Cumhuriyetin ilk devresinde din ve bilim ilişkisini açıklar mısınız?
Değerli kardeşimiz,
Laik Cumhuriyet rejimi tercihini pozitivist ve materyalist bilim anlayışı yönünde yapmış; İslam ve dine ait her şey “çağdışı” ve “hurafe” olarak telakki edilmiştir. Dinî kurumlar kaldırılmış, medrese ve tekkeler kapatılmış, alfabe değiştirilmiş; böylece dinin öğrenilmesi ve anlaşılmasını sağlayacak tüm yollar fiilî olarak kapatılmıştır. Bu dönemde tamamen materyalizme dayalı kitapları okumakla inanç boşluğuna düşen gençlerden bir kısmı ile ilgili bir hatırasını Nursi şöyle dile getirir:
“Kastamonu'da lise talebelerinden bir kısmı yanıma geldiler. "Bize Hâlıkımızı tanıttır; muallimlerimiz Allah'tan bahsetmiyorlar." dediler. Ben dedim:
Sizin okuduğunuz fenlerden her fen, kendi lisan-ı mahsusuyla mütemadiyen Allah'tan bahsedip Hâlıkı tanıttırıyorlar. Muallimleri değil, onları dinleyiniz.
Meselâ, nasıl ki mükemmel bir eczahane ki, her kavanozunda harika ve hassas mizanlarla alınmış hayattar macunlar ve tiryaklar var; şüphesiz gayet maharetli ve kimyager ve hakîm bir eczacıyı gösterir.
Öyle de küre-i arz eczahanesinde bulunan dört yüz bin çeşit nebatat ve hayvanat kavanozlarındaki zîhayat macunlar ve tiryaklar cihetiyle bu çarşıdaki eczahaneden ne derece ziyade mükemmel ve büyük olması nisbetinde, okuduğunuz fenn-i tıb mikyasıyla, küre-i arz eczahane-i kübrasının eczacısı olan Hakîm-i Zülcelâli, hatta kör gözlere de gösterir, tanıttırır.
Hem, meselâ, nasıl bir harika fabrika ki, binler çeşit çeşit kumaşları basit bir maddeden dokuyor; şeksiz, bir fabrikatörü ve maharetli bir makinisti tanıttırır.
Öyle de, küre-i arz denilen yüz binler başlı, her başında yüz binler mükemmel fabrika bulunan bu seyyar makine-i Rabbâniye ne derece bu insan fabrikasından büyükse, mükemmelse, o derecede, okuduğunuz fenn-i makine mikyasıyla, küre-i arzın Ustasını ve Sahibini bildirir ve tanıttırır.
Hem meselâ, nasıl ki, gayet mükemmel bin bir çeşit erzak etrafından celb edip içinde muntazaman istif ve ihzar edilmiş depo ve iaşe ambarı ve dükkân şeksiz, bir fevkalâde iaşe ve erzak mâlikini ve sahibini ve memurunu bildirir…
İşte bu fenlere kıyasen, yüzer fünûndan her bir fen, geniş mikyasıyla ve hususi aynasıyla ve dürbünlü gözüyle ve ibretli nazarıyla bu kâinatın Hâlık-ı Zülcelâlini esmâsıyla bildirir, sıfâtını, kemâlâtını tanıttırır.
İşte bu muhteşem ve parlak bir burhan-ı vahdaniyet olan mezkûr hücceti ders vermek içindir ki, Kur'ân-ı Mucizü'l-Beyan çok tekrarla, en ziyade;
“Göklerin ve yerin Rabbi” (Ra’d, 13/16);
“Gökleri ve yeri yarattı” (En’am, 6/1)âyetleriyle Hàlıkımızı bize tanıttırıyor, diye o mektepli gençlere dedim. Onlar dahi tamamıyla kabul edip tasdik ederek "Hadsiz şükür olsun Rabbimize ki, tam kudsî ve ayn-ı hakikat bir ders aldık. Allah senden razı olsun." dediler. (Nursi, B.S. Şualar, On Birinci Şua, Altıncı Mesele)
Demek ki, İslamiyet ile fen bilimleri âdeta iç içe ve birbirinden ayrılmaz beden ve ruh gibi bir bütündür.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Allah'ın varlığına, bilimsel olarak somut örnekler verilebilir mi?
- Kıyamet koptuktan sonra, insanların hesap için toplanacağı mahşer yerinin Şam olduğu söyleniyor, bu doğru mudur?
- Yirminci yüzyılın başında Anadolu’da din-bilim tartışmalarını izah eder misiniz?
- "Güneşin sıcağının artması, cehennemin hararetinin artmasındandır." diye bir hadis var mıdır?
- İmam-ı Rabbani'nin alem-i misal yorumu nasıldır?
- Bir takım çevreler, din ile fenni iki zıt kutup gibi gösterme gayretindeler. Gerçekten din fenne karşı mıdır?
- Başka gezegenlerde yaşayan canlılar var mı?
- Dünya dışında yaşam alanı aramak ayete aykırı değil mi?
- Hz. Musa'ya gelen ölüm meleğine Hz. Musa'nın tokat atmasının hikmetini anlatır mısınız?
- İBÂDETE MUHTACIZ