Şeriat Allah'ın kanunu mu?

Tarih: 15.06.2024 - 06:46 | Güncelleme:

Soru Detayı

1. Şeriat Allah'ın kanunları mıdır?
2. Şeriat ve İslam hukuku kavramları aynı şey midir?
3. İslam hukuku farz mıdır?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

“O (Allah), Nuh’a buyurduklarını, sana vahy ettiklerimizi, İbrâhim’e, Mûsâ’ya ve İsa’ya buyurduklarımızı size din kıldı(teşri etti) ki o dini ayakta tutasınız, o konuda ayrılığa düşmeyesiniz diye. Kendilerini davet ettiğin bu din müşriklere ağır geldi. Allah (dini tebliğ için) dilediğini seçer ve kendisine yöneleni doğruya iletir.” (Şura, 42/13)

mealindeki ayette şeriatın kök harflerinden meydana gelen (ŞRA) kelimesi, dinin yerleşmesi, teşri edilmesi manasında kullanılmıştır.

Ayetteki din kelimesi ilahi dinlerin tamamını ifade eden geniş anlamıyla kullanıldığına şüphe yoktur. Fakat bu müşterek hükümler iman esasları ve namaz, oruç, zekât, hac gibi belli başlı hükümlerdir. Ancak bunlar da dahil, füruat kısmındaki birçok hükmün farklı olduğu bilinmektedir..

“Sonra seni de bu konuda ilahî vahye dayalı bir yola (şeriata) koyduk. Onu izle, bilmeyenlerin arzularına uyma! Şüphesiz onlar, Allah’a karşı sana hiçbir fayda sağlayamazlar ve kuşkusuz haktan sapanlar birbirlerinin dostları ve koruyucularıdır, Allah ise itaatsizlikten sakınanların dostudur.” (Casiye, 45/18-19)

Bu ayette zikredilen “Şeriat” kavramı birkaç şekilde yorumlanmıştır. İlgili yorumları ve sahiplerini şöyle sıralamak mümkündür:

a) Şeriattan maksat dindir. Çünkü (şeriat yoldur), din ise kurtuluşun yoludur.

b) Dindeki farzlar, hadler (cezai müeyyideler), emirler ve yasaklardır. Çünkü din yolu (şeriatı) bunlardan ibarettir.

c) Şeriat beyyine (delil-hüccet) manasına gelir. Çünkü yol manasına gelen şeriat hakka götüren hak yoldur.

c) Şeriat sünnettir (Hz. Peygamberin takip ettiği dinin tamamıdır). Çünkü Hz. Muhammed’in (asm) izlediği yol (temel esasları itibariyle) daha önceki bütün peygamberlerin uyguladığı sünnettir/yoldur. (bk. Maverdi, Kurtubi, ilgili ayetin tefsiri)

Hülasa:

Bediüzzaman Hazretlerinin şu ifadeleri de “şeriat” mefhumunun İslam dininin tamamı olduğunu göstermektedir.

“Şeriat doğrudan doğruya, gölgesiz, perdesiz, sırr-ı ehadiyet ile rububiyet-i mutlaka noktasında hitab-ı İlahînin neticesidir. Tarîkatın ve hakikatın en yüksek mertebeleri, şeriatın cüzleri hükmüne geçer. Yoksa daima vesile ve mukaddime ve hâdim hükmündedirler. Neticeleri, şeriatın muhkematıdır.

Yani: Hakaik-i şeriata yetişmek için, tarîkat ve hakikat meslekleri, vesile ve hâdim ve basamaklar hükmündedir. Git gide en yüksek mertebede, nefs-i şeriatta bulunan mana-yı hakikat ve sırr-ı tarîkata inkılab ederler. O vakit, şeriat-ı kübranın cüzleri oluyorlar. Yoksa bazı ehl-i tasavvufun zannettikleri gibi, şeriatı zahirî bir kışır, hakikatı onun içi ve neticesi ve gayesi tasavvur etmek doğru değildir. Evet şeriatın, tabakat-ı nâsa göre inkişafatı ayrı ayrıdır. Avam-ı nâsa göre zahir-i şeriatı, hakikat-ı şeriat zannedip, havassa münkeşif olan şeriatın mertebesine "hakikat ve tarîkat" namı vermek yanlıştır. Şeriatın umum tabakata bakacak meratibi var.” (Mektubat, Yirmi Dokuzuncu Mektup, s. 451)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun