Dünya nimetlerinden yararlanmak, ahiret nimetlerini azaltır mı?
- Dünya hayatından nimetlerden istifade etmenin ahiret hayatında istifade edilecek nimetleri azalttığına ilişkin hadis ve rivayetler, menkıbeler anlatılmaktadır. Bu doğru mudur?
- Örneğin geğiren bir adama Peygamberimiz (asm)'in "Bu dünyada doyanlar kıyamette aç kalacaklar." buyurması; çok fakir olan bir Müslüman çifte Allah'ın altın bir külçe ihsan etmesi, ama ahiretteki rızıklarının azalmaması için bunun geri gitmesi için dua etmeleri ve külçenin kaybolması vs...
- Allah'ın hazineleri -haşa- kayıtlı mıdır ki, bu dünyada yararlanılan nimetler ahiretteki nimetlerin azalmasına sebep olsun?
Değerli kardeşimiz,
Burada Allah’ın hazinlerinin azalması diye bir şey söz konusu değildir. Söz konusu olan şey, adalet mekanizmasının ölçütleridir. Örneğin; aynı ibadeti yapmış, aynı takvayı paylaşmış olan iki kişiden biri zengin, hayat standartları yüksek; diğeri fakir, dünyada lezzetlerden pek yararlanamamış bir kimse söz konusu ise, bunların ahiretteki mükâfatlarının aynı olmaması adaletin gereğidir.
Hadislerde yapılan karşılaştırmalar, şahıslarla ilgili değil, mücerret / soyut konularla ilgilidir. Yani, filanca zengindir, falanca da fakirdir. Öyleyse bu fakir şu zenginden daha önce cennete gider diye bir şey yoktur. Çünkü takva denilen Allah’a karşı saygı ve sevginin rolleri esastır.
Nitekim bir rivayete göre, Ebu’d-Derda Peygamberimize,
“Ya Resulullah! Zengin olan kimselerle aynı ibadetleri yapıyoruz, biz namaz kılıyoruz, onlar da namaz kılıyorlar, biz oruç tutuyoruz, onlar da oruç tutuyorlar, biz sadaka veriyoruz, onlar da sadaka veriyorlar. Onlar hem dünyayı hem ahireti kazanıyorlar.” dedim.
Resulullah buna cevap olarak şöyle buyurdu:
“Sana bir şey söyleyeceğim, onu yaptığın takdirde, ne senden önce ne de senden sonra -senin bu yapacağın şeylerin aynısını yapmayan kimselerden- ne senden önce gelenler seni geçer, ne de senden sonra gelenler sana kavuşur. O da şudur: her namazdan sonra 33 defa SUBHANELLAH, 33 defa ELHAMDULİLLAH, 34(33) defa ALLAHU EKBER, diyerek tesbih edeceksin.” (Ahmed b. Hanbel, Bezzar ve Taberani’nin rivayet ettiği bu hadisin senedi sahihtir. bk. Heysemi, Zevaid, h. no: 16912)
Görüldüğü gibi, burada fakirlerle aynı ibadeti yapan zenginlerin durumu ile fakirlerin durumu karşılaştırılmış ve fakirlerin mutlaka zenginlerden daha üstün olacağına yer verilmemiştir. Aksine, başka bir sevap kapısı gösterilmiştir.
İmam Gazali gibi alimler, “Sabreden fakir mi, şükreden zengin mi daha iyidir?” sorusunu sormuş ve farklı görüşlerde olan alimlerin yorumlarına yer vermiştir. Ancak, konu tamamen kişilerin Allah’a karşı gösterdikleri tavırla alakalıdır. Zerre miskal ne hayır ne de şer gizli kalmayacağı ve tartıya geleceğine göre, kişilerin niyetleri, amelleri, takva dereceleri, sabır ve şükürleri gibi en ince teferruata kadar her şeyleriyle değerlendirilecektir. Bu değerlendirmede bazen,
“Ümmetin fakirleri zenginlerden kırk yıl önce cennete girecektir.” (Mecmau’z-Zevaid,no: 17892)
Ama öyle bazı zenginler var ki, bazı fakirlerden çok daha önce cennete gireceklerdir.
Her makamın bir sözü vardır. Yerine göre, hadislerde farklı kritere yer verilmiş olması irşadın gereğidir.
Sonuç olarak, ahirette Allah’ın sonsuz adalet terazisi devreye girecektir. Bu ölçüye göre iyilikleri fazla olanlar cennete, az olanlar -affedilmezlerse- cehenneme gireceklerdir. Zerre kadar imanı olanlar en son cehennemden çıkacaklardır.
Dünyadaki lezzetleri, ahiret inancını geçici de olsa gafletle devre dışı bırakıyorsa, bu lezzetlerin sahibi kimse ile, “dünya zevkleri namına bir şey bilmeyen” kimselerin derecelerinin farklı olması adaletin gereğidir. Sabır içinde şükreden kimseler ile, sabrı gerektirecek bir şeyi olmayan ve nimetler içinde yüzdüğü halde, şükrü de tam yerine getirmeyen kimselerin aynı dereceyi paylaşmaları düşünülemez.
Bu konuda bize yol gösteren ayetlerden bazıları:
“Yiyiniz, içiniz; fakat israf etmeyiniz! Çünkü Allah İsraf edenleri sevmez.” (A'raf, 7/31)
“Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin! Eğer sadece Allah’a kulluk ediyorsanız, O’na şükredin.” (Bakara, 2/172)
“İnkâr edenler, dünyada sadece zevk u safa ederler ve hayvanların yediği gibi yerler! Onların varacağı yer cehennemdir.” (Muhammed, 47/12)
“Akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver. Bununla beraber malını saçıp savurma.” (İsra, 15/26)
Peygamberimiz Hz. Muhammed (asm) ise şöyle buyurmuştur:
“Canının çektiği ve arzu ettiğin her şeyi yemen, şüphesis israftır.” (İbn-iMace, Et’ime 51)
Bir defasında, bir adam, çokça yiyip geğirmeye başlayınca, Efendimiz adamcağıza:
“Geğirmeyi bırak. Çünkü dünyada çok doyanlar, kıyamet gününde en uzun müddetçe aç kalacak olanlardır” diye uyarmıştır.” (Tırmizi, Kıyamet 37)
Peygamberimiz (asm), midenin üçte birinin yemeğe, üçte birinin suya ayrılmasını, diğer üçte birinin ise boş bırakılmasını tavsiye etmiş, tıka basa yemeyi onaylamamıştır. İyice acıkmadan sofraya oturulmamasını, oturunca da tam olarak doymadan kalkılmasını önermiştir.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- "Cennet sonsuza dek mesut yaşanacak bir yer bir yer olsaydı, Hz. Âdem şeytana uyup yasak olan ağaca yanaşmazdı." iddiasına nasıl cevap verebiliriz?
- Ahirette insanın bedeni ile haşr edilmesinin hikmeti nedir?..
- "Kur'ân-ı Kerim okunurken ağlayan şahıslar bilmiyorlar ki, belki de hayız ve nifas ile ilgili bir ayet okunuyor." cümlesini nasıl değerlendirirsiniz?
- Yüce Allah kafire de dünyada bol rızık bahşetmekte, işlerini kolaylaştırmaktadır. Bunu nasıl yorumlamalıyız?
- İmana getirecek mucizeler imtihan sırrına aykırı mıdır?
- Cansızlar, bitkiler, hayvanlar; yeryüzü halifesi olan insan için yaratılmıştır; insanların cinlere de ihtiyacı var mıdır?
- Cenab-ı Allah, anlaşılması imkansız şeyler üzerinde tefekkür etmeyi emreder mi?
- Hz. Mevlana, Mesnevi'sinde "Kadın Hak nurudur, sevgili değil... Sanki yaratıcıdır, yaratılmış değil.” demiş midir?
- “Fakirler, cennete zenginlerden yarım gün önce, yani (dünya hesabıyla) beş yüz sene önce girerler.” Bu hadisi açıklar mısınız?
- İbadet etmeyen, fakat maddi durumu ve aile düzeni yerinde olduğu için kafası rahat olan adamın duyduğu huzur ile ibadet eden ve yaşama amacının kulluk olduğunun bilincinde olan adamın duyduğu huzur arasında nasıl bir fark vardır?