Kur'an'ın bir benzeri yapılsa bile, Müslümanlar bunu kabul edecekler mi?

Tarih: 14.07.2015 - 01:38 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Kur'an'da başka bir benzeri getirilemez deniliyor. Fakat bu çok normal değil mi?
- Çünkü benzeri gelse bile Müslümanlar inkar edecektir inandıklarını savunacaklardır ve bunun gibi şeyler İncil ve Tevrat gibi kitaplarda da yok mudur?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- “Kur’an’ın bir benzerinin getirilmemesi” davası, Kur’an’ın insanların eserleri arasında çok farklı bir konuma sahip olduğunun ifadesidir.

Allah’ın kevni ayetleri olan, kainatı ve içindekileri yapmak nasıl imkansız ise, Allah’ın kelamı olan ayetlerin benzerlerini yapmak da imkansızdır. Örneğin, bir insan yapılamadığı gibi, bir baş da bir göz de yapılamaz. Bunun gibi, bir Kur’an yapılamadığı gibi bir sure de bir ayette yapılamaz.

- “Kur’an’ın benersizlik” iddiası, o günkü Arapların çok iyi bildiği Arap dili belagati açısından önemlidir. Çünkü, Kur’an ne bir alışılagelmiş bir nesir türüdür, ne de bir şiir türüdür. Oysa, o günkü Arap aleminde bir şairin sözlerine o kadar önem verilirdi ki, bir sözüyle savaş başlar, bir sözüyle de barış sağlanırdı.

Böyle bir ortamda Kur’an-ı Kerim, okuma-yazması olmayan ve asla şairliği işitilmeyen ve “Emin” lakabıyla meşhur olan Hz Muhammed (asm)’in elinde ortaya çıkmış ve “en kısa bir tek suresine bile bir benzerin yapılamayacağı” davasına yer vermiştir.

Buna mukabil, o zamandaki kâfirler, şeref ve haysiyetlerini, taptıkları ilahların ve dinlerinin şerefini kurtarmaya çok muhtaç ve pek düşkün idiler. Mesele, “ortaya konulacak Kur’an’ın bir benzer”inin Müslümanlar tarafından kabul edilip edilmeme meselesi değil, gücü, kuvveti ve büyük çoğunluğu elinde tutan kâfirler tarafından kabul edilip edilmemesidir.

Şayet Kur’an’ın yalnız bir tek suresine bir nazire yapsalardı, İslam dini ortadan kalkacaktı. Ve Kur’an’ın Allah’ın sözü olmadığı ortaya çıkacaktı.  

Halbuki, o günkü Arap müşrikleri canlarını ve mallarını tehlikeye atıp en dehşetli yol olan savaş yolunu tercih ederek, en kolay ve en kısa olan muaraza yolunu terk ettiler.

Demek muaraza yolu kapalı idi. Kur’an’ın bir tek suresinin bile bir benzerini getiremediler, bunu denemeye bile cesaret edemediler.

Meşhur Cahız'ın dediği gibi:

"Muaraza-i bilhuruf mümkün olmadı, muharebe-i bissüyufa mecbur oldular..." (bk. Nursi, Mektubat, s. 186).

Yani; harflerden meydana gelen bir kitabı yazarak en kısa yoldan Kur’an’ın bir benzerini ortaya koyarak İslam dinini mağlup etmeleri olsaydı, bu yolu mutlaka deneyeceklerdi. Bu mümkün olmadığı için dinlerini, haysiyet ve şereflerini korumak için, canları pahasına da olsa kılıçlarını çekip savaşmak zorunda kaldılar.

- Mekke’de inen ve daha iki elin parmakları kadar olan Müslümanların olduğu bir ortamda, Kur’an’ın meydan okuması karşısında elbette kâfirlerin büyük çoğunluğu oluşturduğu kamu oyunun kanaati önemlidir. Şayet onlar böyle bir kamu oyu oluştursalardı savaşsız zafer kazanacaklardı. Demek bunu başaramadılar.

İşte o günlerdeki meydan okuma örneği:

“Yoksa onlar/kâfirler: ‘Onu (Kur’ân’ı) Muhammed uydurdu.’ mu diyorlar? De ki: Eğer doğru iseniz; haydi siz de onun gibi uydurulmuş on sûre getirin ve Allah’tan başka çağırabileceğiniz herkesi yardıma çağırın. Eğer olar (o yardıma çağırdıklarınız) size cevap vermezlerse, bilin ki, Kur’ân ancak Allah’ın ilmiyle indirilmiştir. Ve ondan başka da ilah yoktur. Artık Müslüman oluyorsunuz, değil mi?” (Hud, 11/13-14)

Bu ayette yer alan “Eğer olar size cevap vermezlerse” mealindeki ifade iki şekilde anlaşılmaya müsaittir.

Birincisi: Kâfirlere hitaptır: “Ey kâfirler! Eğer Kur’an’ın on suresinin bir benzerini ortaya koyma konusunda güvendiğiniz adamlarınız size cevap vermiyorlarsa, artık bilmelisiniz ki, Kur’an Allah’ın kelamıdır…”

İkincisi: Hz. Peygamber (asm) ve Müslümanlara hitaptır: “Ey Peygamber ve müminler! Eğer muarızlarınız olan kâfirler, sizin 'Kur’an’ın on suresinin bir benzerini ortaya koyma' konusundaki çağrılarınıza cevap veremiyorlarsa, artık Kur’an’ın Allah ‘ın kelamı olduğu hususundaki imanınızı bir kata daha pekiştirmelisiniz…” (bk. Taberi, Razi, Beydavi, ilgili yer)

- Burada altının çizilmesi gereken bir nokta da “Kur’an’ın Allah’ın sonsuz ilminin yansıttığı” gerçeğinin ilan edilmesidir. Çünkü, Arapça dil kaidelerini, belagatini çok iyi bilenlerin ortada olduğu bir ortamda, söz söyleme sanatının çok mahir ve pek usta olan o kâfirler, çok muhtaç olmalarına rağmen Kur’an’ın on suresine benzer bir eser ortaya koymuyorlarsa, bu takdirde “Kur’ân ancak Allah’ın ilmiyle indirilmiş” olduğu gerçeği açıkça ortaya çıkmış demektir.

- Tevrat ve İncil kitaplarında belagat açısından bir mucizelik olmadığı gibi, böyle bir meydan okumak da söz konusu değildir.

İlave bilgi için tıklayınız:

Kur'an'ın Edebi Yönü
Kur'an'ın mucizelik yönleri kırk tanedir deniliyor; bunu nasıl anlamak gerekir?
Kur'an Mucizeleri.
Kur'an'ın Verdiği Haberler.
Kur'an'ın Bilimsel Mucizeleri.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun