Cennete giremeyen perişan olsun ne demek?

Tarih: 13.11.2025 - 14:32 | Güncelleme:

Soru Detayı

“Anne ve babasına veya onlardan sadece birine yaşlılık günlerinde yetişip de cennete giremeyen kimse perişan olsun, perişan olsun, perişan olsun.” (Müslim, Birr 9, 10)
- Bu hadis-i şerifi Arapçası ile yazıp açıklamasını yapar mısınız?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Sorudaki hadis-i şerifi Ebu Hüreyre (ra) rivayet ediyor.

« رغِم أَنْفُ ، ثُم رغِم أَنْفُ ، ثُمَّ رَغِم أَنف مَنْ أَدرْكَ أَبَويْهِ عِنْدَ الْكِبرِ ، أَحدُهُمَا أَوْ كِلاهُما ، فَلمْ يدْخلِ الجَنَّةَ »

“Anne ve babasına veya onlardan sadece birine yaşlılık günlerinde yetişip de cennete giremeyen kimse perişan olsun, perişan olsun, perişan olsun.” (Müslim, Birr 9, 10).

Anne ve baba hangi yaşta bulunursa bulunsun, evladın onlara karşı görevlerini yapması gerekir.

Anne, baba varlıklı olabilir; evladının parasına puluna ihtiyaç duymayabilir. Hatta kendilerine bakan, işlerini gören hizmetkârları da bulunabilir. Bu durumda evlada düşen görev, onların gönlünü almak; isteklerini yerine getirmektir. Çünkü paranın herş eye gücü yetmez. Sevgi dolu bir bakış, candan bir davranış, muhabbetle kucaklayış parayla alınabilecek şeyler değildir.

Hadis-i şerifte hayırsız bir evladın acıklı akıbetinden söz edilmektedir. Anne ve babasının veya onlardan birinin ihtiyarlık zamanına yetişip de kendilerine evlatlık vazifesini yapamadığı için cennete giremeyen bir zavallının acıklı sonu anlatılmaktadır. Böylesi bir kimse anne ve babasına veya onlardan birine şefkat ve merhamet göstermediği, elindeki imkânı onlarla paylaşmadığı için Allah Teâlâ’nın merhametini kaybetmiş, sonuç itibariyle zillete ve sıkıntıya düşmeyi, perişan olup gitmeyi hak etmiştir.

Evlat çocukluk günlerinde güçsüzdü. Ne karnını doyurabilmek için parası ne de yiyeceklerini ağzına götürebilecek idraki ve kuvveti vardı. Anne ve baba sayesinde büyüdü, gelişti, iş güç sahibi oldu. Şimdi evlat güçlendi; fakat ilahi takdirin gereği, bu defa anne ve baba güçsüz kaldı. Sadece güçsüz kalmadı; tıpkı o evladın idrakten ve anlayıştan yoksun olduğu günlerdeki gibi idrakleri zayıfladı; büsbütün çocuklaştılar.

Anne ve babası veya onlardan sadece biri bu durumda olan evlat, vaktiyle onların kendisine gösterdiği anlayışın yarısı kadar hoşgörülü olsaydı, şüphesiz ondan hem anne ve babası hem de Allah Teâlâ razı olacaktı. Ne yazık ki evladın anlayışlı olmaması ve bu sebeple görevini layıkıyla yapmaması, ona, ayağına kadar gelmiş olan cenneti kaybettirdi.

Şayet kendisinden bahsettiğimiz kimse iyi bir evlat olsaydı, nice sıkıntılarına katlanarak kendisini yetiştirenlere vefa borcunu öder, sonra da el açıp -ayet-i kerimede tavsiye edildiği üzere- şöyle niyaz ederdi:

“Rabbim! Onlar beni küçüklüğümde nasıl koruyarak büyüttülerse, şimdi sen de onlara öyle merhamet et!” (bk. İsrâ, 17/24).

Özetle;

- Anne ve baba hangi yaşta olursa olsun, onlara iyilik etmelidir.

- Yaşlandıkları zaman yardıma ve himayeye daha çok muhtaç oldukları için kendilerini daima kollayıp gözetmelidir.

- Anne ve babaya karşı gelmek, onlara fena davranmak, Cenâb-ı Hakk’ın gazabını çekecek büyük günahlardan biridir. (bk. Riyazü’s-Sâlihîn Tercüme ve Şerhi, Peygamberimizden Hayat Ölçüleri, Erkam Yay., Hadis No: 319)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun