Namazı kazaya bırakmak, her şeyini kaybetmek mi demektir?

Tarih: 21.01.2013 - 11:49 | Güncelleme:

Soru Detayı

Bir arkadaşım bana "Kim bir namazı kazaya bırakırsa, sanki onun çoluk çocuğu ve malı mülkü elinden alınmış gibidir." (hadis) yazan bir mesaj yolladı.

- Böyle bir hadis var mıdır; eğer varsa nasıl anlayabiliriz?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İlgili hadis rivayetlerinde özellikle ikindi namazı söz konusu edilmiştir.

Buhari’nin rivayetinde “Öyle bir namaz var ki onu kazaya bırakırsa, sanki onun çoluk çocuğu ve malı mülkü elinden alınmış (veya: onları kaybetmiş) gibidir.” (Buhari, Mevakit, 14)

Müslim’in rivayetinde "Kim ikindi namazını kazaya bırakırsa, sanki onun çoluk çocuğu ve malı mülkü elinden alınmış (veya: onları kaybetmiş) gibidir.” (Müslim, Mesacid, 200-201)

Bu hadiste yapılan benzetme namazı, özellikle ikindi namazını bilerek, mazeretsiz kılmayıp kazaya bırakan kimsenin gerçek anlamda ne kadar zarar ettiğine işaret edilmiştir.

İkindi namazını terkeden kimsenin, işlediği amellerinin boşa gitmesi demek, bu namazı terkedenin işlediği işlerin sevabının heder olması veya azalması ya da hadislerde geçen, meleklerin Allah'ın huzurunda o kişi lehine olan şahitliğinden mahrum kalması (bk. Buhârî, Mevâkît 16) demektir. Bunu, ikindi namazını terkettiği gün işlediği amellerin sevabı azalır tarzında anlayanlar da olmuştur.

İbni Melek, bununla kastedilen anlamın ikindi namazını kılmayan kimsenin geçmişteki bütün amellerinin boşa gitmesi demek olmadığını özellikle belirtmiş ve buna delil olarak da

"Sizden kim dininden döner ve kâfir olarak ölürse, işte onların bütün yaptıkları dünyada da ahirette de boşa çıkmıştır ve onlar ateş halkıdır, orada ebedî kalacaklardır." (Bakara, 2/217)

âyetini zikretmiş, bütün amelleri boşa gideren şeyin sadece dinden dönmek ve kâfir olarak ölmek olduğunu ifade etmiştir. Yoksa Hâricîler'in iddia ettiği gibi, böyle hadisler, büyük günah işleyenin kâfir sayılmasının veya Mu'tezile'nin iddia ettiği gibi büyük günahların sâlih amelleri boşa çıkaracağının veya ibtal edeceğinin delili değildir.

Bununla beraber bir kimse ailesini, malını-mülkünü kaybetmesi durumunda ne kadar zarar eder, perişan olur, hatta sadece maddi servetini kaybederse ne kadar perişan bir duruma düşeceği tahmin edilebilir. Bunun gibi bilerek mazeretsiz bir şekilde namazı kılmayanların zararları ve perişanlıkları da öyledir. Çünkü İslam’da imandan sonra en büyük vecibe ve görev namaz kılmaktır. Bu en büyük vecibesini yerine getirmeyen kimse İslam nazarında iflas etmiş bir durumdadır.

Bediüzzaman Hazretleri “Namaz kılmayan haindir.” demiştir. Çünkü  -yerine getirilmesi ve muhafaza edilmesi gereken bir görev olarak- Allah’ın en büyük emaneti olan namaz emanetine bilerek zarar veren adam hain olur ve hainlik cezasını çekecektir.

Günde beş vakit okunan ezanlar, Allah’ın mümin kullarına verdiği randevudur. Günde beş defa Allah’ın davetine rağmen buna icabet etmeyen, bu randevusuna gitmeyen kimsenin hakikatte ne kadar hainlikle itham edileceği akl-ı selimin meçhulü değildir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun