Peygamber Efendimizin kalbi yıkanmasaydı yine en sevgili olur muydu?

Tarih: 23.06.2009 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Yahut herhangi bir insanın doğuştan kalbi yıkansa, Allah'ın en sevgili kullarından biri olmaz mıydı?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Allah Âlim'dir, olmuş, olan ve olacak her şeyi bilir. Çünkü yaratan adur. Bize göre gelecek olanlar, onun ilmindedir. Bir şey nasıl olacaksa, Allah öyle biliyor. Bu nedenle Allah, Peygamber Efendimiz (a.s.m) başta olmak üzere insanların kendi iradeleriyle ne yapacağını, nasıl yapacağını da bilir. İşte Peygamber Efendimizin nasıl bir kul olacağını, iradesini nerede ve nasıl kullanacağını bilen Allah, onun elde edeceği yüce makamı da bilir. Nitekim Allah onun hürmetine kainatı yaratmıştır.

Allah Peygamberimizi (a.s.m) yaratırken, onu sevgili bir elçisi olacak şekilde donatmıştır. Kalbinin yıkanması, hikmet bakımından ön görülen bir hakikattir. Şayet bu işlem olmasaydı, yine de son peygamber olarak Allah’ın en sevgili kulu olurdu. Sebeplere fazla takılmamak gerekir. Bu açıdan bakıldığında çok yanlış sonuçlara doğru gidilebilir. Örneğin biri çıkıp, “Hz. Muhammed (a.s.m) peygamber olmasaydı, yine Allah’ın en sevgili kulu olur muydu?” diye sorsa tuhaf bir soru olur. Bu gibi farazi varsayımlarla doğru bir sonuca ulaşılmaz. Mesela, Hz. İbrahim (as) böyle bir kalp yıkanmasını geçirmediği halde, Allah’ın dostu unvanı almış ve Hz. Muhammed (a.s.m)’den sonra Allah’ın en sevgili kulu makamını ihraz etmiştir.

Allah’ın ezelî program içerisindeki seçkin yerini belirleyen, kendi hakkındaki lütfunu seslendiren bir hadis-i şerifte, Peygamberimiz (a.s.m) şöyle buyurmuştur:

“Allah bütün mahlukattan / yaratıklardan Âdem’in çocuklarını / insanoğlunu seçti, Âdem’in çocuklarından Arapları seçti, Araplardan Mudar kabilesini seçti, Mudar’dan Kureyş kabilesini seçti, Kureyşten Haşim oğullarını seçti, beni de Haşim oğullarından seçti, böylece ben, seçkinlerin seçkini oldum.” (bk. Mecmau’z-zevaid, 8/215)

Kaldı ki, bütün peygamberler, diğer insanlardan daha fazla imtihana tabi tutulmuş, türlü, türlü sıkıntılara maruz kalmışlardır. Yani, onların konumlarını belirleyen ilahî lütfun yanında, imtihan gereği olarak karşılaştıkları zorlukları aşmada, Allah ile ilişkilerinde kendi iradelerini kullanarak kazandıkları mertebeleri de söz konusudur. Bu kadar peygamber arasından “Ulu’l-azim” unvanını alan peygamberlerin dört beş tane olması, onların peygamberlik görevleri yanında, birer kul olarak sergiledikleri tutumlarının da bu ayrıcalıkta büyük rolü olmuştur.  Allah’ın -mealen- Hz. Muhammed (a.s.m)’e hitaben: “Şüphesiz sen çok büyük / yüksek bir ahlak üzeresin.” (Kalem, 68/4) buyurması, onun sevgili kulu olmasının hikmetini de ortaya koymaktadır.

İlave bilgi için tıklayınız:

Peygamberlerin ismet sıfatına sahip olmaları, diğerlerinin günah işlemeye uygun olarak yaratılmaları nasıl açıklanabilir?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun