Zinanın, hırsızlığın itikadi olarak haramlığı kesin olarak bilinemez mi?

Tarih: 27.06.2021 - 20:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bir yazıda Semerkant Hanefi Ekolünün görüşleri şu şekilde aktarılmıştır:
"Alâuddîn Semerkandî’nin belirttiğine göre Semerkand meşâyihi, emrin delâleti konusunda itikat-amel ayrımında bulunmuştur. Onlara göre emrin hakikati taleptir. Bu nedenle hem îcâb ve hem de nedbi kapsamaktadır. Mutlak emir amel noktasında zâhir olarak vücûbu gerektirse de itikat noktasında vacib veya mendub olduğuna kesin olarak hükmetmeksizin fiilin yapılması gerektiğini ifade eder. Mutlak emrin hükmü, amel noktasında zâhiren vücûptur. İtikât noktasında ise belirlemede bulunmak vacip değildir. Şöyle ki, kişi ne îcâb ne de nedbi belirlemek suretiyle bunlardan birine kat’î olarak inanmak zorunda değildir. " deniyor.
- Bu ekole göre zina yapmak, içki içmek, haksızlık yapmak gibi fiiller ameli olarak haramdır ancak bunların Allah katındaki hükmü kesin olarak bilinemez. İtikat konusunda inanmak zorunda değildir ama ameli olarak bunları yapmak haramdır gibi bir anlam ortaya çıkmakta. Bu görüşten ne anlamak gerekir?
- Bu ekole göre mesela zinanın, hırsızlığın itikadi olarak haramlığı kesin olarak bilinemez mi mesela?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bu konu çok geniştir. Semerkant alimlerinin bazısının ortaya koyduğu görüş, tek doğru olmadığı gibi, dediklerini anlamak için de alimlerin bu konudaki düşüncelerini biraz detaylı bir şekilde özetlemek gerekir.

Emrin Delâleti:

Usul alimlerine göre, emir sığası bir işin yapılmasını talep etmeye delalet eder. Ancak, bu delalet sürekli değildir. Çünkü bazen bu emir sığası, tehdit, inzar, temenni ve tehekküm için de kullanılır. Keza, bir şeyi talep etmek manasında olduğunda, delaleti farz, nedb ve irşad hususları için de -farklı derecelerde de olsa- söz konusudur.

Bununla beraber, emir kalıbı ekseriyetle şerî bir hükme delalet eden bir karine ile birlikte söz konusu olur. Mesela:

1) Farz ifade eden emirler, emredilen işin yapılmasına vaad yani mükafat, terkine de vaîd yani ceza ile iktiran eder. Örneğin: “Şunu yaparsanız size bu kadar mükafat, yapmazsanız size şu kadar ceza verilir.” ifadesi farz ifade etmektedir.

2) Nedb, irşad ve ibaha için olan emirler, kulların hakkı ve onların maslahatı bulunan karine ile kullanılır. Örneğin: “Şunu yaparsanız size mükafat verilir, fakat yapmazsanız size ceza verilmez.” ifadesi nedbi göstermektedir.

İslam âlimleri emir siyalarını, istikra yoluyla buldukları birçok mana için kullanmışlardır. (bk. Gazali, el-Mustasfa, 2/293-94; Amidî, el-Ahkâm, 2/207-208)

Bunlara birer örnek verelim:

Farz için “Güneşin zevale yüz tuttuğunda namazı kılın.” (İsra, 17/78) mealindeki ayet misal verilebilir.

Nedb için “Onlarda (o kölelerde) bir hayır olduğunu bilirseniz, onlarla mükatebe akdini yapın.” (Nur, 24/33) mealindeki ayet bir misaldir.

İrşad için “Sizden iki âdil kimseyi şahit yapın.” (Talak, 65/2)

Tehdit için “Dilediğinizi yapın, şüphesiz O (Allah) sizin yapmakta olduğunuz işleri görmektedir.” (Fussilet, 41/40) mealindeki ayet buna bir misaldir.

İhanet için (Cehenneme girmiş bir kimseye) tadına bak bakalım, çünkü sen şüphesiz izzetli ve onurlu bir kimsesin.” (Duhan, 44/49) mealindeki ayet buna bir örnek olabilir.

Yine “inzar ve vaîd/uyarı ve tehdid” için (Ey inkarcılar! Bir süreliğine) geçinmeye / yaşamaya devam edin, yakında bileceksiniz/göreceksiniz.” (Nahl, 16/55) mealindeki ayet bir misaldir. (bk. el-Mustasfa, 1/164).

3) Şerî bir hükme yönelik olarak -karinesiz bir şekilde- söz konusu olan bir emir sığasının delaleti konusunda alimler farklı görüş beyan etmişlerdir. 

Alimlerin büyük çoğunluğuna göre, böyle bir emir kalıbı farz ifade eder. Bu sebeple gerçek delaletini belirleyen bir karineyi beklemeden derhal onu yerine getirmeleri gerekir. (bk. Usûlu’s-Serahsî, 1/16;  Amidî, el-Ahkâm, 2/133)

Bazı âlimlere göre, karine olmadığı zaman emir kipi NEDB için olduğuna hükmedilir. (bk. Amidî, 2/134)

İmam Gazali’ye göre, karinesi olan bir emir fiili -karîne  bulununcaya kadar- ne farz ne de nedbe haml edilemez. (bk. Gazali, a.g.e, 1/326)

Özetle, bir işin yapılmasını talep etmek (emretmek) için ya hakiki (sarih) veya mecazi (gayri sarih) emir kipleri kullanılır.

Hakiki emir kipleri, “Namaz kılın, zekat verin.” (Bakara 2/43), “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.” (Şûrâ 42/15) mealindeki ayetlerde görüldüğü gibi, muhataba yönelik (emr-i hâzır) olabileceği gibi. “Sizden her kim ramazan ayına ulaşırsa o ay oruç tutsun.” (Bakara 2/185) ayetinde yer aldığı üzere üçüncü şahsa yönelik de (emr-i gāib) olabilir.

Mecazi emir sîgaları ise, haber kiplerinin yardımıyla elde edilir. Meselâ, “Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç ay hali beklerler.” (Bakara 2/228) meâlindeki âyette “beklerler” ifadesi “beklesinler” anlamında; Hz. Peygamber (asm) Efendimizim “Hakim öfkeli iken hüküm vermez.” (Buhârî, Ahkam, 13; Müslim, Akziye, 16) hadisinde geçen “hüküm vermez” ifadesi de “hüküm vermesin” anlamında kullanılmıştır.

Soruda zikredilen “zina, hırsızlık” gibi hükümlerin itikadî olarak da haram olduklarında şüphe yoktur. Çünkü -yapılan açıklamalardan da anlaşıldığı üzere- bunun birçok karinesi vardır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun