Mevlana’nın aşkı tam yaşaması için Şems gerekli miydi? Ben Allah aşkı için ne yapabilirim?

Tarih: 13.07.2014 - 05:30 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Biliyorum ki Şemsi Tebrizi Mevlana’ya bir anlamda ayna oldu ve Allah’ın tecellilerini Şems’te gördüğü için onu bu kadar sevdi. Ama benim sorum şu:

- Allah’ın sevgisini tam anlamda yaşamak içim bu şart mıydı?
- Yani Mevlana kendi başına ilahi aşkı o seviyeye getiremez miydi?
- Neden Şems ile oldu? 

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Şems’in Mevlana’nın aşkında ne kadar tesir etmiş olduğunu bilemiyoruz. O konuda yazılmış bazı hikâyelerin abartılı olduğu ihtimali de az değildir.

Bununla beraber, hakiki aşka geçmek için mecazi aşk eleğinden geçmenin önemi inkâr edilemez. Zira, insanda var olan sevgi potansiyelinin açığa çıkması ve bir enerjiye dönüşmesi için mecazi bir aşka ihtiyaç vardır. Sevgi duygularının uyanması, güçlenmesi, harekete geçmesi genellikle bir sevgilinin varlığıyla mümkündür.

Sevginin bu hafif derecesinin öncelikle hareket geçmesi için hafif bir sevda cazibe merkezi olan dünyevi mahbuplara karşı uyanması gerekir. Bu hafif mertebeden geçtikten sonra hakiki mahbup olan Allah’a karşı sevginin en şiddetli derecesi olan aşk potansiyeli ortaya çıkar.

- Sizin / bizim böyle bir aşkı koklamamız için ille de bir Şems gerekmeyebilir. Üstelik aşk mesleğinde nazlanmak olduğundan “Taptuğun kapısında” tam pişmemiş olanların şımarıklık gibi bir badireye girmeleri de söz konusudur.

Bu sebeple, Allah’ın emir ve yasaklarından ibaret olan İslam dininin övdüğü Takva’yı esas almak en selametli bir yoldur.

Bu konuda Bediüzzaman Said Nursi’nin “Yirmi Aşltıncı Söz'ün Zeyli” adlı eserini tavsiye etmekle beraber, oradan bir örnek olarak şu cümleleri de nazar-ı dikkate sunmakta fayda görmekteyiz:  

“Cenab-ı Hakk'a vâsıl olacak tarîkler (yollar) pek çoktur. Bütün hak tarîkler Kur'an’dan alınmıştır. Fakat tarîkatların bazısı, bazısından daha kısa, daha selâmetli, daha umumiyetli oluyor. O tarîkler içinde, kasır fehmimle Kur'andan istifade ettiğim "Acz ve fakr ve şefkat ve tefekkür" tarîkıdır.

Evet acz dahi, aşk gibi belki daha elsem (selametli) bir tarîktir ki; ubudiyet tarîkıyla mahbubiyete kadar gider.

Fakr (Kulun Allah’a olan ihtiyacını hissettiren manevi fakirlik) dahi, Rahman ismine îsal eder (ulaştırır).

Hem şefkat dahi aşk gibi, belki daha keskin ve daha geniş bir tarîktir ki Rahîm ismine îsal eder.

Hem tefekkür dahi aşk gibi, belki daha zengin, daha parlak, daha geniş bir tarîktir ki, Hakîm ismine îsal eder.” (Sözler, Yirmi Altıncı Söz, s. 476)

Her asrın, her zamanın bir hükmü var, bir yolu yordamı var.. Bediüzzaman Hazretlerinin bu reçetesini kullanmakta sayısız faydaların olduğunu düşünüyoruz. Kaldı ki, bu hakikatler -ilgili yerde açıklandığı üzere- bazı ayetlerin bir tefsiridir.

Bununla beraber, bu hakikatler Hz. Peygambere (asm) tabi olmaktan ibaret olan dini yaşamakla mümkündür. Allah katında bir mertebe almak istiyorsak, Hz. Peygamberin Kur’an ve sünnet-i seniyelerinde bize öğrettiği şekilde / sahabe gibi kulluk görevlerimizi yerine getirelim; gerisi Allah’a aittir.

 “Resulüm! De ki: 'Ey insanlar, eğer Allah’ı seviyorsanız, gelin bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah gafurdur, Rahimdir / çok affedicidir, engin merhamet ve ihsan sahibidir.'"

 âyetinde i'cazlı bir îcaz vardır. Çünkü çok cümleler, bu üç cümlenin içinde dercedilmiştir. Şöyle ki:

"Şu âyet diyor ki: Allah'a (celle celalühü) imanınız varsa, elbette Allah'ı seveceksiniz. Madem Allah'ı seversiniz, Allah'ın sevdiği tarzı yapacaksınız. Ve o sevdiği tarz ise, Allah'ın sevdiği zâta benzemelisiniz. Ona benzemek ise, ona ittiba etmektir. Ne vakit ona ittiba etseniz, Allah da sizi sevecek. Zâten siz Allah'ı seversiniz, tâ ki Allah da sizi sevsin." (öyle değil mi?)  (Lem'alar, s. 57)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun