Kıraat hatası olabilir mi?

Tarih: 22.12.2023 - 20:03 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Hafsa Mushafını düzenleyen Hafsa bin Süleyman bu kıraati neye dayanarak yazmıştır güvenilir olduğunu nerden biliyoruz veya diğer kıraatlerin?
- Sâcî onun Simâk b. Harb, Alkame b. Mersed, Kays b. Müslim ve Âsım’dan uydurma hadisler rivayet ettiğini ileri sürmüş; İbn Hibbân da hadislerin senedlerini birbirine karıştırdığını, mürsel hadisleri merfû diye rivayet ettiğini, bazı kimselerden ödünç kitaplar alıp bunları istinsah ederek semâ olmaksızın rivayet ettiğini söylemiştir.
- Onun şahsiyetiyle ilgili en ağır itham Yahyâ b. Maîn’le Abdurrahman b. Yûsuf b. Hırâş’a ait olup bunlardan birincisinin, Hafs’ın kıraatteki üstünlüğünü kabul etmekle birlikte onun hakkında “kezzâb” dediği nakledilmiş (Mizzî, VII, 15), ikincisinin de aynı terimi kullandığı, ayrıca hadis uydurduğunu eklediği rivayet edilmiştir (Hatîb, VIII, 188). Kaynak İslam Ansiklopedisi.
1) Bazıları tarafından kezzap diye tarif edilen birinin kıraatinde nasıl güvenelim diye bir soru aklıma takıldı.
2) Kıraatlerin doğru oldukları kanıtlanmış mıdır? Kıraatlerin Peygamberimiz tarafından gelen farklı rivayetlere dayanılarak yapıldığını duydum o kıraatlerin “rivayet” diye anılması hadis kadar güçlü olmadıklarından mıdır?
- Şu anda Kıraat rivayetleri elimizde midir?
3) Hata yapmış olamaz mı haşa?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Öncelikle ifade edelim ki, bir âlim bir konuda uzman ve güvenilir olduğu hâlde, başka bir konuda yeterli derecede uzman olmayabilir. Nitekim fıkıh konusunda uzman olan bir âlim, tarih konusunda uzman olmayabilir.

Bu durum sadece dini ilimlerde değil fen bilimlerinde de geçerli olan bir durumdur. Örneğin meşhur bir beyin cerrahı, kalp ameliyatı yapamayabilir. Kalp ameliyatındaki yetersizliği, onun beyin cerrahlığındaki uzmanlığına asla zarar vermez.

İşte Hafs da kıraat ilminde uzman ve hüccet kabul dilmiş, ancak hadis ilminde zayıf olduğu söylenmiştir.

Nitekim Hafs hakkında ileri sürülen görüşleri değerlendiren Zehebî onun kıraat ilminde hüccet, hadiste zayıf olduğunu, çünkü bunlardan birincisini çok iyi bildiğini, diğerinde ise yetersiz kaldığını, ancak şahsiyeti ve ahlakı itibariyle doğru sözlü bir kimse olarak tanındığını söylemiştir. (Mizanü’l-iʿtidal, 1/558)

Hafs Kur'an kıraatinde hüccet sayılmış, özellikle Asım b. Behdele’nin kıraatini rivayetteki güvenilirliği ve hıfzının sağlamlığı üzerinde kaynaklarda ittifak edilmiştir.

Kıraatler, Kuran lafızlarının farklı okunuş biçimleridir. Bu okuyuşlar özellikle Hz. Osman'ın istinsahıyla yani çoğaltıp bölgelere gönderdiği Mushaflarla kayıt altına alınmış ve kıraatlerin naklinde senet ile birlikte bu Mushaflara uygunluk temel kriter olmuştur.

Bu iki kritere uygun olarak sahabe tabiuna, tabiun da tebeu't-tâbiin nesline kıraatleri aktarmışlardır. Bu aktarma biçimi yazılı değil şifahi olmuştur. Sahabeden alınan bu kıraatler üzerinden bir tercih olgusu başlamış ve gerek tabiun ve gerekse tebeu't-tâbiin neslinden olan kurra kendilerinden öncekilerden almış oldukları kıraatler arasından seçki yaparak kendilerine özgü ve kendi isimleriyle anılan kıraat ekolleri hâline gelmişlerdir.

Bu imamlar bulundukları bölgelerde kıraatleri takip edilen imamlar olmuşlar ve bunlar aynı zamanda kendilerinden öncekilerden almış oldukları bu okumaları öğrencilerine okutmuş ve aktarmışlardır. Böylece bu silsile tüm kıraat ekollerinde bu şekilde gerçekleşmiş ve hocadan talebeye şeklinde güçlü bir şekilde nakledilmişlerdir.

Bu arada bu kıraatlerle alakalı birtakım bilimsel çalışmalar da ilk dönemden itibaren yapılmış ve kıraatlerin bir kısmı yazıya da geçirilmiştir.

Ancak birincil derecede, kıraatlerin fonetik yönlerinin de olması hasebiyle hoca talebe ilişkisi içerisinde hem kıraaten kendisi hem de onun telaffuz biçimi sonrakilere aktarılmıştır. Hicri üçüncü asırdan itibaren ise imam ve ravilerin çoğalmasına bağlı olarak eserlerde kıraatlerin senetleri ile birlikte kaleme alındığı da görülmektedir.

Bugün elimizde bu nitelikte en eski eser İbn Mücahid’in "Kitabu’s-seb'a" isimli telifidir. Dolayısıyla kıraatler sadece birinin diğerine yazılı olarak aldığı veya sadece kendisinin yazdığı şekliyle değil, nakledenle birlikte birçok kişinin beraber okuduğu güçlü bir şekilde nakledilir. Hafs’ın okumuş olduğu okumalar sadece Hafs’ın değil, aynı zamanda diğer kıraat imamlarının da okuduğu vecihlerdir.

Diğer yandan Asım’dan sadece Hafs’ın değil birçok ravinin kıraat elde ettiği bilinen bir gerçektir.

Tabakat kitaplarında Hafs’ın hakkında olumsuz birtakım bilgilerin olması tahlile ve araştırmaya muhtaçtır. Nitekim bu konuda yapılan çalışmalarda öncelikle birinin hadis ilminde eksik olması onun diğer alanlarda eksik olmasını gerektirmez, şeklinde bir açıklama ortaya konulur. Yine bu çalışmalarda Hafs’ın isim benzerliğinden hareketle karıştırıldığı ifade edilir.

Tüm bunların ötesinde Hafs’ın tercih etmiş olduğu vecihler üzerinden meseleye bakıldığında şu rahatlıkla söylenebilir:

Hafsın kıraatinde var olan vecihler diğer imamlar veya ravilerinde de söz konusudur. Yani Hafs’ın dışında okumayan veya sadece Hafs’ın okuduğu bir kıraat vechi söz konusu değildir. Bu vecihler diğer imamların ya kendisi ile ya ravisi ile ya da tariklerinde mutlaka birleşen vecihlerdir. Meseleye vecih açısından bakıldığında bu iddiaların tamamı boşa çıkacaktır zaten.

1. Bazıları tarafından "kezzab" diye isimlendirilen biri gerçekte onun kezzab olduğunu gösteren bir delil değildir. Öncelikle bu rivayetlerin arka planına iyi odaklanmak gerekir. Belirtildiği gibi hangi konuda kezzab nitelemesine tabi tutulduğu araştırılır. Özellikle kıraat konusunda ise bu da yine incelemeye tabi tutulur.

Ayrıca, "kezzab" nitelemesi yapan kişinin veya grubun ya da eserin niteliğine özelliğine bakılır. Bu itham duygusal bir itham olabilir ki kaynaklarda benzer durumlara çokça rastlanır.

Kaldı ki bazı çalışmalarda belirtildiği gibi kezzab nitelemesi yapılan kişi ile kurra Hafs’ın aynı olmadığı da dillendirilir.

2. Kıraatlerin sahih bir şekilde nakledildiği Kuran kadar güçlüdür. Çünkü onlar vahiy lafızlarının farklı okunuşları olmaları hasebiyle Kuran’dan farklı düşünülmemiş ve aynı hassasiyet ile korunmuş ve aktarılmıştır.

Hz. Peygamber (asm) Efendimizden sonra, özellikle bu nakil halkası sürekli genişleyerek devam etmiştir. Bu, hadis rivayeti gibi birinin diğerinden nakli şeklinde değil, eğitim öğretim biçiminde ve kalabalık ders halkalarında elde edilen ve aktarılan bir alandır.

Bu nedenle kıraatlerde falandan şu kıraati duydum, okudum şeklinde bir nakil biçimi söz konusu değildir. Daha çok icazet üzerinden bu nakiller belgelenir. Asım’ın sayısız ravisi yani talebesi vardır. Onun ravilerinin sayısız ravileri vardır ve bu bütün imamlar için geçerlidir.

Bir de meseleye vecih açısından bakıldığında bir vecih değişik imam ve raviler tarafından güçlü bir şekilde aktarıldığı açıkça ortaya çıkar.

Unutmamak gerekir ki, disiplinlere ait özel kavramlar vardır ve bu kavramlar her alan için kullanılamazlar.

Hadis, Hz. Peygamber (asm) Efendimize ait konuları içeren bir kavramdır.

Kıraatler ise Kuran'ın farklı okunuş biçimleridir ve olduğu gibi aktırılırlar, Hz. Peygamberin bir tasarrufu, söz konusu değildir.

Kuran'ı da Hz. Peygamber (asm) Efendimiz aktarmıştır ama Kuran'a hadis demiyoruz. İşte kıraatlerde de aynı durum söz konusudur.

3. Hata yapmış olamaz. Çünkü Hafs bu konuda tek değildir. Onun okuduğu vecihleri kendisi dışında birçok imam da okumaktadır.

Not: Bu konuda Hafs ile ilgili İbrahim Tetik'in ilahiyat yayınlarından çıkan kitabına bakılabilir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 87
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun