Ehl-i kitap cennete girecek mi?

Ehl-i kitap cennete girecek mi?
Tarih: 03.04.2020 - 16:28 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

EHL-İ FETRET KİMDİR VE EHL-İ FETRET ALLAH’A İMAN VE AMELLE MÜKELLEF MİDİR?

Ehl-i fetret: İki peygamber arasında yaşamış ve bunlardan birine ulaşamamış kişidir.

Bu kişinin amelle mükellef olmadığı hususunda ittifak vardır. Çünkü namaz, oruç, hac ve bunlar gibi bir amelle mükellef olabilmek için bir peygamberin irşadına ve o ameli öğretmesine ihtiyaç vardır. Ehl-i fetret bir peygambere ulaşamadığı için amelle mükellef değildir. 

— Peki, Allah'ı bilmekle mükellef midir? 

Bu hususta ihtilaf vardır. Malumunuz Ehl-i sünnet, amelde dört mezhep ve itikatta ikimezhepten oluşur. İtikadi mezhepler Eş'ârî ve Mâtürîdî mezhepleridir. İmam Eş'ârîHazretlerine göre, ehl-i fetret Allah'ı bilmekle de mükellef değildir. İmam Mâtürîdî ise Allah'ı bilmekle mükellef olduğunu söylemiştir.

İmam Mâtürîdî şöyle der: 

— Allah ona akıl vermiş ve bu âlemi varlığının nişanlarıyla doldurmuştur. Kişi bir peygambere yetişemese de aklıyla Allah'ı bulabilir ve bulmakla yükümlüdür. 

İmam Eş'ârî'ye göre ise akıl tek başına Allah'ı bulamaz.

— Peki, biz hangi görüşü kabul edeceğiz?

Biz iki görüşü de bilip işin hakikatini Allah'ın ilmine havale edeceğiz. Hazreti Musa (a.s.) gibi, Allah'a teslim olacağız. Hazreti Musa (a.s.) Firavun’u hakka davet ettiğinde Firavun şöyle demiştir: 

قَالَ فَمَا بَالُ الْقُرُونِ الْاُولَى  

Firavun dedi ki: Öyle ise (putlara tapan) önceki nesillerin hâli ne olacak?

Hazreti Musa'nın bu soruya cevabı şöyle olmuştur:

 قَالَ عِلْمُهَا عِنْدَ رَبِّي فِى كِتَابٍ لاَ يَضِلُّ رَبِّي وَلاَ يَنْسَى  

(Hazreti Musa) dedi ki: Onların ilmi Rabbimin katında bir kitaptadır. Rabbim ne şaşırır ne de unutur. (Tâhâ 51-52)

Biraz da Hazreti Musa gibi olmak lazım. Hazreti Musa Firavun’un: "Önceki nesillerin hâli ne olacak?" sorusuna bizim gibi cevap vermiyor. Sebebi, Allah'ın adaletine olan teslimiyeti. Ne olacaksa olacak, olan da adalet ve hak olacak. İşte bu cevap kâmil bir imanın neticesidir. 

Bizler ise her şeyin tek ve net cevabını istiyoruz. Hâlbuki Allahu Teâlâ her şeyi açık bir şekilde beyan etmemiştir. Bazı meseleler açıktır, bazı meseleler kapalıdır. Ehl-i fetretin amelle mükellef olmadığını Rabbimiz açıkça beyan etmiş. Bu sebeple de bu meselede ihtilaf olmamış, ittifak olmuş. Ama imanla mükellef olup olmadığını açıkça beyan etmemiş. Eldeki delillerden İmam Eş'ârî imanla da mükellef olmadığını, İmam Mâtürîdî ise imanla mükellef olduğunu çıkarmış. Sonra da işin doğrusunu Allah'ın ilmine havale etmişler. 

İmam Eş'ârî mi isabet etmiş yoksa İmam Mâtürîdî mi isabet etmiş, ahirette ortaya çıkacaktır. Zaten âlimler hükmü açık olmayan bir mesele hakkında Kur'an ve sünnetten hüküm çıkarmışlar, sonra işin hakikatini Allah'a havale ederek, "En doğrusunu Allah bilir." demişler. 

Ehl-i fetretin imanla mükellef olup olmadığını da en iyi Allah bilir. Biz iki hükmü de beyan ettik.

EHL-İ KİTAP OLAN YAHUDİ VE HRİSTİYANLAR CENNETE GİRECEK Mİ?

Ehl-i kitabı üç kısma ayırmak mümkündür:

Birincisi: Peygamber Efendimiz (a.s.m.)'ı hiç duymayanlar. Bunlar ehl-i necat olup cennetliktir.

Ehl-i kitabın ikinci kısmı: Peygamberimiz (a.s.m.)'ı işitmiş ve duymuş olanlardır. Bunlar Peygamberimize iman etmezse cehennem ehlidir. Kendi dinlerine olan bağlılıkları bunları kurtarmaz.

Ehl-i kitabın üçüncü kısmı ise: Peygamberimiz (a.s.m.)'ı duymuş ama Peygamberimiz onlara kötü bir kişi olarak tanıtılmış olanlardır. Bunlar Peygamberimiz hakkında iyi hiçbir şey duymamış, mucizelerini işitmemiş ve Kur'an'dan haberdar olmamış kişilerdir. Bu kişiler hakkında âlimler sükût etmiş ve kesin bir fetva vermemişlerdir. "Belki Allah onları affeder, belki de cehenneme atar." demişlerdir. En doğrusunu Allah bilir.

Bizler bu eserin devamında "Ehl-i kitap" dediğimizde ikinci grubu kastediyoruz. Yani Peygamberimiz (a.s.m.)'ı duymuş, işitmiş ama iman etmemiş olanları kastediyoruz.

Buradaki amacımız sadece Allah'ın hükmünü beyan etmektir. Allah, "Onlar cehenneme girecek." dediği için biz bu fikri savunuyoruz. Eğer Allah onların cennete gireceğini beyan buyursaydı, bunu kabul eder, hiçbir itiraz etmeden bunu savunurduk. Yani Ehl-i kitabı cehenneme sokan biz değiliz, Allah. Bizim tek yaptığımız, Allah'ın hükmünü Allah'ın ayetleriyle ispat etmekten ibarettir. Başka bir şey değildir.

EHL-İ KİTABIN CEHENNEM EHLİ OLDUĞUNA DAİR BİRİNCİ DELİL

Ehl-i kitabın cehenneme gireceğine ve cennetten mahrum olacağına dair birinci delilimiz Âl-i İmran suresinin 19. ayetidir. Bu ayet-i kerimede şöyle buyrulmuş:

إِنَّ الدِّينَ عِنْدَ اللَّهِ الإِسْلاَمُ  

Şüphesiz Allah katında din İslam'dır. (Âl-i İmran 19)

85. ayette de şöyle buyrulmuş:

وَمَنْ يَبْتَغِ غَيْرَ الإِسْلاَمِ دِينًا فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِي الآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ  

Kim İslam'dan başka din ararsa ondan asla kabul edilmez. Ve o, ahirette hüsranda olanlardandır. (Âl-i İmran 85)

Şimdi bu ayetleri tahlil edelim:

Surenin 19. ayetinde, "Şüphesiz Allah katında din İslam'dır." buyrulmuş. Bu beyandan anlıyoruz ki İslam'dan başka dinler Allah katında din değildir. Belki oyun ve eğlenceden ibarettir. O hâlde Yahudilik, Hristiyanlık, Budizm ve din namına ne varsa, Allah indinde bunlar din değildir. Tek din vardır, o da İslam'dır.

— Peki, bu dinlerin mensuplarına ne olacak? Allah onlara nasıl muamele edecek?

85. ayet-i kerime bu sorumuza cevap verir: Kim İslam'dan başka din ararsa -o din- ondan asla kabul edilmez. Ve o, ahirette hüsranda olanlardandır. (Âl-i İmran 85)

Mesela birisi İslam'ı terk edip Yahudi oldu ve Yahudilik dininin bütün gereklerini yerine getirdi. Veya Hristiyan oldu ve Hristiyanlık dinine göre yaşadı. Bu kişi hakkında Allah diyor ki: 

— İbadetini, itaatini, hiçbir şeyi ondan asla kabul etmem. Ve onu ahirette hüsranda olanlardan eylerim.

Ayetin manası bu kadar açıkken ve başka bir manaya gelme ihtimali yokken, nasıl oluyor da bazı ilahiyatçılar Ehl-i kitabın cennete gireceğini söylüyorlar?

– Allah, "Katımda tek din İslam'dır." diyor. Onlar, "Hayır, başka dinler de var." diyorlar.

– Allah, "Kim İslam'dan başka din ararsa ben onu asla kabul etmem." diyor. Onlar, "Yok yok, kabul edersin." diyorlar.

– Allah, "İslam'dan başka din arayanı ahirette hüsrana uğratacağım." diyor. Onlar, "Ne hüsranı! Allah onları cennete sokacak." diyorlar.

Yahu bu nasıl iştir! Ayetin hükmü bu kadar açıkken insan nasıl yanılır, nasıl şaşırır? Ya aklı olmamalı ya da bile bile bu yalanı söylemeli. Profesör olmuşlar, akılları olduğu belli. Demek, bunlar bile bile yalan söylüyor, Allah'a iftira ediyor. Ama bilsinler ki bu iftiraları elbette cezasız kalmaz!

EHL-İ KİTABIN CEHENNEM EHLİ OLDUĞUNA DAİR İKİNCİ DELİL

Ehl-i kitabın ehl-i cehennem olduğuna dair ikinci delilimiz Maide suresinin 72. ayetidir. Bu ayet-i kerimede şöyle buyrulmuş:

لَقَدْ كَفَرَ الَّذِينَ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ هُوَ الْمَسِيحُ ابْنُ مَرْيَمَ  

Yemin olsun ki "Şüphesiz Allah, Meryem oğlu Mesih'in -yani Hazreti İsa'nın- kendisidir." diyenler kâfir olmuştur. (Maide 72)

Bir sonraki ayette de şöyle buyrulmuş:

لَقَدْ كَفَرَ الَّذِينَ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ ثَالِثُ ثَلاَثَةٍ وَمَا مِنْ إِلهٍ إِلاَّ إِلَـهٌ وَاحِدٌ وَاِنْ لَمْ يَنتَهُوا عَمَّا يَقُولُونَ لَيَمَسَّنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ 

Yemin olsun ki "Şüphesiz Allah üçün üçüncüsüdür." diyenler de kâfir olmuştur. Hâlbuki tek bir ilahtan başka ilah yoktur. Eğer söylediklerinden vazgeçmezlerse, elbette onlardan inkâr edenlere acı bir azap dokunacaktır. (Maide 73)

Şimdi bu ayet-i kerimeleri tahlil edelim:

Surenin 72. ayetinde şöyle buyrulmuş: Yemin olsun ki "Şüphesiz Allah, Meryem oğlu Mesih'in kendisidir." diyenler kâfir olmuştur.

Bu ayette belirtilen fırka, Allahu Teâlâ'nın Hazreti İsa'nın zatına hulul ettiğine ve Hazreti İsa'nın zatıyla birleştiğine inanan fırkadır. Bunlar Hristiyanlar içinde bir zümredir. AllahuTeâlâ bu kişilerin kâfir olduğunu açıkça beyan buyurmuştur.

Surenin 73. ayetinde ise şöyle denilerek başka bir fırkadan bahsedilir: 

— Yemin olsun ki "Şüphesiz Allah üçün üçüncüsüdür." diyenler de kâfir olmuştur.

Ayetteki "üçün üçüncüsü" ifadesi "üç ilahın birisi" veya "üç ilahtan birincisi" manasındadır. Bu, Hristiyanların teslis inancıdır. Allahu Teâlâ teslise inanların da kâfir olduğunu beyan buyurmuş ve onları şöyle uyarmış: Eğer onlar bu söylediklerinden vazgeçmezlerse onlara elim bir azap dokunacaktır. (Maide 73)

— Peki, şu andaki Hristiyanlar bu sözlerinden vazgeçmişler midir?

Hayır! Hâlâ bir kısmı Allah'ın Hazreti İsa'ya hulul ettiğine inanıyor, diğer bir kısmı da teslis inancına inanıyor. Bu inanca göre, Hazreti İsa -haşa- Allah'ın oğludur. Mevcut Hristiyanlar Allah'a şirk koşmakta ve tevhidi hâlâ kabul etmemektedir. Zaten tevhidi kabul etselerdiMüslüman olurlardı. 

Mesele daha net anlaşılsın diye şimdi ayetteki hükümleri maddeleyelim:

1. "Allah Meryem oğlu Mesih'in kendisidir." diyenler kâfirdir.

2. "Allah üçün üçüncüsüdür." diyenler de kâfirdir.

3. Onlar bu sözlerinden vazgeçmezlerse onlar için elim bir azap vardır. Çünkü bu durumda kâfirdirler. Kâfir de cehennemde ebedî kalacaktır.

İşte Allah böyle diyor. Sonra bazı ilahiyatçılar çıkıyor, "Hristiyanlar cennete girecek." diyor. Yahu nasıl girecek? Allah onların kâfir olduğunu söylüyor. Onlara elim bir azabın dokunacağını söylüyor. Ayetler bu kadar açık karşımızda dururken, nasıl olur da bir insan, bilhassa bir ilahiyatçı, onların cennete gireceğini söyleyebilir? Bu, Kur'an'a iftira değil de nedir? Allah bu sözde âlimlerin şerrinden bu ümmeti muhafaza etsin!

EHL-İ KİTABIN CEHENNEM EHLİ OLDUĞUNA DAİR ÜÇÜNCÜ DELİL

Ehl-i kitabın ehl-i cehennem olduğuna dair üçüncü delilimiz Bakara suresinin 41. ayetidir. Bu ayet-i kerimede Yahudilere hitaben şöyle buyrulmuş:

وَآمِنُوا بِمَا أَنْزَلْتُ مُصَدِّقًا لِمَا مَعَكُمْ وَلاَ تَكُونُوا أَوَّلَ كَافِرٍ بِهِ

Yanınızdakini (Tevrat'ı) tasdik edici olarak indirdiğim şeye (Kur'an'a) iman edin. Sakın Kur'an'ı inkâr edenlerin ilki olmayın! (Bakara 41)

Bir sonraki ayette de şöyle buyrulmuş:

وَلاَ تَلْبِسُوا الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُوا الْحَقَّ وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ  

Hakkı batılla karıştırmayın ve bildiğiniz hâlde hakkı gizlemeyin! (Bakara 42)

Hakkı batılla karıştırmak, Tevrat'taki hak olan hükümleri değiştirip, kendi batıl sözleriniAllah'ın sözü gibi göstermektir. 

Hakkı gizlemek de Peygamberimiz (a.s.m.)'ın nübüvvetini gizlemektir.Yahudiler bunu bile bile gizliyordu.

Bir sonraki ayette yine Yahudilere hitaben şöyle buyrulmuş:

وَأَقِيمُوا الصَّلاَةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَارْكَعُوا مَعَ الرَّاكِعِينَ  

Namazı kılın, zekâtı verin ve rükûa gidenlerle birlikte rükûa gidin. (Bakara 43)

Yahudiler rükûsuz ve secdesiz namaz kılar. Bu ayetle onların Müslüman olup, Müslümanlar gibi namaz kılmaları emredilmektedir.

Cenab-ı Hak mezkûr ayetlerle Yahudilere bazı emirler buyurmuş. Şimdi, bu emirleri maddeleyelim ve Yahudilerin bu emirlere ne kadar uyup uymadığına bakalım:

Birinci emir: Tevrat'ı tasdik edici olarak indirilen Kur'an'a iman etmeleri ve onu inkâr etmemeleridir.

— Yahudiler Allah'ın bu emrine itaat etmiş mi? 

Hayır, etmemişler. Kur'an'a iman etmeyip onu inkâr etmişler.

İkinci emir: Hakkı batılla karıştırmamaları yani Tevrat'ın hükümlerini değiştirip, kendi sözlerini Allah'ın ayeti gibi göstermemeleridir. 

— Yahudiler Allah'ın bu emrine itaat etmiş mi? 

Hayır, etmemişler. Tevrat'ı tahrif edip, kendi sözlerini Allah'ın ayetleriyle karıştırmışlar.

Üçüncü emir: Bile bile hakkı gizlememeleridir. Buradaki haktan murad, Peygamber Efendimiz (a.s.m.)'ın nübüvvetidir. Peygamberimizin nübüvveti Tevrat'ta yazılıydı. Bakara suresi 146. ayetin beyanıyla, Yahudiler Peygamberimiz (a.s.m.)'ı evlatları gibi tanıyorlardı. Zira Peygamberimizin sıfatları Tevrat'ta geçmekteydi. Allah onlara Peygamberimizin nübüvvetini saklamamalarını emretti. 

— Peki, Yahudiler Allah'ın bu emrine itaat etti mi?

Hayır, etmediler. Efendimiz (a.s.m.)'ın peygamberliğini bile bile sakladılar.

Dördüncü emir: Rükûa gidenlerle birlikte rükûa gitmeleridir. Yani Müslümanlar gibi, secdeli ve rükûlu namaz kılmalarıdır. Tabii bu namazı kılmak için önce Müslüman olmaları gerekir. 

— Peki, Yahudiler Allah'ın bu emrine itaat etti mi? 

Hayır, etmediler. Müslüman olup rükûlu ve secdeli namazı kılmadılar.

O hâlde şimdi soruyoruz: 

— Yahudiler cennete nasıl girecek? 

— Allah'ın bütün emirlerini çiğneyen Yahudiler hangi amelleriyle cenneti hak edecek? 

Allah ne yapın demişse tersini yapmışlar. Kur'an'ın bu ayetlerini gören birisi Yahudilerin ehl-i cennet olduğunu nasıl söyleyebilir? Yahudiler Allah'ın gazabını celbedecek bu amellerde hâlâ ısrar etmektedirler. Bu ısrarlarının neticesi de ancak ve ancak cehennemdir.

EHL-İ KİTABIN CEHENNEM EHLİ OLDUĞUNA DAİR DÖRDÜNCÜ DELİL

Ehl-i kitabın ehl-i cehennem olduğuna dair dördüncü delilimiz Bakara suresinin 79. ayetidir.Bu ayet-i kerimede Yahudilerin Tevrat'ı tahrif etmeleri şu şekilde beyan buyrulmuş:

فَوَيْلٌ لِلَّذِينَ يَكْتُبُونَ الْكِتَابَ بِأَيْدِيهِمْ ثُمَّ يَقُولُونَ هذَا مِنْ عِنْدِ اللَّهِ لِيَشْتَرُوا بِهِ ثَمَنًا قَلِيلاً فَوَيْلٌ لَهُمْ مِمَّا كَتَبَتْ أَيْدِيهِمْ

Kitabı (Tevrat'ı) elleriyle yazıp sonra "Bu, Allah katındandır." diyen kimselere yazıklar olsun. Bunu az bir menfaat satın alabilmek için yapıyorlar. Ellerinin yazdıklarından dolayı onlara yazıklar olsun! (Bakara 79)

Bu ayet-i kerimede Rabbimiz, Yahudilerin Tevrat'ı değiştirdiklerini açıkça beyan buyurmuş ve "Onlara yazıklar olsun!" demiş. 

Yahudilerin Tevrat'ı değiştirdikleri başka ayetlerde de beyan edilmiş. Mesela Bakara suresi 75. ayet-i kerimede şöyle buyrulmuş:

يَسْمَعُونَ كَلاَمَ اللَّهِ ثُمَّ يُحَرِّفُونَهُ مِنْ بَعْدِ مَا عَقَلُوهُ وَهُمْ يَعْلَمُونَ  

Onlar Allah'ın sözünü işitirler, sonra onu anladıktan sonra bile bile değiştirirler. (Bakara 75)

Yine Maide suresi 13. ayet-i kerimede şöyle buyrulmuş:

فَبِمَا نَقْضِهِم مِيثَاقَهُمْ لَعَنَّاهُمْ وَجَعَلْنَا قُلُوبَهُمْ قَاسِيَةً يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَنْ مَوَاضِعِهِ  

Sözlerini bozdukları için onları lanetledik ve kalplerini katılaştırdık. Kelimeleri yerlerinden değiştiriyorlar. (Yani Tevrat'ı tahrif ediyorlar.) (Maide 13)

Tevrat'ı tahrif ettikleri Nisa suresi 46. ayette, Maide suresi 41. ayette ve Kur'an'ın başka ayetlerinde de geçiyor. Sözü uzatmamak için bu kadarla iktifa ediyoruz.

Şimdi şunu bir düşünelim: 

Tevrat'ın sahibi olan Allah diyor ki: Yahudiler benim kitabımı değiştirdi.

Bu durumda, Yahudilerin şu anda tabi oldukları kitap Allah'ın Hazreti Musa'ya indirdiği Tevrat değil. Mevcut Tevrat'ın kaçta kaçı Allah'a ait, kaçta kaçını Yahudiler elleriyle yazmış; bunu Allah bilir!

Şimdi sorumuz şu: 

— Ortada Allah'ın kitabı yokken, Tevrat tahrif edilmişken, ayetleri değiştirilmişken, nasıl olur da tahrif edilen bir kitaba tabi olanlar cennete girebilir? Kaldı ki Allah onlara lanet ettiğini beyan buyurmuş. Allah lanet ettiği kulu cennetine sokar mı? 

Allah'ın lanet etmesi demek, rahmetinden mahrum bırakması demektir. Şimdi size soruyorum: 

— Rahmetten mahrum bırakılanlar cennete girebilir mi? 

— Tevrat'ı tahrif edenler cennete girebilir mi? 

— Tahrif edilmiş, Allah'ın hükümleri yok edilmiş bir kitaba tabi olanlar cennete girebilir mi? 

— Kur'an'ın ifadesiyle, elleriyle yazdıkları bir kitaba uyanlar cennete girebilir mi? 

— Eğer Allah onların Tevrat'la amel etmelerinden razı olsaydı, Kur'an'ı nazil eder miydi?

Allah Kur'an'ı ve Peygamber Efendimiz (a.s.m.)'ı gönderiyor. Demek, mevcut Tevrat'tan ve Yahudilerin hâlinden razı değil. Razı olmadığı insanları cennetine sokar mı? Hayır, asla sokmaz!

Bu söylediklerimizin tamamı Hristiyanlar için de geçerlidir. Çünkü Tevrat gibi İncil de tahrife uğramış ve Allah'ın ayetleri değiştirilmiştir.

EHL-İ KİTABIN CEHENNEM EHLİ OLDUĞUNA DAİR BEŞİNCİ DELİL

Ehl-i kitabın ehl-i cehennem olduğuna dair beşinci delilimiz Bakara suresinin 88. ayetidir. Bu ayet-i kerimede Yahudilere hitaben şöyle buyrulmuş:

لَعَنَهُمُ اللَّهُ بِكُفْرِهِمْ فَقَلِيلاً مَا يُؤْمِنُونَ  

Allah onlara, küfürleri sebebiyle lanet etmiştir. Bundan dolayı pek az iman ederler. (Yani bir şeye iman etseler, diğerini inkâr ederler. İman edilmesi gereken şeylerin çoğuna iman etmezler.) (Bakara 88)

Bu ayet-i kerimede Allahu Teâlâ onlara lanet ettiğini beyan buyurmuş. Buna sebep olarak da onların kâfir olmasını göstermiş. Allahu Teâlâ Yahudiler hakkında açıkça: "Onlara lanet ettim,çünkü onlar kâfirdir!" diyor. Sonra birileri çıkıp," Ehl-i kitap cennete girecek." diyor. 

— Yahu bu ayeti hiç mi görmüyorlar? 

Hadi bu ayeti görmüyorlar, iyi de onların kâfir olduğu ve Allah'ın onlara lanet ettiği daha birçok ayette geçiyor. Bunları da mı görmüyorlar?

Mesela Nisa suresi 46. ayette şöyle buyrulmuş:

وَلكِنْ لَعَنَهُمُ اللَّهُ بِكُفْرِهِمْ  

Lakin Allah onları, küfürleri sebebiyle lanetlemiştir. (Nisa 46)

Maide suresi 13. ayette şöyle buyrulmuş: 

فَبِمَا نَقْضِهِم مِيثَاقَهُمْ لَعَنَّاهُمْ

Sözlerini bozmaları sebebiyle onları lanetledik. (Yani Hazreti Muhammed (a.s.m.)'a iman edeceklerine dair önceden verdikleri sözü bozmaları sebebiyle onları lanetledik.) (Maide 13)

Maide suresi 78. ayette şöyle buyrulmuş:

لُعِنَ الَّذِينَ كَفَرُوا مِن بَنِي إِسْرَائِيلَ  

İsrailoğulları'ndan kâfir olanlara lanet edilmiştir. (Maide 78)

İsrailoğulları ile Yahudiler kastediliyor. Yahudilerden kâfir olanlar da İslam'a girmeyenlerdir. Abdullah İbni Selam gibi bazı Yahudiler İslam'a girdikleri için onlar müstesna tutulmuştur.

Bunlar gibi daha birçok ayette Allahu Teâlâ Yahudilere lanet ettiğini beyan buyurmuş. Allah'ın laneti, rahmetinden mahrum bırakmasıdır. Allah, "Ben Yahudileri rahmetimden mahrum bıraktım." diyor. Sonra birileri çıkıyor, "Ehl-i kitap cennete girecek." diyor. Bu, Allah'a ve Kur'an'a iftira değil de nedir? İnsafınıza bırakıyorum!

EHL-İ KİTABIN CEHENNEM EHLİ OLDUĞUNA DAİR ALTINCI DELİL

Ehl-i kitabın ehl-i cehennem olduğuna dair altıncı delilimiz Bakara suresinin 137. ayetidir. Bu ayet-i kerimede şöyle buyrulmuş:

فَإِنْ آمَنُوا بِمِثْلِ مَا آمَنْتُمْ بِهِ فَقَدِ اهْتَدَوْا وَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنَّمَا هُمْ فِي شِقَاقٍ  

Eğer onlar (Yahudiler ve Hristiyanlar) sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse şüphesiz hidayete ermiş olurlar. Eğer yüz çevirirlerse, onlar ancak bir düşmanlık içindedirler. (Bakara 137)  

Şimdi bu ayetin tahlilini yapalım:

Ayetin başında, “Eğer onlar sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse” buyrulmuş. Bu cümle Arapçada bir şart cümlesidir. Kendinden sonra gelen cümleye de ceza veya cevap cümlesi denir. Ceza cümlesinin tahakkuku, şartın tahakkukuna bağlıdır.

— Peki, bu ayetteki şart ne? 

Şart, onların bizim iman ettiğimiz gibi iman etmesi.

— Peki, bizim iman etmemiz nasıl? 

Bizim imanımız şöyle: Biz Allah'ı evlattan ve eşten tenzih ederiz, Allah'ın birliğine iman ederiz, Hazreti Muhammed (a.s.m.)'ın Allah'ın peygamberi olduğunu tasdik ederiz, Kur'an'ın Allah'ın kelamı olduğuna inanırız ve hakeza... İşte bizim imanımız bu. 

— Peki, onlar bizim imanımız gibi iman ederse ne olacak? 

Ayet diyor ki:  فَقَدِ اهْتَدَوْا  Şüphesiz hidayete ermiş olurlar.

Demek, onların hidayete ermesi, bizim gibi iman etmelerine bağlı. Bu durumda, ayetin mana-yı muhalifi şöyle olur: Eğer bizim iman ettiğimiz gibi iman etmezlerse onlar hidayet üzere değillerdir.

Şimdi soruyoruz:

— Yahudiler ve Hristiyanlar bizim iman ettiğimiz gibi iman ediyorlar mı?  

— Peygamberimize inanıyorlar mı? 

— Kur'an'a inanıyorlar mı? 

— İslam'a inanıyorlar mı? 

Yoo, hiç birine inanmıyorlar. Bakın, onların hidayete ermesi, bizim gibi iman etme şartına bağlanmış. Bizim gibi iman etmediklerine göre, onlar hidayette değillerdir. 

— Peki, hidayette olmayan cennete nasıl girecek?

Hem de onların hidayetsizliği amelî bir hidayetsizlik de değil, itikadi ve imani bir hidayetsizlik. 

— İmandaki hidayetten zerre miskal nasipleri olmayan, Allah'a eş ve evlat isnat eden, cennette ebedî bir saadete nasıl mazhar olur? 

Şimdi de ayetin devamına bakalım: 

وَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنَّمَا هُمْ فِي شِقَاقٍ  

Eğer yüz çevirirlerse (yani sizin gibi iman etmezlerse, Müslüman olmazlarsa) şüphesiz onlar bir düşmanlık içindedir. (Bakara 137)

— Ehl-i kitap İslam'dan yüz çevirmiş mi? 

Evet, çevirmiş. 

— Bu durumda, ayet onlar için ne diyor? 

Diyor ki: Onlar bir düşmanlık içindedir.

— Kime karşı düşmanlık? 

Allah'ın Resulüne karşı düşmanlık, Allah'ın kitabına karşı düşmanlık, Allah'ın dinine karşı düşmanlık ve Allah'a karşı düşmanlık...

— Acaba Allahu Teâlâ Habibine, kitabına ve dinine karşı düşmanlık içinde olanları cennetine hiç sokar mı? 

Bu sorunun cevabını sizlere havale ediyorum.

EHL-İ KİTABIN CEHENNEM EHLİ OLDUĞUNA DAİR YEDİNCİ DELİL

Ehl-i kitabın ehl-i cehennem olduğuna dair yedinci delilimiz Âl-i İmran suresinin 4. ayetidir.Bu ayet-i kerimede şöyle buyrulmuş:

إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ اللَّهِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ  

Şüphesiz Allah'ın ayetlerini inkâr edenler, onlar için şiddetli bir azap vardır. (Âl-i İmran 4)  

Şimdi bu ayet üzerinde biraz tahlil yapalım:

Ayetin başında, "Şüphesiz Allah'ın ayetlerini inkâr edenler" buyrulmuş. Buradaki ayetlerdenmurad Kur'an'ın ayetleridir. Buna göre ayetin manası, "Allah'ın kitabını inkâr edenler" veya"Kur'an'ı inkâr edenler" şeklinde olur.

Şimdi sorumuz şu:

— Ehl-i kitap Allah'ın ayetlerini -yani Kur'an'ı- inkâr ediyor mu? 

Evet, ediyorlar. Onlar Kur'an'ın Allah'ın kitabı olduğuna inanmıyorlar. Kur'an'ı bir beşer sözü kabul ediyorlar. Bu durumda, ayette bahsi geçen "Allah'ın ayetlerini inkâr edenler" güruhuna dâhil olmuş oluyorlar.

— Peki, bu güruhun akıbeti nedir? 

Ayet-i kerime diyor ki:  لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ  Onlar için şiddetli bir azap vardır.

Ayetin hükmünü daha iyi anlayabilmek şöyle toplayalım:

— Kimler için şiddetli bir azap vardır? 

Allah'ın ayetlerini inkâr edenler için.

— Peki, Ehl-i kitap Allah'ın ayetlerini inkâr ediyor mu? 

Evet, ediyorlar.

— Bu durumda, onları bekleyen şey nedir?

Şiddetli bir azap.

İşte Kur'an böyle diyor. Sonra bir kısım sözde ilahiyatçılar çıkıp, "Ehl-i kitap cennete girecek." diyor. Yahu Allah'ın ayetlerini, Allah'ın kitabını inkâr eden nasıl cennete girer? Ayet açıkça giremez diyor ama onlar ayetin bu beyanına göz kapıyorlar.

Güneşe gözünü kapayan ancak kendine gece yapar!

EHL-İ KİTABIN CEHENNEM EHLİ OLDUĞUNA DAİR SEKİZİNCİ DELİL

Ehl-i kitabın ehl-i cehennem olduğuna dair sekizinci delilimiz Tevbe suresinin 63. ayetidir.Bu ayet-i kerimede şöyle buyrulmuş:

أَلَمْ يَعْلَمُوا أَنَّهُ مَنْ يُحَادِدِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَأَنَّ لَهُ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِدًا فِيهَا ذَلِكَ الْخِزْيُ الْعَظِيمُ

Şunu bilmiyorlar mı ki kim Allah'a ve Resulüne karşı gelirse onun için cehennem ateşi vardır.O ateşte ebedîdir. Bu, büyük bir rezilliktir. (Tevbe 63)

Şimdi bu ayet-i kerime üzerinde şöyle bir tahlil yapalım:

— Peygamber Efendimiz (a.s.m.)'a inanmayanların, ona muhalefet ve düşmanlık edenlerin akıbeti ne olacak?

Ayet-i kerime diyor ki: Onlar için cehennem ateşi vardır ve onlar bu ateşte ebedîdir.

Kur'an'ın daha birçok ayetinde mezkûr soruya aynı şekilde cevap verilmektedir. Mesela Enfalsuresi 13. ayette şöyle buyrulmuştur:

وَمَنْ يُشَاقِقِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَاِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ

Kim Allah'a ve Resulüne muhalefet ederse, şüphesiz Allah azabı çok şiddetli olandır. (Enfal13)

Tevbe suresi 80. ayette şöyle buyrulmuş:

فَلَنْ يَغْفِرَ اللَّهُ لَهُمْ ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ كَفَرُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ

Allah onları asla affetmeyecektir. Çünkü onlar Allah'ı ve Resulünü inkâr etmişlerdir. (Tevbe80)

Daha bunlar gibi birçok ayet var. Bütün bu ayetlerde Peygamber Efendimiz (a.s.m.)'ı inkâr edenlerin, ona muhalefet edenlerin, ona iman etmeyenlerin cehenneme gireceği beyan buyrulmuş. 

Şimdi sorumuz şu: 

— Ehl-i kitap Peygamberimiz (a.s.m.)'ı inkâr ediyor mu?

Evet, ediyor. 

— Ona muhalefet ediyor mu? 

Evet, ediyor. 

— Ona düşmanlık ediyor mu? 

Evet, ediyor.

— Peki, bu durumda cennete nasıl girecekler? 

Kur'an onlarca ayetiyle, Peygamber Efendimiz (a.s.m.)'a muhalefet edenlerin, onu inkâr edip isyan edenlerin, ona düşmanlık edenlerin cehenneme gireceğini bildirsin; sonra bazı sözde ilahiyatçılar çıkıp "Ehl-i kitap cennete girecek." desin. Vallahi bu, Kur'an'a iftiradır, Allah'a iftiradır!

EHL-İ KİTABIN CEHENNEM EHLİ OLDUĞUNA DAİR DOKUZUNCU DELİL

Ehl-i kitabın ehl-i cehennem olduğuna dair dokuzuncu delilimiz şu: Peygamber Efendimiz (a.s.m.) sadece putperestleri ve kâfirleri İslam'a davet etmemiş, Ehl-i kitabı da İslam'a davet etmiştir. Mesela Âl-i İmran suresinde şöyle buyrulmuştur:

قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْا إِلَى كَلَمَةٍ سَوَاءٍ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ أَلاَّ نَعْبُدَ إِلاَّ اللَّهَ وَلاَ نُشْرِكَ بِهِ شَيْئًا وَلاَ يَتَّخِذَ بَعْضُنَابَعْضًا أَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللَّهِ

De ki: Ey Ehl-i kitap! Bizimle sizin aranızda eşit olan bir kelimeye gelin. O kelime de Allah'tan başkasına ibadet etmememiz, hiçbir şeyi O'na ortak koşmamamız ve Allah'ı bırakıp da birbirimizi rabler edinmememizdir. (Âl-i İmran 64)

Ayette gördüğünüz gibi, Peygamber Efendimiz (a.s.m.) Ehl-i kitabı İslam'a davet ediyor. Onlara diyor ki: Allah'tan başkasına ibadet etmeyin, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayın ve Allah'ı bırakıp birbirinizi rab edinmeyin.

— Peki, Ehl-i kitap bu davete icabet etmiş mi? 

Hayır, -azı müstesna- etmemişler. Hâlâ Allah'a evlat isnat edip, Allah'a şirk koşuyorlar. Allah'ın peygamberini ilah kabul ediyorlar. Hristiyanlar Hazreti İsa'yı, Yahudiler de Hazreti Uzeyr'i Allah'ın oğlu olarak kabul ediyor ve Peygamberimiz (a.s.m.)'ın davetine icabet etmiyorlar. 

— Peki, bu durumda cennete nasıl girecekler?

Mezkûr ayet üzerine söylenecek çok söz var. Ancak bizim bu delildeki odak noktamız şu: 

Misalini verdiğimiz ayet gibi, daha birçok ayetin beyanıyla, Peygamber Efendimiz (a.s.m.) Ehl-i kitabı İslam'a davet etmiştir. Bu daveti de Allah'ın emriyle yapmıştır. Burada sorumuz şu: 

— Bu davetin bir önemi var mıdır yoksa laf olsun diye mi davet yapılmıştır? 

Herhâlde bir önemi vardır. Zira önemi olmayan bir şeyi Allah peygamberine emretmez.

Peygamberimiz (a.s.m.) onları İslam'a davet etmiş, onlar ise bu davete icabet etmemiş veMüslüman olmamış. Eğer bu durumda, onların cennete gireceği söylenirse; bu davetin önemsiz bir davet olduğu, icabet şartı bulunmadığı, Allah'ın -haşa- bunu öylesine emrettiğini kabul etmek gerekir. Yani davete uyarlarsa güzel olur ama uymazlarsa da bir önemi yok!

İşte bu kaziye kabul edilmeden Ehl-i kitabın cennete gireceği kabul edilemez. Bunu kabul eden varsa ona da deriz ki: 

— Ey gafil! Allah hikmet sahibidir, boş iş yapmaz, laf olsun diye emretmez. Eğer Allah onların hâlinden razı olsaydı ve Müslüman olmalarını istemeseydi, Peygamberimize onları İslam'a davet etmesini emretmezdi. Onların kurtuluşu bu davete icabetle mümkündür. İcabet eden kurtulur, etmeyen cehenneme gider.

EHL-İ KİTABIN CEHENNEM EHLİ OLDUĞUNA DAİR ONUNCU DELİL

Ehl-i kitabın ehl-i cehennem olduğuna dair onuncu delilimiz şu: Cenab-ı Hak Ehl-i kitabın hidayetini İslam'a girme şartına bağlamış ve ancak bu durumda hidayet üzere olacaklarını beyan buyurmuş. Bu da ispat eder ki Ehl-i kitap İslam'a girmezse hidayet üzere değildir; hidayet üzere olmayan da ehl-i cenehhemdir.

Âl-i İmran suresinde bu mesele şöyle beyan edilmiş:

قُلْ لِلَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَالأُمِّيِّينَ أَأَسْلَمْتُمْ فَاِنْ أَسْلَمُوا فَقَدِ اهْتَدَوْا  

Kendilerine kitap verilenlere ve ümmilere (yani putperest müşriklere) de ki: Siz Müslüman oldunuz mu? Eğer Müslüman olurlarsa, şüphesiz hidayet bulmuş olurlar. (Âl-i İmran 20)

Bu ayetin beyanıyla, Peygamber Efendimiz (a.s.m.) onları İslam'a davet etmekle mükelleftir ve davet de etmiştir. Ayet-i kerime onların hidayette olmasını Müslüman olma şartına bağlamıştır. Ayetin mana-yı muhalifiyle, eğer Müslüman olmazlarsa hidayette değillerdir. 

— Peki, onlar Müslüman olmuş mu? 

Hayır, olmamış. Demek, hidayette değiller. 

— Peki, hidayette olmayanlar cennete nasıl girecek?

Asla giremezler! Zira onların hidayetsizliği amelî hidayetsizlik değil, itikadi hidayetsizliktir. İtikadi hidayetsizlik de kişinin cennetten mahrum olmasına sebeptir. Bu sadece Ehl-i kitap hakkında değil, Müslümanlar hakkında da böyledir. İtikadı bozuk olan cennetten mahrum olur.

Ehl-i kitabın itikadı bozuktur, neticesi de cennetten mahrumiyettir!

EHL-İ KİTABIN CEHENNEM EHLİ OLDUĞUNA DAİR ON BİRİNCİ DELİL

Ehl-i kitabın ehl-i cehennem olduğuna dair on birinci delilimiz şu: Âl-i İmran suresinin 199. ayetinde "Şüphesiz Ehl-i kitaptan öyle kimseler vardır ki..." denilerek söze başlanmış ve ayetin sonunda "İşte onlar var ya, Rableri katında onlar için mükâfatları vardır." buyrularak Ehl-i kitaptan olan bu kişilerin mükâfata nail olacakları beyan buyrulmuş.

— Peki, mükâfata kavuşacak olan bu Ehl-i kitabın sıfatları nelerdir?

— Allah onlardan hangi amelleri istemiştir? 

Şimdi, ayet-i kerimeye bakarak sorumuzun cevabını öğrenelim:

وَإِنَّ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ لَمَنْ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَمَا أُنْزِلَ إِلَيْكُمْ وَمَا أُنْزِلَ إِلَيْهِمْ خَاشِعِينَ لِلَّهِ لاَ يَشْتَرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِثَمَنًا قَلِيلاً أُولئِكَ لَهُمْ أَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ

Şüphesiz Ehl-i kitaptan öylesi vardır ki Allah'a, size ve kendilerine indirilene (yani Kur'an'a, Tevrat'a ve İncil'e) Allah'a karşı huşu ederek iman eder. Allah'ın ayetlerini az bir pahaya satmazlar. İşte onlar var ya, Rableri katında onlar için mükâfatları vardır. (Âl-i İmran 199)

Allahû Teâlâ bu ayet-i kerimede, mükâfat vereceği Ehl-i kitabın beş vasfını saydı. Bunlar: 

1. Allah'a iman etmeleri.

2. Kur'an'a iman etmeleri. Yani Müslüman olmaları.

3. Tevrat ve İncil'e iman etmeleri.

4. Huşu sahibi olmaları.

5. Allah'ın ayetlerini az bir pahaya satmamaları.

İşte Ehl-i kitap bu beş şartla Allah'ın mükâfatına nail olabilir. Biz konumuz olan ikinci şart üzerine konuşalım:

İkinci şart: Kur'an'a iman etmeleri yani Müslüman olmalarıdır.

— Peki, onlar Kur'an'a iman ediyor mu? 

Hayır, etmiyorlar. Bu durumda, mükâfatları için gerekli olan şartı yerine getirmemişoluyorlar. Şart yerine gelmezse, meşrut yani şarta bağlanan şey de yerine gelmez. Bu durumda da onlar için bir mükâfattan bahsedilemez. Mükâfatın olabilmesi için, şart olan, Kur'an'a inanmaları lazım. Bu olmazsa, ahirette tek görecekleri şey azaptır.

Eğer şöyle denilse: 

— Onlar diğer şartları yerine getiriyor. Hem Allah'a hem de kendi kitaplarına iman ediyorlar. Bir kısmının huşusu da var ve Allah'ın ayetlerini az bir pahaya satmıyorlar. Bu şartları yerine getirmek mükâfat için yeterli değil midir?

Bu soruya cevabımız şudur: 

— Eğer bu şartlar yeterli olsa ve Kur'an'a iman etmeleri şartı gerekmese, bu durumda,mükâfat için gerekli olan şartlara gereksiz bir şart ilave edilmiş olur. Yani mükâfatta etkisi olmayan Kur'an'a iman şartının, mükâfat için gerekli olan şartlara ilavesi söz konusu olur. Hâlbuki belagat ilminde, gereksiz bir şartın neticeyi tek başına hasıl edecek bir şarta ilavesi caiz değildir. Kur'an ise belagat üzere nazil olmuştur. İşte bu durum da ispat eder ki Kur'an'a iman gereksiz bir şart değil, işin olmazsa olmazıdır. Kur'an'a iman etmeyen Ehl-i kitap mükâfata nail olamayacaktır.

EHL-İ KİTABIN CEHENNEM EHLİ OLDUĞUNA DAİR ON İKİNCİ DELİL

Ehl-i kitabın ehl-i cehennem olduğuna dair on ikinci delilimiz Nisa suresinin 47. ayetidir. Bu ayet-i kerimede şöyle buyrulmuş:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ آمِنُوا بِمَا نَزَّلْنَا مُصَدِّقًا لِمَا مَعَكُمْ مِنْ قَبْلِ أَنْ نَطْمِسَ وُجُوهًا فَنَرُدَّهَا عَلَى أَدْبَارِهَا أَوْنَلْعَنَهُمْ كَمَا لَعَنَّا أَصْحَابَ السَّبْتِ

Ey kendilerine kitap verilenler! Bir kısım yüzleri dümdüz edip arkasına çevirmeden veyacumartesi ashabına lanet ettiğimiz gibi onlara lanet etmeden önce, yanınızda olanı (Tevrat'ı ve İncil'i) tasdik edici olarak indirdiğimiz Kur'an'a iman edin. (Nisa 47)

Bu ayet-i celilede Allahu Teâlâ Ehl-i kitabı imana davet ediyor ve diyor ki: Ey Ehl-i kitap! İndirdiğim Kur'an'a iman edin. O Kur'an ki sizin kitaplarınızı tasdik eder. Yani Tevrat'ın ve İncil'in Allah'ın kitabı olduğunu söyler.

Cenab-ı Hak bu davetten sonra onları tehdit ediyor ve diyor ki: Bir kısım yüzleri dümdüz edip arkasına çevirmeden önce veya cumartesi ashabına lanet ettiğimiz gibi size lanet etmeden önce iman edin.

Cumartesi ashabı Hazreti Davud'un kavmidir. Onlara cumartesi günü balık avlamak yasaklanmıştı. Onlar bu yasağı çiğneyip balık avladılar. Allah da onları maymuna çevirdi. Bu kıssa Araf suresinde anlatılır. 

İşte Allahu Teâlâ Kur'an'a iman etmeyen Ehl-i kitabı, onları lanetlediği gibi bir lanetle tehdit etmiştir. Yine onları, yüzlerini deve ayağı gibi dümdüz edip, başlarını terse çevirmekle tehdit etmiştir. Bu tehditler ispat eder ki Ehl-i kitap Kur'an'a imanla mükelleftir. Zira sadece kendi dinlerine tabi olmaları yeterli olsaydı, Kur'an'a imana davet edilmez ve böyle tehdit edilmezlerdi.

Bu makamda şöyle bir soru akla gelebilir: 

— Allah onları tehdit etmiş ama tehdidi yerine getirmemiştir. Bunun sebebi nedir?

Bu soruya âlimler farklı cevaplar vermiştir. Bu cevaplardan bir kısmı şöyledir:

1. Bu tehdit hepsinin iman etmemesi şartına bağlanmıştı. Abdullah İbni Selam gibi bazıları iman ettiği için şart bozuldu ve tehdit kaza edilmedi.

2. Bu tehdit hâlâ geçerlidir ve kıyamet kopmadan önce vukua gelecektir.

3. Bu tehdit kıyamet günü vukua gelecektir. Allah kıyamet gününde onların yüzünü dümdüz edip, onlara lanet edecektir.

Mezkûr soruya başka cevaplar da verilmiş. Konumuz bu olmadığı için üçüyle iktifa edelim.

Delili bir daha toparlayalım ve dersimizi tamamlayalım:

Cenab-ı Hak Ehl-i kitabı Kur'an'a iman etmeye davet etmiş ve iman etmemeleri durumunda onların yüzünü dümdüz etmekle ve onlara lanet etmekle tehdit etmiş. Bu davet ve tehdit,Kur'an'a imanın Ehl-i kitap için şart ve lazım olduğunu ispat etmektedir. Zira eğer Kur'an'a iman onlar için sadece bir fazilet olsaydı, lanet edilmekle tehdit edilmezlerdi. Allah'ın laneti demek, kulun Allah'ın rahmetinden tamamen mahrum olması demektir. Kur'an'a ve İslam'a inanmayan Ehl-i kitap bu lanete mazhar olduklarına göre, onlar için cennet düşünülemez. Zira cennet sadece Allah'ın rahmetine nail olanların yeridir.

EHL-İ KİTABIN CEHENNEM EHLİ OLDUĞUNA DAİR ON ÜÇÜNCÜ DELİL

Ehl-i kitabın ehl-i cehennem olduğuna dair on üçüncü delilimiz Nisa suresinin 150 ve 151. ayetleridir. Bu ayet-i kerimelerde şöyle buyrulmuş:

إِنَّ الَّذِينَ يَكْفُرُونَ بِاللَّهِ وَرُسُلِهِ وَيُرِيدُونَ أَنْ يُفَرِّقُوا بَيْنَ اللَّهِ وَرُسُلِهِ وَيَقُولُونَ نُؤْمِنُ بِبَعْضٍ وَنَكْفُرُ بِبَعْضٍ وَيُرِيدُونَ أَنْ يَتَّخِذُوا بَيْنَ ذَلِكَ سَبِيلاً أُولئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ حَقًّا وَأَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا مُهِينًا

Şüphesiz Allah'ı ve peygamberlerini inkâr edenler, Allah ile peygamberlerinin arasını ayırmak isteyenler, "Bir kısmına iman ederiz, bir kısmını da inkâr ederiz." diyenler ve bunun arasında bir yol tutmak isteyenler var ya, işte onlar gerçek kâfirlerin ta kendileridir. Biz kâfirler için alçaltıcı bir azap hazırladık. (Nisa 150-151)

Bu ayet-i kerimede Allahu Teâlâ iki grup hakkında, "İşte onlar gerçek kâfirlerin ta kendileridir." buyurmuş ve onlar için alçaltıcı bir azap hazırladığını bildirmiş. 

Bu iki gruptan birincisi: Allah'ı ve peygamberlerini inkâr edenlerdir. Bunlar ateistlerdir. Bunlar hem Allah'ı inkâr ederler hem de peygamberlerini. Bu kâfirler zaten malumunuz...

İkinci gruba giren kâfirler ise hem Allah'a iman ediyor hem de peygamberlere iman ediyor. Bunları kâfir yapan şey, Allah ile bazı peygamberlerin arasını ayırmak ve bir kısım peygamberi inkâr etmektir. Ayetin açık beyanıyla, insan tek bir peygamberi inkâr etse kâfirolur. 

Yahudiler hem Hazreti İsa'yı hem de Hazreti Muhammed (a.s.m.)'ı inkâr ediyor. Bu inkârlarıyla da bu iki peygamber ile Allah'ın arasını ayırmış oluyorlar. 

Hristiyanlar ise Hazreti Musa'yı kabul ediyor, Hazreti Muhammed (a.s.m.)'ı ise inkâr ediyor. Onlar da Peygamberimiz ile Allah'ın arasını ayırmış oluyor. 

Hem Yahudiler hem de Hristiyanlar lisan-ı hâlleriyle, "Biz peygamberlerin bir kısmına iman ederiz, bir kısmını da inkâr ederiz." diyorlar. 

Şimdi, Allah'ın onlar hakkında ne buyurduğuna bir daha bakalım:

يُرِيدُونَ أَنْ يُفَرِّقُوا بَيْنَ اللَّهِ وَرُسُلِهِ وَيقُولُونَ نُؤْمِنُ بِبَعْضٍ وَنَكْفُرُ بِبَعْضٍ وَيُرِيدُونَ أَنْ يَتَّخِذُوا بَيْنَ ذلِكَ سَبِيلاً أُولئِكَهُمُ الْكَافِرُونَ حَقًّا وَأَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا مُهِينًا  

Allah ile peygamberlerinin arasını ayırmak isteyenler (yani bir peygamberi inkâr ederek Allah ile arasını ayıranlar), "Bir kısmına iman ederiz, bir kısmını da inkâr ederiz." diyenler (yani mesela "Biz Hazreti Musa'ya iman ederiz ama Hazreti İsa'yı inkâr ederiz." diyenler ya da "Biz Hazreti İsa'ya iman ederiz ama Hazreti Muhammed'i inkâr ederiz." diyenler) ve bunun arasında (yani iman ile küfür arasında) bir yol tutmak isteyenler var ya, işte onlar gerçek kâfirlerin ta kendileridir. Biz kâfirler için alçaltıcı bir azap hazırladık. (Nisa 150-151)

— Allahu Teâlâ Yahudiler ve Hristiyanlar hakkında ne buyurdu? 

Dedi ki: Onlar gerçek kâfirlerin ta kendileridir. Biz onlar için alçaltıcı bir azap hazırladık.

Allah böyle diyor. Onların yaptığı işin Allah ile peygamberlerinin arasını ayırmak ve peygamberlerin bir kısmına iman edip bir kısmını inkâr etmek olduğunu söylüyor. Onların kâfir olduğunu ilan ediyor. Sonra birisi çıkıyor diyor ki: Ehl-i kitap cennete girecek!

Yahu Allah'tan kork! Senin hiç mi aklın yok, hiç mi insafın yok! Sen Allah'a ve Kur'an'a nasıl iftira edersin! Bu kadar açık bir ayeti nasıl görmüyorsun! Görüyorsun ve biliyorsun ama senin derdin başka. Senin dersin ıslah değil, ifsat! Allah bu ümmete Kur'an bilgisi versin. Versin de senin gibi şeytanlara kanmasın!

EHL-İ KİTABIN CEHENNEM EHLİ OLDUĞUNA DAİR ON DÖRDÜNCÜ DELİL

Ehl-i kitabın ehl-i cehennem olduğuna dair on dördüncü delilimiz Maide suresinin 51. ayetidir. Bu ayet-i kerimede şöyle buyrulmuş:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لاَ تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاء بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ

Ey iman edenler! Yahudileri ve Hristiyanları dostlar edinmeyin. Onlar birbirinin dostudur.Sizden kim onları dost tutarsa, şüphesiz o onlardandır. (Maide 51)

Yahudi ve Hristiyanları dost tutmamız bu ayetin hükmüyle yasaklanmış. Allah, "Onları dost tutmayın." diyor ve bizi şöyle tehdit ediyor: Eğer onları dost tutarsanız onlardansınız.

Şimdi sorumuz şu: 

— Eğer Yahudi ve Hristiyanlar cennete girecekse bu tehdidin bir manası olur mu?

Eğer onlar cennete girecekse onlardan olmak bir nimet olur. Ama ayet-i kerimede Allahu Teâlâ, "Onlardan olmayın." diyor. Demek, onlar Allah katında makbul kullar değil. Onların varacağı yer de cennet değil. Eğer onlar Allah'ın makbul kulları olup cennete girecek olsaydı, Allah onlardan dost tutmamızı yasaklamazdı. 

Şu noktayı da ilave edelim: Mezkûr ayetin sonunda şöyle buyrulmuş:

إِنَّ اللَّهَ لاَيَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ  

Şüphesiz Allah zalimler kavmine hidayet etmez. (Maide 51)

Buradaki zalimler Yahudi ve Hristiyanları dost tutanlardır. Şunu sormak istiyorum: 

— Onları dost tutanlar zalim oluyorsa, dost tutulan Yahudi ve Hristiyanlar zalim üstü zalim değil midir? 

— Böyle zalimlerin cennete girmesi nasıl mümkün olur? 

— Cennet onları hiç kabul eder mi?

Bu soruların cevabını ehl-i insafın insafına havale ediyorum.

EHL-İ KİTABIN CEHENNEM EHLİ OLDUĞUNA DAİR ON BEŞİNCİ DELİL

Ehl-i kitabın ehl-i cehennem olduğuna dair on beşinci delilimiz Tevbe suresinin 29. ayetidir. Cenab-ı Hak bu ayet-i kerimede Ehl-i kitap ile savaşmamızı emretmiştir. Ayetin hükmüne göre, Ehl-i kitap ya cizye öder, ya İslam'a girip Müslüman olur, ya da onlarla savaşılır. 

Şimdi birinci sorumuz şu: 

— Allahu Teâlâ, düşmanlarıyla mı savaşmamızı emreder yoksa dostlarıyla mı?

Herhâlde cevap "Düşmanlarıyla." şeklindedir. Bu cevabı vermek için de allame olmaya gerek yok.

İkinci sorumuz şu: 

— Madem Allahu Teâlâ, düşmanlarıyla savaşmamızı emreder ve madem Ehl-i kitap ile savaşmamızı emretmiş, bu durumda, Ehl-i kitabın Allah'ın düşmanı olması gerekmez mi?

Herhâlde cevap "Evet, Allah'ın düşmanı olması gerekir." şeklindedir. Zira düşmanı olmasaydı savaşmamızı emretmezdi.

Üçüncü sorumuz da şu: 

— Peki, Allah'ın düşmanı olan Yahudi ve Hristiyanlar cennete nasıl girecek? Allahu Teâlâdüşmanlarını cennete sokar mı?

Meseleye bir de şu cihetten bakalım: 

1. Tevbe suresi 29. ayetin beyanıyla, Allahu Teâlâ onlarla savaşmamızı emrediyor.

2. Maide suresi 51. ayetin beyanıyla, onları dost tutmamızı yasaklıyor.

3. Birçok ayetin hükmüyle de bizi onlar gibi olmaktan nehyediyor.

Şimdi, Ehl-i kitap cennete girecek diyenlere şu soruları sormak istiyoruz:

1. Onlar cennete girecekse Allah onlarla savaşmamızı neden emrediyor? Cennet ehli Allah'ın has kullarıdır. Onlarla savaşılır mı?

2. Onlar cennete girecekse Allah onları dost tutmamızı niçin yasaklıyor? Cennet ehlini dost tutmak ve onları sevmek yasaklanır mı?

3. Onlar cennete girecekse Allah bizi onlara benzemekten niçin menediyor? Cennet ehline benzemekten ve onun amelini taklit etmekten daha güzel bir şey var mıdır?

Bütün bu tahlillerin neticesi şudur: Yahudi ve Hristiyanlar İslam'a girmedikleri müddetçe cennete giremezler; cennetin kokusunu dahi duyamazlar.

EHL-İ KİTABIN CEHENNEM EHLİ OLDUĞUNA DAİR ON ALTINCI DELİL

Ehl-i kitabın ehl-i cehennem olduğuna dair on altıncı delilimiz Maide suresinin 65. ayetidir.Bu ayet-i kerimede şöyle buyrulmuş:

وَلَوْ أَنَّ أَهْلَ الْكِتَابِ آمَنُوا وَاتَّقَوْا لَكَفَّرْنَا عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ وَلأدْخَلْنَاهُمْ جَنَّاتِ النَّعِيمِ

Eğer Ehl-i kitap iman edip takva sahibi olsaydı biz onların günahlarını örterdik ve onları Naim cennetlerine sokardık. (Maide 65)

Bu ayet-i kerimede Rabbimiz diyor ki: Eğer Ehl-i kitap iman etseydi...

Bu ifade ispat eder ki Ehl-i kitap iman etmiyor. Zira iman etmiş olsalardı Allah onlar hakkında, "Eğer Ehl-i kitap iman etseydi" buyurmazdı. Böyle buyrulması ispat eder ki Ehl-i kitabın Allah katında makbul bir imanı yoktur. İmanı olmayanın da cennete giremeyeceği hususunda hiçbir şüphe yoktur. 

Yine ayet-i kerimede Rabbimiz diyor ki: Eğer Ehl-i kitap takva sahibi olsaydı...

Bu ifade ispat eder ki Ehl-i kitabın takvası da yoktur. Zira takvaları olsaydı Allah onlar hakkında, "Eğer takva sahibi olsalardı" buyurmazdı. Böyle buyrulması ispat eder ki Ehl-i kitabın Allah katında hiçbir takvası yoktur.

Hâlbuki “Cennet muttakiler için hazırlanmıştır." (Âl-i İmran 133) ayetinin beyanıyla, cennet takva sahipleri için hazırlanmıştır. Takvanın birinci mertebesi küfür ve şirkten takvadır. Yani küfrü ve şirki gerektiren söz ve amellerden kaçınmaktır.

Ehl-i kitap takvanın daha bu birinci mertebesinde sınıfta kalmıştır. Bu durumda, onların cennete girememesi gerekmektedir. Çünkü cennete ancak takva sahipleri -en azından takvanın birinci mertebesini tahsil edenler- girecektir.

Sözün özü: Cennetin anahtarı imandır ve takvadır. Mezkûr ayetin beyanıyla, Ehl-i kitap bu iki anahtardan mahrumdur. Bu da ispat eder ki Ehl-i kitap tövbe edip İslam'a girmedikçe yani hakkıyla iman edip takvanın birinci mertebesini tahsil etmedikçe asla cennete giremeyecektir.

EHL-İ KİTABIN CEHENNEM EHLİ OLDUĞUNA DAİR ON YEDİNCİ DELİL

Ehl-i kitabın ehl-i cehennem olduğuna dair on yedinci delilimiz Maide suresinin 68. ayetidir.Bu ayet-i kerimede şöyle buyrulmuş:

قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لَسْتُمْ عَلَى شَيْءٍ حَتَّىَ تُقِيمُوا التَّوْرَاةَ وَالإِنْجِيلَ وَمَا أُنْزِلَ إِلَيْكُمْ مِنْ رَبِّكُمْ

De ki: Ey Ehl-i kitap! Tevrat'ı, İncil'i ve Rabbinizden size indirilen Kur'an'ı ikame etmedikçe(yani onlarla amel etmedikçe) sizler hiçbir şey üzere değilsiniz. (Yani hak yol üzere değilsiniz, hakikatten hiçbir nasibiniz yok.) (Maide 68)

Bu ayet-i kerimede, Ehl-i kitabın üç şeyi yapmadıkça hak üzere olmadığı beyan edilmiştir. Bunlar:

1. Tevrat ile amel etmek.

2. İncil ile amel etmek.

3. Kur'an ile amel etmek.

Onlar bu üç şeyi yapmadıkları müddetçe hak ve hakikat üzere değillerdir. Bu, ayetin apaçık beyanıdır. Şimdi sorumuz şu: 

— Ehl-i kitap Kur'an'la amel ediyor mu? Kur'an'ı kabul ediyor mu?

Hayır, kabul de etmiyor, amel de etmiyor. Bu durumda ayetin beyanıyla, onlar hak üzere olmamış oluyor. Hak üzere olmayanlar cennete nasıl girecek?

Yine Allahu Teâlâ onlardan Tevrat ve İncil'le de amel etmelerini istemiş. Burada Tevrat ve İncil'le amel etmekten murad, Müslüman olduktan sonra hem Kur'an'ın hükümleriyle hem de kendi kitaplarının hükümleriyle amel etmeleri değildir. Kur'an o kitapların hükmünü neshetmiştir. Dolayısıyla onlar Müslüman olduktan sonra artık kendi kitaplarının hükümleriyle amel etmezler. 

Tevrat ve İncil'le amel etmekten murad şudur: Bu kitaplarda Peygamberimiz (a.s.m.)'ın haberi ve müjdesi geçmektedir. Tevrat ve İncil Peygamberimize imanı emretmektedir. DolayısıylaTevrat ve İncil'le amel etmekten murad Peygamberimize iman etmektir. Bunu yapan, Tevrat ve İncil'le amel etmiş olur.

Şimdi, şu andaki Ehl-i kitabın hâline bakalım:

1. Yahudiler Tevrat'la amel etmiyor. Tevrat Peygamberimiz (a.s.m.)'a iman etmeleriniemrederken, onlar iman etmiyor. Bırakın iman etmeyi, Peygamberimizden haber veren ayetleri kitaplarından çıkarmaya çalışmışlar. Onların bu faaliyeti Kur'an'ın birçok ayetinde anlatılıyor.

2. Hristiyanlar da İncil'le amel etmiyor. İncil de Peygamberimiz (a.s.m.)'a imanı emrederken, onlar iman etmiyor. Onlar da Peygamberimizden haber veren ayetleri İncil'den çıkarmaya çalışmışlar. Kur'an onların bu faaliyetlerini de anlatılıyor.

3. Hem Yahudiler hem de Hristiyanlar Kur'an'la da amel etmiyor. Değil amel etmek, kabul dahi etmiyorlar.

Şimdi, Allah diyor ki: Ey Ehl-i kitap! Siz Tevrat'la, İncil'le ve Kur'an'la amel etmedikçe hakyol üzere değilsiniz. (Maide 68)

Allah böyle diyor ve onların doğru yol üzere olmadığını beyan ediyor. Sonra bir sözde ilahiyatçı çıkıyor ve diyor ki: 

— Ehl-i kitap cennete girecek. 

Yahu cennet senin mi? Cennetin sahibi diyor ki: Onlar bu üç şeyi yapmadıkça hak üzere değildirler. Ben de hak üzere olmayanı cennetime sokmam.

Cennetin sahibi böyle diyor ama bizim dalkavuk ilahiyatçımız, artık kime yaranacaksa, onlar cennete girecek diyor. Biz de ona diyoruz ki:

— Allah'tan kork! Kur'an'a iftira atma, insanların imanını bozma! Allah senin gibilerin şerrinden ümmet-i Muhammed'i muhafaza eylesin.

EHL-İ KİTABIN CEHENNEM EHLİ OLDUĞUNA DAİR ON SEKİZİNCİ DELİL

Ehl-i kitabın ehl-i cehennem olduğuna dair on sekizinci delilimiz Tevbe suresinin 30. ayetidir.Bu ayet-i kerimede şöyle buyrulmuş:

وَقَالَتِ الْيَهُودُ عُزَيْرٌ ابْنُ اللَّهِ وَقَالَتِ النَّصَارَى الْمَسِيحُ ابْنُ اللَّهِ ذَلِكَ قَوْلُهُم بِأَفْوَاهِهِمْ يُضَاهِؤُونَ قَوْلَ الَّذِينَ كَفَرُوامِنْ قَبْلُ قَاتَلَهُمُ اللَّهُ أَنَّى يُؤْفَكُونَ

Yahudiler: "Üzeyr Allah'ın oğludur." dediler. Hristiyanlar da: "Mesih Allah'ın oğludur." dediler. Bu, onların ağızlarıyla uydurdukları sözlerdir. Daha önce inkâr etmiş olanların sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da haktan çevriliyorlar! (Tevbe 30) 

Bu ayet-i kerime Yahudi ve Hristiyanların inancını açıklamaktadır. Yahudiler HazretiÜzeyr'in, Hristiyanlar da Hazreti İsa'nın Allah'ın oğlu olduğuna inanmaktadır. Yani Allah'ın peygamberlerini Allah'a ortak koşmaktadırlar. Buna "Allah'a şirk koşmak" denir.

— Peki, Allah'a şirk koşanlar cennete girebilir mi?

Cevabı Kur'an versin. Maide suresi 72. ayette şöyle buyrulmuş:

مَنْ يُشْرِكْ بِاللَّهِ فَقَدْ حَرَّمَ اللَّهُ عَلَيْهِ الْجَنَّةَ وَمَأْوٰيهُ النَّارُ

Kim Allah'a şirk koşarsa Allah ona cenneti haram eder. Onun varacağı yer de ateştir. (Maide 72)

Nisa suresi 48. ayette şöyle buyrulmuş:

إِنَّ اللَّهَ لاَيَغْفِرُ أَنْ يُشْرَكَ بِهِ  

Allah kendisine şirk koşulmasını asla affetmez. (Nisa 48)

Daha bunlar gibi onlarca ayet-i kerime var. Sözü uzatmamak için hepsini nakletmiyoruz. 

Şimdi, ayetleri esas alarak şu soruların cevabını bulalım:

1. Allahu Teâlâ kendisine şirk koşana cenneti haram etmiş mi? 

Etmiş. Delilimiz Maide 72.

2. Allahu Teâlâ kendisine şirk koşanı asla affetmeyeceğini beyan etmiş mi? 

Etmiş. Delilimiz Nisa 48.

3. Yahudiler ve Hristiyanlar Allah'a şirk koşmakta mıdır?

Evet, şirk koşmaktadır. Yahudiler Hazreti Üzeyr'i, Hristiyanlar da Hazreti İsa'yı Allah'a ortak koşmaktadırlar. Delilimiz Tevbe 30.

4. Allahu Teâlâ Yahudi ve Hristiyanlara lanet etmiş midir? 

Evet, etmiştir. Ayetin sonunda Allahu Teâlâ onlar hakkında, “Allah onları kahretsin!”buyurmuş ve onlara lanet etmiştir.

5. Peki, bu durumda, "Yahudi ve Hristiyanlar cennete girecek." diyenler Kur'an'a ve Allah'a iftira etmiş olmuyor mu? 

Kur'an: "Onlar müşriktir." diyor. Allah: "Ben müşrikleri asla affetmem, onları cennetime sokmam, onların varacağı yer ateştir; onlara lanet olsun!" diyor. Sonra kendini bilmez sözde bir ilahiyatçı çıkıp, "Ehl-i kitap cennete girecektir." diyor. 

Ben de bu sözü söyleyene diyorum ki: 

— Allah seni ya ıslah etsin ya da Ehl-i kitabı nereye sokacaksa seni de oraya soksun! Âmin.

"KENDİLERİNE KİTAP VERDİĞİMİZ O KİMSELER KİTABI TİLAVETİNİN HAKKIYLA OKURLAR." AYETİNİN İZAHI

Bu dersimize kadar, Ehl-i kitabın cehennem ehli olduğunu on sekiz ayetle ispat ettik. Daha gösterebileceğimiz birçok ayet var. Ancak bu kadar ayetten sonra daha fazlasını göstermek sizleri sıkar düşüncesiyle, delil olarak başka bir ayet göstermiyoruz. Eserimizin bundan sonraki kısmında Ehl-i kitabın cennete gireceğini söyleyenlerin üç sözüne cevap vereceğiz. Birinci sözleri şöyle: Onlar diyor ki:

— Bakara suresinin 121. ayetinde şöyle buyrulmuş: "Kendilerine kitap verdiğimiz o kimseler kitabı tilavetinin hakkıyla okurlar." Bu ayette Ehl-i kitabın kendi kitaplarını hakkıyla okuduklarından bahsedilmiş. Allahu Teâlâ onları "Kitaplarını hakkıyla okurlar." diyerek övüyor. Allah'ın övdüğü kimseler elbette cennet ehli olmalıdır.

İşte onlar böyle bir hezeyanda bulunuyorlar. Biz de onlara diyoruz ki: 

— Yahu siz Kur'an'ı hiç anlamıyorsunuz! Vallahi Kur'an bir vadide, siz başka bir vadidesiniz!Kur'an'la aranızda yerle gök arası kadar bir mesafe var. Ayetin neresinde Ehl-i kitabın cennete gireceğinden bahsediliyor? Sizin yaptığınız ayeti tahriftir. 

Şimdi mezkûr ayetin doğru izahını yapalım. Yapalım da bunların ne kadar sapkın ve cahil olduğu bir daha ortaya çıksın.

Ayet-i kerimede deniliyor ki: Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler kitabı hakkıyla okurlar.

"Kendilerine kitap verilen kimseler kimlerdir?" hususunda dört farklı izah vardır.

İmam Nesefî, Fahreddin er-Râzî ve İmam Âlûsî'ye göre, kendilerine kitap verilenler Peygamberimiz (a.s.m.)'ın ashabıdır. Bu durumda, kitap "Kur'an" olmuş olur. Ayetin manası da şöyle olur: 

— Kendilerine kitap olarak Kur'an'ı verdiğimiz sahabeler Kur'an'ı hakkıyla okurlar.

Kur'an'ı hakkıyla okumaktan murad da onu okurken huşu ile okumak, manasını tefekkür etmek, helalini helal bilmek, haramını haram bilmek ve bütün hükümlerini kabul etmektir.

İkinci görüş İmam Nesefî ve İmam Âlûsî'nin ikinci izahıdır. Onlar der ki: Ayette bahsi geçen"Kendilerine kitap verilenlerden" murad Yahudi iken İslam'a giren Abdullah İbni Selam ve emsalidir. 

Bu durumda, ayetteki kitap "Tevrat" olur. Ayetin manası da şöyle olur: 

— Kendilerine Tevrat'ı verdiğimiz kimseler -yani Abdullah İbni Selam ve emsali- Tevrat'ı hakkıyla okurlar. 

Tevrat'ı hakkıyla okumaktan maksat da şudur: Tevrat Peygamberimiz (a.s.m.)'dan haber vermekte ve ona iman edilmesini emretmektedir. İşte bu zatlar Tevrat'ı hakkıyla okuyarak Efendimiz (a.s.m.)'ın alametlerini bildiler ve ona iman ettiler. 

Üçüncü görüş İmam Nesefî ve İmam Âlûsî'nin üçüncü izahıdır. Bu imamlar üçüncü izah olarak şöyle derler: Bunlar Hristiyanlardan İslam'a giren 40 kişidir. Bunların 32'si Yemen'den, 8'i Şam'dandır. Cafer İbni Ebî Talib ile Habeşistan'dan gelmişlerdir. 

Bu izaha göre, ayetteki kitaptan murad "İncil" olur. Ayetin manası da şöyle olur: 

— Kendilerine İncil'i verdiğimiz kimseler -yani mezkûr kırk kişi- İncil'i hakkıyla okurlar.

İncil'i hakkıyla okumaktan maksat da şudur: İncil Peygamberimiz (a.s.m.)'dan haber vermekte ve ona iman edilmesini emretmektedir. İşte bu zatlar İncil'i hakkıyla okuyarak Efendimiz(a.s.m.)'ın alametlerini bildiler ve ona iman ettiler.

Dördüncü görüş İbni Keysân'ın izahıdır. Bu izaha göre, kendilerine kitap verilenlerden maksat peygamberlerdir. Bu durumda, ayetteki kitap cins isim olur ve bütün peygamberlere verilen kitapları içine alır. Ayetin manası da şöyle olur: 

— Kendilerine kitap verdiğimiz peygamberler, kendilerine verilen kitabı hakkıyla okurlar.

Mezkûr ayet-i kerimeye dört farklı izah yaptık. Şimdi soruyoruz: 

— Bu ayetin Ehl-i kitabın cennete girmesiyle ne alakası var?

Hiçbir alakası yok! Lakin bu fitneciler Kur'an'ı bilmeyenleri kolayca aldatıyorlar. Alakası olmayan ayetleri gösterip Kur'an ilmi olmayanları yoldan çıkarıyorlar. Allah bunların şerrinden ümmet-i Muhammed’i muhafaza etsin. Ümmet-i Muhammed'e de Kuran'ı anlama ve fitneciyi tanıma basireti versin. Âmin.

"EHL-İ KİTAP İÇİNDE DOSDOĞRU BİR TOPLULUK VARDIR Kİ GECE SAATLERİNDE SECDE EDEREK ALLAH'IN AYETLERİNİ OKURLAR." AYETİNİN İZAHI

Bu dersimizde Ehl-i kitabın cennete gireceğini söyleyenlerin ikinci sözlerine cevap vereceğiz. Onlar diyor ki:  

— Âl-i İmran suresinin 113. ayetinde şöyle buyrulmuş: "Ehl-i kitap içinde dosdoğru bir topluluk vardır ki gece saatlerinde secde ederek Allah'ın ayetlerini okurlar." Bu ayette Ehl-ikitaptan bir topluluğun istikamet sahibi olduğu beyan edilmiş ve onlar gece saatlerindeAllah'ın ayetlerini secdede okumakla methedilmiş. Allahu Teâlâ Ehl-i kitaptan olan bu topluluğu övüyor. Allah'ın övdüğü kimseler elbette cennet ehli olmalıdır. Bu da ispat eder ki kendi dinlerini doğru yaşayan Yahudi ve Hristiyanlar cennete girecektir.

İşte onlar böyle diyorlar. Her zaman dediğimiz gibi, hem bilmiyorlar hem de bilene sormuyorlar. Hem Kur'an'ı anlamıyorlar hem de anlayanların eserlerini okumuyorlar. Hem sapıyorlar hem de saptırıyorlar. 

Şimdi mezkûr ayetin izahını yapalım. Bakalım, ayette kimlerden bahsediliyormuş:

İbni İshak, İmam Taberânî ve İmam Beyhakî, İbni Abbas Hazretlerinin bu ayet-i kerime hakkında şöyle dediğini naklediyorlar:  

Yahudilerden Abdullah İbni Selam, Selebe İbni Sa'ye, Üseyd İbni Sa'ye, Esed İbni Übeyd gibi bazı Yahudiler iman edip Müslüman olunca, Yahudi âlimleri dediler ki: "Muhammed'e ancak bizim en kötülerimiz iman etti ve tabi oldu. Eğer onlar bizim iyilerimizden olsalardı, babalarının dinlerini bırakıp başka dine girmezlerdi."

İşte onların böyle demeleri üzerine, Allahu Teâlâ Müslüman olan bu kişilerin faziletini beyan etmek için bu ayet-i kerimeyi indirmiştir. (Süyûtî ve Kurtubî tefsirleri)

Demek, ayette zikredilen "Ehl-i kitap içinde dosdoğru bir topluluk vardır. " ifadesiyle, Yahudi iken Müslüman olan bu kişiler kastedilmiştir.

— Peki, bu izahı kim yapıyor? 

Sahabenin en büyük müfessirlerinden olan ve "Devemin yularını kaybetsem Kur'an'da bulurum." diyen İbni Abbas Hazretleri yapıyor. 

Bir ayeti doğru anlamak için ayetin iniş sebebini bilmek lazım. İniş sebebi bilinmeden ayete mana verilirse ayet yanlış anlaşılır. Bu ayet-i kerime Yahudi iken Müslüman olan zatlar hakkında inmiş, hem onları hem de onlar gibi Müslüman olanları methetmiş. Yoksa ayetin Yahudilik ve Hristiyanlıkta ısrar edenlerle hiçbir alakası yoktur. Şimdiye kadar hiçbir âlim, hiçbir müfessir mezkûr ayeti bu fitneciler gibi izah etmemiştir.  

Biz şimdi, ayeti kafalarına göre izah eden bu fitnecilere diyoruz ki: 

Hadi hiçbir âlimin sözünü kabul etmiyorsunuz; siz hepsinden daha âlimsiniz... İyi de ayeti böyle izah ettiğinizde, Ehl-i kitabın cehenneme gireceğine dair gösterdiğimiz 18 ayeti nasıl izah edeceksiniz? Hadi edin de görelim! Yoksa o ayetlere göz mü yumacaksınız? Ya da mushaftan mı çıkaracaksınız? Onca ayeti ne yapacaksınız, bize söyleyin de bilelim!

"ŞÜPHESİZ İMAN EDENLER, YAHUDİLER, HRİSTİYANLAR VE SÂBİÎLER, BUNLARDAN HER KİM ALLAH'A VE AHİRET GÜNÜNE İMAN EDER VE SALİH AMEL İŞLERSE, ONLARIN RABLERİ KATINDA MÜKÂFATLARI VARDIR." AYETİNİN İZAHI

Bu dersimizde Ehl-i kitabın cennete gireceğini söyleyenlerin üçüncü sözlerine cevap vereceğiz. Onlar diyor ki:  

— Bakara suresinin 62. ayetinde şöyle buyrulmuş: "Şüphesiz iman edenler, Yahudiler, Hristiyanlar ve Sâbiîler, bunlardan her kim Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve salih amel işlerse, onların Rableri katında mükâfatları vardır." Bu ayet-i kerime Yahudi ve Hristiyanların cennete gireceğine delildir.

Onların bu sözlerine karşı evvela deriz ki: Cehalet iki kısımdır:

1. Cehl-i basit: Bu grupta olanlar bilmezler ama bilmediklerini bilirler. Bunların ıslahı kolaydır.

2. Cehl-i mürekkep: Bu gruba giren cahillerse bilmezler ama bilmediklerini de bilmezler. Kendilerini bilir zannederler. Bunların ıslahı çok zordur. 

İşte mezkûr ayet-i kerimeyi Ehl-i kitabın cennete gireceğine delil yapanlar cehl-i mürekkep içindedir. Bilmiyorlar ama kendilerini biliyor zannediyorlar. Bunların ıslahı çok zordur. Biz onları ıslah için değil, onların sözleriyle zehirlenenler için şimdi ayetin doğru izahını yapacağız. Hem bu sayede bunların nasıl bir cehalet içinde olduğu ve daha okuduklarını anlamaktan âciz oldukları gün yüzüne çıksın.

Mezkûr ayette dört gruptan bahsedilmektedir: İman edenler, Yahudiler, Hristiyanlar ve Sâbiîn.Sâbiîn bir görüşe göre yıldızlara tapanlar, diğer bir görüşe göreyse meleklere tapanlardır. 

Şimdi, ayeti daha kolay anlayabilmek için her bir grup üzerinde tek tek tahlil yapalım. Baştaki "iman edenleri" en sona bırakıp Yahudilerle başlayalım:

Allahu Teâlâ Yahudiler hakkında diyor ki: Yahudilerden her kim Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve salih amel işlerse, onların Rableri katında mükâfatları vardır.

— Siz bu ifadeden ne anlıyorsunuz?

Daha kolay tahlil edebilmeniz için cümleyi kısaltalım: Yahudilerden her kim iman ederse...

Bu cümleden Yahudilerin Allah katında makbul bir imanları olmadığı anlaşılmaz mı? Eğer makbul bir imanları olsaydı, Allahu Teâlâ "Yahudilerden her kim iman ederse" buyurmazdı. Zira iman etmiş olandan bir daha iman istenmez. Bu, tahsil edilmiş bir sıfatın tekrar tahsilini istemek olur ki bu, caiz de değildir, mümkün de değildir.

Bu durumda, Yahudilerin imanının makbul olmadığı, onların küfür içinde olduğu anlaşılmaktadır. Ayetin manası da şöyle olur: 

— Yahudilerden her kim Kur'an'ın belirttiği üzere Allah'a iman eder, Kur'an'ın tarif ettiği şekilde ahirete iman eder ve Kur'an'ın belirttiği salih ameli işlerse, onlar için Allah katında mükâfatları vardır.

İşte ayetin manası budur. Ayet mevcut Yahudilerin cennete gireceğine değil, kâfir olduklarına delildir. Cennete girmeleri, Kur'an'ın tarif ettiği iman ve salih ameli tahsil etme şartına bağlanmıştır.

Şimdi, aynı tahlili Hristiyanlar hakkında yapalım:

Allahu Teâlâ Hristiyanlar hakkında diyor ki: Hristiyanlardan her kim Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve salih amel işlerse, onların Rableri katında mükâfatları vardır.

Daha kolay tahlil edebilmeniz için cümleyi kısaltalım: Hristiyanlardan her kim iman ederse...

Bu cümleden de Hristiyanların Allah katında makbul bir imanları olmadığı anlaşılmaz mı? Zira makbul bir imanları olsaydı, Allahu Teâlâ "Hristiyanlardan her kim iman ederse"buyurmazdı. İman etmiş olandan bir daha iman istenmez. Bu, tahsil edilmiş bir sıfatın tekrar tahsilini istemek olur ki bu da mümkün değildir.

Bu durumda, Hristiyanların imanının makbul olmadığı, onların küfür içinde olduğu anlaşılır. Ayetin manası da şöyle olur: 

— Hristiyanlardan her kim Kur'an'ın belirttiği üzere Allah'a iman eder, Kur'an'ın tarif ettiği şekilde ahirete iman eder ve Kur'an'ın belirttiği salih ameli işlerse, onlar için Allah katında mükâfatları vardır.

İşte ayetin manası budur. Ayet mevcut Hristiyanların cennete gireceğine değil, kâfir olduklarına delildir. Cennete girmeleri, Kur'an'ın tarif ettiği iman ve salih ameli tahsil etme şartına bağlanmıştır.

Aynı tahlili Sabiîn için de yapabilirsiniz. Sözü uzatmamak için biz bu tahlili yapmıyoruz. 

Bu makamda şöyle bir soru akla gelebilir:

Ayetin başında "iman edenlerden" bahsedilmiş. Sizin yaptığınız tahlile göre ayetin manası şöyle olur: İman edenlerden her kim Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve salih amel işlerse, onlar için Allah katında mükâfatları vardır.

Daha kolay tefekkür edebilmeniz için cümleyi kısaltalım: İman edenlerden her kim iman ederse...

Bu durumda, iman edenlerden tekrar iman etmeleri istenmiş olur. Tahsil edilmiş bir sıfatın tekrar tahsili mümkün değilse, buradaki muamma nasıl çözülecek?

Bu soruya cevap olarak şöyle deriz:

Müfessirler ayetteki "iman edenler" ifadesiyle kimlerin kastedildiği hususunda farklı izahlar yapmışlardır. Bu izahlardan bir kısmı şu şekildedir:

Süfyân-ı Sevrî Hazretleri ayetteki "iman edenler" ifadesiyle münafıkların kastedildiğini belirtir ve şöyle der:

— Allahu Teâlâ bu surenin başında evvela münafıkların yolunu, sonra da Yahudilerin yolunu beyan etmiştir. Burada da sıra aynıdır. Ayetteki "iman edenler" ifadesinden maksat münafıklardır. Onlar dilleriyle iman ettikleri için Allah onları böyle vasfetmiştir. Buna göre ayetin manası şöyle olur: Dilleriyle iman eden münafıklardan her kim tövbe eder, kalben Allah'a ve ahirete iman eder ve sahil amel işlerse, onların Rableri katında mükâfatları vardır.

Ayet-i kerime hakkındaki ikinci görüş İbni Abbas Hazretlerinin görüşüdür. İbni Abbas Hazretlerine göre, ayetteki "iman edenler"den murad Peygamberimiz (a.s.m.) gönderilmeden önce -Yahudilik ve Hristiyanlığın batıl itikadından uzak olarak- Hazreti İsa'ya iman etmişolan kimselerdir. Mesela Kuss b. Sâide, Rahip Bahîrâ, Habibu'n-Neccâr, Varaka b. Nevfel, Selmân-ı Fârisî, Ebû Zer el-Gıfârî ve Necâşî'nin heyetindeki kimseler gibi...

Ayet hakkındaki üçüncü görüş kelam âlimlerinin görüşüdür. Onlar şöyle der: 

— Ayetin başındaki "iman edenler" ifadesiyle "hâlihazırda iman edenler" kastedilmiştir.Devamında gelen "her kim iman ederse" ifadesiyle ise "gelecekte iman edenler"kastedilmiştir. Lafızların muhatabı farklıdır. Buna göre mana şöyle olur: Şu anda iman edenlerden her kim imanını muhafaza ederek gelecekte de Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve salih amel işlerse, onlar için Allah katında mükâfatları vardır.

Ayetteki "iman edenler" ifadesiyle ilgili başka izahlar da vardır. Sizleri sıkmamak için hepsini nakletmiyorum. İşin özü, ayetin Ehl-i kitabın cennete gireceğiyle hiçbir alakasının olmamasıdır. Bilakis bu ayet-i kerime, onların mevcut imanlarının Allah katında makbul olmadığına delildir. Onların kurtuluşu ancak ve ancak Kur'an'ın tarif ettiği şekilde Allah'a ve ahirete iman edip, Kur'an'ın tarif ettiği salih amelleri işlemeleriyle mümkündür.

Bu dersimiz bu konunun son dersiydi. Rabbimize sonsuz hamdüsena olsun, bir imani meseleyi daha bizlere tahkiki bir surette yazdırdı ve bizi bu hizmette istihdam etti. Rabbim bu eseri benim ve bu dersleri halisane okuyan kardeşlerimin günahlarına kefaret yapsın. Bizleri iman hizmetinde daim ve kaim eylesin. Bizi kendine kul, Habibine ümmet etsin. Âmin.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun