ve makam gibi kriterler önde tutulursa, bunların azalması ile o evlilik bağı da zayıflar. Nitekim bugün evlilik kurumunda yaşanan yozlaşmanın temelinde de bu anlayış var.

Tüm bunların yanında “kadın ve erkek ortasında gayet esaslı ve şiddetli münasebet, muhabbet ve alâka, yalnız dünyevî hayatın ihtiyacından ileri gelmiyor.” (bk. Nursi, Lem'alar, Yirmi Dördüncü Lem'a)

Bir müminin, başta yaratıcısının rızasını kazanmak, ahiret saadetine ulaşmak ve dinini Allah’ın emrettiği tarzda yaşamak için de bir eşe ihtiyacı var. Bu çerçevede, eşler birbirinin ebedi hayatlarının kazanmasına da yardım eder.

Bundan dolayıdır ki, Peygamber Efendimiz (asm) ve onun sünnetini esas alan İslam alimleri, eş seçiminde en önemli kriterin diyanet noktasında olması gerektiğini söylemektedirler.

İlave bilgi için tıklayınız:

Peygamberimiz, dindar bir eş seçmemizin daha uygun olacağını ...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun