Sahabelerin, "Affetmek, ama ne kadar?" demeleri üzerine Peygamberimiz Hz. Muhammed'in "kıyamet gününde Allah'ın sizi ne kadar affetmesini istiyorsanız öyle, o kadar?" dediği şeklinde bir hadis var mıdır?

Tarih: 07.02.2012 - 04:42 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bütün araştırmalarımıza rağmen soruda geçen anlamda bir rivayet bulamadık. Ancak affetmekle ilgili ayet ve hadislerin ışığında, bu anlama gelecek bazı müjdeler bulmak mümkündür.

Kur'ân-ı Kerîm'de Allah'ın affediciliği ve mağfireti çeşitli vesilelerle ifade edilerek, affın ilâhî bir sıfat ve yüksek bir ahlâkî meziyet olduğu kesin olarak ortaya konmuştur. Yine Kur'an'a göre bir kötülüğün karşılığı ona denk bir cezadır ve bu adaletin gereğidir. Hiçbir suçlu, birine vermiş olduğu zarardan veya suçunun karşılığı olarak kanunda gösterilen cezadan fazlasıyla cezalandırılmaz. Çünkü bu zulümdür.

Buna karşılık haksızlığa uğrayan taraf suçluyu bağışladığı takdirde,

“Onu mükâfatlandırmak Allah'a düşer.” (Şûrâ, 42/40)

Zira bağışlayan kişi adaletin yerine getirilmesinden gönüllü olarak vazgeçmiş ve affetmekle bir ihsanda bulunmuştur.

Affetmek, İslâm'da bütün faziletlerin temelini teşkil eden takvaya en yakın meziyettir. (bk. Bakara, 2/237) Bu sebeple Kur'an'da Müslümanlar bu fazilete çağırılırken,

 “Onlar affetsinler, hoş görsünler. Allah'ın sizleri bağışlamasını istemez misiniz?” (Nûr, 24/22) buyurulmaktadır.

Bir kişiye karşı kötülük ve haksızlık yapan kimsenin, haksızlığa uğrayan tarafından affedilebileceği, üstelik bunun bir fazilet olduğu hususunda bütün ahlâkçılar görüş birliğine varmışlardır. Bir suçlunun, haksızlığa uğrayan taraf rıza göstermedikçe, başka herhangi bir kişi veya kuruluşça affedilemeyeceği de yine ittifakla benimsenmiştir.

Esasen Kur'ân-ı Kerîm'de affın teşekkür ve minnet duygularını harekete geçireceğine işaret edilmiş (bk. Bakara, 2/52), Hz. Peygamber (asm) de şu anlamda müjdeler vermiştir:

“Allah, muhakkak surette kötülüğü affeden kişiyi aziz/şerefli ve güçlü kılar.” (Müsned, 2/235, 238)

“Sadaka vermekle mal eksilmez. Kim başkasının kusurlarını affederse, Allah onun şerefini daha da artırır. Kusuru affetmekle kimsenin şerefi eksilmez.” (Müsned 2/235)

"Her kim bir Müslüman kardeşinin ayıp ve kusurlarını, kimsenin görmediği ve görmesini istemediği şeylerini örterse, Allah Teâlâ da kıyamet gününde onun ayıplarını örter. Her kim Müslüman kardeşinin meydana çıkmasını istemediği bir şeyini ortaya çıkarır ve dile verirse; Allah da onun ayıplarını, kimsenin bilmesini istemediği hallerini meydana çıkarır. Bu suretle kendi evi içinde de olsa onu rezil eder. Müslüman kardeşinin ayıplarını örten, bir ölüyü diriltmiş gibidir." (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58; Tirmizî, Birr ve Sıla, 85)

“Kıyamet günü, 'Nerede ecirleri (sevapları) Allah üzerinde olanlar, cennete girsinler!' diye bir çağırıcı bağıracak. 'Ecri Allah üzerinde olan kim?' diye sorulacak. Bunun üzerine, (başka insanları) affetmiş olanlardan başka kimse kalkamayacaktır.” (Âlûsi, Rûhu’l Meânî, 2/58; naklen Elmalılı, Ali İmran 134. Ayetin tefsiri)

Râgıb el-İsfahânî affın sağladığı mutluluğa cezalandırma yoluyla ulaşılamayacağını, bu faziletin insana toplum içinde itibar kazandıracağını belirterek, özellikle cezalandırma gücü ve imkânı bulunanların buna rağmen affı tercih etmelerini saygıdeğer bir davranış olarak nitelemektedir.[bk. ez-Zerî'a ilâ mekârimi'ş-şerî'a (nşr. Ebü'l-Yezîd el-Acemî) Kahire 1405/1985, s. 344]

Bu bakımdan affın; her konuda, her zaman ve her yerde önemi büyüktür. (bk. TDV İslam Ansiklopedisi, Af md.)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun