Bediüzzaman küfrü kısımlara ayırıyor mu?

Tarih: 30.03.2012 - 07:56 | Güncelleme:

Soru Detayı
- Müslümanların Hristiyanlarla bir araya gelip Ateizme karşı mücadele etmeleri, Bediüzzaman’ın hedefi midir?
Cevap

Değerli kardeşimiz,

Sadece Bediüzzaman değil, bütün İslam alimleri kitap ehli olanlar ile diğer kâfirleri aynı kefeye koymazlar.  Mesela;

- İslam alimleri, Kur’an’a dayanarak -başka kafirlerle değil- kitap ehli olan kadınlarla evlenmeyi caiz görmüşlerdir.

- Keza İslam  alimleri -Kur’an’ın emrine uygun olarak- başka kafirlerin değil, kitap ehli olanların yiyecekleri ve kestiklerinin yenebileceğine fetva vermişlerdir.

- Allah da kitap ehli ile diğer kâfirleri aynı kefeye koymamıştır:

“Zulmedenleri hariç, Ehl-i kitab ile en güzel olan şeklin dışında bir tarzda mücadele etmeyin ve onlara şöyle deyin: 'Biz, hem bize indirilen kitaba hem size indirilen kitaba iman ettik. Bizim İlahımız da sizin İlahınız da bir ve aynı İlahtır ve Biz O’na gönülden teslim olduk.'(Ankebut, 29/46)

mealindeki ayette bu hususu açıkça görmekteyiz.

- Kur’an’da özellikle, Hristiyanlara ayrı bir yer verilmiş ve onların İslam’a daha sıcak baktıklarına işaret edilmiştir.

“Sen, iman edenlere, düşmanlık besleme bakımından onların en şiddetlilerinin Yahudiler ile müşrikler olduğunu görürsün. Müminlere sevgi bakımından en çok yakınlık duyanların ise 'Biz Nasâra’yız (Hıristiyan’ız)' diyenler olduğunu görürsün. Bunun sebebi, onlar arasında bilgin keşişlerin ve dünyayı terk etmiş rahiplerin bulunması ve onların kibirlenmemeleridir.”(Maide, 5/82)

mealindeki ayette bu husus açıkça vurgulanmıştır.

- Hz. İsa ile Hz. Mehdi'nin, Deccal’e karşı birlikte mücadele edeceklerine dair hadis rivayetleri, aynı zamanda Müslümanlarla Hristiyanların birlikte omuz omuza verip ateistlere karşı birlikte mücadele edecekleri anlamına gelir. (Hadisler için bk. Buhari, Enbiya 49; Müslim, İmân 244, 245, 247; İbn-i Mâce, Fiten, 33; Müsned, 2/336, 3/368, 420; Tirmizi, Fiten, 62; Ebû Dâvud, Melâhim, 14; el-Hâkim, el-Müstedrek, 4/529-530)

Çünkü, iki kişinin mücadelesi değil, grupların mücadelesi söz konusudur.

İşte Bediüzzaman hazretlerinin dediği de bu sahih hadislerin emirlerini uygulamaya koyma manasına gelir.

Gerçek İsevilerin kimler olduğu, Bediüzzaman Said Nursi'nin açıklamalarında hikmetli bir şekilde anlatılmaktadır. Hz. İsa'nın yeryüzüne ilk gelişinde tebliğ etmiş olduğu hak din, özünden uzaklaşmış ve tahrif edilmiştir. Kuran'da bildirildiği gibi, Hz. İsa'nın ardından üçleme ve Hz. İsa'nın ilahlaştırılması (Allah'ı tenzih ederiz) gibi çeşitli sapkın inanışlar Hıristiyanlığa dahil edilmiştir.

“Hz. İsa yeryüzüne geldiğinde öncelikle, Hristiyanlığı bu sapkın inanışlardan arındıracaktır. İki bin yıldan bu yana özünden uzaklaşma süreci yaşamış olan Hıristiyanlığı özüne döndürebilecek olan tek kişi Hz. İsa'dır. Kendisini bekleyen Hıristiyan dünyasına gerçek din ahlakını yani Kuran'da bildirilen İslam ahlakını anlatacak, Hıristiyan dünyası hak dine yönelecektir. Hz. İsa'ya tabi olanlar da gerçek İseviler olacaklardır” olarak incelediğimizde gerçek İsevilerin; Kuran ahlakına ve sünnete uyan, Hz. İsa'ya itaat eden kimseler olacağı anlaşılmaktadır.

Bu dönemde dinlerinin içine karışmış olan hurafelerden ve batıl inanışlardan yüz çevirerek gerçek İslam ahlakına yönelecek olan Hristiyanlar ve samimi Müslümanlar, gerçek İseviler olacaklardır. Müslümanlar ve batıl inanışlarından kurtulan Hıristiyanlar, Hz. İsa vesilesiyle büyük bir ittifak kuracaklardır. Gerçek İsevilerin ittifakı, yeryüzündeki din ahlakına karşı olan her türlü sistem ve uygulamanın tamamen ortadan kaldırılmasını sağlayacaktır.

Bediüzzaman'ın konuyla ilgili bazı açıklamaları şu şekildedir:

"Ahir zamanda Hazret-i İsa (as) gelecek, Şeriat-ı Muhammediye ile amel edecek." mealindeki hadisin sırrı şudur ki: Ahir zamanda felsefe-i tabiiyenin (tabiat felsefesi) verdiği cereyan-ı küfriye (inkarcı hareket) ve inkar-ı uluhiyete (Allah'ı inkar) karşı İsevilik dini tasaffi ederek (arınarak) ve hurafattan tecerrüd edip (hurafelerden temizlenip) İslamiyete inkılab edeceği bir sırada, nasıl ki İsevilik şahs-ı manevisi, vahy-i semavi kılıncıyla o müdhiş dinsizliğin şahs-ı manevisini öldürür; öyle de Hazret-i İsa, İsevilik şahs-ı manevisini temsil ederek, dinsizliğin şahs-ı manevisini temsil eden Deccal'ı öldürür... yani inkar-ı uluhiyet fikrini öldürecek." (Mektubat, s. 6)

"...felsefe-i tabiiyenin verdiği cereyan-ı küfriye ve inkar-ı uluhiyete (Allah'ı inkar) karşı...": Bediüzzaman, Hz. İsa'nın Darwinizm'in meydana getirdiği inkarcı harekete ve Allah'ın varlığını inkar edenlere karşı büyük bir mücadele yürüteceğini belirtmektedir.

"...İsevilik dini tasaffi ederek (arınarak) ve hurafattan tecerrüd edip İslamiyete inkılab edeceği..." Bediüzzaman bu hikmetli açıklamasında Hz. İsa'nın ahir zamanda tekrar dünyaya geldiğinde, İslam dininin gereklerine göre hareket edeceği yönündeki hadisi tefsir etmektedir. Hz. İsa'nın mücadelesi çeşitli hurafeler ve geleneklerle özünden uzaklaşan Hristiyanlığın özüne dönmesi ile başlayacaktır. Hz. İsa Hristiyanlığı tüm batıl inanışlardan temizleyecek ve ona tabi olduklarını söyleyen tüm Hristiyanlar gerçek din ahlakına yani İslamiyet'e döneceklerdir."

"Ve Kur'an'a iktida (uymak, tabi olmak) ederek, o İsevilik şahsı manevisi tabi; ve İslamiyet, metbu (tabi olunan) makamında kalacak. Din-i Hak, bu iltihak neticesinde azim bir kuvvet bulacaktır. Dinsizlik cereyanına karşı ayrı ayrı iken mağlub olan İsevilik ve İslamiyet ittihad neticesinde, dinsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak istidadında iken; alem-i semavatta cism-i beşerisiyle bulunan şahs-ı İsa (as), o din-i hak cereyanının başına geçeceğini, bir Muhbir-i Sadık (Hz. Muhammed sav), bir Kadir-i Külli Şey'in va'dine istinad ederek haber vermiştir. Madem haber vermiş, haktır; madem Kadir-i Külli Şey va'detmiş, elbette yapacaktır." (Mektubat, s. 59 )

"...Kur'an'a iktida (uymak, tabi olmak) ederek, o İsevilik şahsı manevisi tabi; ve İslamiyet, metbu makamında kalacak..": Hıristiyanlığın Hz. İsa ile başlayacak olan hak dine dönüşümü, son kitap olan ve herkesin uymakla mükellef olduğu Kuran'a tabi olmakla neticelenecektir. Hz. İsa'nın şahsı ve ona tabi olan Hıristiyanlar İslam'a tabi olacaktır.

"...Dinsizlik cereyanına karşı ayrı ayrı iken mağlub olan İsevilik ve İslamiyet ittihad neticesinde, dinsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak...": Hz. İsa öncülüğündeki Hıristiyanlık Kuran'a tabi olduğunda çok büyük bir güç oluşacaktır. Çünkü günümüzde dünya nüfusunun çoğunluğuna sahip iki din olan Hıristiyanlık ve Müslümanlık hem siyasi, hem ekonomik hem de manevi yönden çok büyük iki kuvvettirler.

Bu nedenle de dinsiz ideolojiler karşısında birleştiklerinde çok büyük bir güç kazanarak dinsizlik akımlarını fikren mağlup edip, dağıtacaklardır. İnsanları hayatlarının gerçek amacından uzaklaştıran bencil, sevgisiz, çatışmacı bir hayata iten materyalist felsefe ve dinsizliğin dünya üzerindeki etkileri, iki dinin birleşmesiyle ortadan kalkacaktır.

"...cism-i beşerisiyle bulunan şahs-ı İsa (as), o din-i hak cereyanının başına geçeceğini...": İki dinin ittifakı ve Hıristiyanların Kuran'a tabi olması ile dünyada nüfus çoğunluğuna sahip olacak iki din, tek bir ses ve tek bir vücut gibi hareket edecek, bu hak dinin başına ise Hz. İsa geçecektir. Bediüzzaman bu sözünde Hz. İsa'nın yeryüzüne gelip, samimi olarak iman edenlerin başına geçeceğini Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde haber verdiğini hatırlatmış ve bu nedenle de bu haberin mutlak gerçekleşecek olan hak bilgi olduğunu söylemiştir.

“Îsevîlerin hakiki dindarları” tabirini  iki şekilde anlamak mümkündür:

Birisi, İslam dini ile müşerref olmuş Hristiyanlardır. Yani Hristiyanlıktan İslam’a geçmiş kesimlere işaret etmek için konulan bir sembol tabirdir. Nasıl Müslüman Türkler denildiğinde bir kavme atıf vardır, aynı şekilde hakiki dindar İseviler tabirinde de Müslüman İsevilere atıf vardır.

İkincisi, samimi bir şekilde komünizm karşısında mücadele eden dindar, ama tutucu ve bağnaz olmayan Hristiyanlardır. Bunlar dinin komünizm karşısında muhafaza olması için İslam ile ittifak ediyorlar. Bu ittifakları belki ahirette karşılıksız kalmaz, ama onların cennete girmesine yetmeyecektir. Zira cennete ancak İslam olunca girilebilir. İnsanların iyilikleri cennet için yeterli değildir, iman da lazımdır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun