Dizlerinden altı tutmayan tahareti, abdesti ve namazı nasıl yapar?
- Dizden alt tarafı çalışmayan bir kardeşim var, namaza başlamak istiyor, o kardeşim abdesti nasıl almalı, tahareti nasıl yapmalı, namazı nasıl kılmalı?
- Detaylı ve tam anlayacağımız ve uygulayacağımız şekilde anlatır mısınız?
Değerli kardeşimiz,
İnsanlar ancak yapabileceklerinden sorumludurlar. Zira dinimiz, kişiye güç yetiremeyeceği yükü yüklemez. Hastalığı veren de yükümlülükler yükleyen de Allah’tır. Dolayısıyla kişi gücü neye yetiyorsa onu yapmakla mükelleftir. (bk. Hac, 22/78; Fetih, 48/17)
Allah Teala, Kur'an-ı Kerim’de “Allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar...” (Bakara, 2/286) buyurmuştur.
Bu ilke, ibadetlerin kişiye gerekliliği konusunda olduğu gibi, ibadetlerin yapılışı ile ilgili konularda da geçerlidir.
Taharet
Necasetten taharet engelli için de bazı ibadetler için ön şarttır.
Herhangi bir organı engelli olan bir Müslüman, kendi imkanlarıyla gücünün yettiği kadar temizliğini yapmaya çalışır ve sadece yapabildiğinden sorumlu olur. Yapamadığından sorumlu olmaz, bu durum ibadetlerine zarar vermez, örneğin kıldığı namazları geçerlidir.
Abdest
Abdest, “belli organları usulüne uygun olarak su ile yıkamak ve bazılarını da ıslak el ile mesh etmek” şeklinde tarif edilir. (Merğinani, el-Hidaye, I, 93-94)
Abdestle ilgili olarak Kur'an-ı Kerim’de, “Ey iman edenler! Namaza kalktığınızda yüzlerinizi, dirseklere kadar kollarınızı yıkayın, başınızı meshedin ve topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın… Eğer su bulamazsanız temiz toprakla teyemmüm edin.” (Maide, 5/6) buyurulur.
Hz. Peygamber (asm) de hem abdestin nasıl alınacağını Müslümanlara fiili olarak göstermiş (Merğinani, el-Hidaye, I, 102) hem de abdestsiz olarak kılınacak hiçbir namazın Allah katında kabul olunmayacağını belirtmiştir (Buhari, Vudu, 2; İbn Mace, Taharet, 47)
Abdestin bu ayette ifadesini bulan dört farzında sünni fıkıh mezhepleri ittifak etmişlerdir.
Buna göre abdest organlarından bazılarının olmaması, onlarla ilgili hükmü düşürür. Soruda olduğu gibi dizlerinden altı tutmayan bir Müslüman, imkanları çerçevesinde hareket eder.
Buna göre, başkasının yardım etmesine ihtiyaç olmaksızın abdest uzuvlarını yıkama imkanına sahip olan kişi, abdestini alarak namazını kılar.
Abdest almaya gücü yetmeyen ve kendisine yardım edecek kimsesi de olmayan kişi, teyemmüm ederek namazlarını kılar.
Kolları veya ayakları olmadığı için abdest almaya gücü yetmeyen ve kendisine yardım edecek kimsesi de bulunmayan kişi, teyemmüm de yapamayacak durumda ise, bu kişiye abdest ve teyemmüm yükümlülüğü yoktur. Kendisini abdestli gibi kabul ederek, kılabildiği şekilde namazlarını kılar. Bu namazları daha sonra kaza etmesi söz konusu değildir. (İbn Nüceym, el-Bahr, I, 151, 246-249; İbn Abidin, Reddü’l-muhtar, I, 185, 423)
Bedensel engelli olduğu için abdest alırken ayaklarını yıkayamayan birisi, kendisi ve yardım edecek kişi zarar görmeyecek şekilde bir başkasından yardım alarak da olsa bu farzı yerine getirmeye çalışır. Çünkü Hz. Peygamber (asm) hastalık gibi mazeretler sebebiyle ibadetlerde yardım almaya izin vermiştir. (Buhari, Vudu, 35)
Ücretsiz veya parası varsa birisine ücret vermek suretiyle yardım alarak abdestini alabilir. Buna imkanı yoksa ayaklarına mesh yapmak suretiyle abdestini tamamlar, bunu da yapamazsa teyemmüm eder namazını kılar. Şayet bunu da yapamaz ise vaktin hürmeti için ayaklarını yıkamadan hali üzere namazını kılar. Mecellenin ifadesiyle “bir iş dîk oldukta muttasi‘ olur. (Mecelle, md.18; Ali Haydar, Dürerü'l-hükkâm, I, 32)
Namaz
Dinimizde sorumluluklar kulun gücüne göre belirlenmiş (bk. Bakara, 2/286), gücü aşan durumlar için kolaylaştırma ilkesi getirilmiştir (bk. Bakara, 2/185).
Namazın rükünlerinden herhangi birini yerine getirmeye engel olan rahatsızlıklar da kolaylaştırma sebebi sayılmıştır. (bk. Ebu Davud, Salat, 181).
Buna göre bedensel engelliler içinde bulundukları duruma göre aşağıdaki süreci takip etmelidirler:
a) Namazları asli şekline uygun olarak kılmaya mani olmayan hafif bedeni rahatsızlıklar meşru mazeret olarak kabul edilmemelidir. Bu noktada uzman bir doktorun raporu ve kişinin kendi vicdani kanaati büyük önem taşır.
b) Ayakta kılamayan kimse, herhangi bir şekilde tabure kullanmadan kılabiliyorsa, namazlarını oturarak kılmalıdır. Bu oturma şekli öncelikli olarak, namazda olduğu gibi dizleri üstünde oturarak, bu şekilde oturamıyorsa bağdaş kurarak, buna da güç yetiremiyorsa ayaklarını kıble istikametine uzatarak olmalıdır. Namazlarını bu şekilde kılıp secdeyi aslî suretinde yapabilen kimsenin taburede kılmış olduğu namaz geçerli değildir.
c) Ayakta durabilen ve yere oturup kalkabildiği halde, herhangi bir rahatsızlık sebebiyle secde edemeyen kimse namaza ayakta başlamalıdır. Rükûdan sonra doğrulup ardından yere oturarak secdeleri başını hafif öne eğerek yapmalıdır. Ardından tekrar kalkmalı ve aynı şekilde devam ederek namazını tamamlamalıdır.
d) Ayakta durabildiği halde oturduktan sonra ayağa kalkamayan kişi namaza ayakta başlamalıdır. Kıyamdan sonra rükû ve secde yaparak oturmalıdır. Geri kalan rekâtların rükûlarını oturarak ve başını hafif öne eğerek, secdelerini de asli şekliyle yapmalıdır.
e) Ayakta durmaya gücü yettiği halde rükû ve secde yapmaya gücü yetmeyen kimsenin kıyamda bulunma zorunluluğu yoktur. Fakat bu durumda olan kimsenin, kıyamda bulunduktan sonra ayaktayken başını öne eğerek rükû yapması ve ardından oturup secdeleri başını öne eğerek yapması daha uygundur. Ayağa kalkabilirse geri kalan rekatları da bu şekilde kılmalıdır. Ayağa kalkamazsa namazına oturarak devam etmesinde herhangi bir sakınca yoktur.
f) Ayakta durmaya ve rükû yapmaya gücü yettiği halde yere oturamayan kimse namaza ayakta başmalıdır. Ardından rükû yapmalı ve tabureye oturmalıdır. Daha sonra secdeleri başını hafif öne eğerek yapmalıdır. Geri kalan rekâtlarda da kıyam ve rükûu asli haliyle, secdeyi de başıyla ima ederek kılmalıdır.
Taburede namaz kılan kimsenin namazını cemaatle kılması durumunda saf düzenini bozmamaya özellikle dikkat etmesi gerekir. Bunun için de tabureyi arka saftaki cemaatin secde edeceği yere asla koymamalıdır. Tabureyi, safında bulunduğu cemaatin hizasında yerleştirmesi gerekir.
g) Ayakta durmaya gücü yetmeyen, yere de oturamayan kimse namazı tabure, sandalye ve benzeri bir şey üzerine oturarak, rükû için başını hafif, secde için biraz daha fazla öne eğerek kılmalıdır.
h) Namazlarını oturarak kılamayan kimselerin sırtüstü uzanarak kılmaları gerekir. Bu durumda ayaklar kıbleye doğru yöneltilmelidir. Buna da gücü yetmiyorsa sağ tarafı üzerine yatarak yüzünü kıbleye çevirerek namaz kılmalıdır. Bu durumda rükû ve secdeleri, başı hafifçe öne doğru hareket ettirerek yerine getirmelidir.
ı) Hanefi mezhebine göre başı ile işaret ederek namaz kılamayan kimseden namaz sorumluluğu düşer. Diğer fıkıh âlimlerine göre ise göz kapaklarını hareket ettirerek veya kalp ile niyet ederek namaz hareketlerini yerine getirmesi gerekir.
İlave bilgi için tıklayınız:
- Zihinsel ve bedensel engellilerin dini sorumlulukları var mı ...
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- İma ile namaz kılmak geçerli ve yeterli midir? Sonda takılı, büyük ve küçük abdestini hissetmeyen kişi, abdestte özürlü sayılır mı?..
- Hasta, nasıl namaz kılar?
- Secde yapamayan, namazı yere oturarak mı sandalyede mi kılar?
- Şafi mezhebine göre farz namazların kazası ile ilgili hükümler nelerdir?
- Hayalen ve ima ile namaz kılmak caiz mi?
- Hasta oturarak, sandalyede namazı nasıl kılar?
- Göz ile namaz kılınır mı?
- Mecburiyet halinde yatakta oturarak namaz kılmakta bir sakınca var mıdır?
- İMA
- KIYÂM (NAMAZDA)