Batıl itikatlı insanlarla münazara etmek için ilim öğrenmek yanlış mıdır?

Tarih: 20.07.2018 - 07:43 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Ben bulunduğum bölgedeki (yurt dışında yaşıyorum) ateistleri, ehl-i sünnet karşıtlarını, batıl itikatları yayan insanları susturmak, onlarla münazara etmek, cehaletlerini ortaya çıkarmak ve milletimi bu batıl itikatlı insanlardan korumak için ilim öğreniyorum.
- Böyle bir hadis duydum:
“Kim ilmi, sırf alimlere karşı tartışmak ve övünmek, cahillerle münakaşa etmek ve insanların teveccühünü kazanmak için öğrenirse, Allah onu cehenneme koyar.” (Tirmizi)
- Acaba bu hadis benim durumumu mu ifade ediyor?
(Riya gibi bir derdim yok. Sadece olarak öğrendiğim ilimle cahil ve batıl itikatlı hocaları milletimin önünde susturup onların şerrinden halkımı korumak istiyorum.)

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İlgili hadis rivayeti için bk. Tirmizi, h.no: 2654.

- Bazı alimler, bu hadisin “hasen” olduğunu belirtmiştir. (bk. Tirmiz, a.g.y, Ta’lik)

- Hadisi rivayet eden Tirmizi’nin de,, bu rivayetin “garip” olduğunu, senedinde yer alan bir ravinin alimler tarafından -hıfzı bakımından- eleştirildiğini beyan etmek suretiyle hadisin zaafına hükmettiğini görmekteyiz.

- İlgili hadisin -bir iki farklı sözlerle- farklı iki senetle yapılan bir rivayeti daha var. (bk. İbn Mace hno: 253, 260)

- Bazı alimler, bu rivayetin “hasen” olduğunu belirtmiştir. (bk. İbn Mace, a.g.y, Ta’lik)

Fakat, Hafız Heysemi, bu konudaki değişik rivayetlere yer vermiş ve hepsi için zayıf demiştir. (bk. Mecmau’z-Zevaid, 1/183-184)

- Bununla beraber, hadisin manasını şöyle anlamak mümkündür:

İlim öğrenmek bir ibadettir. Her ibadet gibi ilim öğrenmenin de sahih bir niyete bağlanması gerekir. Namazı, orucu bozan şeyler olduğu gibi, ilim öğrenme işini ibadetten çıkaran fasit niyetler de vardır. Hadiste yer alan şekliyle bu fasit niyetleri şöyle sıralayabiliriz:

a) Özellikle İslami ilimleri öğrenmekteki maksat, -iman ve amel bakımından- Allah’ın emir ve yasaklarını bilmek ve ona göre hareket etmektir.

Böyle bir öğrenme işinde sırf Allah’ın rızasını kazanmak vardır. Bunun aksine olan her niyet kendi çapında ilim öğrenme ibadetini noksan bıraktırır veya tamamen yokluğa mahkum eder. Hatta sevap yerine kişinin hanesine günah yazdırabilir.

b) Kişi, Allah’ın rızasının bulunduğu ilmi öğrenirken, herkesten önce kendi cehaletini gidermeyi esas almalıdır. Çünkü ilim olmadan, gerek sağlam itikat olsun, gerek düzgün amel olsun, bunların nasıl olduğunu bilemeyiz. Bunları öğrenmekle kendi cehaletimizi ortadan kaldıracağız. Bu niyet olmadığı takdirde, dini yönden bu ilmin bir değeri de olmaz. “Ameller niyetlere göredir...” manasındaki meşhur hadisi burada hatırlayalım.

c) Hadiste bu sağlam niyeti bozan üç unsurdan bahsedilmiştir:

Birincisi: Sırf alimlere karşı tartışabilmek, dolayısıyla kendisini önemli alimlerden biri olarak göstermek için ilim talep etmektir. Bu niyette Allah rızası olmadığı açıktır.

İkincisi: Cahillerle münakaşa etmek. Burada kişinin niyeti, deyiş yerindeyse “cühela meclisinde ukalalık etmektir.” Çünkü niyet, cahillerin meclisinde bir alim kimliğini kazanmaya ve onlara karşı üstünlük sağlamaya yöneliktir. Burada da Allah’ın rızasından söz edilemez.

Üçüncüsü: Gösteriş, şov yapmak, riyakârlık etmek. İster alimlerin, ister cahillerin meclisinde olsun, bulunduğu yerde insanların teveccühünü kazanma uğruna ilim öğrenmektir. Bunda da Allah’ın rızasının olmadığı açıktır.

d) Bir kimsenin, sırf Allah’ın rızasını kazanmak için, önce kendi cehaletini, sonra da başkalarının cehaletini gidermeye çalışmasında bir sakınca olmadığı gibi büyük bir sevap vardır.

Bu sebeple, -niyeti bozan virüslerden uzak kalmak şartıyla- öğrenmek kadar öğretmek de Allah’ın rızasını kazandıran bir iştir.

Şu nokta da önemlidir: Soruda geçtiği tarzda: “karşı tarafı ilzam etmek, susturmak” manaları da isabetli değildir. Çünkü, susturmakta, öğretmek niyeti de yoktur. Bütün maksadımız, Kur’an’ın hakikatlerini öğrenmek, onunla amel etmek ve başkalarına da öğretmek olmalıdır.

Gerçekleri başkalarına ulaştırmak, onlarla paylaşmak, bizim asli görevimizdir. Ancak, hidayeti dayatmak haddi aşmaktır, Allah’ın işine müdahale etmektir.

Fakat, başkasının imanına hizmet etmek, salih amel işlemesine vesile olmak en büyük bir kazançtır. Bu konuda onlarca ayet ve hadis vardır.

- Bediüzzaman Hazretlerinin yüzlerce ifadelerinden biri olan aşağıdaki sözlerinde, başkasının imanına hizmet etmenin önemini görmek mümkündür:

“Birden ihtar edildi ki: Onlar, bu mecmuayı yazmakla feylesofları susturan, imana getiren kuvvetli bir ders-i imanîyi en evvel kendi kendine tam okuyorlar, manevî bir hazine kazanıyorlar. Hem onların nüshaları, pek çokların imanlarını kurtaracaklar veya imana gelecekler. Bir hadiste vardır ki: 'Bir tek adam seninle imana gelse, sahra dolusu kırmızı koyundan daha hayırlıdır.' (Buhari, 3/57) Hem onlar, bu mübarek kalemleriyle, eski zamanda İslâmiyet'in büyük mücahid kahramanlarının kılınçlarının kudsî hizmetlerini görüyorlar. Elbette istikbal, onları ve Nurcuları çok alkışlayacak.” (bk. Emirdağ Lahikası-I, s. 149)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun