Âl-i İmran, 3/169 ve 170. âyetleri açıklar mısınız; şehidler ölür mü?
Yani onlar (şehitler) öldükleri hâlde normal yaşayan inanlar gibi rızıklandırılıyorlar, yeme-içme gibi özelliklerine sahip oluyorlar mı?
Değerli kardeşimiz,
Evet, şehitler isterlerse yerler ve içerler.
"Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rabbleri katında rızıklanmaktadırlar."
"Allah'ın lütfundan verdiği nimetle sevinçlidirler. Arkalarından kendilerine ulaşamayan kimselere de hiç bir korku olmayacağını ve üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler." (Âl-i İmran, 3/169 ve 170)
İlgili âyetlerin tefsiri şöyledir:
Ey hitap mümkün olan herhangi bir kimse, yahut Ey Muhammed!
"Allah yolunda öldürülen kimseleri ölüler zannetme." (Âl-i İmran, 3/169)
İmam Ahmed b. Hanbel'in ve daha birçoklarının İbnü Abbas Hazretlerinden rivayet ettikleri bir hadis-i şerifte Allah'ın Resulü buyurmuştur ki:
"Uhud'da kardeşleriniz şehid oldukça Allah Teâlâ onların ruhlarını yeşil kuşların içlerine koydu ki, cennetin ırmaklarından sulanırlar, meyvelerinden yerler ve Arş'ın gölgesinde asılmış altın kandillere giderler, istirahat ederler. Ne zaman ki yiyecek ve içecek yerlerinin hoşluğunu ve uyuyacak yerlerinin güzel letafetini taddılar, 'Nolaydı Allah'ın bize neler verdiğini kardeşlerimiz bilselerdi de cihaddan çekinmeseler, savaştan gocunmasalardı.' dediler."
"Allah Teâlâ da: 'Tarafınızdan ben onlara bunu tebliğ ederim.' buyurdu ve bu âyetleri indirdi."(Müslim, İmame 121; Ebu Davuıd, Cihad 25; Tirmizi, Tefsiru Sure, 3/19)
Tirmizî'nin "hasen", Hakim ve diğerlerinin "sahih" olarak Cabir b. Abdullah Hazretlerinden tahric ettikleri bir hadis-i şerifte de şöyle rivayet edilmiştir:
"Cabir (r.a.) dedi ki: Resulullah (s.a.v.) bana rastgeldi,
'Ey Cabir, seni üzgün görüyorum, niye?' dedi. '
Ey Allah'ın Resulü, dedim, babam şehit oldu, çoluk-çocuk ve borç bıraktı.' Buyurdu ki:
'Allah Teâlâ babanı ne şekilde kabul buyurdu sana müjde edeyim mi?'
'Evet' dedim. Buyurdu ki:
'Allah Teâlâ hiç kimseye perde arkasından başka bir şekilde kelâm söylemedi. Babanı ise diriltti de yüzüne karşı ona,
'Ey kulum, dile benden, vereyim sana.' dedi. O da:
'Ey Rabbim, bana hayat verirsin de senin yolunda ikinci defa öldürülürüm' dedi. Rabbi Teâlâ:
'Benden onlar bir daha dönmezler.' diye buyurdu. O da:
'Ey Rabbim, arkamdan tebliğ et.' dedi,
Allah Teâlâ da bu âyeti indirdi."(Tirmizi, Tefsiru Sure, 3/18; İbn Mâce, Mukaddime 13)
İkisinin de vukuu mümkün olduğu gibi bu, bir âyet; diğeri bir kaç âyet hakkında olması yönünden iki rivayet arasında zıtlık yoktur. Ve bu âyetlerin Uhud şehidleri sebebiyle inmiş olduğu hakkında haberler açıktır. Nitekim Bakara Sûresindeki (...) (Bakara, 2/154) âyeti Bedir şehidleri sebebiyle inmiştir.
170. Âyet: O şehitler, arkalarından kendilerine katılmayan (yani şehit olmayıp hayatta kalan) bütün müminlerin sonunda korku ve üzüntüden kurtulup mesut olmalarıyla müjdelenir, sevinir ve neşeli olurlar. Bu şekilde demek ki kalanların din ve dünya selamet ve saadetiyle devamlı oluşu, şehitlerin rızıklandıkları refah ve sevincin sebeplerinden birini teşkil eder.
Diğer bir mânâ ile, arkalarında mücahede eden ve henüz şehit olmak suretiyle kendilerine katılmamış bulunan gelecekteki şehitlerin, bugün çektikleri acı ve zahmete rağmen neticede şehit olarak, dünya ve ahiretin korku ve hüznünden bütün bütün kurtulacaklarını ve kendileri gibi mesut olacakları müjdesini alırlar da sevinirler.
Şu halde geride savaşı kaybeden ve şehid olmaktan mahrum kalan ve düşman işgali altında inleyen ve özellikle dinlerinin yok olması tehlikesiyle karşı karşıya bulunanların halinden haberdar olurlarsa şehitlerin de üzgün olmaları gerekecektir. Demek oluyor ki, Allah Teâlâ şehitlere bunların durumlarını ya bildirmeyecek, ilgilendirmeyecek veya bildirdiği şekilde onları o üzüntüden koruyacak, lutfunun nimetiyle memnun edecektir. Çünkü Allah yolunda şehit olanlar "kendilerine hiçbir korku olmayanlar ve üzülmeyecek olanlar" dır.
Kur’an-ı Kerim'de, şehitlerin ölmediğinin bildirilmesi, onların kabir hayatına gitmedikleri anlamında değidlir. Yani kendilerinin öldüğünün farkında değillerdir. Kendileri hâlâ yaşıyor zannediyorlar. Mesela, iki adam düşünün. Rüyada çok güzel bir bahçede beraber bulunuyorlar. Biri rüya olduğunu bilir. Diğeri ise rüya olduğunun farkında değil. Hangisi daha mükemmel lezzet alır? Elbetteki rüya olduğunu bilmeyen. Rüya olduğunu bilen, şimdi uyanırsam şu lezzet kaçacak diye düşünür. Diğeri ise tam ve gerçek lezzet alır.
İşte normal ölüler, öldüklerinin farkında olduğu için lezzetleri eksiktir. Halbuki şehitler öldüklerini bilmediğinden aldıkları lezzet tamdır.
(bk. Elmalılı. Hamdi YAZIR, İlgili âyetlerin tefsiri)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Şehit olanlar bu dünyaya tekrar gelip hayır işliyorlar mı? Şehitlerin öldüklerinden haberleri var mıdır?
- Şehitlerin öldüğünü bilmemesi, Al-i İmran suresi 170. ayete aykırı olmaz mı?
- Ey Rabbim, bana yeniden hayat ver, senin yolunda ikinci kere öleyim, rivayetinin kaynağı nedir?
- Şehitler öldüklerini bilmiyorlar diye biliyorum, öyle değil mi?
- Uhrevi şehit nedir?
- Şehitler, Allah’ın mükâfatlandıracağı insanı nasıl bilir?
- Peygamberlerin kabirde diri olmaları ne demektir?
- Peygamberlerin ruhlarının hayatta olduğuna inanmak küfür mü?
- Şehitlerin yaralarının kanaması ne demektir?
- Kabir azabı var mıdır, bununla ilgili Kur'an'da ne gibi ayetler bulunmaktadır? Kabir azabı var ise, bu azap bedene mi yoksa ruha mı olacaktır? Kabir azabı Allah'ın adaletine ters düşer mi?