İnsanın ortak ata şeması ispatlandı mı?

Tarih: 17.01.2017 - 04:04 | Güncelleme:

Soru Detayı

1. 4-6 milyon yıl önce Şempanzelerle veya maymun benzeri varlıklarla gen dizilimlerine göre %98 benzerliğin bulunduğu, bunun da ortak atadan geldiğimizin delili olduğu ileriye sürülüyor. Bu doğru mu?
2. Bir yaratıcı kontrolündeki evrim doğru mu?
- Yani Allah insanı daha aşağı yapılı varlıklardan hâsıl etmiş olamaz mı?
- Bazı yaratılışçıların evrimi savunmasına ne diyorsunuz?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Cevap 1:

Evrimciler tarafından, insanla maymun arasındaki genetik benzerliğin %98 olduğu iddia edilmekte ve dolayısıyla maymunla insan arasında evrim bakımından bu yönüyle ilişki kurulmaya çalışılmaktadır.

Bu iddianın ilmî bir dayanağı yoktur. İnsan ve maymun genlerinin %98 birbirine benzediği iddiası, yıllar önce evrimciler tarafından üretilmiştir ve devamlı olarak bir slogan gibi kullanılmaktadır. İnsanda ve şempanzede bulunan 30-40 civarındaki temel proteindeki aminoasit dizilimlerinin ayniliği, bu benzerlik iddiasına delil olarak ileri sürülmektedir.

İnsanda yaklaşık 100 bin protein vardır. Bunların içerisinde 40 tanesi benzerdir. 40 proteinin benzer olması, insanla maymunun %98 benzer olduğunu göstermez. Böyle bir yaklaşım, ilmî olmaktan çok, propaganda amaçlıdır.

Kaldı ki, bu 40 proteinin DNA benzerliği konusu da tartışmalıdır. Bu çalışma 1987 yılında Sibley ve Ahlquist tarafından yapılmış ve Moleküler Evrim Dergisi (Journal of Molecular Evolution)’nde yayınlanmıştır. (Sibley and Ahlquist, Journal of Molecular Evolution, no. 26, s. 100)

Ancak, bu verileri inceleyen Sarich, burada kullanılan metodun fazla güvenilir olmadığını ve elde edilen verilerin çok abartılarak yorumlandığını belirtmiştir. (Sarich et al., Cladistics, 1989, no. 5, s. 3-32)

Kaldı ki, bu benzerlik iddia edildiği gibi %98 bile olsa, bu iki canlı grubu arasında evrime dayalı bir ilişki kurulamaz. Çünkü türler çok hususi genetik şifrelere sahiptir.

Temel proteinler, bütün canlılarda ortak hayati moleküllerdir. Dolayısıyla canlılar arasında bu yapılar bakımından benzerlikler fazladır. Çünkü bütün canlılar, aynı elementlerin belirli oranlarda ve sayıda birleştirilmesinin ürünüdür. Bu bakımdan genetik yapı temellerinin de benzemesi gayet normaldir. Temel yapıların benzerliği, evrimin değil, bütün varlıkların ustasının aynı olduğunun ve hepsinin aynı plan üzerine yaratıldığının delilidir.

Nitekim, nematod solucanları ile insan DNA'ları arasında %75'lik bir benzerlik vardır. (Karen Hopkin, "The Greatest Apes", New Scientist, 15 Mayıs 1999, s. 27)

Şimdi genetik yapı benzerliğinden dolayı insanla solucan benzerliği %75 midir? Böyle saçma şey olur mu? Canlılar arasında esas olan hangi maddelerden yapıldığı değil, bunların genlerine hangi bilgilerin ve özelliklerin şifrelendiğidir.

İki canlı türündeki genetik yapı farklılığı %1 bile olsa, bu fark, o iki canlı türünün tamamıyla farklı özelliklere sahip olması manasına gelmektedir.

Burada göz önünde tutulması gereken önemli bir husus, canlı vücutlarında bulunan bir genin, birden fazla özellik üzerinde etkili olmasıdır. Bir başka deyişle, bir özellik birden fazla genin kontrolüne verilmiştir. (Michael Denton, Evolution: A Theory in Crisis, Burnett Books Ltd., London, 1985, s. 145)

Şimdi bilgisayar ve flaş diskler yapıldıkları maddeler itibariyle ve şekil yönünden her bakımdan birbirlerine benzemektedirler. Bunları farklı kılan onlara yüklenmiş olan, daha doğrusu şifrelenmiş olan bilgidir.

İşte bütün canlılar belli oranlarda ve çeşitte 114 elementten yaratılmıştır. Ama her bir canlının genlerine şifrelenmiş olan program farklıdır. Dolayısıyla canlıların temel maddî yapısı benzerliğinden hareket ederek, bunların birbirinden meydana geldiğini iddia etmek, materyalist düşüncenin ve Allah’ı tanımak istemeyenlerin metodudur.

Onların planlarından birisi de herhangi bir ilmî temele dayanmayan bu tip görüşlerini ispatlanmış bir bilgi gibi takdim etmeleridir. 

İnsana benzerliği olan canlılar sadece maymunlar da değildir. Anatomik yapısı itibariyle maymun, zekâ itibariyle at, konuşma yönüyle papağan, sanat yönüyle bal arısı, sosyal yaşayış itibariyle karıncalar, yavrularına gösterdiği şefkat yönü itibariyle penguenler, insana diğer canlılardan daha yakındır. Kaldı ki, insanı diğer canlılardan ayıran sadece anatomik yapı ya da birkaç özellik değildir.

İnsanın muhakeme etmesi, akletmesi, vicdan sahibi olması, muhakemesi ve yargıda bulunması, hayali, hafızası, muhabbeti, konuşması, düşünmesi ve inanç sahibi olması en önde gelen vasıflarıdır

Cevap 2:

Allah istediğini, istediği gibi yaratır. Nitekim her an melaikeleri ve ruhanileri; havadan, ışıktan, sesten, karanlıktan yarattığı gibi. Varlıkları yaratan Allah olduğuna göre, O ilk insan Hz. Âdem’i doğrudan çamurdan ve en güzel şekilde yarattığını beyan ediyor. Daha bu konuda niçin tereddüde düşülüyor anlamak mümkün değil.

İlk yaratılışı laboratuarda denemek ve tekrar Hz. Âdem’i meydana getirmek mümkün müdür? Değildir.

O halde bu konuda ilmin söyleyeceği fazla bir şey olamaz. Bundan sonra ilim adına söylenecek iki şey vardır.

Birisi, Semavî kitapların ve 124 bin peygamberle beraber milyonlarca evliyanın ve imanlı felsefecilerle ilim adamlarının ifade ettiği, ilk insan Hz. Âdem’in topraktan yaratıldığıdır.

Diğeri de inkârcı felsefecilerin, insanın diğer varlıklardan meydana geldiği şeklindeki yorumları ve düşünceleridir.

İşte bütün hadise budur. Bundan sonra her iki farklı görüşün de taraftarları kendi düşüncelerinin doğru olduğunu ifade etmek için birtakım değerlendirmeler ileriye sürmektedir. Yalnız burada işin içerisinde olmayanları yanıltmak, kendi tarafına çekmek için, inkârcı felsefe grubu taraftarları, safsataya dayalı, hiçbir ilmî yönü olmayan kendi görüşlerinin ilmî olduğunun, Hz. Âdem’in topraktan yaratılışının ilmî olmadığının propagandasını yapıyorlar.

Şimdiye kadar insanın başka bir canlıdan meydana geldiğini gösteren hiçbir fosil bulunamamıştır. İnsanın atası olduğu iddia edilen fosillerin hepsinin uydurma ve sahtekârlık eseri olduğu ispatlanmıştır.

Evrim Çok Farklı Manalarda Kullanılmaktadır

Bazı yaratılışçıların kastettiği ve kabul ettiği evrim ile ateist felsefecilerin kabul ettiği evrim farklıdır. Tekâmül, tahavvül, tebeddül, terakki, tagayyür, ontojeni, filojeni ve evolüsyon v. s. gibi 30’dan fazla tâbir ve kelime atılarak hepsinin yerine “evrim” kelimesi kullanılmıştır. Bu durumda evrimle kimin ne kastettiği anlaşılmamakta ve karışıklığa sebep olmaktadır.

Mesela, siz evrimden tekâmülü kastediyorsanız, bu kanundur. Zira tekâmül, bir varlığın kemale ermesi ve olgunlaşması manasında kullanılır. İnsan anne karnında bir hücre olarak hayata adım atıyor. Allah’ın izniyle gelişip farklılaşarak ve tekâmül ederek bebek haline geliyor. O tekâmül kanununa tâbi olarak gelişip farklılaşarak kemale ulaşıyor.

Bu manada bütün canlılar ve hatta cansız âlem de tekâmül kanununa tâbidir. Cenab-ı Hak bu kâinatı zaman içerisinde tekâmülle kemale erdirmiştir.

Şayet siz evrimden tahavvülü kastediyorsanız, o da bütün âlemde görünen bir kanundur. Elementler gerek canlı bünyesinde ve gerekse cansız âlemde hal değiştirir, bir halden başka bir hale geçerler. Yani tahavvül ederler. Mesela hidrojen yanıcı, oksijen yakıcıdır. İkisi birleştirilerek su meydana getirilir. Karbon oksijenle birleştirilir, karbonmonoksit ve karbondioksit ortaya çıkar ve böylece o elementler hal değişikliğine uğratılmış olurlar. Bütün bu hadiseler birer kanun çerçevesinde cereyan eder.

Bu konuda tartışmaya sebep olan evrim, evolüsyon manasındaki evrimdir. Bu manadaki evrim, bütün canlıların silsile halinde birbirinden meydana geldiğini ileri süren, bir yaratıcıyı kabul etmeyip dinsizliği esas alan felsefî bir görüştür.

İşte evrim konusuna sathi bir nazarla bakanlar evrimden kimin ne kastettiğini anlamakta güçlük çekmektedirler. Hâlbuki yaratılışçılar da evrimi, ama kendi anladıkları ve kastettikleri manada bir evrimi savunuyorlar. Zira genel manada evrim her türlü değişme ve farklılaşma manalarında kullanılıyor.

Bu çerçeveden bakıldığı zaman kâinatta hem canlı âlemde ve hem de cansız âlemde sabit olan ve hiç değişmeden duran bir varlık yok ki. Her an bütün canlılar Cenab-ı Hakk’ın farklılaşma, gelişme ve büyüme kanunlarına tâbi olarak, O’nun emir ve iradesi ile değişiyor, gelişiyor, büyüyor, ölüyor. Cansızsa, parçalanıp, bölünüp, ufalanması sağlanıyor ve hakeza.

Kısacası âlem her an Allah’ın tasarrufunda halde hale geçiyor, cennet ve cehennemin meyvelerini yetiştiriyor.

Bu dünya pazarında isteyen istediğini almakta serbesttir. Aklı, kalbi ve ruhu neyi benimsiyorsa, hangi düşünce ve felsefe onu tatmin ediyorsa onu alacaktır.

Şimdi isteyen ateist felsefecilerin peşine düşer, onların savunduğu manada bir evrime inanır, isteyen de bütün semavî fermanların bildirdiği, 124 bin enbiya, 124 milyon asfiya, bir o kadar evliyanın ve imanlı bilim adamlarının kabul ettiği manada bir evrimi esas alır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 5.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun