Enam suresinde geçen tırnaklı hayvanlar konusunun Tevrat ile çelişmesi nasıl açıklanabilir?

Tarih: 12.05.2013 - 01:29 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Enam suresi 146. ayeti, Yahudilere bütün tırnaklı hayvanların yasaklandığını söylüyor. Buradaki "tırnak" kelimesi Arapça’daki "zufur" kelimesidir, anlamı tırnaktır. Şimdi bazı tefsirlerde bunun bütün pençeli ve tırnaklı kuşlar, hayvanlar olduğu iddia ediliyor. Fakat Yahudilikte bütün pençeli ve tırnaklı hayvanlar haram değildir. Örneğin tavuk, horoz ve güvercin, kümes hayvanları bunlar pençeli ve tırnaklı hayvanlardır, fakat haram değillerdir.

- Bazıları buradan hareketle Kur'an-ı Kerim'in burada hata yaptığını iddia ediyorlar, ne dersiniz?

- Bazı tefsirlerde "parmakları yarık olmayan hayvanlar" diye tercüme ediyorlar, fakat zufur kelimesi Arapça’da toynak anlamında değildir. Ayrıyeten ördek Yahudilikte haram değildir. Açıklayabilir misiniz?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- İlgili ayetin meali şöyledir:

“Yahudilere bütün tırnaklı hayvanları haram kıldık. Sığır ve koyunun iç yağlarını da haram kıldık. Yalnız sırtlarında yahut bağırsaklarında bulunan veya kemiğe karışan yağları haram kılmadık. Haddi aşmalarından ötürü onları bu şekilde cezalandırdık. Şüphe yok ki biz hep doğru söyleriz.” (Enam, 6/146)

Ayette yer alan “ZUFUR” kelimesine farklı anlamlar verilmiştir:

Taberi’ye göre, zufur, parmakların arası yarık olmayan-deve,deve kuşu, hindi, ördek türü hayvanların, kuşların toynağıdır. (Taberi, ilgili ayetin tefsiri)

İbn Aşur’a göre, Zufur, parmakların sonunda ve derinin altında bulunan kemiktir. (Öyle anlaşılıyor ki, İbn Aşur’a göre, tırnak, pençe ve toynağın hepsine de zufur denir)

Bu zufurlu hayvanlara misal olarak, deve, kurt gibi yırtıcı hayvanlar, köpek, kedi, tavşan, yaban kedisi verilmiştir. (İbn Aşur, ilgili ayetin tefsiri)

- Kitab-ı Mukaddes’te Yahudilere yemesine cevaz verilen ve yasaklanan hayvanlar şöyle sıralanmıştır:

“İğrenç sayılan hiçbir şey yemeyeceksiniz. Şu hayvanların etini yiyebilirsiniz: Sığır, koyun, keçi, geyik, ceylan, karaca, yaban keçisi, gazal, ahu, dağ koyunu.

Çatal ve yarık tırnaklı, geviş getiren her hayvanın etini yiyebilirsiniz.

Ancak geviş getiren, çatal ve yarık tırnaklı hayvanlardan etini yememeniz gerekenler şunlardır: Deve, tavşan, kaya tavşanı. Bunlar geviş getirir, ama çatal tırnaklı değildir. Sizin için kirli sayılırlar.

Domuz çatal tırnaklıdır, ama geviş getirmez. Sizin için kirli sayılır. Bu hayvanların etini yemeyecek, leşine dokunmayacaksınız.

Suda yaşayan hayvanlardan şunların etini yiyebilirsiniz: Pullu ve yüzgeçli canlıların etini yiyebilirsiniz.

Ama pulsuz ve yüzgeçsiz canlıların hiçbirini yemeyeceksiniz. Bunlar sizin için kirli sayılır. Temiz sayılan bütün kuşları yiyebilirsiniz.

Etini yemeyeceğiniz kuşlar şunlardır: Kartal, kuzu kartalı, kara akbaba, çaylak, doğan türleri, bütün karga türleri, baykuş, puhu, martı, atmaca türleri, kukumav, büyük baykuş, peçeli baykuş, ishakkuşu, akbaba, karabatak, leylek, balıkçıl türleri, ibibik, yarasa. Bütün kanatlı böcekler sizin için kirli sayılır. Hiçbirini yemeyeceksiniz.” (Tesniye / Yasanın Tekrarı, 14/3-19)

Görüldüğü gibi, Kitab-ı Mukaddes’te de pek çok tırnaklı ve toynaklı/çatallı hayvanların ve kuşların eti yasaklanmıştır.

Vahiy ve dini metinler dilinde “külli” kavramlar, bazen -tüm fertleri içine alan bir bütünü değil-, istisnası kabil olan geneli ifade eder. Nitekim Kitab-ı Mukaddeste yukarıda geçen, “Çatal ve yarık tırnaklı, geviş getiren her hayvanın etini yiyebilirsiniz.” ifadesi, görünürde -söz konusu özellikteki- bütün hayvan fertlerini içine almış gibidir. Halbuki ardından gelen “Ancak geviş getiren, çatal ve yarık tırnaklı hayvanlardan etini yememeniz gerekenler şunlardır:..” şeklindeki ifadeden anlaşıldığı üzere, ilk ifade "efradını cami, ağyarını mani" bir külliyi değil, istisnaya müsait bir geneli ifade etmektedir.

Keza, yukarıda etinin yenmeyeceğine dair bir sürü kanatlı kuşları saydıktan sonra, “Ama temiz sayılan kanatlı yaratıkların tümünü yiyebilirsiniz.” (KM. 14/20) şeklinde genel bir ifadeye yer verilmiştir.

- Kur’an’ın ilgili ayetinde yer alan “Külle zi zufur=her tırnaklı, çatallı” ifadesini de böyle değerlendirebiliriz.

Şunu bir milyon defa tekrarlamış olalım ki, Kur’an- Kerim'in ilahi kimliği, diğer semavi kitaplarla kıyaslanmayacak kadar, kesin ve açıktır. Bu sebeple,  bu kitaplarda şayet farklı ifadeler ve hükümlere rastladığımızda, ikisinin uzlaşması, telifi mümkün olmadığı zaman, Kur’an’ın ifadesini esas almak en mantıklı ve en makul olanıdır.

Zira, diğer kitapların peygamberlerinden çok sonra yazarları belli insanlar tarafından yazıldığı ehl-i kitap alimleri tarafından da kabul edilmektedir. Oysa Kur’an,

“Hiç şüphe yok ki o zikri, Kur’ân’ı biz indirdik, onu koruyacak olan da biziz.”(Hicr, 15/9)

mealindeki ayetin açık ifadesiyle Allah’ın koruması ve himayesi altındadır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun