Hz. İsa'nın Deccal'ı öldürmesi, şahs-ı manevi ile mi yoksa bizzat şahsı ile mi olacaktır? Yani İsevîlik dîn-i hakîkisinin küfrü yok etmesi şeklinde mi anlamalıyız Hazret-i İsa'nın nüzûlunu? Bu meselede İslâm ulemâsının fikirleri nelerdir?

Tarih: 29.11.2011 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bediüzzaman, Mektubat isimli eserinin girişinde ÜÇ hayat tabakasından bahseder: Bunlardan birincisi tüm insanların şu an yaşadığı hayat tabakasıdır. İkincisi ise Hz. Hızır’ın yaşadığı hayattır. Bediüzzaman bu hayatı,

“… bir vakitte pek çok yerlerde bulunabilirler. Bizim gibi beşeriyet levazımatıyla daimî mukayyed değillerdir. Bazan istedikleri vakit bizim gibi yerler, içerler; fakat bizim gibi mecbur değillerdir…”

şeklinde açıklar. Üçüncüsü ise Hz. İsa’nın bulunduğu hayat tabakasıdır. Üstad Bediüzzaman bu hayatla ilgili şu önemli açıklamaları yapmıştır:

"Üçüncü Tabaka-i Hayat: Hazret-i İdris ve İsa (as)’ın tabaka-i hayatlarıdır ki, beşeriyet levazımatından (gerekli olanlar) tecerrüd (ayrılma, temizlenme) ile, melek hayatı gibi bir hayata girerek nuranî bir letafet kesbeder (güzellik kazanır). Âdeta beden-i misalî letafetinde ve cesed-i necmî nuraniyetinde olan cism-i dünyevîleriyle semavatta bulunurlar." (Mektubat, s. 6)

Bediüzzaman bu sözünde Hz. İsa’nın insanların hayatlarını devam ettirmek için gerek duydukları her şeyden uzaklaştığını, meleklerinkine benzer bir hayata kavuşup nurani bir güzellik kazandığını ifade etmektedir. Hz. İsa’nın bir yıldız gibi parlayan ve eşsiz güzellikte olan dünyadaki bedeniyle gökyüzünde bulunduğunu açıklamaktadır. Bediüzzaman Said Nursi’nin dikkat çektiği bir diğer önemli konu ise Hz. İsa’nın ikinci kez dünyaya gelişi hakkında şüphe içinde olan çevrelerdir. Bediüzzaman açıklamalarında tüm kainatı yoktan var eden, her şeye kadir olan Rabbimiz’in Hz. İsa’yı ikinci kez dünyaya getirmeye muktedir olduğunu hatırlatmaktadır.

"Evet, her vakit semavattan melaikeleri yere gönderen ve bazı vakitte insan suretine vaz’eden (Hazret-i Cibril’in “Dıhye” suretine girmesi gibi) ve ruhanîleri âlem-i ervahtan (ruhlar aleminden) gönderip beşer suretine temessül ettiren, hattâ ölmüş evliyaların çoklarının ervahlarını (ruhlarını) cesed-i misaliyle dünyaya gönderen bir Hakîm-i Zülcelal, Hazret-i İsa aleyhisselâm’ı, İsa dinine ait en mühim bir hüsn-ü hâtimesi (güzel netice) için, değil sema-i dünyada cesediyle bulunan ve hayatta olan Hazret-i İsa, belki âlem-i âhiretin en uzak köşesine gitseydi ve hakikaten ölseydi, yine şöyle bir netice-i azîme için ona yeniden cesed giydirip dünyaya göndermek, o Hakîm’in hikmetinden uzak değil… belki onun hikmeti öyle iktiza ettiği için (gerektiği için) va’detmiş ve va’dettiği için elbette gönderecek." (Mektubat, On Beşinci Mektup, s. 56-57)

Bediüzzaman bu sözünde melekleri insan suretinde yeryüzüne gönderen, kainattaki bildiğimiz ve bilmediğimiz tüm boyutların tek sahibi olan, alemlerin Rabbi olan Allah’ın Hz. İsa’yı da istediği surette yeniden dünyaya geri getirebileceğini söyler.

Hz. İsa’nın böyle önemli bir dönemde ve böyle şerefli bir görev için yeniden dünyaya geleceğini vaat eden Rabbimiz, mutlaka vaadini yerine getirecektir. Hz. İsa geldiğinde imanın nuru ile tanınır (1) Hz. İsa’nın dünyaya ikinci kez geldiğinde nasıl tanınacağı konusu her zaman merak konusu olmuştur. Bediüzzaman eserlerinde bu konuyu da açıklamakta, Hz. İsa’nın imanın nuru ile tanınacağını söylemektedir. Üstad’ın üzerinde durduğu bir diğer konu ise, Hz. İsa’yı herkesin tanıyamayacağı, sadece ona yakın olan kişilerin ve imanda derinleşmiş olanların onu tanıyabilecekleridir.

"Hazret-i İsa aleyhisselâm geldiği vakit, herkes onun hakikî İsa olduğunu bilmek lâzım değildir. Onun mukarreb (yakınları) ve havassı (dindarlar ve manevi derecesinde yüksekler), nur-u iman ile onu tanır. Yoksa bedahet (aşikarlık) derecesinde herkes onu tanımayacaktır." (Mektubat, On Beşinci Mektup, s. 56-57)

Hz. İsa İslam diniyle hükmedecek, Kur'an’a tabi olacak.

Bediüzzaman Said Nursi, dinsiz ideolojilerin hakim olduğu böyle bir dönemde Hz. İsa’nın yeniden dünyaya döneceğini müjdelemektedir. Üstad’ın aşağıdaki sözlerinde haber verdiği gibi, Hz. İsa yeryüzüne ikinci kez gelişinde Kur'an’la hükmedecek, Kuran’a tabi olacaktır. Hıristiyanlık ile Müslümanlık birleşerek dinsizlik akımına karşı Kur'an ahlakını yaşayarak üstün geleceklerdir. Risale-i Nur’da bu konuyla ilgili aktarılanlar şöyledir:

"Ahir zamanda Hazret-i İsa (as) gelecek, Şeriat-ı Muhammediye (ASM) ile amel edecek mealindeki hadîsin sırrı şudur ki: Ahir zamanda felsefe-i tabiiyenin (tabiat felsefesi) verdiği cereyan-ı küfrîye (inkarcı hareket) ve inkâr-ı uluhiyete (Allah’ı inkar) karşı İsevîlik dini tasaffi ederek (arınarak) ve hurafattan tecerrüd edip (hurafelerden temizlenip) İslâmiyete inkılab edeceği bir sırada, nasıl ki İsevîlik şahs-ı manevîsi, vahy-i semavî kılıncıyla o müdhiş dinsizliğin şahs-ı manevîsini öldürür; öyle de Hazret-i İsa (as), İsevîlik şahs-ı manevîsini temsil ederek, dinsizliğin şahs-ı manevîsini temsil eden Deccal’ı öldürür.. yani inkâr-ı uluhiyet fikrini öldürecek." (Mektubat, s. 6)

“…felsefe-i tabiiyenin verdiği cereyan-ı küfrîye ve inkâr-ı uluhiyete (Allah’ı inkar) karşı…“: Bediüzzaman, Hz. İsa’nın Darwinizm’in meydana getirdiği inkarcı harekete ve Allah’ın varlığını inkar edenlere karşı büyük bir mücadele yürüteceğini belirtmektedir.

“… İsevîlik dini tasaffi ederek (arınarak) ve hurafattan tecerrüd edip İslâmiyete inkılab edeceği…” Bediüzzaman bu hikmetli açıklamasında Hz. İsa’nın ahir zamanda tekrar dünyaya geldiğinde İslam dininin gereklerine göre hareket edeceği yönündeki hadisi tefsir etmektedir. Hz. İsa’nın mücadelesi çeşitli hurafeler ve geleneklerle özünden uzaklaşan Hıristiyanlığın özüne dönmesi ile başlayacaktır. Hz. İsa Hristiyanlığı tüm batıl hurafelerden temizleyecek ve daha sonra da İslamiyete dönecektir. Böylece Hristiyanlar ve Müslümanlar birlik olup, dünya üzerinde çok büyük bir güç oluşturacaklardır. Hz. İsa bu dinsiz sistemin bütününü ifade eden Deccal’i öldürecek, inkarcı sistemleri tamamen yeryüzünden kaldıracaktır.

"İşte böyle bir sırada, o cereyan pek kuvvetli göründüğü bir zamanda, Hazreti İsa (as)’ın şahsiyet-i maneviyesinden ibaret olan hakiki İsevilik dini zuhur edecek, yani rahmet-i ilahiyetinin semasından nuzul edecek; hal-i hazır Hıristiyanlık dini o hakikata karşı tasaffi (saflaşacak) edecek, hurafattan ve tahrifattan sıyrılacak, hakaik-i İslamiye ile birleşecek; manen Hıristiyanlık bir nevi İslamiyet’e inkilab edecektir…" (Mektubat, s. 53)

Bediüzzaman yukarıdaki sözünde dinsizliği temsil eden Deccal’in görünürde çok kuvvetli olduğuna dikkat çekmektedir. İşte bu dönemde Hz. İsa Allah’ın rahmeti sayesinde tekrar yeryüzüne gelecek ve böylece gerçek Hristiyanlık ortaya çıkacaktır. Daha önce de vurguladığımız gibi, Hz. İsa’nın ilk yapacağı şey, vahyedilmesinden sonra çeşitli tahrifata uğrayan Hristiyanlık dinini aslına döndürmek, tüm batıl uygulamaları, sapkın inanışları, aslı olmayan uygulamaları, gereksiz gelenek ve kuralları ortadan kaldırmak olacaktır. İki bin yıldan bu yana özünden uzaklaşma süreci yaşamış olan Hristiyanlığı özüne döndürebilecek olan tek kişi Hz. İsa’dır. Böyle bir değişim de bugüne kadar gerçekleşmemiştir.

“…hakaik-i İslamiye ile birleşecek; manen Hıristiyanlık bir nevi İslamiyet’e inkilab edecektir…“: Hristiyanlığın saf haline dönerek vahyedildiği özüne geri dönüşünden sonra, Allah’ın son hak dini ve Allah katında tek geçerli din olan İslam’ın gerçekleriyle birleşecek ve İslam’a dönüşüme başlayacaktır.

"Ve Kur'an’a iktida (uymak, tabi olmak) ederek, o İsevilik şahsı manevisi tabi; ve İslamiyet, metbu (tabi olunan) makamında kalacak. Din-i Hak, bu iltihak neticesinde azim bir kuvvet bulacaktır. Dinsizlik cereyanına karşı ayrı ayrı iken mağlub olan İsevîlik ve İslâmiyet ittihad neticesinde, dinsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak istidadında iken; âlem-i semavatta cism-i beşerîsiyle bulunan şahs-ı İsa (as), o din-i hak cereyanının başına geçeceğini, bir Muhbir-i Sadık (Hz. Muhammed (sav)), bir Kadir-i Külli Şey’in va’dine istinad ederek haber vermiştir. Madem haber vermiş, haktır; madem Kadir-i Külli Şey’ va’detmiş, elbette yapacaktır." (Mektubat, s. 54)

“…Kur'an’a iktida (uymak, tabi olmak) ederek, o İsevilik şahsı manevisi tabi; ve İslamiyet, metbu makamında kalacak..“: Hristiyanlığın Hz. İsa ile başlayacak olan bu dönüşümü, son kitap olan ve herkesin uymakla mükellef olduğu Kuran’a tabi olmakla neticelenecek. Hz. İsa’nın şahsı ve ona tabi olan Hıristiyanlık İslam’a tabi olacak.

“…Dinsizlik cereyanına karşı ayrı ayrı iken mağlub olan İsevîlik ve İslâmiyet ittihad neticesinde, dinsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak…“: Hz. İsa öncülüğündeki Hristiyanlık Kur'an’a tabi olduğunda çok büyük bir güç oluşacak. Çünkü günümüzde dünyanın en büyük iki dini olan Hristiyanlık ve Müslümanlık hem siyasi, hem ekonomik hem de manevi yönden çok büyük iki kuvvettirler. Bu nedenle de dinsiz ideolojiler karşısında birleştiklerinde çok büyük bir güç kazanarak dinsizlik akımlarını fikren yok edip, dağıtacaklardır. İnsanları hayatlarının gerçek amacından uzaklaştıran, bencil, sevgisiz, çatışmacı bir hayata iten materyalist felsefe ve dinsizliğin dünya üzerindeki etkileri iki dinin birleşmesiyle ortadan kalkacaktır.

“…cism-i beşerîsiyle bulunan şahs-ı İsa (as), o din-i hak cereyanının başına geçeceğini…“: İki dinin ittifakı ve Hristiyanların Kur'an’a tabi olması ile dünyada nüfus çoğunluğuna sahip olacak iki din, tek bir ses ve tek bir vücut gibi hareket edecek,. bu hak dinin başına ise Hz. İsa geçecektir. Bediüzzaman bu sözünde Hz. İsa’nın yeryüzüne gelip, bu hareketin başına geçeceğini Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde haber verdiğini hatırlatmış ve bu nedenle de bu haberin mutlak gerçekleşecek olan hak bir bilgi olduğunu söylemiştir. Bediüzzaman Deccal ve oluşturduğu dinsiz kuvvet ile ilgili şu tariflerde bulunmaktadır:

"Hem âlem-i insaniyette inkâr-ı uluhiyet niyetiyle medeniyet ve mukaddesat-ı beşeriyeyi zîr ü zeber (karma karışık) eden Deccal komitesini, Hazret-i İsa (as)’ın din-i hakikîsini İslâmiyet’in hakikatıyla birleştirmeye çalışan hamiyetkâr ve fedakâr bir İsevî cemaatı namı altında ve “Müslüman İsevîleri” ünvanına lâyık bir cem’iyet, o Deccal komitesini, Hazret-i İsa (as)’ın riyaseti altında öldürecek ve dağıtacak; beşeri, inkâr-ı uluhiyetten kurtaracak." (Mektubat s. 441)

“... inkâr-ı uluhiyet niyetiyle medeniyet ve mukaddesat-ı beşeriyeyi zîr ü zeber…“: Bediüzzaman, Deccal ve onun temsil ettiği dinsiz akımları “Allah’ın varlığını inkar amacıyla medeniyeti ve insanların mukaddesatlarını karıştıran” bir birlik olarak tanımlamaktadır.

“... Hazret-i İsa Aleyhisselâm’ın din-i hakikîsini İslâmiyet’in hakikatıyla birleştirmeye çalışan hamiyetkâr ve fedakâr bir İsevî cemaatı namı altında ve “Müslüman İsevîleri” ünvanına lâyık bir cem’iyet…“:

Tüm bozulmalardan arındırılan gerçek Hristiyanlığın İslam dini ile birleşmesi için samimiyetle, fedakarane çaba sarf eden Hz. İsa ve samimi İsevileri Bediüzzaman “Müslüman İseviler” olarak tanımlamaktadır. Hz. İsa önderliğindeki bu Müslüman İseviler cemaati, Üstad’ın Deccal şahs-ı manevisinde tanımladığı dinsiz fikir sistemlerini ortadan kaldıracaktır.

“O kadar kuvvetlidir ve devam eder; yalnız Hazret-i İsa (A.S.) onu öldürebilir, başka çare olamaz.”

rivayet edilmiş.

"Yani, onun mesleğini ve yırtıcı rejimini bozacak, öldürecek; ancak semavî ve ulvî, hâlis bir din İsevîlerde zuhur edecek ve hakikat-ı Kur’aniyeye iktida ve ittihad eden bu İsevî dinidir ki, Hazret-i İsa (as)’ın nüzulü ile o dinsiz meslek mahvolur ölür. Yoksa onun şahsı bir mikrop, bir nezle ile öldürülebilir." (Şualar, s. 581)

Bediüzzaman bu hikmetli sözünde Deccal’i ancak Hz. İsa’nın yok edebileceğine işaret eden hadislere dikkat çekmiştir. Deccal’in yerleşik düzenini, saldırgan rejimini ortadan kaldıracak olan, dinsizliği insanlar arasında yaymak ve mukaddesatı bozmak olarak tarif edilen mesleğini bozacak olan Hz. İsa, ona tabi olan samimi İseviler ve hurafelerden sıyrılıp Kur'an’a teslim olan Hristiyanlardır. Hz. İsa’nın yeryüzüne ikinci kez gelişi ile Deccal’in dinsiz mesleği ölecektir.

“o dinsiz meslek mahvolur ölür. Yoksa onun şahsı bir mikrop, bir nezle ile öldürülebilir”: Bediüzzaman burada çok önemli bir konuya dikkat çekmektedir. Önemli olan dinsizliği insanlar arasında yaymak için çaba sarf eden insanları teker teker fikren etkisiz hale getirmek değil, dinsiz akımların yaşamasına imkan veren, olara sözde dayanak sağlayan tüm fikri sistemlerin ortadan kaldırılmasıdır. Yoksa kişilerin teker teker fikren etkisiz hale getirilmesi çok kolaydır. Bediüzzaman, Hz. İsa ve onunla birlikte olan İseviler’in dinsiz akımları yokedişini ise şu şekilde tanımlamaktadır:

"Şahs-ı İsa (as)’ın kılıncı ve maktul olan şahs-ı Deccal’in, teşkil ettiği dehşetli maddiyunluk ve dinsizlik azametli heykeli ve şahs-ı manevisini mahvedecek ancak İsevi ruhanileridir ki; o ruhaniler, din-i İsevi’nin hakikatini hakikat-i İslamiye ile mezcederek (karıştırarak) o kuvvetle onu dağıtacak, manen öldürecek…" (Şualar, s. 493)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun