Ayet ve hadislere göre affediciliğin önemi nedir?

Tarih: 01.12.2019 - 20:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Her zaman affedici olmak yanlış değil midir?
- Hangi suçlar affedilebilir, hangi suçlar affedilemez?
- Affetmenin sağladığı faydalar nelerdir?
- Allah’ın affı sınırlı mı, Allah neyi affeder neyi affetmez?

 

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Affetmek

Türkçemizde affetmek şeklinde ifade edilen kelimenin aslı, "afv"dır.

Sözlükte “yok etmek, silip süpürmek; fazlalık, artık” gibi manalara gelen afv, bir ahlak ve hukuk terimi olarak genellikle, “kötülük ve haksızlık edeni, suç veya günah işleyeni bağışlama, cezalandırmaktan vazgeçme” anlamlarında kullanılmaktadır. (bk. Râgıb el-İsfahânî, eẕ-Ẕerîʿa, s. 344; Lisânü’l-ʿArab, “afv” md.)

Afv kelimesi Kur'an’da, birinde “fazlalık”, diğerinde “bağışlama” manasında olmak üzere iki ayette geçmektedir. (bk. el-Bakara 2/219; A‘râf 7/199) Bunlardan Bakara suresindeki ayette “Sana hayır yolunda ne harcayacaklarını da sorarlar. Fazlasını (harcayınız), de!” buyurulmuştur.

Fıkıh kitaplarında bu ayetteki manası dikkate alınarak “afv” kelimesi “malın nisaptan fazla olan kısmı” anlamında terim olarak da kullanılmıştır.

Afv, ayrıca beş ayette Allah’ın sıfatı olan afüv, bir ayette insanların sıfatı olarak âfîn şeklinde, yirmi yedi ayette de çeşitli fiil kalıplarında kullanılmıştır. Aynı kullanış tarzları hadislerde de görülür.

Akıl ve teennîden çok duygularının etkileriyle davranma eğiliminde olan Cahiliye toplumunda kötülüğü kötülükle karşılamak genel bir uygulama idi. Bunun aksine davranış, çoğunlukla zayıflık ve acz işareti sayıldığından^, insanlar aftan ziyade cezalandırma yolunu seçerlerdi.

Buna karşılık Kur'an-ı Kerîm’de Allah’ın affediciliği ve mağfireti çeşitli vesilelerle ifade edilerek affın ilâhî bir sıfat ve yüksek bir ahlâkî meziyet olduğu kesin olarak ortaya konmuştur.

Yine Kur'an’a göre bir kötülüğün karşılığı ona denk bir cezadır ve bu adaletin gereğidir.

Hiçbir suçlu, birine vermiş olduğu zarardan veya suçunun karşılığı olarak kanunda gösterilen cezadan fazlasıyla cezalandırılamaz. Çünkü bu zulümdür.

Buna karşılık haksızlığa uğrayan taraf suçluyu bağışladığı takdirde, “onu mükâfatlandırmak Allah’a düşer.” (Şûrâ 42/40) Zira bağışlayan kişi adaletin yerine getirilmesinden gönüllü olarak vazgeçmiş ve affetmekle bir ihsanda bulunmuştur.

Affetmek, İslam’da bütün faziletlerin temelini teşkil eden takvaya en yakın meziyettir. (bk. el-Bakara 2/237)

Bu sebeple Kur'an’da Müslümanlar bu fazilete çağrılırken, “Onlar affetsinler, hoş görsünler. Allah’ın sizleri bağışlamasını istemez misiniz?” (Nûr 24/22) buyurulmaktadır.

Belli başlı hadis kitaplarında af konusuna özel bölümler (bablar) ayrılmış ve bu bölümlerde:

- Hz. Peygamber (asm)’in affediciliği,
- Müslümanların birbirlerinin hatalarına, özellikle kadınlara, çocuklara, yetimlere karşı affedici ve müsamahakâr olmaları,
- Devlet adamlarının affa önem vermeleri,
- Müşriklerin, Müslümanlara kötülük edenlerin ve zimmîlerin affedilip edilemeyeceği
gibi konulara dair pek çok hadis zikredilmiştir.

Ayrıca en eski dönemlerden itibaren özellikle edep ve nasihat türünde yazılmış ahlak kitaplarında af konusuna da yer verilerek ilgili ayet ve hadisler kaydedilmiş, selef âlimlerinin, sûfîlerin, hatta bazı kitaplarda Pisagor, Sokrat, Eflâtun, Aristo, Enûşirvân gibi eski filozof ve hakîmlerin af konusundaki hikmetli sözlerinden nakiller yapılmıştır.

İslâm ahlakçıları affetmeyi Müslümanlar arasında riayet edilmesi gereken bir din kardeşliği görevi ve hakkı olarak düşünmüşlerdir. Nitekim din kardeşliği haklarının sıralandığı eserlerde yer alan konular arasında çoğunlukla “af ve öfkeye hâkim olma” veya “af ve hoş görme (safh)” gibi başlıklar da bulunur.

Hangi suçlar affedilebilir hangi suçlar affedilemez?

Bu münasebetle üzerinde durulan en önemli tartışma konusu, hangi suçların affedilebileceği veya edilemeyeceği meselesidir.

Bir kişiye karşı kötülük ve haksızlık yapan kimsenin haksızlığa uğrayan tarafından affedilebileceği, üstelik bunun bir fazilet olduğu hususunda bütün ahlâkçılar görüş birliğine varmışlardır.

Bir suçlunun, haksızlığa uğrayan taraf rıza göstermedikçe, başka herhangi bir kişi veya kuruluşça affedilemeyeceği de yine ittifakla benimsenmiştir.

Dinî vecibelerini ihmal etmek veya dinî yasakları çiğnemek suretiyle kötülük yapmakta olan bir Müslümanın öteki Müslümanlarca af ve müsamaha ile karşılanıp karşılanamayacağı hususu tartışmalıdır.

Gazzâlî’nin belirttiğine göre, Ebû Zer el-Gıfârî’nin öncülüğünü ettiği bir topluluk, bu nevi kötülüklerde ısrar edenlerle dostluk ve arkadaşlık ilişkilerinin kesilmesi gerektiğini savunurken, Ebü’d-Derdâ, Hakîm et-Tirmizî gibi sûfîlerin oluşturduğu ve Gazzâlî’nin de iştirak ettiği diğer bir grup ise af ve müsamahadan yana olmuştur. Onlara göre Kur'an’da da kötü kişilerden değil, onların işledikleri fenalıklardan uzak durmak gerektiğine işaret edilmektedir. (bk. Yûnus 10/41; Hûd 11/35)

Affetmenin sağladığı faydalar.

İslam ahlakçıları affın sağlayacağı faydalar üzerinde de durmuşlardır.

Esasen Kur'an-ı Kerîm’de affın teşekkür ve minnet duygularını harekete geçireceğine işaret edilmiş (bk. Bakara 2/52), Hz. Peygamber de “Allah, muhakkak surette kötülüğü affeden kişiyi aziz kılar.” (Müsned, II, 235, 238) buyurmuştur.

Hadiste geçen aziz kelimesinin Arapça’da hem “şerefli”, hem de “güçlü” anlamına geldiği göz önüne alınırsa bu hadiste affın faydasının oldukça geniş tutulduğu sonucuna varılabilir.

Ragıb el-İsfahani affın sağladığı mutluluğa cezalandırma yoluyla ulaşılamayacağını, bu faziletin insana toplum içinde itibar kazandıracağını belirterek, özellikle cezalandırma gücü ve imkanı bulunanların buna rağmen affı tercih etmelerini saygıdeğer bir davranış olarak nitelemektedir. Bu bakımdan affın tebliğ ve eğitim metodu olarak da önemi büyüktür.

Kuran-ı Kerîm’de affın ıslah edici yönüne de işaret edilmiş (bk. eş-Şûrâ 42/40), Hz. Muhammed’in tebliğdeki başarısı, onun davranışlarındaki inceliğe, yumuşak kalpli olmasına bağlanmış ve kendisine bağışlayıcı olması öğütlenmiştir. (bk. Âl-i İmrân 3/159)

Bu sebeple bütün İslam eğitimcileri af ve müsamahayı eğitimin vazgeçilmez metotları arasında göstermişlerdir.

Allah’ın affı sınırlı mı, Allah neyi affeder neyi affetmez?

Af ile ilgili diğer bir tartışma konusu da özellikle kelâm kitaplarında yer alan Allah’ın affının sınırlı olup olmadığı ve bu affın adalet ilkesiyle alâkası meselesidir.

Ehl-i sünnet alimleri, hem aklî hem de naklî deliller göstererek, Allah’ın şirk ve küfür dışındaki bütün günahları dilerse bağışlayacağını kabul etmişlerdir.

İnsan aklı ve tecrübesi, affetmenin yüksek bir meziyet olduğunu ve bunun adalet ilkesiyle çelişmediğini göstermektedir. Nitekim Müslüman olsun olmasın, bütün insanlar, cezalandırma hak ve yetkisine sahip olduğu halde, cezalandırmak yerine af yolunu tercih eden kişiyi adaletsizlikle suçlamak şöyle dursun, onun bu hareketini takdirle karşılarlar.

Öte yandan, Allah insanlara affetmeyi ve müsamahakar olmayı öğütlemiştir. Bu durumda, insanlar için yüksek bir erdem olan affetmeyi, bütün kemal sıfatlarıyla en yüksek derecede muttasıf olan Allah için imkânsız görmek aklî bakımdan izah edilemez.

Şu halde Allah, bağışlamayacağını bildirdiği küfür ve şirk dışındaki bütün günahları dilerse affeder.

Ayrıca Kur'an-ı Kerîm ve hadislerde de bunu teyit eden naklî deliller mevcuttur, Örneğin:

"Allah, kendisine ortak koşulmasını elbette bağışlamaz. O'ndan başka günahları dilediği kimse için bağışlar. Kim Allah'a ortak koşarsa, büsbütün sapıtmıştır." (Nisa, 4/116)

"Ey günahta aşırı giderek nefislerine zulmetmiş kullarım, Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin; muhakkak ki Allah bütün günahları bağışlar. Şüphe yok ki O, çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir." (Zümer, 39/53)

"(Resûlüm!) Kullarıma, benim, çok bağışlayıcı ve pek esirgeyici olduğumu haber ver. Fakat azabımın da pek acıklı bir azap olduğunu kullarıma haber ver." (Hicr, 15/49, 50)

Affetmek ile ilgili bazı ayet mealleri.

Bakara Suresi, 286. ayet: Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. (Kişinin nefsinin) Kazandığı lehine, kazandırdıkları aleyhinedir. "Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim Mevlamızsın. Kafirler topluluğuna karşı bize yardım et."

Al-i İmran Suresi, 155. ayet: İki topluluğun karşı karşıya geldikleri gün, sizden geri dönenleri, kazandıkları bazı şeyler dolayısıyla şeytan onların ayağını kaydırmak istemişti. Ama andolsun ki, Allah onları affetti. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, yumuşak olandır.

Nisa Suresi, 99. ayet: Umulur ki Allah bunları affeder. Allah affedicidir, bağışlayıcıdır.

Nisa Suresi, 149. ayet: Bir hayrı açıklar ya da gizli tutarsanız veya bir kötülüğü bağışlarsanız, şüphesiz Allah, affedicidir, güç yetirendir.

Nisa Suresi, 153. ayet: Kitap Ehli, senden kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyor. Musa'dan bundan daha büyüğünü istemişlerdi. Demişlerdi ki: "Bize Allah'ı açıkça göster." Böylece zulümlerinden dolayı onlara yıldırım çarpmıştı. Ardından kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, buzağıyı (ilah) edinmişlerdi. Yine bundan dolayı onları affettik ve Musa'ya apaçık olan ispatlayıcı bir delil verdik.

Maide Suresi, 13. ayet: Sözleşmelerini bozmaları nedeniyle, onları lanetledik ve kalplerini kaskatı kıldık. Onlar, kelimeleri konuldukları yerlerden saptırırlar. (Sık sık) Kendilerine hatırlatılan şeyden (yararlanıp) pay almayı unuttular. İçlerinden birazı dışında, onlardan sürekli ihanet görür durursun. Yine de onları affet, aldırış etme. Şüphesiz Allah, iyilik yapanları sever.

Maide Suresi, 101. ayet: Ey iman edenler, size açıklandığında sizi üzecek şeyleri sormayın; Kur'an indirildiği zaman sorarsanız, size açıklanır. Allah onu affetti. Allah bağışlayandır, (kullara) yumuşak olandır.

Araf Suresi, 199. ayet: Sen af (veya kolaylık) yolunu benimse, (İslam'a) uygun olanı (örfü) emret ve cahillerden yüz çevir.

Tevbe Suresi, 43. ayet: Allah seni affetsin; doğru söyleyenler sana açıkça belli oluncaya ve yalancıları da öğreninceye kadar niye onlara izin verdin?

Hac Suresi, 60. ayet: İşte böyle; her kim kendisine yapılan haksızlığın benzeriyle karşılık verir, sonra aleyhine 'azgınlık ve saldırıda' bulunulursa, Allah, mutlaka ona yardım eder. Şüphesiz Allah, affedicidir, bağışlayıcıdır.

Nur Suresi, 22. ayet: Sizden, faziletli ve varlıklı olanlar, yakınlara, yoksullara ve Allah yolunda hicret edenlere vermekte eksiltme yapmasınlar, affetsinler ve hoşgörsünler. Allah'ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.

Şura Suresi, 25. ayet: Kullarından tövbeyi kabul eden, kötülükleri affeden ve işlediklerinizi bilen O'dur.

Şura Suresi, 30. ayet: Size isabet eden her musibet, (ancak) ellerinizin kazandığı dolayısıyladır. (Allah,) Çoğunu da affeder.

Şura Suresi, 34. ayet: Ya da kazandıkları dolayısıyla onları yok eder, bir çoğunu da affeder.

Şura Suresi, 40. ayet: Kötülüğün karşılığı, onun misli (benzeri) olan kötülüktür. Ama kim affeder ve ıslah ederse (dirliği kurup-sağlarsa) artık onun ecri Allah'a aittir. Gerçekten O, zalimleri sevmez.

Mücadele Suresi, 2. ayet: Sizden kadınlarına "zıhar"da bulunanlar (bilsinler ki, kadınları) onların anneleri değildir. Anneleri, yalnızca kendilerini doğuranlardır. Şüphesiz onlar, çirkin ve yalan söylemektedirler. Gerçekten Allah, çok affeden, çok bağışlayandır.

Tegabün Suresi, 14. ayet: Ey iman edenler, gerçek şu ki, sizin eşlerinizden ve çocuklarınızdan bir kısmı sizler için (birer) düşmandırlar. Şu halde onlardan sakının. Yine de affeder, hoş görür (kusurlarını yüzlerine vurmaz) ve bağışlarsanız, artık elbette Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.

Affetmekle ilgili bazı hadis mealleri

“Gereğini yapmaya gücü yettiği hâlde öfkesini yenen kimseyi Allah Teâlâ, kıyamet günü herkesin gözü önünde çağırır, huriler arasından dilediğini seçmekte serbest bırakır.” (Ebû Dâvûd, Edeb 3; Tirmizî, Birr 74)

“…Kul başkalarının hatalarını affettikçe, Allah da onun şerefini yükseltir...” (Müslim, Birr, 69; Tirmizî, Birr, 82)

“Yiğit dediğin, güreşte rakibini yenen kimse değildir; asıl yiğit, kızdığı zaman öfkesini yenen kişidir.” (Buhârî, Edeb, 76; Müslim, Birr, 107, 108)

“Sizden önceki ümmetlerden bir adam hesaba çekildi; hayır namına hiçbir şeyi bulunamadı. Fakat bu adam insanlarla haşir-neşir olan zengin bir kimse idi. Hizmetçisine, darda kalan fakirlerin borcunu affetmesini emrederdi. Azîz ve Celîl olan Allah; Biz affetmeye ondan daha layığız; onun günahlarını örtün, buyurdu.” (Müslim, Müsâkât, 30; Ahmed, IV, 120)

“İnsanlar iyilik yaparsa biz de iyilik yaparız, şayet zulmederlerse biz de zulmederiz, diyerek her hususta başkalarını taklit eden şahsiyetsiz kişiler olmayınız! Lakin kendinizi, insanlar iyilik yaparsa iyilik yapmaya, kötülük yaparlarsa zulmetmemeye alıştırınız!” (Tirmizî, Birr, 63/2007)

“Kim arkadaşının ayıbını örterse, Allah da kıyamet günü onun ayıbını örter. Kim ki Müslüman kardeşinin ayıbını açığa vurursa, Allah da onun ayıbını açığa vurur. Hatta evinin içinde bile olsa onu ayıbıyla rezil eder.” (İbn-i Mace, Hudûd, 5)

“Kim bir kardeşini (tövbe ettiği) günahı sebebiyle ayıplarsa, o günahı işlemeden ölmez.” (Tirmizî, Kıyâmet, 53/2505)

“Kim bir müminin ayıbını örterse, sanki diri diri toprağa gömülmüş bir kız çocuğunu kabrinden çıkararak diriltmiş gibi olur.” (Ahmed, IV, 153, 158; Ebû Dâvûd, Edeb, 38/4891)

“Ölüyü yıkayıp da onda gördüğü hoş olmayan halleri gizleyen kimseyi Allah Teâlâ kırk kere bağışlar.” (Hâkim, I, 506/1307; Beyhakî, es-Sünenü`l-Kübrâ, III, 395)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun