Tevrat'taki Paran (Faran) dağları ile Mekke ve Hz. Muhammed'in kastedilmediği iddiasına cevabınız nedir?

Tarih: 15.09.2011 - 02:40 | Güncelleme:

Soru Detayı
- Tevrat'ta, Hz. Muhammed'e işaret ettiği söylenen Dağların Mekke'den çok uzak olduğu ve Paran (Faran) ile Mekke ve Hz. Muhammed'in kastedilmediği iddia ediliyor?..
Cevap

Değerli kardeşimiz,

Tevrat’ta geçen ifade şöyledir:

“Rab, Sina’dan geldi ve onlara Sâir’den doğdu; Paran dağlarında parladı ve mukaddeslerin on binleri içinden geldi. Onlar için sağında ateşli ferman vardı.”(Tesniye, Bâb 33, Ayet: 2)

1. Tevratın bu ifadesinde: “Sina’dan gelme”, Hz. Musa’ya ve Sina Dağı’nda ilahî hükümlerin ona verilmesine; “Sâir’den doğma”, Hz. İsa’ya ve ona İncil’in verilmesine; “Paran dağlarında parlama” ise,  Efendimiz Hz. Muhammed’in Mekke’de çıkacağına işarettir. Zira Paran, Arapça okunuşuyla Faran’dır; Faran ise Mekke’nin eski bir ismidir.

Ayrıca Paran’ın Mekke olduğuna, Kitab-ı Mukaddes’in Tekvin bölümündeki, Hz. İsmail’in Paran çölünde oturduğunu anlatan cümleler de delildir.

Zira Hz. İsmail Mekke’de oturmakta idi. Demek, Kitab-ı Mukaddes’in işaretiyle de Faran, Mekke’dir.

Tevrat’ın ifadesiyle, Allah “Faran dağlarından parladığını” beyan buyurmuştur. Bu parlama, Hz. Muhammed’den başka kim olabilir?

2. "Mukaddeslerin on binleri içinden geldi.” cümlesiyle belirtilen mukaddesler ise Peygamberimiz’in âli, Ehl-i Beyti ve ashabıdır. Kısa bir zamanda bu mukaddes cemaat on binlere hatta yüz binlere ulaşmıştır.

3. “Sağda ateşli ferman” ifadesi ise, cihada ve gelecek peygamberin cihad ile memur olacağına işarettir. Efendimiz ve ümmetinin cihad ile vazifeli olması, bu cümlede işaret edilen zatın Hz. Muhammed (s.a.v.) olduğunu ispat etmektedir...

Demek, Tevrat’ın bu cümlesi, üç işareti ile Efendimiz (asm)’den haber vermektedir.

Diğer taraftan, Tarihçi Ciron ve İlahiyatçı Yosepyos, Faran dağlarının, Arap beldelerine ve Eyle kentinin doğu tarafına üç günlük mesafede olduğunu, belirtir. (bk. Abbas Mahmud el-Akkad, Maalimü’n-Nur, s. 150) Bu açıklama da Faran Dağlarının Hicaz (Mekke) bölgesinde olduğunu göstermektedir.

Hicaz Dağları olarak bilinen ve bir kısmını Paran (Faran) Dağları oluşturan dağlar, Suudi Arabistan’ın batısında yer alan bölgedir. Arabistan Yarımadasının dağlık Kızıldeniz kıyısı boyunca, kuzeyde Ürdün’e, güneyde Asir bölgesine doğru uzanır. Hicaz toprakları coğrafi görünüş bakımından farklılık arz eder. Bölge içerisinde düz araziler, dağlar, alçak kısımlar, vadiler ve çöller yan yana bulunmaktadır. Bölgenin önemli özellikleri arasında yüksek dağlara ev sahipliği yapması başta gelir. Burada yer alan ve tedricen yükselerek zaman zaman 2.000 metreye ulaşan Serât Sıradağları kuzeyde Şam (Suriye), güneyde Yemen içlerine kadar uzanır ve bir anlamda yarımadanın omurgasını meydana getirir.

Ayrıca bölgedeki dağların bir kısmını da İslâm'ın doğuşunu haber veren kaynaklarda isimlerine sık sık rastlanan Mekke ve Medine çevresindeki dağlar oluşturmaktadır. Bu dağlara Faran Dağları da denir. İslâmî kaynaklarda Faran, İbranîcesi Paran kelimesinin Arapçaya yerleşmiş şekli olarak belirtilir ve Mekke’nin veya Mekke dağlarının Tevrat’ta zikredilen ismi olarak gösterilir.

Bu şekilde, beklenen Âhir zaman Peygamberin'in Hicaz bölgesinden çıkacağı Kutsal kitaplarda yer alırken, bu bilgilerden hareketle birçok kişi tarafından Faran Dağlarından çıkacağı müjdelenmiştir.

Bilindiği üzere, Hz. Muhammed (asm) Hira dağında bir mağaraya çekilir ve orada kendini tefekkür ve ibadete verirdi. İlk vahiy bu dağda gelmişti (Buhârî, Bed'ü'l-vahy 3) Fârân eğer Mekke ve civarı değilse başka neresi olabilir ki, oradan İslâm dini gibi bir din zuhur edip şarka-garba yayılmış olsun.

Dünyada böyle bir yer mevcut olmadığına göre, Tevrat'ta geçen Fârân, Mekke'ye işarettir.

Ayrıca yukarıda da belirttiğimiz gibi, Tekvin'in 21. âyetinde geçen ve Hz. İsmail'in yerleştiği yeri anlatan "Fârân'da yerleşti." ifadesi, dediğimizi ispatlayan en büyük ve en açık bir delildir. Aksini iddiaya da kimsenin gücü yetmeyecektir. Bu konuda yapılan itirazlar ilmîlikten uzak, indî mülâhazalardır. Hele âyetin sonundaki sahabe ve cihada memur olmaya işaret eden kısımlar, hiçbir tereddüt ve şüpheye meydan vermeyecek şekilde, o zâtın Hz. Muhammed Aleyhissalatü vesselâm olduğunu göstermektedir...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun