Karımla ve çocuklarımla olan iletişimimi nasıl güçlendirebilirim?

Tarih: 12.07.2021 - 10:28 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İnsan ilişkilerinin olduğu her yerde bazı problemlerin olması normaldir. Önemli olan bunları iyi niyetle, sevgiyle ve sağlıklı bir iletişimle çözmektir. Nitekim bugün toplumumuzda gerek eşler arası ve gerekse de ebeveyn-çocuk arasındaki problemlere baktığımızda birçoğunun etkili iletişim eksikliğinden dolayı devam ettiğini görmekteyiz.

Sağlıksız bir iletişim yöntemi ile sorunlar çözülmediği gibi, yapılan iletişim hatalarından dolayı sorunlar katlanarak devam ediyor.

Dolayısıyla aile içi huzuru sağlamak isteyen herkesin öncelikle işe sağlıklı ve etkili iletişimi öğrenmekle başlaması gerekir. Sizi de bu düşünceniz ve arayışınız için tebrik ederiz.

1) Sağlıklı iletişimin birinci şartı, muhatabı anlamaya odaklanarak dinlemektir.

Sağlıklı bir iletişim kurmak için öncelikle eşimizi ve çocuğumuzu sözünü kesmeden, onu anlamak düşüncesi ile can kulağı ile dinlemeliyiz.  

İnsanlar iletişim kurarken, çoğunlukla karşısındakini anlamak yerine, ona vereceği cevabı düşünerek dinler veya dikkatini sohbete vermez. Her iki durumda da haliyle muhatabını ya yanlış anlar ya da anlayamaz.

Aile bireyleriyle konuşurken onlara cevap yetiştirmek yerine, "belki onun da haklı olabileceği noktalar vardır" diyerek onu anlamaya odaklanırsak, kişiyi doğru anlayacağımız için, yanlış anlaşılmaların önüne geçmiş oluruz ve o kişi de her zaman iletişime açık olur. Yanlış anlaşılma ihtimali varsa “Şunu mu demek istedin?” diyerek kişiye söylediklerini tasdik ettirmek de yanlış anlaşılmaları önler.

2) Cevap vermek yerine sadece dinlemek ve anladığını hissettirmek

Aile bireyleri, çoğu zaman, sadece duygu ve düşüncelerini paylaşmak isterler. Çünkü paylaşmak ve anlaşılmak insanın temel ihtiyacıdır. İnsan yaratılış itibariyle içindekileri birileri ile paylaşmaya göre programlanmıştır. Paylaşacak kimseyi bulamazsa psikoloğa gidip onunla paylaşır.

Paylaşmak ihtiyacı olan aile bireyleri ile konuşurken öğüt ve nasihat vermek, düzeltmek yerine sadece dinlemek ve empati kurarak onları anladığımızı hissettirmek onlara çok iyi gelir. İyi geleceği için de duygularını dışarıda birilerine anlatmak yerine eşler birbirine ve çocuklar, ebeveynlerine anlatır.

Örneğin “Seni anlıyorum çok incinmişsin, çok yorulmuşsun, bu seni çok kırmış, çok mutlu olmuşsun, çok sevinmişsin” gibi duygularını anlayıp onlara ayna olursak kişiler kendilerini rahatlamış hissedeceklerdir.

Eğer eşimiz bizimle düşüncelerini paylaşmıyorsa veya çocuğumuz bize derdini anlatmıyorsa, çok büyük ihtimalle onu dinlerken ya eleştiriyoruz ya da nasihat ve öğüt veriyoruzdur.

3) Konuşurken çocuğumuza ve eşimize yönelmek ve ona değer verdiğimizi hissettirmek

Aile bireyleriyle konuşurken, öylesine değil de onların sözlerine değer vererek dinlemek. Bu onlara kendilerini önemli ve değerli hissettirir.

Lakayt bir şekilde dinlemek veya dinliyormuş gibi yapmak onlara kendilerini önemsiz hissettireceği için, sizinle konuşmaktan kaçacaklardır. Kendilerine önem veren, sözlerine değer veren kişilerle sohbet edeceklerdir.

4) Eşiniz ve çocuğunuz sizinle bir şey paylaşırken yargılayıcı ve aşağılayıcı dilden kaçının

İnsanların yakınları ile iletişim kurmaktan kaçınmalarının bir nedeni de konuşurken suçlanmaları, yargılanmaları ve aşağılanmalarıdır. “Sen anlamazsın, zaten senden başka ne beklenirdi ki, niye öyle söyledin, neden bunu yaptın ki, iyi olmuş sana, ahmaksın, anlayamamışsın, yanlış yapmışsın, ben olsam şöyle yapardın, keşke böyle deseydin, safsın, herkes seni kandırıyor.” gibi kişiyi suçlayıcı ve aşağılayıcı bir söylemden kaçınmak gerekir.

Eşler, akrabaları veya iş arkadaşları, komşuları vb ile yaşadıkları sorunları diğer eşe anlatırken veya çocuk okulda yaşadıklarını anne-babasına anlatırken ona bu veya buna benzer ifadelerle karşılık veriyorsa, bir daha sorununu ona anlatmaz.

Eşlerin birbiri ile konuşmak yerine kendi anne-babalarıyla veya yakın arkadaşlarıyla konuşmasının veya çocukların başka arkadaşlarıyla konuşmasının altında bu psikolojik gerçek yatıyor. Çünkü eş, diğer eşi dinlerken suçlamasına karşın, annesi veya arkadaşı onu takdir ediyor, “haklısın” “sen bunları hak etmiyorsun” “senin gibi birisini bulmuş daha ne istiyor” gibi onu takdir edici konuşuyor.

5) Takdir edici, teşvik edici ve teşekkür edici bir iletişim dili geliştirmek

Aile üyeleri birbirine küçük zahmetleri ve fedakarlıkları için teşekkür etmeyi, “Allah razı olsun.” demeyi alışkanlık haline getirmeleri de iletişimlerini güçlendirir.

Örneğin, yemeklerden sonra evin hanımına; maddi katkıları için evin babasına; eve ekmek getirdiği, bakkaldan evin bir ihtiyacını getirdiği için çocuğa vb teşekkür etmek, küçük başarılarda takdir etmek, iltifat bildiren kelimeler kullanmak aile üyeleri  arasındaki iletişimi daha da güçlendirir.

6) Eleştirel bir dil yerine yapıcı bir dil geliştirmek ve ben-dilini esas almak gerekir

Hepimiz insanız, zaman zaman hata da yapabiliriz, yanlış da. Ancak insanda nefis olduğu için eleştiriye karşı çok hassastır. Karşıdan eleştiri geldiği zaman, kendisini korumak için bilinçli veya bilinçsiz hemen savunma sistemleri devreye girer ve kişi kendisini savunmaya başlar.

İnsan çoğu zaman kendisine yönelik eleştirilerinin doğru olduğunu bilmesine rağmen yine de savunmaya geçer. Hatta önce sadece benliğini kurtarmak için savunmacı bir dil kullanır, ama zamanla savunduğu şeylere kendisi de inanmaya başlar.

Eşler arasında en sık rastlanan tartışma konusu, köken ailelerle ilgili sorunlardır. Özellikle hanımlar, kayınvalidelerini eleştirmeye başladıkları an, kocaları otomatikman savunmaya geçer. Hanımının haklı olmasını bilmesine rağmen, sırf eleştiri geldiği için kendisini savunmak zorunda hisseder.

Bunun yerine ben-dilini geliştirmek gerekir.

Ben-dili şu demektir:

Kişinin, karşı tarafla ilgili şikayet ve rahatsızlıklarını, arzu ve istek tarzında ve kendi duygularını dile getirerek ifade etmesidir. Örneğin “sen eve geç geliyorsun, sen anneni daha çok seviyorsun, sen beni sevmiyorsun, sen ders çalışmıyorsun, sen sosyal medyaya çok giriyorsun” yerine “Eve geç gelince ben çok üzülüyorum, beni daha çok sevmeni istiyorum, ders çalışınca çok mutlu oluyorum, çalışmayınca da çok üzülüyorum.” gibi veya "Konuşurken gözüme bile bakmıyorsun. Çok kabasın.” yerine “Konuşurken gözüme bakmadığın zaman beni dinlenmediğini, ciddiye almadığını düşünüyorum. Bu da beni kırıyor.”, gibi, kendi duygularına yönelik konuşmak muhatabı rahatsız etmez.

7) Bir sorun konuşuluyorsa, çözüme yönelik konuşmak

Eşler veya çocuk-anne-baba bir sorun konuşurken, iletişimleri sadece sorun etrafında dönüyorsa, o iletişim sağlıklı değil ve ilişkileri daha da kötüleştirir. Çünkü sorun konuşulduğu zaman, insanlar yol alamaz, aynı konu etrafında konuşup durur.

Ayrıca sorun, suçlamaları ve eski hatalarında gündeme gelmesine neden olur. Bu da ilişkileri daha da kötüleştirir.

Sorun çözülmeyince insanlar belirli bir zaman sonra artık sorunlarını birbirleriyle konuşmak istemezler. Çünkü "Nasıl olsa hiçbir şey çözülmüyor, nasıl olsa değişen bir şey olmuyor." diyerek iletişimden kaçar ve araya duygusal duvarlar örerler.

Bunu önlemek için, önce kısaca sorunu anlamak, tanımlamak ve sohbetin geri kalan kısmında sadece çözüme odaklanmak gerekir. Böyle olursa, hem sorunlara çözüm bulunur hem de iletişim giderek artar. Bu da aile üyelerini birbirine bağlar.

8) Döngüsel konuşmalardan kaçınmak

Evlilikte eşler arası ilişki büyük oranda mütekabiliyet esasına dayanır. Yani, eşler karşısındakinin olumsuz söz veya davranışına olumsuz bir söz veya davranışla, olumlu söz veya davranışına ise olumlu bir söz veya davranışla karşılık verirler. Olumluda sorun yok, ancak olumsuz ise, bu durum bir kısır döngü haline dönüşür.

Örneğin “Neden sosyal medyaya çok giriyorsun?" sorusuna diğer eş, “Sen de dün saatlerce telefonda konuştun.” derse. Veya “Sen karışma.” gibi olumsuz cevap verirse, diğer eş de "Karışırım, beni tersleme, ayrıca sen geçen gün de şunu şunu yaptın.”; bir diğeri “Sen de şunu şunu yapmıştın.” der.

Bu tür bir iletişimin sonu gelmeyeceği gibi, eşler arasındaki yıkıcı konuşma ve davranış sarmalı giderek uzayıp şiddetlenir ve anlaşmazlığın çözülmesi zorlaşır. 

Oysaki eşlerden biri, anlaşmazlığı çözmek ve ilişkiyi iyileştirmek için, bu döngüyü kırsa, yani diğerinin olumsuz söz ve davranışına olumlu ve yapıcı karşılık verse, diğer eşin de büyük bir ihtimalle yapıcı konuşmasına kapı aralayacaktır.

Elbette, gerilimli anlarda olumlu ve yapıcı bir biçimde konuşmak ve davranmak kolay değildir, ancak olumsuz bir sözü bir sorun haline getirmemenin en iyi yolu da budur.

En güzeli yapıcı olunması, herkesin kendi hatasına odaklanmasıdır. Sürekli tekrarlanan çatışmaların önüne geçmek için de en iyi yöntem budur.

Eşler arası olumsuz iletişim örnekleri ve iletişimi engelleyen özellikler

- Emretme, yönetme: “Yakınmayı bırak şu işini bir an önce bitir” “yap”

İsyankar davranışa neden olabilir.

- Uyarma, tehdit etme: “Çocukların bakımıyla ilgili bu işleri şimdi bitirmelisin yoksa çok kötü şeyler olacak.”

Gücenmeye ve kızgınlığa neden olabilir.

- Ahlak dersi verme: “Yapmalıydın” “sorumluluğunu yerine getirmedin”

Suçluluk duygusuna neden olabilir.

Araştırma, sorgulama. “Neden?” “kim?” “sen ne yaptın?”

Kısıtlandığı duygusu oluşturur ve kaçamak cevaplara yöneltebilir.

- Mantık yoluyla inandırma: “İşte bu nedenle hatalısın” “Olaylar gösteriyor ki…”

Savunucu tutuma neden olur.

- Yargılama, eleştirme, suçlama: “Sen çok tembelsin” “işi ağırdan alıyorsun”

Rahat olamama ve yetersizlik duygusuna neden olabilir.

- Tahlil etme teşhis koyma: “Senin derdin ne biliyor musun?” “Aslında böyle demek istemiyorsun”

Tedirginlik ve başarısızlık duygusuna neden olabilir.

- Ad takma, gülünç duruma düşürme. “Sulu göz” “koca bebek” “bizimki tam Süpermen”

Karşılık vermeye iter.

- Konuyu değiştirme, işi alaya vurmaya götürebilir...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun