Allah, O dur ki göğü direksiz yükseltendir (Ra'd, 13/2), ayetinden ne anlamalıyız?

Tarih: 15.12.2014 - 18:15 | Güncelleme:

Soru Detayı

- "Allah, O dur ki göğü direksiz yükseltendir." (Ra'd, 13/2) bu ayetten ne anlamalıyız?
- Ayette geçen göğün yükseltilmesi bazıları tarafından hata olarak iddia ediliyor ve diğer bir ayette geçen "kubbemsi gök" ifadesini açıklar mısınız?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Ayetin meali şöyledir:

"Gökleri görebileceğiniz bir direk olmaksızın yükselten, son­ra arşa istiva eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah'tır; her biri be­lirlenmiş bir vakte kadar akıp gitmektedir. İşleri Allah düzenliyor; âyetleri de açıklıyor ki rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanasınız." (Ra'd, 13/2)

- Ayette yer alan “göklerin yükseltilmesi”ni şöyle anlamak mümkündür:

a) Kur’an insanlara hitap ediyor. Evrende gerçek manada aşağı-yukarı olmamakla beraber, insanların zihninde ve görüşlerinde gök yukarıdadır.

Kur’an, muhataplarına hitap ederken, onların duygu ve düşüncelerini rencide etmeyecek şekilde ifadeler kullanır.

Bu ayetteki “göklerin yukarıya yerleştirilmesi” de buna bir misaldir.

b) Kâinat önce bir tek hamur idi. Bu kozmik çorbanın bir kepçesi gökler, bir kepçesi de yerküresi olarak yerleştirilmiştir.

İnsanların ıstılahlarında altı yön konseptine göre “göklerin yukarıya konumlandırıldığını” söylemek son derece isabetlidir.

c) Bu ifadenin asıl maksadı, göklerin direksiz (gözle görülen maddi direkleri olmaksızın) havada durdurulduğunu anlatmaktır.

On beş asır önce göklerin direksiz, Allah’ın sonsuz kudretiyle havada durdurulduğuna yönelik bir ifadeden Kur’an’ın mucizeliğini seslendirmek gerekirken, onda tereddüt geçirmek de aklıselimin işi olamaz.

d) "Gökler" anlamına gelen "semâvât" kelimesi yıldızların, güneş sistemlerinin ve galaksilerin kendi yörüngelerinde seyrettikleri uzayı ifade eder. Yüce Allah bu­rada bir tabiat kanununa işaret etmekte, gök yüzündeki bu cisimleri bizim görebi­leceğimiz bir direk olmaksızın kudretiyle yükselttip ve yönettiğini haber vermek­tedir.

Allah, bu büyük kütleleri uzay boşluğunda hareket eden bir sisteme bağlamış, bunları birbirinden uzak tutmak ve birbirine çarpmamalarını sağlamak için bu küt­lelere merkezkaç kuvveti ve kütlesel çekim gücü yerleştirmiş, böylece bir denge sağlamak suretiyle bunların sonsuz olarak birbirlerinden uzaklaşmalarını veya bir­biri üzerine düşmelerini önlemiştir.

Nitekim Allah Teâlâ,

 "Kendi izni olmadıkça yer kürenin üzerine düşmemesi için göğü tutan da O'dur." (Hac, 22/65)

buyurarak, bu cisimler arasındaki ilâhî nizama işaret etmiştir.

Âyette Allah'ın güneşi ve ayı emrine boyun eğdirdiği, bunları kullarının hiz­meti için yarattığı, her birinin belirlenmiş bir vakte yani kıyamete kadar akıp gide­ceği bildirilmektedir.

Bu cisimler durağan değil hareket halin­de bir sisteme bağlı bulunmaktadır. Ay dünya çevresinde, dünya güneş çevresin­de, güneş İse uydularıyla birlikte bir sistem olarak kendi yörüngesinde belirli bir süreye kadar akıp gidecektir.

Bu ifade dünyanın hatta yaratılmış âlemin sonlu ol­duğuna işaret eder. Ayrıca âyet bütün olarak evrendeki oluşum ve değişimlerin, bunlarla ilgili "tabiat kanunları" denilen yasaların tabiatın özünden kaynaklanmayıp Allah'ın sonsuz ilim, irade, kudret ve hikmetinin eserleri olduğunu da göste­rir. "İşleri Allah düzenliyor." mealindeki cümle bunu açıkça ifade etmektedir.

Bü­tün bunlar Allah'ın kudretini gösteren alâmetlerdir. Allah bunları açıklıyor ki, in­sanlar onun kudretini tanısın ve evreni yaratıp yöneten Allah'ın, insanları öldükten sonra diriltip huzurunda toplayabileceğine ve dünyada yaptıklarından hesaba çe­kebileceğine kesin olarak iman etsinler.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun