Diğer dinlerin alimleri neden İslam'ı kabul edemiyor?

Tarih: 14.08.2017 - 00:15 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Asay-ı Musa’da alim zatların Allahın varlığına kuvvetli delil olduklarını anlatarak, hakikati bulamayanlar mı biliyor yoksa ehli tahkik mi gibi bir yazı okudum. Elbette alim zatlar benden iyi biliyor.
- Peki aynı düşüncede farklı dine ya da görüşe sahip insanlar olsa, Hristiyan alimi benden daha iyi bilir dese ve aldansa bu görüşü nasıl anlamak lazım?
- 2. Olarak da her peygamberin zamanında yardımcısı arkadaşı olmuş evet ama bizim dinimizin alimleri asrımıza kadar ulaşmış ve Said Nursi, Geylani hazretleri bir çok alim hakla batılı ayırmış.
- Peki günümüzde ya da yakın dönemde başka dinlerde bu şekilde manevi olarak ilerlemiş alimler var mı? Bunu çok merak ediyorum. İnanıyorum ki alim zatlar manevi alemde islamın hak olduğunu keşfetmiş, başka inançlarda böyle bir durum var mı diye kafam karışıyor.
- Son olarak da diğer dinlerin önde gelen alimleri neden islamın hak olduğunu kabul edemiyor? Madem İslam’a dair İncil’in bugünkü halinde bile müjdeler var.

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Alim kavramı, İslami literatürde özelikle İslam dini konusunda ilim sahibi olan kimse demektir. Üstad'ın şu ifadelerinden bunu anlayabiliriz:

“Sonra imanın kuvvetinden ulvî bir zevk-i hakikat alan o seyyah-ı talib, Enbiya Aleyhimüsselâm'ın meclisinden gelirken, ülemanın ilmelyakîn suretinde kat'î ve kuvvetli delillerle, Enbiyaların (Aleyhimüsselâm) davalarını isbat eden ve asfiya ve sıddıkîn denilen mütebahhir, müçtehid muhakkikler, onu dershanelerine çağırdılar. O da girdi, gördü ki: Binlerle dâhî ve yüzbinlerle müdakkik ve yüksek ehl-i tahkik kıl kadar bir şübhe bırakmayan tedkikat-ı amikalarıyla, başta vücub-u vücud ve vahdet olarak müsbet mesail-i imaniyeyi isbat ediyorlar.” (Asa-yı Musa, s. 113)

- Demek ki, İslami ilimlerde ve bunu destekleyen diğer ilimlerde derin bir vukufiyete sahip “asfiya ve sıddıkîn" denilen mütebahhir, müçtehid ve muhakkik olanlara alim denir.

Risaale-i Nur’daki şu ifadelerde de bunun altı çizilmiştir:

“Peygamber Efendimiz, şu اَلْعُلَمَاءُ وَرَثَةُ اْلاَنْبِيَاءِ yani: "Âlimler, Peygamberlerin vârisleridirler" hadîs-i şerifleriyle; âlim olmanın pek kolay bir şey olmadığını, i'cazkâr belâgatları ile beyan buyuruyorlar."

"Zira mademki bir âlim, peygamberlerin vârisidir; o halde hak ve hakikatin tebliğ ve neşri hususunda, aynen onların tutmuş oldukları yolu takip etmesi lâzımdır.” (bk. Asa-yı Musa , s. 256- 257)

- Hz. Âdem’den beri, her ümmette büyük alimler çıkmıştır.

Ancak İslam dini geldikten sonra, diğer dinlerdeki alimlerin, din adamlarının genel olarak bu vasıflara sahip olmadıkları bilinen bir gerçektir.

Bu vasıflara sahip olan Abdullah b. Selam gibi Ehl-i kitaptan alimler ise İslam dinine girmekte asla tereddüt etmemişlerdir.

- İslam dini, Ehl-i kitap dahil herkese hitap eden, onları sorumlu tutan bir dindir. Bu dinin gereklerini yerine getirmeyenler -değil gayri müslim- Müslüman dahi olsa gerçek manada alim sayılmaz.

- İslam ümmetinde asrımız dahil, hiçbir zaman hakiki alimlerden boş kalmamıştır. Nitekim, “her asırda bir müceddidin geleceğini” bildiren hadisten de bunu anlamak mümkündür.

- Ayrıca, tarih boyunca, Ehl-i kitaptan değerli ilim ve din adamlarından binlercesi, insan aklının ve ilminin gereğini yerine getirip İslam dinine girmişlerdir.

Bununla beraber, bir şeyi bilmek ayrıdır, onu kabul etmek, ona taraftar olmak, ona teslim olmak ayrı şeydir.

İnsanların tabi oldukları bir dini, bir grubu, bir takımı kolay kolay terk edemez. Müsteşriklerden bazılarının eserlerine aldıkları İslam ile ilgili çok doğru bilgiler olmasına rağmen, Müslüman olmamışlardır.

Eskiden beri, müşrikler dahil, birçok kimse, Kur'an’ın hak ve Allah’ın kelamı, Hz. Muhammed (asm)’in hak peygamber olduğuna kanaat getirdikleri halde, makam, mevki, menfaat, kıskançlık, haset gibi değişik sebeplerden ötürü İslam dinine girmemişlerdir.

Bediüzzaman Hazretlerinin şu tespitleri, bu konuya ışık tutmaktadır:

“Hem pek çok Yahudi üleması ve Nasara üleması, ikrar ve itiraf etmişler ki: 'Kitaplarımızda Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm'ın evsafı yazılıdır.' Evet, gayr-ı müslim olarak başta meşhur Rum Meliklerinden Hirakl itiraf etmiş, demiş ki: 'Evet İsa Aleyhisselâm, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'dan haber veriyor.'"

"Hem Rum Meliki Mukavkis namında Mısır hâkimi ve ülema-i Yehud'un en meşhurlarından İbn-i Suriya ve İbn-i Ahtab ve onun kardeşi Kâ'b Bin Esed ve Zübeyr Bin Bâtıya gibi meşhur ülema ve reisler, gayr-ı müslim kaldıkları halde ikrar etmişler ki: "Evet kitablarımızda onun evsafı vardır, ondan bahsediyorlar...” (bk. Nursi, Mektubat, s.163-164)

İlave bilgi için tıklayınız:

Peygamberimizin Nübüvvet Delilleri.
Kur'an'ın, Allah'ın Kelamı olduğunu söyleyen Batılı Filozoflar var mıdır?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun