Şehit olanlar bu dünyaya tekrar gelip hayır işliyorlar mı? Şehitlerin öldüklerinden haberleri var mıdır?

Şehit olanlar bu dünyaya tekrar gelip hayır işliyorlar mı? Şehitlerin öldüklerinden haberleri var mıdır?
Tarih: 07.12.2011 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

"İnsan öldüğü zaman üç şey dışında diğer bütün amelleri kesilmiş olur (Artık, kendisine sevap kazandıracak herhangi bir ameli söz konusu olmaz). Sevabı devam eden üç şey ise: Sadaka-i cariye (Cami, okul, Kur'an kursu, hastane, çeşme gibi sürekli akan ve sevap akıtan müesseseler), faydalı bir ilim (din ve dünyaya ait olup, insanlığa faydalı olan bilgileri öğreten talebe, kitap ve ilgili kurumlar) ve arkasından kendisine dua eden salih bir evlat." (Müslim, Vasiyet, 14)

mealindeki hadisi şerifte bu hakikate işaret edilmektedir.

Bir hadiste Hz. Peygamber (a.s.m) şöyle buyurmuştur:

"Öldükten sonra Allah katında kendisi için bir hayır/bir mükâfat bulan hiçbir kul -bütün dünya ve içindekiler kendisine verilse dahi- tekrar dünyaya dönmek istemez. Ancak şehit olanlar bunun dışındadır. Onlar, şehitliğin yüksek mertebesini gördükleri için, tekrar dünyaya dönüp Allah yolunda öldürülmeye can atarlar."(Buharî, Cihad, 6).

Bu hadisten de, şehitlerin hayır - hasenat yapmak için dünyaya gelmeleri söz konusu olmadığını anlamak mümkündür.

Ancak şehitlerin -diğer veliler gibi- bazen temessül etmeleri ve dünyada bazı kimselere görünmeleri, onların yardımına koşmaları Ehl-i sünnet akidesine göre caizdir ve vakidir.

"Allah yolunda öldürülenlere; “ölüler” demeyin. Bilâkis onlar diridirler. Fakat siz bunun farkında değilsiniz." (Bakara, 2/154),

"Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma! Bilakis onlar diridirler. Rablerinin katında rızıklanmaktadırlar." (Al-i İmran, 3/169)

mealindeki ayetlerde şehitlerin diğer ölülerden farklı bir konumda olduklarını ve kabir/berzah âlemindeki hayatları diğer ölülerin durumundan çok farklı olduğunu göstermektedir.

İmam Ahmed b. Hanbel'in ve daha birçoklarının İbni Abbas Hazretlerinden rivayet ettikleri bir hadis-i şerifte Allah'ın Resulü buyurmuştur:

"Uhud'da kardeşleriniz şehid oldukça Allah Teâlâ onların ruhlarını yeşil kuşların içlerine koydu ki, cennetin ırmaklarından sulanırlar, meyvelerinden yerler ve Arş'ın gölgesinde asılmış altın kandillere giderler, istirahat ederler. Ne zaman ki yiyecek ve içecek yerlerinin hoşluğunu ve uyuyacak yerlerinin güzel letafetini tattılar, 'Nolaydı Allah'ın bize neler verdiğini kardeşlerimiz bilselerdi de cihaddan çekinmeseler, savaştan gocunmasalardı.' dediler. Allah Teâlâ da: 'Tarafınızdan ben onlara bunu tebliğ ederim.' buyurdu ve bu âyetleri indirdi."

Tirmizî'nin "hasen", Hakim ve diğerlerinin "sahih" olarak Cabir b. Abdullah Hazretlerinden tahric ettikleri bir hadis-i şerifte de şöyle rivayet edilmiştir:

"Cabir (r.a.) dedi ki: Resulullah (s.a.v.) bana rastgeldi,

'Ey Cabir, seni üzgün görüyorum, niye?' dedi.

'Ey Allah'ın Resulü, babam şehit oldu, çoluk-çocuk ve borç bıraktı.' dedim. Buyurdu ki:

'Allah Teâlâ babanı ne şekilde kabul buyurdu sana müjde edeyim mi?'

'Evet' dedim. Buyurdu ki:

'Allah Teâlâ hiç kimseye perde arkasından başka bir şekilde kelâm söylemedi. Babanı ise diriltti de yüzüne karşı ona, 'Ey kulum, dile benden, vereyim sana.' dedi. O da: 'Ey Rabbim, bana hayat verirsin de senin yolunda ikinci defa öldürülürüm.' dedi. Rabbi Teâlâ: 'Benden onlar bir daha dönmezler.' diye söyledi buyurdu. O da: 'Ey Rabbim, arkamdan tebliğ et.' dedi, Allah Teâlâ da bu âyeti indirdi."

İkisinin de vukuu mümkün olduğu gibi bu, bir âyet; diğeri bir kaç âyet hakkında olması yönünden iki rivayet arasında zıtlık yoktur. Ve bu âyetlerin Uhud şehidleri sebebiyle inmiş olduğu hakkında haberler açıktır. Nitekim Bakara Sûresindeki (Bakara, 2/154) âyeti Bedir şehidleri sebebiyle inmiştir. O şehitler, arkalarından kendilerine katılmayan (yani şehit olmayıp hayatta kalan) bütün müminlerin sonunda korku ve üzüntüden kurtulup mesut olmalarıyla müjdelenir, sevinir ve neşeli olurlar.

Bu şekilde demek ki kalanların din ve dünya selamet ve saadetiyle devamlı oluşu, şehitlerin rızıklandıkları refah ve sevincin sebeplerinden birini teşkil eder. Diğer bir mânâ ile, arkalarında mücahede eden ve henüz şehit olmak suretiyle kendilerine katılmamış bulunan gelecekteki şehitlerin, bugün çektikleri acı ve zahmete rağmen neticede şehit olarak, dünya ve ahiretin korku ve hüznünden bütün bütün kurtulacaklarını ve kendileri gibi mesut olacakları müjdesini alırlar da sevinirler. Şu halde geride savaşı kaybeden ve şehid olmaktan mahrum kalan ve düşman işgali altında inleyen ve özellikle dinlerinin yok olması tehlikesiyle karşı karşıya bulunanların halinden haberdar olurlarsa şehitlerin de üzgün olmaları gerekecektir.

Demek oluyor ki, Allah Teâlâ şehitlere bunların durumlarını ya bildirmeyecek, ilgilendirmeyecek veya bildirdiği şekilde onları o üzüntüden koruyacak, lutfunun nimetiyle memnun edecektir. Çünkü Allah yolunda şehit olanlar "kendilerine hiçbir korku olmayanlar ve üzülmeyecek olanlar" dır. (Elmalılı, Tefsir)

Kur’an-ı Kerim’de şehitlerin ölmediğinin bildirilmesi onların kabir hayatına gitmedikleri anlamında değildir. Yani kendilerinin öldüğünün farkında değillerdir. Kendilerini hala yaşıyor zannediyorlar. Mesela iki adam düşünün. Rüyada çok güzel bir bahçede beraber bulunuyorlar. Biri rüya olduğunu bilir. Diğeri ise rüya olduğunun farkında değil. Hangisi daha mükemmel lezzet alır? Elbetteki rüya olduğunu bilmeyen. Rüya olduğunu bilen kimse, şimdi uyanırsam şu lezzet kaçacak diye düşünür. Diğeri ise tam ve gerçek lezzet alır. İşte normal ölüler, öldüklerinin farkında olduğu için lezzetleri eksiktir. Halbuki şehitler öldüklerini bilmediğinden aldıkları lezzet tamdır. (bk. Nursi, Mektubat, s. 6)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun