Tanrı sonsuz bilgi sahibi iken ilgilendiği konular fazlasıyla ilkel, basit ve gereksiz değil midir?

Tarih: 23.02.2016 - 00:45 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Tanrının domuz etinin yasak olmasını sonsuz ilme sahip bir kitapta belirtmesi açıkçası bana saçma gelmeye başladı. Madem ki tanrı sonsuz güce ve bilgiye sahip ve insanlara kendisini anlatmak istemekte neden bu tür bilgiler yer almaktadır?
- Eğer tanrı kendini belirtmek istemiyor kanıtlanarak işi inanca bırakmanın önüne geçmek istemiyorsa şakk-ı kamer mucizesi ya da bunun gibi bir çok mucize ve helak neden gerçekleşmiştir?
- Tanrı hem kendini göstermek istemektedir hem de kesin kanıtlar vererek imtihanı bozmamak istemektedir. Bu durum bir çelişki değil midir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bakış açısı ve niyet eşyanın mahiyetini değiştirir, kömürü elmasa, elması kömüre dönüştürür.

İnsan ön yargıyla bir şeye baktığı zaman, objektif bakma fırsatını baştan kaçırmış olur. Artık bilimsel, aklıselim kriterleri yerine, onun arzu ve istekleri ön plandadır. Gördüğü en güzel bir elmasın elmas olduğunu gösteren onlarca delili görmezlikten gelir, buna karşılık kendisinin görmek istediği o şeyin kömür olduğunu ima eden en ufak ve arızalı bir hayal onun nazarında çok kuvvetli bir delil olarak görünmeye başlar.

İnsanın bir şeyi olduğu gibi değil, arzu ettiği şekilde görmek istediği zaman, binde bir ihtimalle arzusuna uygun olan şekli en doğru kabul etmesine, nefsin telkinleri, şeytanın vesveseleri yanında, arzusunun ileri derecede şiddetlenmesiyle artık halüsinasyon görmeye başlar ve gördüklerinin gerçek olduğunu zanneder.

Şimdi hep birlikte sorudaki bazı yorumların nasıl aklıselim ve mantık ölçülerini altüst ettiğini görelim:

a) Deniyor ki; “Tanrı sonsuz bilgi sahibi iken ilgilendiği konular fazlasıyla ilkel basit ve gereksiz değil midir?”

- Bir yandan Allah’ın sonsuz bilgi sahibi olduğunu söylersiniz, öbür taraftan Kur’an’da her türlü bilginin bulunmasını o sonsuz ilme aykırı bulursunuz... Oysa, Kur’an’da her türlü konun varlığı, onun sonsuz ilim sahibi Allah’ın sözü olduğunu göstermektedir.

b) Allah’ın bahsettiği bazı konuların ilkel olduğunu savunarak itiraz etmek, ciddi bir cehaletten haber vermektedir. Çünkü, bu şahsın “ilkel” demekle, Kur’an’da şimdiki zamanın bazı kabullerine aykırı bir kısım hükümlerin var olduğunu dillendirmek istemiştir.

Ona göre, bugün gayri müslimlerin veya fasık bazı insanların kabul etmediği şeyler ilkeldir, modası geçmiştir, deforme olmuş konulardır... Örnek olarak da domuz etinin yasaklanmasını gösterir ve şu iddiada bulunur:

“Tanrının domuz etinin yasak olmasını sonsuz ilme sahip bir kitapta belirtmesi açıkçası bana saçma gelmeye başladı. Madem ki tanrı sonsuz güce ve bilgiye sahip ve insanlara kendisini anlatmak istemekte neden bu tür bilgiler yer almaktadır?”

- Domuz eti, sadece İslam’da değil, diğer semavi dinlerde de vardır. Yahudilerin domuz eti yemediklerini dünya-âlem bilir. Aslında İncil’de şeri hükümler olmadığı için, bu hükümlerde Tevrat’a bağlıdırlar. Ancak, birçok konuda olduğu gibi, bu domuz eti konusunda da yanlış bir yola sapmışlardır.

Biz burada domuzun neden yasaklandığını anlatmayacağız. Bu konuyu pek çok yönden tahlil eden kaynaklar vardır.

Biz burada yalnız -kendini çok akıllı sanan- itirazcının mantık çelişkisini göstermek istiyoruz.

Bakınız; bir yandan Allah’ın sonsuz ilim sahibi olduğunu kabul edersiniz, diğer yandan onun emir ve yasaklarının ilimle, hikmetle çeliştiğini söylerseniz. Bu mantık çelişkisini çözen varsa buyursun, çözsün görelim.

Eğer bugünkü insanların bir kısmının güzel gördüğü her şeyin doğru olduğunu savunursanız, zaten sizin din konusunda söz söyleme hakkınız kalmaz. Örneğin, Kur’an’da domuz gibi, içki, uyuşturucu, faiz, zina gibi daha pek çok şey yasaklanmıştır. Fakat çağdaş dünya, bunu hoş görmektedir. Bu tür adamlara kalsa bunların hiçbirisinin Kur’an’da yasaklanmaması gerekirdi...

c) İtirazcı diyor ki:

“Eğer tanrı kendini belirtmek istemiyor kanıtlanarak işi inanca bırakmanın önüne geçmek istemiyorsa şakk-ı kamer mucizesi ya da bunun gibi birçok mucize ve helak neden gerçekleşmiştir? Tanrı hem kendini göstermek istemektedir hem de kesin kanıtlar vererek imtihanı bozmamak istemektedir. Bu durum bir çelişki değil midir?”

- Bu soru çok açık değildir. Bununla beraber, tahmin ettiğimiz cevabı şöyle verebiliriz:

Allah kendini tanıttırmak istediği için bu kâinatı, özellikle şuurlu varlıkları ve özellikle de insanı yaratmıştır.

- Allah imtihana tabi tuttuğu insanlara yardımcı olmak maksadıyla, hem doğruyu yanlıştan ayırabilen bir akıl, hem de bu akla ışık tutan vahiy ile desteklemiştir.

Mucizelerin gösterilmesi, Allah’ın kullarına karşı sonsuz merhamet sahibi olduğunun göstergesidir. Bu da imtihandaki insanlara bir kopya vermek anlamına gelir.

Bununla beraber, bu mucizeler, tamamen imtihanın gizliliğini ortaya çıkarmaz ve imtihan sırrına bir engel teşkil etmezler. Çünkü, hiçbir mucize insanı zorunlu olarak iman etmeye yönlendirmek için yetmez. Çünkü, nice mucize görenler, bunlara sihir veya büyü diyerek inanmamışlardır.

Nitekim, eski kavimlerden helak olanların çoğu mucizeler gören insanlardır. Helak olma faslı ise, ilahi kararın bir tezahürüdür. Allah’ın izzet ve azametini, karşı konulmaz kudretini, edepsizleri cezalandıran adaletli hikmetini ve sair celalli sıfatlarını göstermeye yöneliktir.

Son olarak soruda geçen şu ifadenin aslında soru sahibinin de farkında olmadan cevabı bulduğunu gösterir:

“Tanrı hem kendini göstermek istemektedir hem de kesin kanıtlar vererek imtihanı bozmamak istemektedir.”

İşte bu cümle soru sahibinin vicdan denilen hakemi tarafından kendisini de susturacak bir açıklamadır.

Demek ki Allah, akla kapıyı açıyor ama insanları mecburen inanmak zorunda bırakmıyor. Çünkü imtihan gereği, imtihanın bozulmaması gerekir. Eğer herkesin inanmak zorunda kalacağı bir durum olsaydı, o zaman iradeye gerek kalmazdı, herkes inanır ve imtihan yok olurdu.

Özetle, soru sahibi de sorduğunun cevabını bulmuş, ama farkında değil…

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun