Hz. Muaviye Şam’da kendisi için saray yaptırdı mı?

Tarih: 28.08.2025 - 08:30 | Güncelleme:

Soru Detayı

Hz. Muaviye (r.a.) Şam’da vali iken yahut halife olduktan sonra Dımaşk’ta kendisi için bir saray yaptırdı mı? Yaptırmış ise Hazreti Ömer'in buna tepkisi ne olmuştur?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Hz. Ömer, Hz. Muaviye’nin sarayda oturmak, misafirleri sarayda ağırlamak gibi yaptığı bazı uygulamaları eleştirince, Hz. Muaviye, bunun İslam’ın izzetini göstermek için olduğunu açıklar. Bunun üzerine Hz. Ömer, onun akıllı ve hikmetli bir davranış sergilediğini ifade eder ve ne emredeceğine karar veremez.

Yani, Hz. Ömer bunu yasaklamıyor, fakat açıkça onaylamıyor da; bir bakıma serbest bırakıyor. Böylece, Müslüman bir yöneticinin, toplumun ve İslam’ın menfaatine uygun gördüğü hikmetli ve faydalı işleri tesis edebileceği sonucu çıkar.

Bu kısa bilgiden sonra soruya birkaç açıdan şöyle cevap vermek mümkündür:

     1. Önce saray ne demektir, hangi manalara gelir? Saray kelimesi Türkçeye Farsçadan geçmiştir. Eski Farsçada srâde (ev) manasına gelen saray kelimesi X. Yüzyıldan beri Türkçede kullanılır. Genelde bir İslam devleti hükümdarının ailesiyle birlikte yaşadığı evdir ve aynı zamanda devlet işlerinin görüldüğü yerdir.

     2. Saray kelimesi Dört Halife ve Emeviler döneminde, valilerin konak ve meskenleri, konut ve evlerini isimlendirmede görülür. Mesela Hz. Ömer döneminde hicretin 17. Yılında (638) kurulan Kufe ve Basra şehirlerindeki valilik binalarına Dârü’l-İmâre (Emirlik Binası) veya “Kasru’l-İmâre (Emirlik/Valilik Kasrı” deniliyordu. (1)

     3. Kasru’l-İmâre denilen bu konut ve meskenler valilik binaları sağlam binalar olsa da, bu binaları tarih içinde halifeler, devlet başkanları için yapılan büyük saraylar gibi hayal etmemek gerekir. Bunlar Vali Konağı, konutu, meskeni, valilik binası anlamında kendilerine Dâru’l-İmâre veya Kasru’l-İmâre denilen binalardır. Basra’da da bir Dâru’l-İmâre (Kasru’l-İmâre) bulunmaktaydı. (2)

     4. Hz. Muaviye de hicretin 18. Yılında (639) Şam Valisi olan ağabeyi Yezid b. Ebu Süfyan’ın ölümünden sonra, Hz. Ömer tarafından Şam Eyalet Valisi olarak atanmıştı. Hz. Muaviye vali olunca, büyük ihtimalle Dâru’l-İmâre veya Kasru’l-İmâre denilen valilik binasına yerleşti. O bu binayı kendisi yaptırmamıştı. Burası daha önce Doğu Roma Devletinin Şam Eyalet Valisinin oturduğu bir ikametgah ve meskendi. Hz. Muaviye bu binada haremlik, selamlık düzenlemesi yaptı ve ailesiyle buraya yerleşti. Bu binanın muhkem bir bina olduğunu düşünüyoruz. (3)

      Bu binayı zihnimizde bir padişah sarayı gibi hayal etmek kanaatimizce doğru değildir. Bu yüzden kitap ve araştırmalarda “Hz. Muaviye’nin Şam’daki Valilik Sarayı” denilince konu yanlış anlaşılmamalıdır.

     5. Hz. Muaviye; Hz. Osman döneminde 24/35 (644 / 656) Şam Eyaleti Valiliğini sürdürüyordu. Hz. Muaviye’nin Hz. Osman’ın hilafeti yıllarında Şam’da Kubbetü’l-Hadrâ (Yeşil Kubbe) diye anılan bir binayı yaptırdığından söz edilir. Bu binayı örnek alan sonraki dönemlerdeki valilerin de buna benzer kubbeli valilik konutu yaptırdıkları bilgisine rastlarız. Bu Kubbetu’l-Hadrâ (Divanhane) Cuma Cami yanına inşa edilmişti. Bu tür divanhaneler; Emeviler dönemi divanhaneleri örnek alınarak, Abbasiler ve diğer İslam devletlerinde de yaptırılmıştır.

Kanaatimizce bu Kubbe-i Hadra 80-100 metrekare kadar bir genişlikte olmalıdır. Fazla büyük değildir. Burada devlet meseleleri görüşülür, gelen ziyaretçilerle bir araya gelinirdi. Bir kabul salonu niteliğindeydi.

Hz. Muaviye’nin yaptırdığı el-Kubbetü’l- Hadrâ (Divanhâne) sonra ortadan kalkmış olmalıdır. (4)

Böyle yerlerde devlet işleri için divan toplantısı yapıldığından bu mekânlar divanhane olarak da bilinir. Bunu büyük bir saray olarak, Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı ve başka büyük saraylar gibi düşünmemek gerekir.

6. Hz. Ömer Şam’a geldiğinde Hz. Muaviye’nin sabah akşam bir grup içinde sabahlayıp akşamladığını görünce ona; “Ey Muaviye! Bakıyorum sen sabah akşam konvoy halinde gezip dolaşıyorsun, evde sabahlarken ihtiyaç sahipleri senin kapının önünde bekliyorlar.” diye sorunca, Hz. Muaviye şu cevabı vermiştir:

“Ey Müminlerin emiri, düşmanlarımızın bize çok yakın olduğu bir yerde bulunmaktayız. Ben de İslam’ın izzetini görmelerini diledim. Ey Müminlerin emiri, bana ne emrederseniz yerine getiririm.”

Bunun üzerine Hz. Ömer, Hz. Muaviye’nin verdiği cevapla çok akıllı ve hikmetli bir söz söylediğini ifade etmiş ve “Seni kontrol ettiğim şeyde beni öyle bir dar durumda bırakırsın ki, bunu yapmanı mı emredeyim, yoksa yapmamanı mı diye kararsız kalırım.” demiştir. (5)

Demek ki, Hz. Ömer bunu emretmiyorsa da yasaklamıyor da, “Sen çok akıllı bir adamsın. Bu işlerdeki hassasiyetimi biliyorsun. Ama dediğin konuda beni duraklatan hikmetli bir şey söylemiş oldun. Bundan dolayı ben sana bir şey diyemiyorum.” demiş oluyor. (6)

Evet, Hz. Ömer “Böyle devam et.” demiyor ama bunu yapma da demiyor. Bir bakıma serbest bırakıyor, denilebilir.

Şu halde Müslüman bir idareci, İslam’ın ve Müslümanların menfaatine gördüğü şeyleri tesis edebilir.

Kaynak:
1) Tarım Ertuğ, Zeynep, “Saray”, DİA, XXXVI, İstanbul 2009, s, 117-121; Avcı, Câsim, “Kûfe”, DİA, XXVI, Ankara 2002, s. 339-342; Sarıcık, Murat, Dört Halife Dönemi, Nesil Yayınları, İstanbul 2016, s. 250-251.
2) Bakır, Abdulhalik, “Basra”, DİA, V, İstanbul 1992, s. 108-109.
3) Sarıcık Murat Hz. Hasan Hilal Ofset Matbaası Isparta 218. s.192. 
4) Tarım Ertuğ, “Saray”, DİA, XXXVI, s, 117-121; Tanman, M. Baha, “Divanhane”, DİA, IX, İstanbul 1994, s. 437-444.
5) Belâzürî, Ensâb, 5/147; İbn Abdilberr, 3/1417; İbn Asâkir, 59/114; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, 5/201.
6) bk. Zehebî, Siyeru e‘lâmi’n-nübelâ, Muaviye ibni Ebî Süfyân maddesi, 3/133.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun