On çocuğu olan Sebe kimdir?

Tarih: 28.03.2023 - 13:07 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Peygamber’e “Sebe’ nedir? Bir erkek, kadın, dağ, hayvan veya yer ismi midir?” diye sorulmuş; o da “O, Araplardan bir adamın adıdır; on çocuğu vardı, altısı hayırlı, dördü hayırsız çıktı.”
- Bu hadis sahih mi?
- Sebe halkı kimdir?
- Ayetleri açıklar mısınız?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

On Çocuğu Olan Sebe

Bu konu, Sebe suresinde geçen "Sebe"nin kim olduğuyla ilgilidir.

Abdullah b. Abbas’tan gelen rivayete göre, adamın birisi Hz. Peygamber (asm) Efendimize gelerek “Sebe nedir? Bir erkek midir, bir kadın mıdır, yoksa toprak mıdır?” diye sordu.

Hz. Peygamber (asm) buyurdu ki:

“O, bir erkektir. On tane çocuğu oldu. Onlardan altısı Yemen'de, dördü Şam'da yurt edindi. Yemenliler; Mezhic, Kinde, Ezd, Eşariler, Enmar ve Himyer halkıdır. Şamlılar ise; Luham, Cüzam, Amile ve Gassan kabileleridir.”

Bu rivayeti nakleden İbn Kesir, “Bu hadisin isnadı hasendir, ancak hadis imamları onu kitaplarında rivayet etmemişlerdir.” demektedir.(1)

Bu rivayet bir başka şekilde de zikredilmiştir.(2)

Sebe Halkı Kimdir?

Yemen halkına ve krallarına Sebeliler denirdi. Tubbalar da bunlardandı. Hz. Süleyman Peygamberin eşi olan Belkıs da bunlardandı. Ülkelerinde rahat ve nimet içerisinde herkesi imrendirerek yaşarlardı. Rızıklarının bolluğu, ekinlerinin ve meyvelerinin çokluğu onların rahat yaşamasını sağlamıştı. Allah Teâlâ, verdiği rızıktan yiyip kendisinin birliğini kabul ederek şükretmeleri ve kulluk yapmaları için kendilerine peygamberler göndermişti.

Allah'ın dilediği sürece onlar böylece kaldılar.

Sonra kendilerine emredilenden yüz çevirdiler. Bunun üzerine üzerlerine sel gönderilerek cezalandırıldılar ve Sebe diyarı yerle bir oldu.

Sebe ile İlgili Ayetler

"Sebe" kelimesinin geçtiği ayetlerin mealleri şöyledir:

Andolsun ki oturdukları yerlerde Sebe kavmine ait büyük bir işaret vardı. Biri sağda diğeri solda iki bahçe. “Rabbinizin bahşettiği rızıktan yiyin ve ona şükredin. Ne güzel bir belde ne bağışlayıcı bir rab!”

Ama onlar yüz çevirdiler. Biz de üzerlerine Arim selini gönderdik. Onların iki bahçesini, acı yemişli, ılgınlı ve birkaç da sedir ağacı bulunan iki bahçeye çevirdik.

Nankörlük etmelerinden ötürü onları işte böyle cezalandırdık. Biz sadece nankörlük edenleri cezalandırırız. (Sebe, 34/15-17)

Bundan önceki ayetlerde şükreden iki kulunu, Hz. Davud ve Hz. Süleyman’ı iyi örnek olarak zikrettikten sonra yüce Allah, kötü bir örneğe, nankör bir toplum olan Sebe halkının başından geçenlere dikkat çekmektedir.

Bu ayetlerde Sebe halkının bunca nimete ve –rivayete göre on üç peygamberin yaptığı (3)– uyarılara rağmen Allah’a kulluktan ve ona şükretmekten yüz çevirdikleri, bu sebeple büyük bir sel felaketiyle cezalandırıldıkları, had bilmezlikleri yüzünden verimli arazilerinin çorak topraklara, türlü nimetlerin de mahrumiyetlere dönüştüğü belirtilmektedir.

Kurucusu Sebe b. Yeşcüb adlı kişi olduğundan devlet ve hükmettiği kavim bu ismi almıştır. Anılan şahsın bu adı almasıyla ilgili olarak değişik izahlar yapılmıştır.

Sebe Yönetimi

15. ayette geçen "Sebe" kelimesiyle bir şahıs değil bir toplumun kastedildiği açıktır.

Sebe yönetimi –Neml suresinin 22-44. ayetlerinde açıklandığı üzere– Kraliçe Belkıs döneminde Hz. Süleyman’a bağlılığını bildirmiş; o sıralarda güneşe tapmakta olan bu kavim Hz. Süleyman’ın çağrısına uyarak tevhid inancını benimsemişti.(4)

Sebe (Saba) Devleti’nin başşehri olan Me’rib (Türkçe eserlerde yaygın kullanımı “Marib” veya “Ma’rib” şeklindedir), Balak dağının doğusunda uzanan ve binlerce sene muazzam bir balçık tabakası bırakarak, bitkilerin gelişmesine elverişli şartlar oluşturan Zenne (Azana) vadisinin suladığı, deniz seviyesinden 1160 metre yükseklikteki Sebe ovasında bulunmaktadır.

Aynı ismi taşıyan şimdiki kasaba, şehrin eski duvarları içinde, çok eski büyük bir harabe bakıyesi üzerinde Sana’nın doğusuna düşer.

Sebe Ülkesinin Zenginliği

Ülkenin zenginleşmesi iki temel sebebe dayanıyordu:

1. Halkın ticarî faaliyetlere yoğun ilgisi ve Me’rib’den kuzeyde Suriye’ye, doğuda Arap denizi kıyılarındaki Zufar’a doğru ilerleyen ve böylece Hindistan ve Çin’e bağlanan deniz yolları ile birleşen baharat yolunu kontrol etmeleri.

2. Sebeliler’in başkent Me’rib’in çevresinde, yüzlerce yıllık bir zaman dilimi içinde, günümüze kadar ayakta kalabilmiş muhteşem kalıntılarıyla tarihte büyük bir ün yapmış harikulade bentler, barajlar ve sulama şebekeleri inşa etmeleri.(5)

Klasik tarih ve coğrafya kaynakları Sebe ülkesinin tabii güzellikleri, mutedil iklimi ve arazisinin verimliliği ile ilgili geniş ve ilginç tasvirler içerir.(6)

Yine bu kaynaklarda, “Seylü’l-Arim” diye bilinen büyük felaketin nasıl meydana geldiği ve sonuçları hakkında değişik öyküler ve canlı anlatımlar yer almaktadır. Ne var ki tarihçiler seddin ne zaman yıkıldığı hususunda, milâttan önce IV. asır ile milâdî VI. asır arasında değişen farklı tarihler vermektedir; bu farklılık felâketin muhtelif zamanlarda tekerrür etmiş olmasıyla da açıklanabilir.(7)

Seddin yıkılış sebebi de kesin olarak bilinememektedir. Hükümdarların iç çekişmeler dolayısıyla tamirine fırsat bulamamaları veya düşmanlarının tahrip etmeleri sonucunda yıkılmış olması kuvvetle muhtemeldir. Bu yapının iri fareler tarafından yıkıldığı bilgisi ise hurafeden ibarettir.(8)

Biri Sağda Diğeri Solda İki Bahçe

15. ayetin “biri sağda diğeri solda iki bahçe” şeklinde çevirdiğimiz kısmıyla sadece iki bahçenin bulunduğu manası anlaşılmamalıdır; her iki yanı bahçelerle kuşatılmış olduğundan, her bir tarafta mevcut bahçeler topluluğu bir bahçe gibi ifade edilmiştir.(9)

Dolayısıyla, bunu “sağında solunda bahçeler” şeklinde de tercüme etmek mümkündür.

Büyük Bir İşaret

Yine bu ayette geçen ve “büyük bir işaret” şeklinde çevirdiğimiz ayet kelimesi “bir delil” olarak tercüme edilebilir. Bu manaya göre, buradaki nimetlerde Allah’ın varlığına, kudretine, ihsanına ve O’na yapılması gereken şükre delâlet eden açık işaretler vardı yorumu yapılabilir.

Bu kelimeye “ibret” anlamı verildiğinde de ibretin sadece bu bahçelerde olduğu düşünülmemelidir; çünkü burada ibret gösterilen husus Sebelilerin kıssasının tamamı yani kendilerine sağlanan büyük imkânlara karşılık onların nankörlük etmeleridir.(10)

O devre ait olup asırlarca devam eden ihtişam ve refah kalıntıları, daha sonra gelen nesiller için de ibret teşkil etmektedir.

Yiyin, Şükredin

“Rabbinizin bahşettiği rızıktan yiyin ve ona şükredin” hitabı ile onu takip eden “Ne güzel bir belde ne bağışlayıcı bir rab!” ifadesi onlara gönderilen peygamberlerin sözleri olabileceği gibi, bunlardan önce, “Âdeta bu nimetler lisan-ı hâl ile onlara şöyle diyordu.” veya “Onlar şöyle denmeyi hak ediyorlardı” tarzında bir mana da takdir edilebilir.(11)

Ne Güzel Belde

“Ne güzel bir belde” diye çevirdiğimiz beldetü'n-tayyibetün cümlesinin lafızları, o tarihe ait anlamı dışında, ebced hesabıyla İstanbul’un fethedildiği hicrî 857 tarihine de denk düşmekte olup, bunun ilk defa Molla Cami tarafından fark edildiği söylenir.(12)

Arim Seli

16. ayette geçen ve “Arim seli” diye çevrilen seylü’l-Arim tamlaması değişik şekillerde açıklanmıştır:

Arim kelimesi “çok şiddetli, karşı konamaz” anlamında ve sel kelimesinin sıfatı olarak düşünülürse, bu tamlamayı içeren cümle için, “Biz de üzerlerine o karşı konamaz seli gönderdik.” gibi bir mana verilebilir. Arim kelimesi oradaki seddin yani barajın adı kabul edilirse mevcut meali “...Arim Seddi’nin selini gönderdik” şeklinde, oradaki vadinin veya akarsuyun adı kabul edildiği takdirde de “... Arim vadisinin veya ırmağının selini gönderdik” şeklinde anlamak gerekir.(13)

İki Bahçeye Çevirdik

“... iki bahçeye çevirdik” ifadesinde edebî bir sanat kullanılmış, âdeta “Görün bakalım, işte bunlar da bahçe!” veya “İşte size yakışan bahçeler de bunlar!” der gibi bir mana kastedilmiştir.(14)

Nankörlük Edenler

17. ayetteki “Biz, sadece nankörlük edenleri cezalandırırız.” şeklinde çevrilen cümle için, “Allah kulunu onurlandırmak isterse iyiliklerini kabul eder; kulunu alçaltmak isterse günahını onun üstünde tutar, böylece kıyamet günü karşılığını verir.” gibi farklı açıklamalar da yapılmıştır.(15)

Kaynaklar:

1) İbn Kesir, Tesfir, Sebe 15, 16, 17 ayetlerin tefsiri.
2) bk. Muhammed b. Sad, Kitabü’t-Tabakati’l-Kebîr, çev. Musa Kazım Yılmaz, ed. Adnan Demircan, Siyer Yayınları, İstanbul, 2014, I/30.
3) Taberî, Zemahşerî, ilgili ayetin tefsiri.
4) bk. Taberî, Elmalılı, Neml 22-24 ayetlerin tefsiri.
5) Seddülarim veya Seddülme’rib diye meşhur olan büyük barajın özellikleri ve tarihî süreç içinde geçirdiği değişiklikler ile ilgili ayrıntılar için bk. Adolf Grohmann, “Mârib [Ma’rib]”, İA, VII, 330-337.
6) Tefsirlere yansıyan örnekler için bk. Taberî, Zemahşerî, Sebe 15, 16, 17. ayetlerin tefsiri.
7) Sebe ve Arim seli hakkında geniş bilgi için bk. J. Tkatsch, “Seba [Saba’]”, İA, X, 267-288; Adolf Grohmann, “Mârib [Ma’rib]”, İA, VII, 322-340.
8) İbn Aşur, Sebe 15, 16, 17. ayetlerin tefsiri.
9) Zemahşerî, Sebe 15, 16, 17. ayetlerin tefsiri.
10) Zemahşerî, a.y.
11) Zemahşerî, a.y.
12) Elmalılı, Sebe 15, 16, 17. ayetlerin tefsiri.
13) kelimenin başka anlamlarıyla birlikte bk. Şevkânî, ilgili yer; barajın nasıl yıkıldığına ilişkin bazı anlatımlar için bk. Taberî, ilgili yer.
14) İbn Atıyye, Zemahşerî, ilgili yer.
15) Mesela bk. Taberî, İbn Atıyye, Şevkânî, ilgili ayetlerin tefsiri; bk. Kuran Yolu, ilgili ayetlerin tefsiri.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 500+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun