Naziat suresi 30. ayette yumurta benzetmesi yapıldığına inanmak Allah'ı küçültmez mi?

Tarih: 21.03.2014 - 02:10 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Naziat 30'da neredeyse tüm mealciler "yeryüzünü yaydı, döşedi" şeklinde çevirmektedir. Bunun yanısıra sözcük kökeninden yola çıkıp "dünyayı yuvarladı" olarak çevirenleri de görmeye başladık. Bu çevirinin nedeni dahv-dehaha-medha (yanlış olabilir, zira Arapça bilmiyorum) gibisinden deve kuşu yumurtasına ulaşma çabaları olarak görünüyor. Matematiksel kavramlara yabancı olanlar, "yumurta da dünya da elipsoid" denilerek, sanki yumurta ve dünyanın şekli aynı imiş gibi kandırılıyorlar. Sormak istediğim şu:

- Bu kandırmaya başvuranlar, Allah'ı yüceltmek isterken onu küçültmüş olmuyorlar mı? Çünkü yumurtanın şekli dünyanın şekline kesinlikle benzememektedir.

- Arapların takvimi ay takvimi iken, Arapların hayatı ay ve güneş üzerine kurulu iken, Araplar dolunayda dünyanın şekil olarak birebir aynısı olan ayı açık ve net olarak görürken, Allah'ın ay veya güneş yerine şekli hiç benzemeyen bir yumurtayı örnek verdiğini iddia etmek onu kendi yarattıklarının şeklinden habersizmiş gibi göstermek değil midir?

- Allah'ın böylesi ucuz numaralara ihtiyacı olduğunu düşünmek ona haksızlık etmek değil midir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Bir kelimenin etimolojik anlamının, daha sonra kullanıldığı konularla paralellik arz ettiği, ilim çevrelerince bilinmektedir.

- Söz konusu Naziat suresinin ayetinde “DEHÂHA” kelimesinin kullanılması elbette çok manidardır.

- Kur’an’ın diğer ayetlerinde genellikle yeryüzünün nimet cihetine dikkat çekilmiş ve “sergi, döşek, yaygı” gibi sözcüklerle onun insanlar için nasıl yararlı bir şekilde konumlandırılmış olduğuna işaret edilmiştir. Nazita suresinde ise, doğrudan yerküresinin yaratılışına dikkat çekilmiştir. Bu sebeple, yerküresinin yaratılışından söz edilirken böyle bir makamda onu “firaş, bisat” gibi sözcüklerle değil de “deha” gibi yuvarlaklığı ifade eden bir kelimeyi kullanması elbette bir / birçok hikmet içindir.

Bu hikmetlerin başında yerkürenin yuvarlaklığıdır. İlgili ayetlerin meallerine bakan her vicdan sahibi, bu ayetlerin doğrudan yaratılışla ilgili olduğunu ve bu makamda "yuvarlak" anlamına gelen bir sözcüğün kullanılmasının bir mucize olduğunu teslim edecektir.

İlgili ayetlerin mealleri:

“Siz ey haşri inkâr edenler: Düşünün, sizi yeniden yaratmak mı zor, yoksa gök âlemini mi? İşte bakın: Allah onu nasıl da sağlam bina etti! Allah onu direksiz yükseltti ve kusursuz işleyen bir sisteme bağladı. Gecesini karanlık, gündüzünü parlak şekilde açığa çıkardı. Sonra da yeri (geoit bir şekilde) döşeyip yerleşmeye hazırladı. Oradan sularını, otlaklarını çıkardı. Dağlarını oturttu.” (Naziat, 79/27-32)

Görüldüğü gibi, göklerin direksiz yaratılmasından söz edildikten sonra, gece ile gündüzün varlığına dikkat çekilmiştir. Gece ile gündüzün meydana gelmesi, ancak dünyanın yuvarlaklığıyla açıklanabilir. Zaten bu husus artık ispatlanmış, tartışmasız bir gerçektir.

- Ayrıca, “dehv” kelimesinden türeyen diğer kelimelerde de yuvarlaklık anlamı mevcuttur. Örneğin çocukların topu yerdeki bir çukura düşürmeleri, taş atıp çukura düşürme yarışları, cevizle oynanan oyunlar hepsi “dehv” kelimesiyle ifade edilmektedir. Deve kuşunun yuva yapmasına, yatacağı yerdeki taşları temizlemesine, yumurtladığı yere ve yumurtasına da bu köklerden türemiş kelimeler kullanılır.

Dünya’nın şekli de bir yumurtayı andırır şekilde yuvarlaktır. Dünya’nın kutuplardan basık küresel şekli, geoit olarak ifade edilmektedir. Bu bakımdan ayette “deha” kelimesinin kullanılması, Allah’ın Dünya hakkında verdiği önemli bir bilgiyi içermektedir.

- Diğer taraftan,

“Gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Geceyi gündüzün üstüne sarıp örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıp örtüyor.” (Zümer, 39/5)

ayeti de dünyanın yuvarlak olduğuna işaret etmektedir.

Bu ayet-i kerimede “sarıyor” diye çevirdiğimiz kelimenin Arapçası “kevvera”dır. Bu kelime Türkçeye de geçen “küre” kelimesi ile aynı kökten gelmektedir. Bu fiil Arapçada yaygın olarak “başa sarık sarmayı” ifade etmek için kullanıldığı gibi, “yuvarlak bir şeyin üzerine bir cisim sarmak” için de kullanılır.

Baş gibi küremsi bir yapının etrafına sarığın sarılması için kullanılan bu fiil, gecenin gündüzün üzerine sarılmasını ifade etmek için de kullanılmıştır. Ayette “gecenin gündüzün etrafına sarılması” ifade edilirken aynı zamanda “gündüzün de gecenin üzerine sarıldığı” ifade edilmektedir. Gece ile gündüzün oluşma sebebi ise Dünya’nın küremsi yapısıdır. Bu da ancak ve ancak Dünya’nın yuvarlak olması durumunda bu ayette ifade edilen fiil ile gerçekleşebilir.

- Şunu hatırlatalım ki, “Allah'ın böylesi ucuz numaralara ihtiyacı olduğunu düşünmek..” ifadesi, sahibinin imanından şüphe etme hakkını vermektedir. Zira bir mümin, Allah hakkında bu kadar cüretkâr olamaz.

- Bediüzzaman Hazretlerinin şu ifadelerini de hatırlatalım ki, Kur’an’ın bu gibi ilmi belagat nakışlarına karşı saygısızlık etmeyelim:

“İman, kabuğunun içerisindeki lübbü gösterir. Küfür ise, lüb ile kabuğu tefrik etmez. Kabuğu aynen lüb bilir ve insanı cevherlik derecesinden kömür derecesine indirir.” (Mesnevi-i Nuriye, s. 69),

“Kur'an ise, sair kelâmlar gibi kışırlı, kemikli ve şuuru hususî ve cüz'î değildir. Belki (bilakis), Kur'an, umum işaratıyla ve eczasıyla ayn-ı şuurdur, kışırsızdır; fuzulî, lüzumsuz maddeleri yoktur. Âlem-i gaybın tercümanıdır.” (Şualar, s. 686).

- Akıllı mümine düşen, Kur’an’ın en ufak işaretlerinden bile gerçekleri görüp imanını güçlendirmektir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun