Yahudilerin Hz. İsa’ya, "Allah’ın elçisi Meryem oğlu İsa Mesih" demesi garip değil mi?
- risale-i ateizm diye birsayfada söyle diyor: 'Yahudiler “Allah’ın elçisi Meryemoğlu İsa Mesih” der mi?
- Nisa 156-157. Bir de inkârlarından ve Meryem’e büyük bir iftira atmalarından ve “Biz Allah’ın elçisi Meryem oğlu İsa Mesih’i öldürdük” demelerinden dolayı kalplerini mühürledik. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Fakat onlara öyle gibi gösterildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, bu konuda kesin bir şüphe içindedirler. O hususta hiçbir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Onu kesin olarak öldürmediler.
- Yahudilere göre İsa diye biri tarihi kayıtlarda yoktur, yaşamamıştır. Uydurma olduğunu iddia ettikleri birisi için onu kendilerinin öldürdüğünü söylemezler herhalde.
- Üstelik Hristiyanlığa göre İsa’yı çarmıha gererek idam eden işgalci Romalılardır. Orada toplanmış bir grup Yahudi’ye iki idamlıktan birinin affedileceğini söyleyerek hangisini tercih ettiklerini sormaları ve o grubun da İsa’yı affetmemesi, tüm Yahudileri İsa’nın katili yapmaz. Bunu iddia eden radikal Hristiyanlar varolsa bile, Allah’ın da benzer iddiada bulunması düşünülemez.
- Belli ki Muhammed, Mekke’deki radikal Hristiyanlardan “İsa Mesih’i Yahudiler öldürdü” diye duymuştur. Ve öyle bildiği için Allah’ın da böyle söylediğini kurgulamıştır.
- Ama asıl değineceğimiz nokta bu değil. Mesele ayette İsa’yı öldürmelerinin Yahudilerin ağzından ifade ediliş şekli. İsa’ya inanmayan, onu bir peygamber ya da Mesih olarak kabul etmeyen Yahudiler hiç kalkıp da “Biz Allah’ın peygamberi Meryem oğlu İsa Mesih’i öldürdük” derler mi?
- Bu ayet tanrı sözü olmuş olsa; “Allah’ın elçisi Meryem oğlu İsa Mesih için ‘Onu biz öldürdük’ demeleri yüzünden kalplerini mühürledik” şeklinde ifade edilirdi. Nasıl ki müslüman olmayanlar “Allah’ın resulü Hz. Muhammed (sav)” demiyorsa, sadece Muhammed diyorsa; Yahudiler de sadece isa derdi. “Allah’ın elçisi” ve “Mesih” demezlerdi.
- Ama Kur’anı yazan Muhammed olduğu için bu tür mantık hatalarını bolca yapmış. Hatasız kul olmazmış! :)
Değerli kardeşimiz,
Bu konuda birkaç noktaya dikkat etmekte fayda vardır:
1) Ateist olan bir kimse, zaten ne Allah’a ne de peygambere inanır. Böyle bir kimsenin bakışı elbette olumsuzdur. En ufak bir emare onun nazarında büyük bir delil olur. Çünkü onun kafasının bir köşesinde Kur’an’ın Allah’ın sözü olabileceği ihtimali yoktur; zira o Allah’a inanmıyor.
2) Ancak, Kur’an’a iman eden bir kimsenin konumu çok farklıdır. Onun aleminde, Kur’an’ın Allah’ın kelamı olduğunu gösteren ve eşsiz bir kitap olduğunu kabul etmesini sağlayan birçok hakiki sağlam delili vardır.
Böyle bir imana sahip bir mümin “rüzgârların önünde savrulan yaprak misali”, şunun bunun vesveselerine göre tereddüt geçirmez... Yoksa, Allah korusun her dinsizin sözüne bakarak şüpheye düşen kimsenin imanını yeniden sorgulaması gerekir.
Eğer bir kimse her aleyhte olan sözden etkileniyorsa, bu, onun daracığında yeterli bilginin olmadığını, dolayısıyla kâfi derecede sağlam ve tahkiki bir imana sahip bulunmadığını görterir. Bunun tedavisi, menfi sitelerin menfi düşüncelerini okuyarak değil, imanın hakikatlerini çok kuvvetli ispat eden siteleri ve eserleri okumakla mümkündür.
Hayatın bu müthiş zamanda imansızlıkla zehirlenmemesi için, hakikaten ekmeğe-suya, ışığa, havaya, oksijene muhtaç olduğu kadar, küfrün, dinsizliğin belini kıran Risale-i Külliyatını okumaya muhtaçtır.
3)Yahudiler değil, Hristiyanlar da İsa adı yerine “Yesu’” ismini kullanmışlardır.
Kur’an’ın bu ifadesinde, Yahudilerin Hz. İsa’nın ismi hakkında ne düşündüklerini sorgulanmıyor. Kur’an’ın geldiği devirde her üç dinde de “Yesu/İsa Mesih” olarak şöhret bulmuş bir insandan söz ediliyor. Onun için Yahudilerin ne düşündükleri önemli değildir. Önemli olan Kur’an’ın indiği devirde üç dinden olan, hatta müşriklerden olan muhatapların “İsa Mesih” adında, babasız dünyaya gelmiş bir zatı duymuş olmalardır.
- Kaldı ki, Yahudiler Hz. İsa’yı kötülemek maksadıyla “Mesih” lakabını takmışlardı. Çünkü İbranicede “Mesih”, melik/kral anlamına gelir. Onlar Hz. İsa’ya bu lakabı takarak, onu tahkir etmek ve despot bir adam olduğunu söylemek istemişlerdir. Fakat Allah, aynı lakabı onu övmek, yüceltmek (yaratılışı itibariyle eşi benzeri olmayan ve mümtaz bir peygamber olduğuna işaret etmek) için kullanmıştır. (krş. İbn Aşur, Ali İmran 45. ayetin tefsiri)
Yani Yahudiler Hz. İsa’yı İsrailoğullarının kralı olmaya heveslenmiş biri olarak değerlendirmiş ve bu sebeple de “Mesih/Missih=Kral” lakabını takarak onunla alay etmiş tahkir etmişlerdi. Kur’an’da ise, aynı lakap, manevi bir sultan olmaya değer bir insan olduğuna işaret etmek üzere, onu tazim etmek, yüceltmek için kullanılmıştır. (krş. İbn Aşur, Ali İmran 45. ayetin tefsiri)
- Kur’an’daki “Mesih”in manası, mübarek, hoşgörülü, hastaları mesh ederek iyileştiren, Hz. Musa’nın şeriatındaki bazı hükümleri hafifleten kişi manasına gelir. (bk. Niyazi Beki, Kur’an’daki İsimlerin Esrarı, s.131-133)
4) Hz. İsa’yı öldürmeye teşebbüs edenler, resmi devlet görevlileri olarak Romalılar olabilir, fakat onu Romalılara şikayet edenler Yahudilerdir. Özellikle askerlere Hz. İsa’nın yerini gösteren onun öğrencilerinden Yahuza adındaki Yahudidir.
Daha detaylı olarak verilen bilgilere göre, Yahudiler, Hz. İsa’nın gösterdiği mucizeleri sihir olarak algılıyor ve onun yüzünden makam-mevki ve menfaatlerini kaybetmekten korkan, bir kısım Yahudiler, Kudüs valisine bir mektup yazarak, onun devleti tehdit ettiğini bildirdiler.
Kudüs valisi bizzat ona rehberlik eden Yahudilerle birlikte, Hz. İsa’nın bulunduğu yere gittiler ve (ona benzetilen birini) öldürdüler. Hz. İsa’yı öldürdüklerini sanan Yahudiler, onu öldürmekten dolayı aralarında bunun sevincini paylaştılar ve her yerde onu öldürüp belasından kurtulduklarını anlatmaya başladılar.
İşte Kur’an’da onların bu tutumlarına işaret edilmiştir. (krş. İbn Kesir, ilgili yer)
5) İlgili ayetlerin meali şöyledir:
“Küfürleri sebebiyle ve Meryem’e büyük bir iftira atmalarından; bir de ‘Biz Allah’ın elçisi, Meryem oğlu İsa Mesihi öldürdük.’ demelerinden ötürü (Allah onlara/Yahudilere lanet etmiştir). Oysa onlar, İsa’yı ne öldürdüler, ne de astılar. Fakat (öldürdükleri) kimse onlara İsa gibi gösterildi. Onun hakkında ihtilafa düşenler, (bundan dolayı) kesin bir şüphe içindedirler. Bu hususta zanna uymak dışında hiçbir bilgileri yoktur. Kesin olarak İsa’yı öldürmediler.” (Nisa, 4/156-157)
- Burada “Biz, Allah’ın elçisi, Meryem oğlu İsa Mesihi öldürdük.” ifadesi, İslam alimleri tarafından birkaç şekilde yorumlanmıştır:
Birincisi: Bu ayette yer alan “Allah’ın elçisi, Meryem oğlu İsa Mesih” ifadesi, Yahudiler tarafından -inandıkları için değil- alay etmek maksadıyla kullanılmıştır.
- Buna benzer bazı ifadeler inanmayan müşrikler tarafından Hz. Peygamber (asm) için de kullanılmıştır: “(Müşrikler) Dediler ki; Ey kendisine Zikr/Kur’ân indirilen! Sen mutlaka bir delisin.” (Hicr, 15/6) mealindeki ayette bunu görüyoruz.
Görüldüğü gibi, burada müşrikler Hz. Muhammed (asm)’e açıkça deli diyorlar. Ama aynı zamanda “Ey kendisine Kur’an indirilen!” ifadesini kullanarak -görünürde- onun peygamber olduğunu söylüyorlar.
Burada herkes bilir ki, bu peygamberlik sözü alaya almak için kullanılmıştır. Yani demek istiyorlar ki: “Ey peygamber olduğunu ve Allah tarafından kendisine Kur’an indirildiğini iddia eden Muhammed! Sen gerçekten delisin! Çünkü böyle bir iddiada bulunan delinin tekidir.”
- Benzer bir ifade de kâfirler tarafından Hz. Musa için kullanılmıştır:
“Firavun çevresindekilere: 'Dikkat edin! Size gönderilen bu elçi düpedüz bir deli.' dedi.” (Şuara, 26/27)
Burada da Firavun, bir yandan Hz. Musa’ya deli diyor. Diğer taraftan “size gönderilen elçi” diyor. Bu görünürde bir çelişkidir. Ancak konuya vakıf olanlar bilirler ki, “size gönderilen elçi” ifadesi alaylı bir ifadedir.
- İşte Yahudilerin Hz. İsa için peygamber demeleri de bu türden alaylı bir ifadedir.
İkincisi: Bu söz Allah’a aittir. Buna göre ayetin manası şöyledir: “Küfürleri sebebiyle ve Meryem’e büyük bir iftira atmalarından; bir de ‘Biz (Allah’ın elçisi) Meryem oğlu İsa Mesihi öldürdük.'” Yani Hz İsa’nın peygamberliğini Allah -deyiş yerindeyse- parantez içinde belirtmiştir.
Burada Yahudilerin Hz. İsa hakkında kullandıkları “Sahirenin oğlu sahir, kötü fiil yapanın oğlu kötü adam” gibi yaftalamalarına karşılık, Allah onun “peygamber olduğuna” vurgu yapmıştır. (bk. Razi, İbn Kesir, İbn Aşur, ilgili ayetin tefsiri)
Üçüncüsü: Buradaki “Allah’ın elçisi” ifadesinin Arapçası “resulellahi” ifadesindeki “resul” kelimesi mansub/üstün olarak yer almıştır. Arapça kurala göre buradaki “Rsul-e” kelimesi, “özellikle methetmek” için kullanılmıştır.
Bunun açılımı şudur: Allah Yahudilerin Hz. İsa’ya yaptıkları iftira ve öldürme iddialarını sıralarken, onun Allah katındaki değerini göstermek için adeta şöyle diyor: “Ey muhataplarım! Yahudiler bu kötü sözleri 'Allah’ın elçisi olan İsa.' için söylüyorlar, haberiniz olsun ve onların laneti niçin hak ettiklerini artık bilin!” (krş. İbn Aşur, a.g.y.)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Hz. İsa niye göklere gitti, hikmeti nedir?
- Hz. İsa’ya, “Ey Meryem oğlu İsa.” denilmesi ona saygısızlık olmaz mı?
- Hz. İsa'yı Beklerken
- Allah, insanlara olmayan bir olayı olmuş gibi gösterir mi?
- Hristiyanların üçlü birlik konusunda Kur'an’dan kanıt getirdikleri doğru mudur?
- Çarmıha gerilmiş kişinin mezarı nerede, neden böyle bir kayıt yok?
- Hristiyanlığa göre Hz. İsa Allah'ın oğlu mu?
- Hz. İsa’nın göklere yükseltildiği yer neresidir?
- İsa'nın Muhammed'i göndereceğini söyleyen Hristiyanlara nasıl cevap verilir?
- HRİSTİYANLIK