Hz. Muhammed ruh hastasıydı, iddiasına nasıl cevap verebiliriz?

Tarih: 21.12.2013 - 15:25 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Hz. Muhammed Hira mağarasına ruh hastalığına yakalanıp kimse farkına varmasın diye gidiyordu. Sonra bana vahiy geldi dedi, sırf kendine hasta demesinler diye. Hem de maceracıydı, ona güzel macera çıktı. Bu yalanı nasıl çürütebiliriz?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Bu tür iddialar birer evham veya küfürden kaynaklanan hezeyanlardır. Hiçbir delile dayanmayan, yalnız dinsizlik saikasıyla, şeytanın telkiniyle hayalde tasarlanan ve akla ziyan bir kuruntuyu kale almak da doğru değildir. Vaktimizi bu tür safsatalara ayırmak bir israftır ve abesle iştigaldir. 

- Eğer dost ve düşmanın ittifakıyla insanların en akıllısı, en dürüstü ve en güvenilir şahsiyeti, deli ise, o zaman dünyada bir tek akıllı yok demektir. 

- Daha önce de müşrikler tarafından Hz. Muhammed (asm)’in deli olduğunu söylemişlerdi. Anlaşılan bu düşünce, -diğer her safsata gibi- cahiliye döneminden kalma müzelik bir komedi antikasıdır. Yani, bu günkü dinsizler o kadar zavallıdır ki, on beş asır önce seslendirilen bir safsatadan medet umuyorlar. Bu çirkin intihal, akıl, vicdan, mantık, muhakeme yönünden iflas bayrağını açmanın bir diğer adıdır. 

- Hayatı boyunca, çevresinde bulunan insanların yıldızı gibi parlak zekaya sahip sahabelerin ona bağlılıkları onun bir peygamber olduğunun açık göstergesidir.

- Bütün dünyaya meydana okuması, on dört asır boyunca, yüz ölçüm bakımından yarısını kendi saltanatı altına alması ve dünya nüfusunun en az üçte birini kendi aklına tabi kılmayı başarması, bu saçmalıklara verilen en güzel bir cevaptır.

- Kur’an gibi, ferdi, içtimai, siyasi, ahlaki, hukuki, evrensel sahada en güzel prensipler ortaya koyan bir kitaba sahip olmasını ne ile izah edecekler?

- Daha önce -putperestlik dinlerinin yanlış olduğunu söylediği için- kendisine deli diyen Mekke müşriklerinin -belki de- % 99’u, daha sonra kendisine iman edip, canlarını, mallarını onun davası uğruna feda etmeleri ve daha önce bile bile yalan söyleyerek ona “deli” demelerinden ötürü bin defa Allah’tan ve ondan özür dilemeleri, onun hak peygamber olduğunun açık delilidir.

- Şöyle de dediler:

“Saçma sapan rüyalar bunlar! Belki de uydurduğu bir yalandır. Belki de bir şairdir o. Hadi bir mucize getirsin bize, öncekilere gönderildiği gibi…” (Enbiya, 21/5)

mealindeki ayet ve benzerlerinde inkârcıların inatçı ve küfürde akılsızca sürdürdükleri  ısrarlarına dikkat çekilmiştir. 

Örneğin Kur’an gibi mucizeler hazinesi bir kitap için -cehaletlerini gösteren- farklı farklı yargılarda bulunuyorlar. “Bazen bu bir sihirdir”, bazen “bu bir şairin sözüdür", bazen “bu bir kâhinin sözüdür”, bazen “bu uydurulmuş bir masaldır” diyorlar. Bu kararsızlıkları Kur’an’a ve Hz Peygambere yakıştırdıkları çirkin şeyler konusunda kendileri dahi inanmamakta ve belli bir konuda kararlı bir tavır sergilemekten uzak olduklarını göstermektedir.

Onların bu tutarsız hezeyanlarına; Kur’an’da

“Bak Resulüm, seni nelere kıyas ettiler (gâh şair, gâh büyücü, gâh kâhin, gâh mecnûn dediler) de nasıl dalâlete düştüler? Hem öyle sersemleştiler ki artık yol bulacak halleri kalmadı.” (İsra, 17/48);

“Yine: 'Ne oluyor bu Peygambere, böyle Peygamber mi olur: Yemek yiyor, çarşı pazarda dolaşıyor! Bari yanında heybetli bir melek olsaydı da etrafındaki insanları korkutup uyarıda bulunsaydı! Yahut kendine bir hazine verilse yahut kendisinin içinden yiyeceği bir bahçesi olsaydı!' Hasılı o zalimler: 'Doğrusu siz, sadece büyülenmiş bir adamın peşine düşmüşsünüz.' dediler. İşte bak senin hakkında nasıl tutarsız misaller getiriyorlar. Doğrusu onlar saptılar, artık asla yol bulamazlar!” (Furkan, 25/7-9)

mealindeki ifadelerle işaret edilmiştir. (krş. İbn Kesir, ilgili ayetin tefsiri)

- Son olarak, on dört asır boyunca Kur’an’ın akıllara verdiği istikamet, kalplere verdiği merhamet, düşünceye verdiği selamet, dünyaya karşı kurduğu manevi saltanat ve ilmi hakimiyete bakalım, sonra da şu ayetlere aklıselimle kulak verelim:

“Nûn. Kalem ve ehl-i kalemin satırlara dizdikleri ve dizecekleri şeyler hakkı için: Rabbinin lütfuyla, deli değilsin. Hem senin ecrin, mükâfatın hiç kesilmez! Ve sen pek yüksek bir ahlâk üzerindesin! Yakında göreceksin, onlar da görecekler. Hanginizde imiş o dertler, o delilikler.” (Kalem, 68/1-6)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun