İslam’daki ibadetlerin doğru düzgün uygulanması için Dünya'nın düz mü olması gerekir?

Tarih: 03.10.2015 - 06:42 | Güncelleme:

Soru Detayı

Bu iddiaya cevap verir misiniz? Ateistlerin iddiası:
- Günümüzde Müslümanların çoğunluğu Kuranda Dünyanın yuvarlak olduğu yazar der, fakat bu doğru değildir. Gerçekte ise İslami uygulamalar düz Dünya modeline göre düzenlenmiştir. İslam’daki ibadetlerin doğru düzgün uygulanması için Dünyanın düz olması gereklidir.
- Hûd-114 “Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın kısmında namazı ikame et. Muhakkak ki haseneler (kazanılan dereceler), seyyiatı (kaybedilen dereceleri) giderir. İşte bu, zikredenler için bir öğüttür.”
- İsrâ-78 “Güneşin dönmesinden, gecenin kararmasına kadar namaz kıl. Fecrin Kur’ân’ını (fecr vakti okunan Kur’ân’ı) ikame et (yerine getir)! Çünkü fecrin Kur’ân’ı şahitlidir.”
- İsrâ-79 “Gecenin bir kısmında uyan ve sana özel nafile (ilâve) olarak O’nunla (Kur’ân’la) teheccüd namazı kıl! Rabbinin seni Makam-ı Mahmut’a beas etmesi (ulaştırması) yakındır.”
- Ayetlerde görüldüğü gibi Kuran’da Namaz ibadeti Güneş ışığı baz alınarak düzenlenmiş bu nedenle de Kutuplara yakın bölgelerde yaşayan bir Müslüman’ın Kuran’nın hükümlerine uygun günde 5 vakit namaz kılması mümkün değildir. Kutuplarda Altı ay içinde bir kere akşam bir kere de sabah olacaktır. Yani Altı ayda birer kez sabah ve akşam namazı kılınabilir.
- Özetle Kuran’da yazan namaz hükümleri Küre şeklindeki Dünya yüzeyinin tamamında uygulanamaz. Bu hüküm ancak düz Dünya modelinde doğru olarak uygulanabilir.

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- İlgili ayetlerin hiç birinde dünyanın düz olduğunu gösteren bir ifade yoktur.

Namaz vakitlerinin güneşle irtibatlı olmasını dünyanın düz olduğuna delil getirmek akla ziyan bir yorumdur.

 “Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın kısmında namazı ikame et. Muhakkak ki haseneler (kazanılan dereceler), seyyiatı (kaybedilen dereceleri) giderir. İşte bu, zikredenler için bir öğüttür.” (Hûd, 11/114)

mealindeki ayette gündüzün iki tarafından, gece ve gündüzden söz edilmiştir.

Şu anda bu yuvarlak dünyamızda gece- gündüz yok mu? Gündüzün iki tarafı(sabah-akşam) yok mu? Yok diyenin aklı yok olsun!..  

Namaz ibadeti, vakitleri belirlenmiş bir ibadettir. Her yerin kendine göre bir vakti vardır. Vakitlerin ayrı olması, ayette ifade edilen gece-gündüzün bazı bölgelerde olmadığı anlamına gelir mi?

- “Güneşin dönmesinden (güneşin batıya yönelmesinden), gecenin kararmasına kadar namaz kıl. Fecrin Kur’ân’ını (fecr vakti okunan Kur’ân’ı) ikame et (yerine getir)! Çünkü fecrin Kur’ân’ı şahitlidir.” (İsrâ, 17/78)

mealindeki ayette, beş vakit namaza işaret edilmiştir.

"Güneşin dönmesi" tabiri ile zeval vaktinden sonra kılınan öğle ve ikindi namazına; "gecenin karanlığı bastırınca" ifadesiyle,  güneşin batmasından sonra kılınan akşam ve yatsı namazına işaret edilmiştir. Sabah namazı ise, ayrıca zikredilmiştir.

- Kur’an, bir fen kitabı değil, bir irşat kitabıdır. Bu sebeple muhataplarının anlayacağı şekilde hitap etmesi belagatin gereğidir.

Dünyanın şekli ne olursa olsun, bu ayette ifade edilen hakikatler gündüz gibi açıktır. Namaz vakitlerinin belli zamanlarda kılınması ön görülmüş ve bu da güneşin gözle görülen şekliyle bulunduğu vakitlere işaret edilerek tespit edilmiştir.

Allah aşkına bunun neresinde dünyanın düz olduğuna dair bir “ufak bir kırıntı” vardır.

- “Gecenin bir kısmında uyan ve sana özel nafile (ilâve) olarak O’nunla (Kur’ân’la) teheccüd namazı kıl! Rabbinin seni Makam-ı Mahmut’a beas etmesi (ulaştırması) yakındır.” (meal şöyle de olabilir: “Sana mahsus olmak üzere gecenin bir kısmında kalkıp Kur’ân oku, teheccüd namazı kıl. Böylece Rabbinin seni makam-ı mahmûda eriştireceğini umabilirsin”) (İsra, 17/79)

mealindeki ayetin zaten dünyanın düz oluşuyla yakından uzaktan bir alakası yoktur.

- Daldan dala atlayan ateiste göre, kutuplardaki namaz vakitlerine yer verilmediğine göre, yalnız dünyanın düz olduğu modeli esas alınmıştır.

Gerçek şudur ki: İslami hükümler evrensel olmakla beraber, insanların büyük kısmının yaşantıları esas alınarak düzenlenmiştir. Zaten bütün hukuk sistemlerinde hükümler büyük çoğunluğa göre düzenlenir.

Kutuplarda yaşayanlar ise, bir istisna teşkil etmekle beraber, Kur’an’ın  hakiki tefsiri olan Peygamberimizin sünnetinde/hadislerinde bunlar için de namaz vakitleri, oruç, zekât, hac gibi diğer ibadetlerin nasıl yerine getirileceğine dair yol gösterici açıklamaları vardır. Şöyle ki:

- Peygamberimiz: "Deccalın bir günü sizin bir seneniz kadar uzun olacaktır. Sonraki günleri de beri geldikçe kısalacaktır" buyurduğunda sormuşlar:

- Ya Resûlâllah, bir günü bizim bir senemiz kadar uzun olacağını bildirdiğiniz o günde namazlar nasıl kılınacaktır? Şöyle cevap vermiştir:

- Takdir olunarak! Yani uzun günün saatleri takdir edilerek, hesaplanarak. (Müslim, Kitabu’l-Fiten ve Eşrâtu’s-Sâat, 20).

- Nasıl takdir edilip, nasıl hesaplanacak?  En yakın normal vakitli ülkenin takvimi ve saatiyle takdir olunup, hesap edilerek.

Demek ki, Resûlüllah (asm)'ın haber verdiği “takdir olunarak” manasındaki ifadesi bize kutuplarda namazın nasıl kılınacağını açıklamaktadır.  

Böylece beş vakit namazını en yakın normal vakitli ülkenin saatine göre ayarlayarak kılan kimse huzura kavuşur, yanılmaktan kurtulmuş olur.

Ayrıca, İslam’da Vakitler, namazların sebepleridir. Vakit bulamayınca, namaz da farz olmaz. Buna göre, eğer bir yerde yatsının vakti gerçekleşmiyorsa, yatsı namazı da farz olmaz.

- İslam alimleri, yaklaşık bin seneden beridir dünyanın yuvarlak olduğunu haykırıyorlar. Mesela:

İmam Gazzâlî (ö. 1111)’nin konu ile ilgili sözleri şöyledir:

"Felsefenin kabul ettiği prensiplerin bir kısmı İslâm dininin temel esasları ile çelişmez. Meselâ diyorlar: Ay'ın tutulması olayı, arzın güneşle ay arasına girmesiyle ay ışığının görünmemesinden ibarettir. Çünkü ay, ışığını güneşten alır. Arz ise yuvarlaktır ve gök her taraftan onu çevrelemiştir. Matematik hesaplarla ispatlanmış bu çeşit gerçekleri din namına inkâr etmek dine karşı bir cinayettir. Metotsuz bir tarzda dini savunanların zararları, metotlu bir şekilde dine hücum edenlerin zararından daha fazladır. Darb-ı meselde denildiği gibi: Akıllı düşman, ahmak dosttan daha iyidir." (Gazzâli, Tehâfutu'l-Felâsife, 80)

Fahreddin Râzî (ö. 1209) 'nin konu ile ilgili sözleri ise şöyledir:

"Bazı kimselere göre, yerküresinin yayılmış olarak sergilenmesi, onun küre şeklinde olmamasını gerektirir. Bu yanlış bir düşüncedir. Çünkü, yuvarlak bir cisim büyük olduğu takdirde, bir sergi gibi üzerinde yaşanmaya müsait olur. Nitekim yerin (yuvarlağımsı) direkleri hükmünde olan dağların üzerinde de mükemmel bir şekilde durulabilmekte ve yaşanabilmektedir. Dünyanın konumu bundan daha uygundur." (Razi, II/104)

Seyyid Şerif Cürcânî (ö. 1413) de,  bu konu üzerinde uzun uzadıya durmuş, kâinatta yuvarlaklığın bir kanun gibi göründüğünü, bundan yerküresinin istisna edilemeyeceğini vurgulamış ve ilgili ayetleri bu çerçevede değerlendirmiştir. (Cürcânî, Şerhu'l-Mevakıf, II/441- 442)

Hülasa: Bu ateistin yorumu tamamen indi, keyfi, mesnetsiz, bilimsel kriterlerden uzak, bir hezeyandan ibarettir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun