Allah, kleptomani hastalığını bilmiyor mu?

Tarih: 14.12.2018 - 20:02 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Ateistler kleptomani üzerinden dine saldırıyor. Kleptomani hastalığında hasta olan kişi; 'hiç paraya ihtiyacı olmadığı halde', dayanılmaz bir dürtüyle kendini kontrol edemez ve çalar.
- Dayanılmaz demek imkânsız demek bunu tüm doktorlar diyor. Dünyada yüz binlerce insanın bu hastalık yüzünden masum oldukları halde hapiste yattığını araştırmalar söylüyor.
- İslam’da hırsızın cezası el kesme olduğuna göre ve 100 yıl önceye kadar bilinmediğine göre haksız yere kesilen eller muhakkak vardır. 
- Ateistler diyor ki, Allah o zaman kleptomani hastalığını bilmiyor ki her çalan kişiye elini kesin demiş. Simdi kişi imtihan gereği kendini kontrol etmek zorunda diyebilirsiniz, ama o zaman bu kişiye haksızlık olmuyor mu?
- Çünkü doktorlar 'dayanılmayacak derecede dürtü' diyor. Sırf dayanılmaz hastalığı yüzünden eli mi kesilecek?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Cevap 1:

İradeyi güçlü bir şekilde etkileyen ve insanı zorlayarak yönlendiren bir hastalık yüzünden çalan kimsenin eli kesilmez.

Eğer geçmiş zamanlarda da bu hastalığın teşhisi mümkün oluyordu ise, o zaman da kesilmezdi, kesilmemiştir.

Allah Teâlâ’nın her bir olayda hakime, doktora, ilgiliye bilgi vermesi ilâhî âdet ve sünnette yoktur.

Cevap 2:

İstem dışı, zorla yaptırılan fiiller konusuna cevap olması açısından bir hadis mealini verelim:

“Şüphesiz Allah, ümmetimden, hata, unutma ve yapmaya zorlandıkları şeyi (n hükmünü) kaldırmıştır." (bk. İbn Mece, Talak, 16)

Demek ki, bir kimsenin gerek psikolojik bir hastalığı nedeniyle gerekse dışarıdan bir zorlama ile istem dışı yaptığı şeylerden sorumlu olmayacağı açık ve net bir şekilde belirtilmiştir.

Soruda geçen iddiaya gelince, İslâm’da hücum etmek için uydurulmuş bir bahanedir. Şimdi birlikte bu işin bir tahlilini yapalım:

1. İslâmiyet bir hırsızın, hırsızlık suçunun şartları yerine gelmişse onun elinin kesilmesini ister. Suçun şartlarının başında, o kimsenin ihtiyaçtan dolayı çalmamış olması gelir. Mesela, o kimse aç kalmış ve ekmek alacak parası da yoksa, yiyeceği ekmeği çalmasını suç kabul etmiyor.

2. Bu el kesme cezasını koyan Allah değil mi? Evet, O. Peki insanı yaratan kim? Onu da yaratan Allah olduğuna göre, insanın böyle dayanılmaz olarak iddia edilen bir hırsızlık tutkusu varsa Allah bunu bilmiyor mu? Elbette biliyor. O zaman Allah el kesme cezasını niçin koysun?

3. Hırsızlığın bazıları için dayanılmaz bir tutku olduğunu iddia eden kim? Güya bazı doktorlar öyle diyormuş. Biz şimdiye kadar böyle bir "dayanılmaz bir hırsızlık duygusu" varlığı iddiasını işitmedik. Bize göre böyle bir iddia bazı ateistler tarafından uydurulmuş olmalı.

4. Böyle bir iddiayı kim uydurursa uydursun, burada ölçü şu olmalıdır:

İnsanı yaratan Allah elbette insanın istek ve arzularını, insanı sadece şeklen tanıyan bir doktordan elbette daha iyi bilecektir. Burada doktorun değil, Allah’ın sözü esastır.

İslamiyet'in hırsızın elini kesme meselesine karşı olan birilerinin uydurduğu bu hikayeye, eğer zarar o uyduranlara dokunsa, o zaman nasıl hırsıza karşı çıkarlar.

Burada yaşanmış bir olayı nakletmek isteriz. Bir akşam sohbetinde güya insancıllığı öne süren meclisten birisi, İslamiyet'in bu hükmüne karşı çıktı ve hırsızın lehinde konuştu. Bir hırsızlıktan dolayı elin kesilmesinin uygun olmadığını nefesinin yettiği kadar müdafaa etti.

Olacak ya. Sabah kalkınca arabasının çalınmış olduğunu gördü. O zaman aklı başından gitti. Bir ömür boyu dişinden tırnağından arttırdığı ile aldığı arabasının yerinde yeller esiyordu. Çocukları, hanımı ve kendisi perişan bir vaziyetteydi. Arabasını alalı daha bir ay bile olmamıştı. Yaz tatilinde çocuklarıyla birlikte memleketlerine gitmeyi hayal ediyorlardı. Bütün hayalleri bitmiş ve mahvolmuşlardı. Hanım ve çocukları ağlıyordu.

Hiç emek çekmeden, alın teri dökmeden birileri gelip elindeki ve avucundakinin sonucu olan arabasını çalıp gitmişti. Muhtemelen şimdi karşısına geçip uzaktan uzağa onun haline gülüyor ve belki de alay ediyordur. Bazılarının çalınan arabasının boş yerine, ona şans getirsin manasında at nalı maskotunu koyduğu gibi.

Akşam İslamiyet'in hırsızın elinin kemesini istemesini tenkit eden bu şahıs, bu hırsızın idam edilmesi gerektiğini, bu arabayı almak için ne kadar çalışıp emek harcadığını sesinin çıktığı kadar bağırıyordu.

Ne oldu? Hani akşamdan hırsızlığı savunuyordun ve İslamiyet'in bu konudaki hükmünü tenkit ediyordun. Şimdi değil hırsızın elinin kesilmesi, idam edilmesini istiyorsun. İş kendine dokununca nasıl feryat ediyorsun.

Şimdi insanların hırsızların elinden çektikleri perişaniyeti görüyorsunuz. Bir iki kişinin eli kesiliverse, bir daha hırsızlık diye bir şey kalmaz. Nitekim Osmanlı Devleti saltanatı boyunca altı yüz yılda ancak birkaç kişinin eli kesilmiş. Ama esnaf namaza gittiği zaman, içeride kimsenin bulunmadığını bilsinler diye kapıya sadece bir sandalye koyuyordu. Her şey meydanda idi. Hiç kimse dönüp bakmıyordu. Ama şimdiki durumu siz daha iyi biliyorsunuz.

Son söz olarak şunu söylemek isteriz ki, Allah Kur'an’da; “...Kısasta sizin için hayat vardır...” (Bakara, 2/179) buyuruyor. Demek ki toplumun huzur ve saadeti O’nun hükümlerinin uygulanmasındadır. Yoksa hırsızı hapse atıyorsunuz, orada hırsızlığın bütün inceliklerini öğrenip daha iyi bir hırsız olarak çıkıyor ve sizin bir ömür boyu biriktirdiğiniz servetinizi bir anda mahvediyor.

Siz böyle bir hırsızlık olayına maruz kalırsanız, servetinizin onların eliyle bu gidişini dayanılmaz hırsızlık tutkularına verin, buna kimsenin bir diyeceği olmaz. Arkasından da bir bardak soğuk su içersiniz. O su size afiyet olsun!

Ama bir Müslüman, Allah’ın emirlerinde hayat olduğu şuurundadır. Hırsızın idamını değil, elinin kesilmesini istemektedir. Muhakkak ki, Allah her şeyi daha iyi bilir. İnsanların dünya ve ahirette huzur ve saadeti Allah'ın emirlerine uyulmasındadır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun