Hristiyanların üçlü birlik konusunda Kur'an’dan kanıt getirdikleri doğru mudur?

Tarih: 25.06.2014 - 08:55 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Nisa suresi 171: “…Meryem oğlu İsa Mesih, ancak Allah’ın peygamberi, Meryem’e ulaştırdığı kelimesi ve kendisinden bir ruhtur. Öyleyse Allah’a ve peygamberine itaat edin, (Allah) üçtür demeyin…”
- Bu ayette Allah Hristiyanların üçlü birlik inancının yanlışlığından mı bahsediyor?
- Çünkü bunun tam aksine bu ayetleri aynı zamanda Hristiyanlar üçlü birliğin kurandaki kanıtı olarak dile getirip “kendisinden bir ruhtur” kısmının kutsal ruhu, “Meryem’e ulaştırdığı kelimesidir” kısmının kendi inanışlarındaki İsa’yı artı Tanrı kavramını birleştirip “İşte size üçlü birlik konusunda Kur'andan kanıt” diyorlar.
- Ayrıca ayette ‘İsa Mesih’ şeklinde Hz. İsa’nın adının geçtiğini görüyoruz. Fakat günümüzde sanki İsa Mesih kavramı sadece Hristiyanlar tarafından kullanılan bir kelime haline dönüşmüş. Bu durumu da açıklarsanız sevinirim.

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İlgili ayetin meali şöyledir:

“Ey Ehl-i kitap! Dininizde haddi aşmayın, taşkınlık yapmayın ve Allah hakkında gerçek olmayan şeyleri iddia etmeyin. Meryem’in oğlu Mesih Îsâ sadece Allah’ın resulü, Meryem’e ulaştırdığı kelimesidir. Allah tarafından gelen bir ruhtur. Gelin Allah’a ve elçilerine iman getirin, 'Tanrı üçtür!' demeyin. Kendi iyiliğiniz için bundan vazgeçin. Allah ancak tek bir İlahtır. O, çocuğu olmaktan münezzehtir. Göklerde ne var, yerde ne varsa O’nundur. Koruyan ve yöneten olarak Allah yeter.” (Nisa, 4/171)

Görüldüğü gibi, ayette üçlü birliğin /teslis inancının yanlışlığına dikkat çekilmiştir. Örneğin:

a) “Meryem’in oğlu Mesih Îsâ sadece Allah’ın resulüdür.” mealindeki ifadede bir hasır/bir sınırlandırma/bir tahsis vardır ki “İnnema” edatı ile (meallerde “sadece” sözcüğüyle) ifade edilmiştir. Arapçadaki dil kuralına göre bunun anlamı şudur: “Hz. İsa sadece peygamberdir... Onun ötesinde bir ilah veya Allah’ın oğlu değildir, olamaz da...”

b) “Meryem’e ulaştırdığı kelimesidir” mealindeki cümle de iki yanlışa işaret eder:

Birincisi: Yahudilerin Hz. İsa için “gayr-ı meşru çocuk” iddialarının bir iftira olduğuna, gerçekte onun -babasız olarak- Meryem’den doğurtanın Allah’ın kudreti olduğuna, onun diğer insanlar gibi babadan kaynaklanan bir spermin yavrusu olmamakla beraber, Allah’ın kudretinin bir simge ifadesi olan “Kün=Ol” kelimesinin/emrinin mahsulü olduğuna  işaret edilmiştir. “Allah yanında Îsâ’nın durumu, aynen Âdem’in durumu gibidir. Allah Âdem’i topraktan yaratıp 'Ol.' dedi, o da derhal oluverdi.” (Al-i İmran, 3/59) mealindeki ayette bu husus açıkça ifade edilmiştir.

İkincisi: Hz. İsa’nın da diğer insanlar gibi Allah tarafından yaratıldığına, onun bir ilah değil yaratılmış bir mahluk olduğuna dikkat çekilmiştir.

c) Daha ayetin başında bu gerekçelerin ortaya koyduğu gerçeklere dikkat çekilerek Hristiyanlar şöyle uyarılmıştır: “Ey Ehl-i kitap! Dininizde haddi aşmayın, taşkınlık yapmayın ve Allah hakkında gerçek olmayan şeyleri iddia etmeyin.” Buradaki cümleleri şöyle anlayabiliriz:

- “Dininizde haddi aşmayın / taşkınlık yapmayın” mealindeki ifadede bütün semavi dinlerin ortak inancı olan tevhit akidesine dikkat çekilmiştir. Bütün dinlerin esas maksadı Allah’ın birliğini ortaya koymak iken kalkıp dinde aşırılık yaparak dinin esaslarına hıyanet ederek Allah’a çocuk isnat etmenin, ona “teslis” saçmalığıyla şirk koşmanın, Hz. İsa’ya aşırı sevgiden dolayı insanlık sınırlarını taşarak ona uluhiyet isnat etmenin çok açık bir yanlış ve bir iftira olduğuna işaret edilmiştir.

- “Allah hakkında gerçek olmayan şeyleri iddia etmeyin” mealindeki ifadeyle, bütün semavi dinlerin bildirdiği hakikatlere ve Hz. Adem’den beri gelen 124.000 peygamberin öğretilerinde yer alan Allah inancına ters düşen böyle bir teslis saçmalığından vazgeçin.. Bu saçmalığın bir iddiadan öte hiç bir inandırıcı delilinin olmadığına vurgu yapılmıştır.

d) Ayette meal olarak yer alan “Allah tarafından gelen bir ruhtur” ifadesini bir kaç yönden açıklanabilir:

Birincisi: İnsanların örfünde nezafet, temizlikte mümtaz olan bir şey için “ruh” tabiri kullanılır. Hz. İsa normal tenasül kanununa göre dünyaya gelmemiş, bilakis Hz. Cebrail’in üflemesi sonucu olarak var edildiğinden onun bu nazif ve temiz durumuna bir işaret olarak Ruh sözcüğü kullanılmıştır.

- “Allah tarafından gelen bir ruh” mealindeki ifadenin kullanılmış olması, babasız yaratılmış  şanlı bir peygamber olan Hz. İsa’ya şeref kazandırmaya yöneliktir.

İkincisi:  Hz. İsa insanları vahiy mesajıyla manevi olarak hayatlandırdığı gibi, mucize eseri olarak da ölülere hayat vermeye vesile olmakla da şöhret bulmuştur. Maddi veya manevi olarak insanların dirilmesine vesile olan şeylere RUH sözcüğü kullanılır. Nitekim, Kur’an’da Hz. Peygambere indirilen Kur’an içinde RUH sözcüğü kullanılmıştır: “İşte böylece sana da emrimizden bir rûh vahyettik.” (Şura, 42/52)

İşte Hz. İsa için de bu manada Ruh tabiri kullanılmıştır.

Üçüncüsü: Ruh kelimesi rahmet manasına da gelir. “İşte Allah onların kalplerine imanı nakşetmiş ve kendi tarafından bir ruhla onları desteklemiştir.” (Mücadele, 58/22) mealindeki ayette ruh sözcüğü rahmet manasında kullanılmıştır.

Hz. İsa da pek çok mucizeleri ve ahlaki öğretileriyle insanlara bir rahmet olduğunda şüphe yoktur. Bu sebeple ayette meal olarak yer alan “Allah tarafından gelen bir ruh” ifadesi “bir rahmet” olarak anlamak mümkündür.

Dördüncüsü: Ruh kelimesinin Arapça’da RÎH (koku, rüzgar ve üflemek) ile yakın ilişkisi vardır. Bu sebeple bu makamda Hz. İsa’nın Ruh olarak ifade edilmesi, Hz. Cebrail tarafından babasız olarak annesinin rahmine üflenen bir insan olduğuna işarettir.

Beşincisi: Ruh kelimesi nekre olarak “RUHUN” şeklinde kullanılmıştır. Bu ise tazimi, büyüklüğü ifade eder. Buna göre bu kelimeyi “İsa kutsal, şerefli ruhlardan büyük bir ruhtur” şeklinde anlamak gerekir. (bk. Razî, ilgili, ayetin tefsiri)

- Şöyle bir manayı da kabul edebiliriz ki; Hz. İsa diğer insanlardan farklı olarak cismani bir varlık olan nutfeden/spermadan değil de, ruhani bir varlık olan Hz. Cebrail tarafından kendisine ruh üflenen ruhani tarafı ağır basan bir insan olduğu için onun ruhani yanına vurgu yapılmıştır.

Demek ki, onun babasız dünyaya geldiğine vurgu yapmak için Kur’an’da hep “Meryem oğlu İsa” ifadesine yer verildiği gibi, onun babasız ruhani bir varlık olan Cebrail tarafından anne rahmin üflenen bir insan olduğuna işaret olsun diye de ona ‘Ruh” vasfı izafe edilmiştir.

e) Her şeyden önce kendisinin getirdiği Hristiyanlık dininde Hz İsa’nın Mesih olarak anılması elbette çok doğaldır. Fakat bunun Hristiyanlık dininde kullanılması İslam’da kullanılmamasını gerektirmez. Bilakis semavi vahiylerin kaynağının bir olduğuna kuvvetli bir işarettir. Nitekim Kur’an’da da “Mesih” unvanı tam on bir defa tekrarlanmıştır.

f) Söz konusu ayette, Hz. İsa’yı yanlış anlayan Hristiyanların bu hataları delillere dayandırılmış olmasına karşılık, ardından gelen ayetin

“Ne Mesih, ne de Allah’a en yakın büyük melekler, Allah’a kul olmaktan kaçınmazlar.” (Nisa, 4/172)

mealindeki ifadesinde ise, Hz. İsa’nın hayatı boyunca Allah’a kul olmaktan çekinmediği gerçeğine işaret edilerek onların teslis akidelerinin tamamen çürük olduğuna vurgu yapılmıştır. Hayatı boyunca annesiyle birlikte Allah’a kulluk eden kimselerin ilahlıkla yanından uzaktan bir ilgilerinin olmadığı açıktır.

“Keza ben (İsa), benden önceki Tevrat’ı tasdik etmek ve size (Mûsâ şerîatinde) haram kılınan bazı şeyleri mübah kılmak için geldim. Doğrusu ben size Rabbiniz tarafından bir mûcize getirdim. Öyleyse Allah’a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin. Şüphe yok ki Allah hem sizin hem de benim Rabbimdir. Öyleyse, yalnız O’na ibadet edin. İşte doğru yol budur.” (Al-i İmran, 3/50-51)

mealindeki ayette Hz. İsa’nın insanlara Allah’a kulluk ve ibadet etmelerini emrettiği görülmektedir.

- Yine Hz. İsa daha bebekken kulluğunu ilan etmiştir:

“Derken bebek: Ben Allah’ın kuluyum, dedi, O bana kitap verdi, beni peygamber olarak görevlendirdi...” (Meryem, 19/30)

Hz. İsâ (a.s.)’ın bu sözü İncîl’de de yer alır.

“İsa bunu (Ferisilerin kendisini öldürmek istediğini) bildiği için oradan ayrıldı. Birçok kişi ardından gitti. İsa hepsini iyileştirdi. Kim olduğunu açıklamamaları için onları uyardı. Bu, Peygamber Yeşaya aracılığıyla bildirilen şu söz yerine gelsin diye oldu: "İşte Kulum, O'nu ben seçtim. Gönlümün hoşnut olduğu sevgili Kulum O'dur. Ruhum'u O'nun üzerine koyacağım, O da adaleti uluslara bildirecek.” (Kitab-ı Mukaddes, Matta, 12/15-18)

- Keza, Hz. İsa’nın annesi Hz. Meryem’in de kulluk yapmasına dair Allah’ın emirlerini  görüyoruz:

“Meryem! Saygı dolu bir gönülle huzurunda durup Rabbine ibadet et, secdeye kapan ve rükû edenlerle beraber rükû et.” (Al-i İmran, 3/43)

Eğer Hz. İsa tanrı olsaydı, tanrının annesi hiç kulluk eder miydi!..

Diyeceğimiz şu ki: “Kibriya-u azamet Hakka yarar / Kul olanda bu sıfatlar ne arar...”

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun