Abdest, Gusül, Teyemmüm konusunda en çok merak edilenler

1 Meni, mezi, vedi ve guslü gerektiren durumlar hakkında bilgi verir misiniz?

Gelen bu sıvı meni değil vedidir.

Büluğ çağına ermiş kimsenin dört çeşit suyu vardır.

1. İdrar,
2. Meni,
3. Mezî,
4. Vedî.

Bunlardan guslü gerektiren yalnız menidir. Meninin üç özelliği vardır:

1. Sıçrayarak çıkması,
2. Hazzın hasıl olması.
3. Yaş iken hamur kokusunu, kuru iken yumurtanın beyaz kısmının kokusunu vermesidir.

Vedî, idrardan sonra çıkan katı ve beyaz bir sudur. Mezî de beyaz ve ince bir su olup, şehvet hissi galebe çaldığı anlarda meydana gelen bir sudur. Binâenaleyh söz konusu “vedi” ve “mezi”den dolayı gusül gerekmez.

Şehvetten dolayı kadından gelen ıslaklığa ise "kazi" denilmektedir. Bundan dolayı sadece abdest bozulur, ancak orucu bozmaz ve gusül gerekmez.

Guslü Gerektiren Haller:

1. Cinsel ilişkide bulunmak: Meni gelmese bile erkekle kadının cinsel organları birbirine kavuşursa gusül gerekir. Resulullah (asm) bu konuda şöyle buyurmaktadır:

"Kadının ve erkeğin sünnet mahalleri birbirine dokunur da kertik kaybolursa, gusül lazım gelir."(1)

2. İhtilam olmak: Erkek veya kadından uyku ya da uyanıklık halindeyken şehvetle meninin çıkması da guslü gerektirir. Resulullah (asm)'a:

"Bir kimse elbisesinde ıslaklık bulsa, ancak ihtilam olduğunu hatırlamasa yıkanması gerekir mi?" diye soruldu. Resulullah (asm):

"Evet gerekir." diye cevapladı. Sonra ihtilam olduğunu görüp de yaşlık göremeyen kimseden soruldu. Resulullah (asm):

"Ona gusül gerekmez." dedi.."(2)

Kişiden gelen sıvı meni ise gusül abdesti alması gerekir; mezi veya vedi ise abdest bozulsa da gusül gerekmez.

Kişinin elbisesine bulaşan akıntının (bu pisliğin), kuru veya yaş bir madde olup olmamasına göre, namazın sıhhatine mâni olan miktar değişir. Şöyle ki: Galiz necaset tabir edilen ağır pislik, kuru bir madde ise, bir dirhem, yani, üç gramdan az olmalıdır. Üç gramdan fazlası, namazın sıhhatine mâni olur.

Eğer yaş bir madde ise, el ayası dediğimiz avuç içinden daha geniş bir alana yayılmamış olması şarttır. El ayasından fazla bir kısmı ıslatmış olan pislik, namaza mânidir. Namaz kılabilmek için bu miktardaki pisliklerden temizlenmek farzdır. Bu miktarlardan aşağı olan pislikler, namazın sıhhatine engel teşkil etmez. Ancak yine de bu miktar pisliğin -eğer mümkünse- yok edilmesi sünnettir.

İnsanların kurumuş olan menileri ise ovalamakla temizlenebilir. Dokunmuş olduğu elbise astarlı olsa da, yine ovalamak yeterlidir. Fakat yaş halde olan meniyi mutlaka su ile yıkamak gerekir. Bununla beraber elbiseye dokunup kurumuş olan bir meni, ovalanmakla temizlendikten sonra, o elbise ile namaz kılınabilirse de, o yer sonra ıslanmış olsa, sahih kabul edilen görüşe göre pislik hali geri döner; onu tekrar kurutup ovalamak veya yıkamak gerekir.

Elbiseye bulaşma durumunda, mezi ve vedi de meni gibidir.

Dipnotlar:

(1) Buhârî, Gusl 28; Müslim, Hayz 87; Ebu Dâvud, Taharet 84; Nesâî, Taharet 129; Ibn Ma'ce, Taharet 111; Muvatta, Taharet 71.
(2) Ebu Dâvud, Taharet 95; Tirmizî, Taharet 82.

İlave bilgi için tıklayınız:

- MENİ.
Guslü Gerektiren Haller ile İlgili Bâzı Meseleler.
Gusül Ne Zaman Lâzımdır? 

2 Abdest aldıktan sonra kan akarsa abdest bozulur mu?

Ağızdan ve burundan, ön ile arkadan, herhangi bir organdan sıvı halinde kan çıkması abdesti bozar. Şöyle ki:

Akıcı bir halde ağızdan çıkan kan, tükürükten fazla veya ona eşit ise, abdesti bozar, değilse, bozmaz. Bu renginden anlaşılır.

Diğer yerlerden çıkan kan ise, çıkış yerinden yanlarına taşınca abdesti bozar. İğne ucu gibi çıkıp da yerinde kalan kan damlası abdeste engel olmaz. El veya parmak ile silinmesi de zarar vermez. Yaradan çıkan irin ve sarı sular da hüküm bakımından aynıdır.

Buna göre traş olurken ya da yara gibi başka nedenle çıkan kan, çıktığı yerin kenarına ulaşırsa abdest bozulur, ulaşmazsa bozulmaz.

Vücuttaki kabarcıklardan çıkan saf su da sahih görüşe göre, kan hükmündedir. Diğer bir görüşe göre böyle bir suyun çıkması abdesti bozmaz. Bu görüşe uyuldugu takdirde, çiçek ve uyuz hastalıklarına tutulmuş olanlar için bir kolaylık vardır. Zaruret halinde bu görüşle amel etmekte bir sakınca olmadığı, İmam Hulüvanî'den nakledilmiştir.

Şafiîlere göre, önden ve arkadan başka diğer herhangi bir yerden gelen kan, irin ve sarı su sebebiyle abdest bozulmaz. Ancak çıkan kanın yıkanmasından sonra namaz kılınır.

3 İslam'da kadınların orgazm olması gusül abdestini gerektirir mi?

Evet, kadınların orgazm olmaları nedeniyle gusletmeleri gerekir.

Bu konuyla ilgili farklı durumlar olabilir:

Uykudan kalkan kimse erkek veya kadın, yatak çarşafında veya iç çamaşırında veya butlarında bir yaşlık görse, duruma bakılır: Eğer rüyada ihtilâm olduğunu hatırlıyorsa, gusletmesi gerekir. Fakat ihtilâm olduğunu hatırlamıyorsa, Ebû Yûsuf'a göre gusletmesi gerekmez. Çünkü, o yaşlık mezi de olabilir. Kaldı ki, meni bile olsa, şehvetle geldiği bilinmemektedir. İmam-ı A'zam ve İmam-ı Muhammed ise, o yaşlığın meni olmayıp, mezi olduğu kesin bilinmesi halinde guslü gerekli görmezler. Fakat meni veya mezi olduğunda tereddüt edilse veya meni olduğu zannı hâsıl olsa, ihtiyaten gusül gerekir, derler.

Peygamberimize (asm), “Bir kimse elbisesinde ıslaklık bulsa, ancak ihtilam olduğunu hatırlamasa gusül alması gerekir mi?” diye soruldu. Peygamberimiz “Evet gerekir” buyurdu. İhtilam olduğunu hatırlayıp da üzerinde yaşlık göremeyen kimseden soruldu. Rasülullah “ona gusül gerekmez” buyurdu. Bu arada bir hanım “Bunu kadın görecek olsa, kadına gusül gerekir mi?” diye sorunca Rasülullah “Evet, kadına da gusül gerekir” buyurdu. (Ebu Davut, Taharet 95 ; Tirmizi Taharet 82)

Şiddetle yerinden kopan ve şehvetle dışarı boşalan meniden dolayı, gusül lâzım gelir. Şehvetle yerinden ayrılıp, şehvet dindikten sonra dışarı akan meniden dolayı ise, İmam-ı A'zam ve İmam-ı Muhammed'e göre yine gusül lâzım gelirse de, Ebû Yûsuf'a göre, gusül gerekmez. Bu kavle göre, şehvetle yerinden ayrılan meninin, o anda dışarı boşalması önlenir ve şehvet dindikten sonra dışarı akmasına yol verilirse; bu durum guslü gerektirmez. Ebû Yûsuf'un bu görüşünde, misafirlikte veya kış mevsiminde böyle bir durumla karşılaşanlar için, büyük kolaylık vardır.

Gusül için, cinsî birleşme sırasında, erkeğin tenasül uzvu (penis) ile kadının tenasül uzvunun (vagina) tam birleşmesi gerekmez. Penisin sadece uç kısmının vaginaya girmesi ile meni aksın akmasın hem erkek hem de kadın için gusül gerekir.

Ön ve arka yoldan birine parmağını sokmak, guslü gerektirmez. Parmağın erkek parmağı ile kadın parmağı olması arasında bir fark yoktur. Fakat cinsel doyuma ulaşırsa gusül gerekir.

Birini el ile tutmak, okşamak veya bakmak neticesinde cinsel doyuma ulaşırsa gusül gerekir. Bu durum, erkek için de kadın için de böyledir.

Rü'yada ihtilâm olduğu halde, dışarı meni akmamışsa gusül gerekmez. Kadın ihtilam olur da meninin dışarı çıktığını görmese ihtayatten güsletmesi daha iyidir. Çünkü kadından çıkan meni geri dönebilir.

Bir kadından, yıkandıktan sonra, kocasının menisi akacak olsa, tekrar yıkanması gerekmez.

Dövülme, ağır bir şey kaldırma gibi sebeblerden dolayı şehvetsiz olarak gelen meni guslü icab ettirmez. İmam-ı Şâfiî ise, bu halde de guslü gerekli görür.

Gayri müslimin biri, cünüp veya hayız veya nifaslı halde iken İslâm'a gelse, kendisine gusül etmek farz olur. Fakat bu haller kendisinde yokken İslâm'a girmesi durumunda, yıkanması ona farz değil, mendubdur.

İlave bilgi için tıklayınız: 

Kadın da ihtilam olur mu? Kadından meni gelir mi?..

4 Cünüplük neden haram kılınmıştır; cünüp insan neden pis sayılır?

Meşru bir yolla cünüp olmak haram değildir, cünüp kişi asla pis olmaz.

Gusletmesi farz olan birisi temizlik de yapar, bulaşık da yıkayabilir, yemek de yiyebilir. Fakat ağzını ve ellerini yıkamadan yemek yemesi mekruh olmakla beraber haram değildir. Gusülsüzlüğü bu gibi işlerine engel ve mâni olmaz.

Ancak, guslü bir namaz vakti geçirecek kadar geciktirmemek gerektiğini de âlimlerimiz ikaz yollu ihtar etmişlerdir. Çünkü, namaz vakti geçtiği halde gusletmemek, namazı kazaya bırakmak demektir. Özürsüz namazı kazaya bırakmak ise câiz değildir.

Bu bakımdan, kendisine gusül farz olan kimse, gusülden önce gereken işleri yapar, temizlikte bulunur, hatta yemek dahi hazırlarsa da, bulduğu ilk fırsatı hemen kullanıp guslünü yapmalı, gusülsüzlüğünü bir namaz vakti çıkıncaya kadar geciktirmemelidir.

Cünüp olan kadın ve erkeğe veyahut hayız ve nifas hâlindeki kadınlara yapmaları haram olan dini vazifeler şunlardır:

1. Namaz kılmak,
2. Kabe'yi tavaf etmek,
3. Kur'ân-ı Kerîm'e dokunmak ve onu taşımak. Binâenaleyh üzerine âyet-i kerîme yazılı olan madeni veya kağıt paraya abdestsiz veya cünüp olarak dokunmak veya taşımak caiz değildir. (Mecma'ul-Enhur, 1/26)

Bunun dışında cünüp olan kimse günlük işlerini yapabilir, kadın evinde temizliğini ve diğer işleri yapabilir. Yaptığı işlerin hepsi temizdir.

Cünüp olanların yaptığı bazı şeyler vardır ki, bunlar kendileri için mubahtır. Ancak en kısa zamanda gusül almak iyidir. Özellikle bir namaz vakti geçirmeden yıkanmak ise farzdır. Bununla beraber cünüp olarak yemek içmek, uyumak haram değildir.

Konuyu haram ve helal noktasından değerlendirmek böyledir.

Cünübün Uyuması:

Gudayf ibnu'l- Haris şöyle anlatıyor:

"Hz. Âişe'ye:

"Rasulullah (s.a.v.) cenabetten gecenin başında mı yıkanırdı, sonunda mı?" diye sordum. Hz. Âişe (r.a.) şöyle cevapladı:

"Bazen başında, bazen de sonunda yıkanırdı." Ben:

"Allahu ekber! Bu konuda genişlik veren Allah'a hamd olsun." dedim."(1)

Hz. Aişe (r.a.)'nin bir rivayeti de şöyledir:

"Rasulullah, cünüpken uyur ve suya hiç dokunmazdı."(2)

Hz. Ömer (ra), geceleyin cünüp olduğunu (ne yapacağını) sordu. Rasulullah (s.a.v.): "Abdest al, uzvunu yıka, sonra uyu."dedi.(3)

Bu delillere göre, cünüp olan kimsenin uyumadan önce abdest alması daha uygundur. Bu arada şunu da unutmadan söylemek gerekir.

Bu uyuma işi namaz vaktinin geçirilmemesi şartına bağlıdır.

Cünübün Yemesi ve İçmesi:

Cünüpken insanların yeme ve içmesinin nasıl olacağını yine Rasulullah (s.a.v.)'ın sünnetinden öğrenelim. Rasulullah (s.a.v.), cünüpken yemek ve içmek istediğinde ellerini yıkar ve sonra yer içerdi.(4)

"Peygamber (s.a.v.), cünüpken yemek yemek veya uyumak istediği zaman abdest alırdı."(5)

Cünüp olan kimsenin yemek içmek için sadece ellerini yıkaması yeterlidir, ancak abdest alması daha iyi olur.

Cünüp Olan Kimseyle Oturmak:

Cünüp olan kimse diğer insanlarla oturabilir. Ancak dinimizce uygun olan hemen yıkanmasıdır. Ebu Hureyre (r.a.)'nin anlattığına göre, Rasulullah (s.a.v.), Medine sokaklarından birinde kendisine rastlamıştı. Ebu Hureyre bu sırada cünüp olduğu için, Rasulullah (s.a.v.)'in yanından sıvışıp gitti ve yıkandıktan sonra da geldi. Rasulullah (s.a.v.) onun geldiğini görünce sordu:

"Ey Ebu Hureyre, neredeydin?" O da cevap verdi:

"Ben cünüp idim, pis pis yanınızda oturmak istemedim."

Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) şöyle dedi:

"Sübhanallah! Müslüman pis olmaz."(6)

Cünüp Olana Dokunmak:

Cünüp olan kimseye dokunmanın hiçbir sakıncası yoktur. Bu konuyla ilgili olarak şu hadisi delil olarak gösterebiliriz: Huzeyfe bin el- Yemân, bir gün Rasulullah (s.a.v.) ile karşılaştı. Peygamberimiz (s.a.v.) onunla musafaha etmek için ona doğru elini uzattı. Huzeyfe cünüp olduğunu söyledi. Rasulullah (s.a.v.) da bunun üzerine şöyle dedi: "Mü'min necis olmaz."(7)

Cünüp olan kimselerin yukarıda zikrettiğimiz şeyleri belli ölçüler içinde yapmasında bir sakınca yoktur. Yani cünüp olanın yemesi, içmesi, uyuması, toplum içinde bulunması mubahtır. Ancak mü'minin hem maddî hem de manevî olarak her zaman temiz olması gerekir.

Üzerindeki yükleri, ağırlıkları kaldırıp atması lazımdır. Bunun için ilk fırsatta, geciktirmeden gusül abdestini almak en iyisidir. Su bulunamadığı takdirde teyemmüm alarak bu yükten kurtulmak mümkündür. Teyemmümle ilgili bilgi almak için ilmihallere bakmanız yeterlidir.

Sonuç olarak gusle ihtiyacı olan erkek veya kadın her Müslümanın zaman geçirmeden bu işi yapması en doğru harekettir. Yine çocuklara bu konuda (guslün alınışı) bilgi vermek, gusül gerektiren hallerle ilgili bilgilenmelerini sağlamak için yeterli kitap ve kaynak eserin temin edilmesi çocukların eğitimi açısından yararlı olacaktır.

Dipnotlar:

1. Buhârî, Gusl 25, 27; Müslim, Hayz 21; Ebu Dâvud, Taharet 88, 90, Salât 343; Tirmizî, Taharet 87; Nesâî, Taharet 163, 164,165, Gusl 4, 5; Muvatta, Taharet 77.
2. Ebu Dâvud, Taharet 88, 90.
3. Buhârî, Gusl 25,27; Müslim, Hayz 25; Ebu Dâvud, Taharet 87; Nesâî, Taharet 167; Tirmizî, Taharet 88; Muvatta, Taharet 76.
4. Nesâî, Taharet 163-166.
5. Nesâî, Taharet 163.
6. Buhârî, Gusl 23, 24; Müslim, Hayz 115; Ebu Dâvud, Taharet 97; Tirmizî, Taharet 89; Nesâî, Taharet 172.
7. Nesâî, Taharet 172.

5 İstibra nasıl yapılır ve elbiseye idrar damlaması namaza mani olur mu?

İSTİBRA, küçük abdestten sonra akıntı ve sızıntının kesilmesine denir ki; bunu yapmak vaciptir. İstibrayı, istincadan önce yapmak abdest ve namazın sıhhatli olabilmesi için gereklidir. Fakat istincadan sonra da yapılır.

Her insanda, küçük abdestten sonra akıntı olur. Bu akıntı bazı insanlarda çok kısa zamanda kesilirken, bazı insanlarda da uzun zaman devam etmektedir. Herkes kendi durumunu bildiği için, akıntısının sonunu iyice almalı, istincayı sonra yapmalıdır.

İstibrayı tam bitirmeden abdest alınırsa, abdestten sonra gelecek olan akıntı abdesti bozar. Akıntının sonunu almak için yürümek, hareket etmek, öksürmek, ayakları hareket ettirmek, yatmak ve beklemek gibi tedbirlere başvurulmalıdır.

Kadınlara istibra icap etmez. Bir müddet beklemeleri onlar için kâfidir. Yoksa abdest aldıktan sonra bir akıntı olursa, abdest bozulur ve abdestsiz namaz kılınmış olur. Onun içinde uhrevi azabı gerektirir. Zira Rasûlullah (asm),

"Kabir azabının çoğu küçük abdesttendir." buyurmaktadır. (İbn Mace, Taharet, 26)

İstibra yapmak, kanallarda kalan idrarın boşalmasını sağlamaktır. Bu idrarda birkaç damla kadardır. Dolayısıyle elbiseye veya bedene değmesinden dolayı namaza engel teşkil etmez.

Elbette idrar damlayan yeri yıkamak veya kağıt kullanarak damlayı elbiseye bulaştırmamak daha güzeldir. Ama idrar damladı diye namazı terk etmek, hiç doğru değildir.

Tuvaletten sonra kanallarda kalan sıvı zaten yavaş yavaş çıkacaktır. Bunun için aşırı bir hoplama zıplama yapmaya gerek yoktur. Hafifi bir gezinti ve dolaşma yeterlidir. Şöyle otuz-kırk adımlık bir gezinti yeterlidir. Eğer istibra yapmadan abdest alıyorsak, o zaman kalan idrar dışarı çıkıp, abdestimizi bozabilir. İstibra yaparken aşırılık da hoş değildir.

İlave bilgi için tıklayınız: 

Namaza mani olan necaset miktarı hakkında bilgi verir misiniz?

6 Gusül gerektiren haller nelerdir?

Büluğ çağına ermiş kimsenin dört çeşit suyu vardır:

1. İdrar, 2. Meni, 3. Mezî, 4. Vedî.

Bunlardan guslü gerektiren yalnız menidir. Meninin üç özelliği vardır:

1. Sıçrayarak çıkması,

2. Hazzın hasıl olması.

3. Yaş iken hamur kokusunu, kuru iken yumurtanın beyaz kısmının kokusunu vermesidir.

İlave bilgi için tıklayınız:

- Guslü gerektiren haller hakkında bilgi veiri misiniz?..

- VEDİ

MEZÎ, MEDÎ

- MENİ

- Gece gelen sıvının meni mi yoksa mezi mi olduğunu bilmeyen kimseye gusül gerekir mi?

7 Diş teli, diş dolgusu, kaplama ve protez dişler gusle engel olur mu?

Ağız ve Diş Sağlığı:

Diş ve ağız sağlığının önemi her geçen gün daha iyi anlaşılmaktadır. Ağız sağlığı vücut sağlığı demektir. Vücut sağlığına dikkat etmek gerektiği gibi, diş sağlığına da önem vermek gerekir. Nitekim Peygamberimiz (asm)

"Ümmetime zor gelmeyeceğini bilseydim, her namazdan önce misvâk kullanmalarını emrederdim." (Buhârî, Cuma, 8),

"Misvâk ağzı temizler, Rabbı râzı eder." (Buhârî, Savm, 27)

"(Misvak) Peygamberlerin sünnetlerindendir." (Tirmizî, Nikâh, 1),

"Cibril misvâk üzerinde o kadar çok durdu ki farz olacak diye korktum." (Ahmed, V / 263)

hadisleriyle Peygamberimiz (s.a.v) misvâk kullanılmasını teşvik etmiştir. Bununla amaç, dişlerin temizliğini ve ağız sağlığını korumaktır. 

Diş kaplama, özellikle takma, doldurma ve protez gibi olaylar, ağız sağlığını temin hususunda başvurulan ve son asırda ortaya çıkan çarelerdir. Yapılan bu işlemler tedavi amaçlı ve zaruridir.

Hz. Peygamber (asm) hastalıkların tedavisini emretmiş, hastalandığı zaman kendisi de günün şart ve imkanları ölçüsünde, ilaçlar kullanmış ve tedavi görmüştür. Konuyla ilgili hadislerden ikisi şöyledir:

"Ey Allah'ın kulları! Tedâvi olun, çünkü Allah, yarattığı her hastalık için mutlaka bir şifâ veya devâ yaratmıştır. Ancak bir dert müstesnâ; o da ihtiyarlıktır." (Tirmizî, Tıb 2; Ebû Dâvud, Tıb 1; İbn Mâce, Tıb 1; Ahmed bin Hanbel, III/156)

"Her derdin bir devâsı vardır. Onun için, derdin devâsı bulunduğu zaman o dert iyi olur." (Buhârî, Tıb 1; Müslim, Selâm 69, Fedâil 92; Ebû Dâvud, Tıb 1).

Diş Tedavisi ve Gusül:

Gusül abdestiniz geçerlidir ve şimdiye kadar aldıklarınızın hiçbir mahzuru yoktur.

Hanefî mezhebine göre ağız ve burnun içi vücudun dış kısmından sayılmaktadır. Bundan dolayı farz olan gusül esnasında ağız ve burna su verip iç kısmını ıslatmak gerekir. Diş dolgusunun ve kaplatmanın gusle engel olduğunu söyleyen kimseler bu esastan hareketle, dişine kaplama ve dolgu yaptıranların gusüllerinin sahih olmadığı kanaatini taşımaktadırlar.

Bilindiği gibi, diş çürüyünce ve içi oyulunca, ya çekilip protez yapılmakta veya oyuk kısım doldurulmaktadır. Protez esnasındaki yandaki dişler inceltilerek üzerine kaplama geçirilmektedir. Hâliyle bu tedavi bir zaruretten dolayı yapılmaktadır. Zaten bugün diş tedavisinde bu iki yoldan birisi mutlak sûrette uygulanmaktadır. Dolgu yapılmadığı takdirde çürümeye engel olunamadığından, çürüyen diş kaybedilmektedir. Bunun önüne geçmek için de dolgu yapılarak diş uzun bir müddet muhafaza altına alınmaktadır. Böylece bu muamelenin zaruret olduğu kendiliğinden anlaşılmaktadır.

İşte böyle bir zaruretten dolayı dişe dolgu yaptırılır veya kaplatılırsa, artık o dolgu ve kaplama maddesi dişin kendisinden sayılır. Bu bakımdan da gusle bir engel teşkil etmez.

Bu meseleye ışık tutacak bir hadise Asr-ı Saâdette de meydana gelmişti. Sahabîlerden Afrece bin Es’ad’ın İslâmiyet'ten önce vuku bulan bir savaş esnasında burnu kesilmişti. Bundan sonra gümüşten bir burun taktırdıysa da kötü bir koku neşrettiğinden rahat edemedi. Sonunda durumu Resulullaha (a.s.m.) anlattı. Peygamber Efendimiz (a.s.m), altından bir burun yaptırıp taktırmasını tavsiye etti. (Tirmizi, Libas 31; Ebû Dâvud, Hâtem 7)

İşte bu hadisten hareket eden, başta İmam Muhammed olmak üzere bazı İslâm âlimleri, takma ve doldurma diş yaptırmada bir sakıncanın bulunmadığını; hattâ bunun altın madeninden yapılması hususunda ruhsat bulunduğunu ifâde etmektedirler. Bu meselenin esasını, meâlini verdiğimiz hadis-i şerifin izahında bulmak mümkündür. (Serahsî. el-Mebsût, 1/132)

Ayrıca boyacının tırnağındaki boyanın, dişlerin arasındaki ve oyuk dişin içindeki yiyecek artıklarının gusle engel olmadığı fıkıh kitaplarımızda ifâde edilmektedir. Dış dolgusu da buna benzer bir durumdur. Diş oyuğundaki yemek artıklarını gidermek ve tırnaktaki yağlı boyayı temizlemek mümkün olsa da, gusül esnasında dolgu yapılan dişin içini boşaltıp yıkamak mümkün değildir. Bunun için dolgu ve kaplama da gusle engel olmaz.

Diş kaplaması veya dolgusu bir zarûretten dolayı yapılırsa, -ki umumiyetle öyledir- bu bir nevi çürüyen dişi tedâvi şeklidir. Bu zarûretin doktor tarafından tesbit edilmesi gerekmektedir. Bu vasıfta bir doktorun tavsiyesi ile yapılan kaplamanın dinen bir mahzurunun olmadığını ve altta kalan dişin, ağzın görünen kısmından çıkıp, görünmeyen kısmın hükmüne geçtiğini ifâde eden Bediüzzaman Hazretleri bir mektubunda, bir sual vesilesiyle bu durumu şöyle izah eder:

“Kaplamanın altının gusülde yıkanmaması guslü iptal etmez. Çünkü üstündeki kaplama yıkanıyor, onun yerine geçiyor. Evet, cerihaların (yaraların) üstündeki sargıların zarar için kaldırılmadığından ceriha yerine yıkanması, şer’an o yaranın gusli (yıkanması) yerine geçtiği gibi, böyle ihtiyaca binâen sabit kaplamanın yıkanması dahi dişin yıkanması yerine geçer, guslü iptal etmez. Ve’l-ilmü indallah, madem ihtiyaca binaen bu ruhsat oluyor, elbette yalnız süs için, ihtiyaçsız dişleri kaplamak veya doldurmak bu ruhsattan istifâde edemez. Çünkü hatta zarûret derecesine geldikten sonra böyle umûmü’l-belvâda eğer bilerek sû-i ihtiyariyle olsa o zaruret ibâheye (mübah olmasına) sebebiyet vermez. Eğer bilmeyerek olmuş ise zarûret için elbette cevaz var.” (Barla Lâhikası, s. 157)

Ancak çıkarılıp takılabilecek diş ve protezlerin gusül sırasında, ağzı yıkarken çıkarmak gerekir.

Bu mesele sadece Hanefi mezhebinde mevcuttur. Diğer mezheplere, mesela, Şâfiî mezhebine göre gusülde ağzın yıkanması farz olmayıp sünnettir. Bu mezhebe göre, dişin gerek dolgu, gerekse kaplama ve protez yapılması hiçbir şekilde gusle zarar vermez.(bk. Mehmet PAKSU, İbadet Hayatımız)

Nitekim değerli fıkıh kitabı Mülteka şerhinde fetva kitabından naklen şöyle deniyor:

Dişini mecburen doldurtan kimse, gusülde bu dolguyu söküp atması mümkün olmayınca, dolgunun üzerinden geçen suyla iktifa ederse, guslü sahih olur mu?

Elcevap: Olur. Şüpheye mahal kalmaz.  (İzahlı Mülteka tercümesi, Taharet bahsi, s. 32)

Ancak bu mes’elede iki farklı konu vardır. Onu hatırdan çıkarmamalıyız. Biri, diş dolgu ve kaplamasına Tabib-i Hâzık dediğimiz bir doktorun gerek görmesi... Şâyet böyle bir doktor bunun ihtiyaç olduğunu ifade etmişse bu tedavi israf olmadığı gibi gereklidir de.  Ancak böyle bir doktor, ihtiyaç olarak görmemiş buna gerek olduğunu ifade etmemiş, lâkin süs ve zinet olarak taktırmak istemiş, sırf gösteriş arzusundan buna lüzum görmüş ise, bunun yapılması hem caiz değildir, hem de israftır.

Doldurma ve kaplama dişlerin gusle engel olduğunu söyleyenler, bir ihtiyaç olmadan yapılan bu ikinci kısım doldurmayı ve kaplamayı kasdetmiş olabilirler.

Burada önemli bir soru akla geliyor:

- Acaba hiçbir tedavi maksadı olmadan sırf süs ve gösteriş için kaplama yaptıran bir kimsenin aldığı gusül geçerli midir?

Bununla ilgili Diyanet İşleri Başkanlığının bize gönderdiği ve Silvan Müftülüğünce verilmiş bir fetvaya göre, ihtiyaç ve tedavi maksadı olmaksızın yapılan kaplamalar dini açıdan caiz değilse de çıkarma imkânı olmadığından alınan gusül geçerlidir.

İlgili fetvanın aslı şöyledir:

"Hanefi ve Şafii kitaplarında ihtiyaç olmaksızın yapılmakta olan altın ve gümüş kaplama dişlerin haram olduğu ve sadatı hanefiyeye göre cenabetin raf'ına mani olduğu anlaşılmakta olduğundan bunlar hakkında fetva varsa bildirilmesine dair Silvan müftülüğünün 05/07/1945 günlü yazısı okundu: Müslüm bir diş tabibinin muayene neticesinde gösterdiği sıhhi lüzum üzerine dişleri gümüş ve altın madeni bir madde ile doldurtmak veya kaplatmak veya birbirine bağlatmak caiz ve böyle yapılan dişlerin zahirini yıkamak abdest ve gusulde kafi ve sahibi tahirdir."

"Ancak ihtiyaç ve zaruret olmaksızın (mesağı şer'i olmadığı halde) dişlerini doldurma, bağlatma veya kaplatma yaptırmış olanların bu doldurtma ve kaplatmaları dişleri yapışmakla gusul ve abdest esnasında bunların çıkarılmasında hareç olduğundan, suyu diş kaplama ve dolgularının altına isali mümkün olmayıp zahirini yıkamak kafi ve bu suretle sahibi tahir olur."

Sonuç olarak, diş dolgusu veya kaplama yaptırmak gusle engel değildir. Yapılan bu işlem tedavi amaçlı olduğundan, başka mezhepleri taklit etmek gerekmez.

Kişi hangi mezhepten olursa olsun, gerektiğinde dişlerini tedavi amaçlı olarak dolgu veya kaplama yaptırabilir ve başka mezhepleri taklit etmeye de gerek kalmadan kendi mezhebine göre abdest/ gusül alıp, ibadetlerini yapabilir.

Bu itibarla, mazerete binâen diş taktırmak, kaplatmak ve doldurtmak caiz olup abdest ve guslün sıhhatine mâni değildir. Bu tedavinin bir parçası olan geçici protezler konusu da bu kapsamdadır. Ancak çıkarılıp takılabilen dişlerin gusülde, mazmaza esnasında çıkarılması gerekir.

İlave bilgi için tıklayınız:

Dişe tel taktırmak ve düzelttirmek caiz midir?

8 Şafii mezhebine göre gusül abdesti nasıl alınır ve guslü gerektiren durumlar nelerdir?

GUSÜL (BOY ABDESTİ)

Boy abdesti dediğimiz guslün dinî ıstılahtaki tanımı, "niyet ederek suyu bedenin tamamı üzerinden akıtmak"tır.1

A) Guslü Gerektiren Haller

1. Penisin başı veya kesik penisin geride kalan kısmından baş kadarının vagina ya da makada girdirilmesi halinde, bunu yapanlar ergen de olsalar küçük de olsalar, ikisinin de gusletmesi gerekir. Nitekim bu hususta Hz. Âişe validemiz şöyle demiştir:

"İki sünnet yeri birbirinin içine girdiğinde gusül yapmak farz olur. Ben ve Resûlullah böyle yaptık."2

2. Meninin (döl suyunun) akması. Bu durumda gusletmek gerektiğini sevgili Peygamberimiz (asm) şu veciz ifadeleriyle bildirmişlerdir:

"Döl suyunun akmasından dolayı su (yani gusletmek) gerekir."3

Uyku veya uyanıklık halinde, lezzet hissi versin vermesin akan meni guslü gerektirir. Uyku halinde meni akması olayına ihtilâm denir. İhtilâm olduktan sonra uyanan kişi, üzerindeki ıslaklığın meni mi yoksa mezi mi olduğu hususunda şüpheye düşerse gusül yapması zorunlu olmaz. Dilerse menidir deyip gusleder, dilerse mezidir deyip temizler ve abdest alır.

Hanefi mezhebine göre ise, bu durumda şüpheye düşen kişinin gusletmesi gerekir.

3. Hayız veya nifas kanı gören kadın, kanamanın kesilmesini müteakip gusletmelidir. Kanamasız gerçekleşen doğum da nifas hükmündedir. Yani bu durumdaki bir kadının, doğum gerçekleştikten sonra gusletmesi gerekir. Bununla ilgili olarak Hz. Peygamber, Fâtıma bint Ebû Hubeyş'e şöyle demiştir:

"Hayız kanı geldiğinde namazı bırak. Kanama sona erdiğinde guslet ve namaz kıl."4

4. Müslüman kişinin ölümü. Ölen bir Müslümanı yıkamadan mezara gömmek caiz değildir. Ancak şehidler bu hükmün dışında olup onları yıkamak gerekmez. Hz. Peygamber (asm), bineğinden düşüp ölen bir sahâbîyi yıkamalarını ashabına şöyle emretmiştir:

"Onu su ve sedir otu ile yıkayın; iki parça bezle de kefenleyin."5

5. Kâfirin cünüp iken Müslüman olması. Ama cünüp değilken İslâmiyet'i kabul ederse yıkanması farz değil, sadece mendup olur.

B) Guslün Farzları

Guslün farzları üçtür. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

1. Niyet etmek. Vücudun ilk yıkanılması gereken yerini yıkamaya başlarken, "Guslün farzını edaya niyet ettim." veya, "Cünüplüğü gidermeye niyet ettim" ya da "Namazın farzını mübah kılmaya niyet ettim." diyerek niyet edilir. Sadece yıkanmaya, temiz lenmeye niyet etmek yeterli olmaz.

2. Bedenin tamamını suyla kaplamak. Bedenin çok az bir kısmı bile kuru kalırsa gusül geçerli oimaz. Hamur, mum ve oje gibi suyun bedene ulaşmasına engel olan şeylerin temizlenmesi gerekir.

Erkekte olsun kadında olsun içine suyun sızmadığı sık saç örgülerinin gusül yaparken çözülmesi farzdır. Ama kendi doğası gereği giriftleşen saçların arasına su nüfuz etmiyorsa, bu durumda kişi muaf sayılır. Su ne kadar saçların arasına girebiliyorsa o kadarıyla yetinilir.

Göbek çukuru ve yaraların geride bıraktığı çukurumsu yerlere suyu ulaştırmak zorunlu değildir. Ama yerinden çıkarmadıkça altına su geçmeyen dar yüzüğün yerinden çıkarılması gerekir.

Kulaktaki küpeyi de oynatmak gerekir. Kulakta delik var ama küpe yoksa, suyu bu deliğe ulaştırmak icap eder.

Sünnetsiz kişinin, suyu penis kılıfının altına ulaştırması gerekir. Sünnet olmadan kılıfın altına su ulaşmıyorsa, sünnet olmak vacip olur.

Göz çukurlarını yıkamak, ağza ve buruna su almak farz değildir.

Hanefî mezhebine göre ise gusül yaparken ağza ve buruna su almak farzdır.

3. Bedendeki necasetin giderilmesi. Guslün farzlarından biri de, bedende -eğer varsa- necasetin, yani pisliklerin temizlenmesidir.

C) Guslün Sünnetleri

1. Gusle niyet ederken besmele çekmek.
2. Elleri bileklere kadar yıkamak.
3. Gusül esnasında namaz abdesti gibi abdest almak. Ağza ve buruna su almak.
4. Her yıkayışta bedenin el ile ulaşılabilen yerlerini ovmak.
5. Bir organın üzerindeki su kurumadan diğerini yıkamaya geçmek.
6. Önce başı yıkamak.
7. Yıkanmaya vücudun sağ tarafından başlamak.
8. Suyun deriye ulaşmasına engel olmayan şeyleri gidermek. Engel olan şeyleri gidermek ise farzdır.
9. Kimsenin görmediği kapalı bir mekânda olsa bile gusül yapan kişinin avret yerlerini örtmesi.
10. Yıkanan her yeri üç defa yıkamak.
11. Saçları ve parmak aralarını hilâllemek.
12. Gusülden önce koltuk altı ve kasık kılları ile tırnakları kesmemek.
13. Gusülden önce abdest dualarını okumamak.
14. Mazeret olmadıkça yıkanmak için başkasından yardım istememek.
15. Gusül suyu sıçramasının bedene isabet etmeyeceği bir yerde bulunmak.
16. Gusül yaparken kıble tarafına yönelmemek.
17. Organlar üzerinde kalan su damlacıklarını silkelememek.
18. Gerek görülmedikçe gusül esnasında konuşmamak.
19. İhramlı veya oruçlu olmayan kadınlarla, kocasının ölümü nedeniyle süs ve ziynetten menolunmayan kadının, gusül esnasında bulabilirse, üzerine misk veya ıtır sürülmüş bir pamuk parçasını tenasül organının ağzına tıkması.
20. Alt kısımlardan önce üst kısımları yıkamak. Ancak erkekler abdest almadan önce penislerini yıkamalıdırlar ki, abdestten sonra elleri penislerine değip de abdestleri bozulmasın.

D) Nafile Gusül

Farz olan gusüller dışındaki bütün gusüllere sünnet veya nafile gusül denir ki, bunları şöyle sıralayabiliriz:

1. Cuma guslü. Cuma namazına gidecek olan kişilerin cuma günü gusletmeleri sünnettir. Bunun vakti, fecr-i sâdıktan (imsaktan) itibaren başlayıp cuma namazına kadar devam eder.
2. Ölüyü yıkayanın gusletmesi. Ölüyü yıkayan kişinin, yıkama işi bittikten sonra kendisinin de gusletmesi sünnettir.
3. Ramazan ve kurban bayramlarında gusletmek.
4. Cünüp değilken islâm'a giren bir gayri müslimin gusletmesi.
5. Yağmur duası, ay ve güneş tutulmaları için namaz kılmadan önce gusletmek.
6. Cinnet getiren veya bayılan kişinin ayıldıktan sonra gusletmesi.
7. Arafat vakfesi için gusletmek. Bu guslün vakti, arefe günü fecr-i sâdıkın doğuşundan itibaren başlayıp gün batımına kadar devam eder.
8. Müzdelife vakfesi için gusletmek. Eğer Arafat vakfesi için gusledilmişse, o gusül burası için de yeterli olur.
9. Meş'ar-i Harâm'daki vakfe için gusletmek.
10. Cemreleri taşlamak için gusletmek.
11. Mekke-i Mükerreme'ye girmek için gusletmek.
12. Medine-i Münevvere'ye girmek için gusletmek.
13. Ter veya kirden ötürü vücut kokusunun değişmesi halinde gusletmek.
14. İtikâfa girerken gusletmek.
15. Ramazan gecelerinde gusletmek.
16. Hacamat vurdurduktan sonra gusletmek.
17. Hac veya umre ihramına girerken gusletmek.
18. Kâbe-i Muazzama'yı tavaf için gusletmek.

Dipnotlar:

1 Şirbînî, Mugni'l-Muhtâc, 1/212.
2 Tecrid-i Sarih Tercemesi, 1/203; Buhârî, Gusül, 28; Müslim, Hayız, 87.
3 Buhârî, Vudû', 34; Müslim, Hayız, 81-83.
4 Buhârî, Hayız, 19.
5 Ebû Davud, Cenâiz, 84.

(Mehmet KESKİN, Büyük Şafii İlmihali)

9 Boyalı saçla gusül abdesti alınabilir mi? Saç boyatmak caiz mi?

Kadınlar, deri üzerinde bir tabaka oluşturan veya oluşturmayan boyalarla kocalarına şirin görünmek için boyanabilirler. Ancak abdest ve gusülde tabaka oluşturan boyaların temizlenmesi gerekir. Aksi halde abdeste ve gusle engel olur. Bugünkü tabir ile aşırı olmamak şartıyle makyaj yapabilirler.

Kadınlar, sokağa çıkarken ve kendilerine nikah düşen erkeklerin görecekleri yerlerde bu tip süslenmeleri terk etmeleri ve tesettüre uymaları gerekir.

Günümüzde kadınların tırnaklarını uzatıp oje ve benzeri boyaları sürmelerinin iki sakıncası vardır:

Biri, tırnakları uzatmak kesinlikle mekruhtur. Diğeri, tırnak üzerinde bir tabaka oluşturup abdest ve gusülde suyun deriye nüfuz etmesini engellediğinden, kadının bu durumda aldığı abdest ve yaptığı gusül sahih olmaz. O halde kadınlara bu hususta tavsiye edilen şudur: Kadın annedir ve ev hanımıdır. O ancak kocasına şirin ve çekici görünmesi için süslenir. Tırnaklarını boyamaz, çünkü yemek pişirir, çamaşır yıkar, abdest alır ve gusleder. Yüzünü belirtilen amaçla yani kocası için süsler ve temizliğe azamî derecede riâyet ederse, sevap kazanır. Erkeğin de aynı temizlik ve çekicilik içinde hazırlanması da bu anlamda sünnettir. (Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Celal Yıldırım, IV/209-210.)

Ayrıca kadınların saçlarını kendilerine nikah düşen erkeklere göstermesi haramdır. Güzel görünmesi için boyanıp süslemesi bu günahı daha çoğaltır. Müslüman bir hanımefendi, boy abdesti almak ve namaz için abdest alması gerektiğinden boyanın suyu geçirmeyecek derecede olması, dolayısıyla boy abdestinin ve namaz abdestinin olmaması anlamına gelebilir. Vücut yıkanırken iğne ucu kadar bir yerin kuru kalmamasına dikkat edilecek, kulaklar ve göbek oyuğu yıkanacak.

Su saçların, sakalların, kaşlann ve bıyıkların, aralarına ve altlarındaki deriye kadar geçecektir. Bunlar sık olsa bile, suyun ulaşması sağlanacaktır. Bunların araları ve dipleri kuru kalırsa, gusül tamamlanmış olmaz. Ancak kadınların başlarından aşağıya sarkmış olan saçlarının yıkanması şart değildir. Önemli olan bunların diplerine suyun geçmesidir. Ancak tabaka oluşturan boyalar deriye de etki edeceğinden, suyun saçların dibine ulaşmasına engel olacağından, buna dikkat çekmek gerekir.

Erkeklerde bir zorunluk bulunmadığı için, böyle sarkmış olan saçlarının her tarafını yıkamak gerekir.

Öyleyse kadınların, yalnız kocasına güzel görünmenin dışında süslenmeleri doğru değildir. Kocası için süslenmiş ve boyanmış ise, su geçirmeyen cinsten boyaların mutlaka temizlenip ondan sonra abdest alınması gerekir.

İlave bilgi için tıklayınız:

- Boyalı saç abdeste mani olur mu? Boyalı saç üzerine mesh geçerli midir? Saç ve tırnak boyama hakkında bilgi verir misiniz?..

10 Gusül abdesti nasıl alınır, adabı nelerdir?

Gusülden önce alınan abdest, namaz kılmak için değildir. Guslün adabından olduğu için önce namaz abdesti alınır, sonra gusül abdesti alınır. Gusül abdesti, aynı zamanda namaz abdesti yerine de geçtiğinden, gusül abdestinden sonra tekrar namaz abdesti almaya gerek yoktur. Gusül abdestiyle namaz kılınabilir.

Gusletmek isteyen kimse önce besmele çekerek gusle niyet eder. Ellerini bileklerine kadar yıkar ve üzerinde yapışıp kurumuş bir şey varsa onları temizler. Sonra herhangi bir pislik olmasa bile avret yerlerini ve uyluklarını yıkar. Sonra sağ avucu ile ağzına bolca su alarak iyice çalkalar; bunu üç defa tekrar eder; oruçlu değilse suyun boğazına ulaşmasını sağlar. Sonra yine sağ eli ile burnuna üç defa su çekerek iyice temizler. Bütün bedenini kuru yer kalmayacak şekilde yıkar.

Şayet yıkandığı yere su toplanıyorsa, ayakları, abdest alırken değil gusülden çıkarken yıkar. Abdest aldıktan sonra, önce başına, sonra sırayla sağ ve sol omuzlarına üçer defa su döker. Her defasında vücudun her tarafını iyice oğuşturur. Hiçbir yerinin kuru kalmaması için dikkat eder. Bunun için saçlarının, sakallarının diplerine, göbeğinin içine suyun ulaşmasını sağlar.

Eğer vücudunun bir yerinde, herhangi bir yaradan dolayı ilaç veya sargı varsa ve fazla su bunlara zarar verecekse, bunların üzerinden suyu hafifçe geçirmekle yetinir; bu da zarar verirse sadece eliyle üzerini mesheder.

Bir kimse sünnet ve adabına uymadan sadece farzını yerine getirerek gusül almak isterse, normal şekilde banyosunu yaptıktan sonra ağza ve burna birer defa su verse gusül almış sayılır.

İlave bilgi için tıklayınız:

Gusül Abdesti Nasıl Alınır?

11 Şafii mezhebine göre abdesti bozan şeyler nelerdir? Şafilere göre ne kadar kan akarsa abdest bozulur? Bir çizme dolusu deniyor, doğru mu?

Abdesti bozan şeyler altıdır:

1. Ön ve arka menfezlerden herhangi bir şeyin çıkması.

2. Makadın iyice yerleşmemesi halinde uyumak.

3. Hastalık veya sarhoşluk nedeniyle aklını kaybetmek.

4. Hailsiz olarak mahrem sayılmayan bir erkekle bir kadının, şehvetli olsun veya olmasın birbirinin tenine dokunmaları, her iki tarafın abdestini bozar.

5. İnsanın tenasül uzvuna elin iç kısmıyla dokunmak.

6. Cedid görüşe göre dübür halkasına elin iç kısmıyla dokunmak.(1)

- Ön ve arkadan çıkan herhangi bir şey dışkı, sidik, kan ve yel gibi şey­ler abdesti bozar. Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de buyuruyor:

"... yahut biriniz tuva­letten gelmişse..." (Maide, 5/6)

- Bağdaşsız uykuya dalmak da abdesti bozar. Bu konuda Peygamberi­miz (asm):

"Uykuya dalan kimse abdest alsın."(2)

buyurmuştur. Ama bağdaş kurup uykuya dalan kimsenin abdesti bozulmaz.

Nitekim Enes (r.a.) şöyle demiştir:

"Peygamberimiz (asm) birisiyle yavaş yavaş konuşurken, namaz için kamet edildi. Fakat ashabı (oturduk­ları halde) uyuyuncaya kadar ona gizli gizli konuşmasından ayrılmadı. Sonra geldi ve onlara namaz kıldırdı."(3)

- Hastalık veya sarhoşlukla aklını kaybetmek abdesti bozar. Zira böyle bir durum uyku gibidir. Aklın gitmesi ile insan kendine hakim değildir. İnsandan herhangi bir şeyin çıkması muhtemeldir.

- Birbirine mahrem sayılmayan (dinimizce birbirlerine nikahı düşen) erkek ile kadının çıplak tenlerinin birbirine temas etmeleri abdesti bozar. Buna delil şu ayet-ı kerimedir:

"... yahut kadınlara dokunmuşsan..." (Nisa, 4/43)

- Kıl, diş ve tırnaklardan abdest bozulmaz.

Şehevi duygulardan anlamayan yedi yaşın altındaki çocuklardan abdest bozulmaz.(4)

- Tenasül uzvuna ve İmam Şafii'nin cedid (yeni) görüşlerine göre, dübür halkasına elin iç kısmıyla dokunmak da abdesti bozar.

Ümmü Habibe'den rivayet edilen bir hadis-i şerifte Peygamberimiz (asm):

"Her kim tenasül uzvuna veya fercine dokunsa abdest alsın.''

buyu­rur. Hadisteki "ferc" kelimesi hem erkeğin hem de kadının cinsel organıdır. Yukarıda ifade edildiği gibi, İmam Şafii'nin yeni içtihatlarına göre elin iç kısmıyla insanın dübür halkasına dokunmak da abdesti bozar.

Tenasül ve dübür uzuvlarına elin iç kısmıyla dokunmak, herhangi bir yaş sınırı olmaksızın abdesti bozar. Şu halde, bir anne bebeğinin altını temizlerken çıplak elinin içi bebeğinin ön veya arkasına değerse ab­desti bozulur.

Peygamberimiz (asm) şöyle buyurur:

"Her kim tenasül uzvuna doku­nursa, abdest alsın."(5)

Hadis-i şerifle geçen tenasül uzvu, kadın ve erkeğin ön ve arkasıdır.

Dipnotlar:

(1) Basur hastalığı olanın mak'adlarının dışarı çıkmasıyla ellerinin iç kısmı değerse yine ab­desti bozulur.
(2) Ebu Davud, 203.
(3) Müslim,376.
(4) Muğnil Muhtac, 1/35.
(5) Kadı Ebu Şuca’, Ğayet’ül-İhtisar ve Şerhi, Ravza Yayınları: 99-100.

12 Göz yaşı abdesti bozar mı? Ağlamak ya da gözden herhangi bir sebepten yaş (uykusuzluktan, esnemekten) gelmesi durumunda abdest bozulur mu?

Dünyaya ait bir işi hatırlayarak sesli ağlamak veya ağrı veya sızıdan dolayı ve bezginlikle, ah of deyip inlemek namazı bozar, ancak abdesti bozmaz.

Ağlamak, cennet ve cehennemi hatırlamak sebebiyle meydana gelmişse, huşûdan ileri geldiği için namazı bozmaz. Hadîs-i şerîfte şöyle buyurulmuştur:

"Cenâb-ı Hakk'a, ağlıyarak itâat eden, gülerek cennete dahil olur ve gülerek günah işleyen, ağlayarak cehenneme girer." (Haşiyetü't-Tahavi, Şerhu Nuru'l-İzah, I/325)

Ağlamaktan veya soğan gibi göz yaşartıcı şeylerden dolayı gelen göz yaşları abdesti bozmaz. Ancak göz ağrısı gibi hastalıktan meydana gelen akıntının abdesti bozacağı, böyle kimsenin özür sahibi sayıldığından her namaz için vakit girince abdest alması lâzım geleceği Bedayi’us-Sânayi’de yazılıdır.

13 Ameliyat olan kimse nasıl gusül alır?

Bir namaz vaktini geçirecek kadar gusülsüz kalmak caiz değildir. Çünkü bunda namazı geçirme durumu vardır.

Gusülde yıkanması gereken yerler eğer ıslanmaması gerekiyorsa, bu yerler ıslak elle meshedilir, eğer meshetmek de zarar veriyorsa, o takdirde terkedilir.

Yaralar veya sakat, hasta âzalar üzerine bağlanan bezlere sargı denir. Abdest veya gusül âzaları üzerinde bu gibi bir zaruretten dolayı sargı varsa ve bu sargıyı açıp altını yıkamak da mahzurlu ise, sargının üzerine meshedilir, böylece o âzalar yıkanmış hükmünü alır.

Kırık ayaklar üzerindeki alçı veya tahta veya madenî sargılar da aynı hükümdedir. İlâçla örtülü yara için de durum aynıdır.

Sargının tamamını meshetmek gerekmez. Sargının ekser kısmının üzerinin meshedilmesi kâfi gelir.

Üzerine mesih yapılan sargı için, belli bir müddet yoktur. Özür hâli devam ettiği müddetçe meshe devam edilir. Sargı çevresinde kalan sağlam yerler ise yıkanır.

Sargıların abdestli iken sarılmış olması da gerekmez.

Henüz iyileşmemiş yara üzerindeki sargı, düşer veya değiştirilirse mesh bozulmaz. Yeni sargı sarılmasıyla meshin yenilenmesi gerekmez. Abdestlilik hâli devam eder. Sargı üzerine meshi bozan şey; üzerine sargı sarılan yara veya özrün tamamen iyileşmesidir.

Eğer ameliyat ya da bir yaradan dolayı banyo yapmak zarar verecekse, sadece teyemmüm ederek ibadetlerini yerine getirir.

- Yara üzerine yapılan meshin müddeti ne kadardır?

Sargı üzerine yapılan mesh bir zamanla kayıtlı değildir. Abdest bozulduktan sonra yeni bir abdest alındığında, sargılı bulunan kısım meshedilir. Her vakit abdest almaya gerek yoktur. (Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/101.)

14 Gusül Abdestinde Besmele ve Niyet Şart mıdır?

Gusül abdestinde niyet ve besmele şart değildir. Bunlar olmadan da gusül geçerlidir.

Niyet gusül abdestinin sünnetlerindendir. Bu bakımdan niyet getirilmeden alınan gusül abdesti geçerlidir. Niyet getirildiği zaman ayrıca sünnet sevabı kazanılır. Getirilmediği zaman da abdeste mani olmaz.

Guslü dar ve geniş zamanda olmak üzere iki türlü almak mümkündür:

1. Suyun azlığı, soğukluğu, vaktin müsaadesizliği gibi hallerde, acele olarak yapılan gusülde evvelâ ön ve arka taraftaki kirler giderilir. Sonra üç defa ağıza, üç defa buruna su çekilerek içlerinde kuru yer kalmaması temin edilir. Bundan sonra da baştan, sağ ve sol omuzlardan dökülen su ile bedenin tamamı yıkanıp ıslatılır. Kuru yer kalmadığı anda, gusül yapılmış olur. Bu, dar ve sıkışık anlarda ve sadece guslün farzları yerine getirilerek yapılan gusüldür.

2. Müsait zaman ve mekânda yapılan gusülde ise, yine edeb yerleri yıkandıktan sonra, evvelâ, namaz abdesti gibi güzelce bir abdest alınır. Önce baştan, daha sonra ise sağ ve sol omuzlardan sıra ile üçer defa su dökülür. Her döküşte bedenin tamamı bir güzel ovalanır, mânevî kirlerin yanında maddî kirlerden de temizlenmeye çalışılır. Bu arada vücutta iğne ucu kadar kuru yer kalmamasına itina gösterilir. En sonunda da, kirli suların döküldüğü yere basan ayaklar, son olarak tekrar yıkanıp çıkılır.

Guslün her iki halinde de, şart ve farz olanı ağız ve burun içi ile bedenin tamamında kuru yer kalmamasıdır. Bu yapıldıktan sonra, gusül yerine getirilmiş, mânevî ve maddî temizliğe kavuşulmuş olunur.

15 Vücuttaki kabarcıklardan ve sivilcelerden çıkan su / sıvı abdesti bozar mı?

Bu durumda iki görüş vardır, ikinci görüşe göre hareket edebilirsiniz şöyle ki;

Vücuttaki kabarcıklardan çıkan safi su, sahih olan görüşe göre, kan gibidir, abdesti bozar. Diğer bir görüşe göre ise, abdesti bozmaz.

Bu ikinci görüşte, uyuz olanlar ve çiçek çıkaranlar için kolaylık vardır. Zaruret halinde bu görüş ile amel edilmesinde bir beis olmadığı, İmam-ı Hulvanî'den nakledilmiştir.

Ancak yüzdeki sivilcelerden çıkan kan ve irin, sivilcenin üzerinde kalır dağılmazsa abdest bozulmaz. Şayet sivilcenin üzerini taşar, yan tarafa akarsa, abdest bozulur.

İlave bilgi için tıklayınız:

Abdesti Bozan Haller Nelerdir?

16 Kadınların doğal akıntılarından dolayı abdesti bozulur mu? Başka bir mezhebi taklit etmesi uygun mudur?

- Bu soruda yer alan ifadelere göre, “âdet, istihaza/özür ve loğusa” akıntısının dışında, normal olarak gelen akıntıdan söz ediyoruz ki, fıkıh kaynaklarında “rutubetü’l-ferc” olarak ifade edilmektedir. Bu açıdan bu akıntıyı “normal ıslaklık” diye ifade etmek, belki daha anlaşılır bir tabir olur. Bu açıklamayla konunun teşhisinde hemfikir olmamızı sağlamak istiyoruz.

- İşte bu sorunun cevabı –Hanefî ve Şafii âlimlerinin görüşlerine göre- şudur:

Hanefî alimlerinin görüşü:

"Kadınların, vajina organlarında gördükleri normal ıslaklık, insanların ağız, burunlarından gelen akıntı ve bedenlerinden çıkan ter gibi değerlendirilmelidir."(bk. Reddu’l-Muhtar, 1/166).

Bu sebeple, söz konusu ıslaklık, temiz olduğu gibi abdesti de bozmaz.

Ancak, Hanefî fakihlerine göre, ön-arka yollardan çıkan her şey abdesti bozar. (bk. Reddu’l-Muhtar,1/134; Meydanî, el-Lubab, 1/17)

Diyanet İşleri Başkanlığı İlmihalinde de şu ifadelere yer verilmiştir:

“İdrar ve dışkı yollarından… herhangi bir sıvının veya bir maddenin çıkması” da abdesti bozar. (a.g.e, 1/199)

Şafii âlimlerinin görüşü:

İmam Nevevî eserlerinde, kadın organından çıkan rutubetin/ıslaklığın en sahih görüşe göre necis olmadığını/temiz olduğunu belirtmiştir. (el-Mecmu, 2/570; el-Minhac-e’s-siracu’l-vehhac ile birlikte, s.23)

İbn Hacer, bunu şöyle açıklamıştır:

"Nevevî’nin  bahsettiği ıslaklık, mezi ile ter arası bir tonda olan ve kadın organının içinden (ön yüzeydeki içten) gelip yıkanması vacip olmayan bir akıntıdır. Doğum esnasında, çocukla birlikte veya daha önce gelen ve organın derin kısmından(rahim tarafındaki içten) gelen akıntı necistir."(bk. Tuhfet’ı-Muhtaç/Şirvanî, 1/3o1; ayrıca bk. Reddu’l-Muhtar, 1/313).

Bazı âlimler konuyu üç boyutta ele almıştır. Buna göre, kadının organından gelen akıntı/ıslaklık, eğer istincada/taharet almada yıkanması gereken (otururken açığa çıkan) yerden geliyorsa, bu kesinlikle temizdir. Eğer bu ıslaklık, organın en derin yerinden geliyorsa, bu da kesin olarak necistir. Şayet, bu akıntı, organın-yıkanması gerekmeyen yerden olmakla beraber- yine de ön-iç sayılan yerden gelirse, bu konuda iki görüş vardır. En sahih görüşe göre temizdir. Diğer bir görüşe göre necistir(bk. İanetu’t-talibin, I/104, Tuhfet’ı-Muhtaç/Şirvanî, I/301).

İmam Nevevî bu konuda şunları belirtmiştir:

“Erkek veya kadının ön veya arka taraflarından (idrar veya dışkı yollarından) idrar, dışkı, yel, kurt, irin, kan, taş veya başka herhangi bir madde çıktığında abdest bozulur. Bu çıkan şeyin mutad olup olmaması arasında bir fark yoktur. Örneğin, yel, erkek veya kadının ön veya arka yolundan çıksın, fark etmez, abdest bozulur. Bu hususta –Şafii mezhebinde- bir ihtilaf yoktur."(bk. Nevevî, Mecmu, II/4).

- Bütün bu açıklamalardan anladığımız kadarıyla, kadın organından çıkan bu -ıslaklık manasındaki- akıntı, vajinanın ön-iç kısmından geldiği için, bunu temiz olarak kabul etmek gerekir. Fakat, bunun abdesti bozmayacağını söylemek kolay görünmemektedir. Çünkü, ilk başta “Reddu’l-muhtar”dan aldığımız “vajina organlarında gördükleri normal ıslaklık, insanların ağız, burunlarından gelen akıntı ve bedenlerinden çıkan ter gibi değerlendirilmelidir” şeklindeki ifadeden başka, kaynaklarda, bu konuya olumlu yaklaşmamızı, abdestin bozulmayacağını gerektiren bir ifadeye rastlayamadık.

Öncelikle âlimlerin genel içtihadına uygun hareket etmek gerekir. Ancak özellikle vesvese içinde olanlar ile bu ıslaklığa tedbir alamayanlar, bu fetva ile amel edebilirler.

Diyanet İşleri Başkanlığının konuyla ilgili açıklaması şöyledir:

Bilindiği üzere kadın anatomisine göre genital bölgede dışarıya açılan üç menfez/yol bulunmaktadır. Bunlar uretra denen idrar boşaltım kanalı, anüs denen dışkı atım yeri ve vajina ya da vajen denen kadın cinsel organıdır.

İdrar, dışkı, dışkı mahallinden (anüs) çıkan yel ile vajenden gelen adet, lohusalık ve özür kanlarının abdesti bozacağı Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerde belirtilmiştir. (Maide, 5/6; Buhari, Vudû 63; İbn Ebi Şeybe, el-Musannef, Daru’l-İlmiyye, Beyrut, 200 I, 107-108; Beyhaki, es-Sünenü’s-Suğra, Dâru’l-Cîl, Beyrut, 1995 I, 51, 511)

Ancak, vajinadan gelen diğer akıntıların abdesti bozup bozmadığı ile ilgili doğrudan bir delil bulunmamaktadır. Bu sebepledir ki, fakihler “rutûbetü’l-ferc” dedikleri vajinal akıntıların temiz olup olmadığı ile, abdeste etkisini bu akıntının kaynağına ve niteliğine dair kendi dönemlerindeki tıbbî bilgilere ve gözlemlere dayanarak belirlemeye çalışmışlardır.

Bu bağlamda Ebû Hanîfe ve Hanbelîler, kan, mezî ve meni ile karışmadığı sürece söz konusu akıntıların temiz olduğunu söylerken, Ebû Yûsuf ile Muhammed eş-Şeybânî ve Mâlikîler bunları necis saymışlardır. Şâfiî mezhebindeki genel yaklaşım bu akıntının temiz olduğu yönündeyse de vajinanın derinliklerinden gelen sıvının necis olacağını ileri sürenler de vardır. (İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr, Daru’l-Fikr, Beyrut, 1992 I, 166,313; İbn Kudâme, el-Muğnî Mektebetü’l-Kahira, 1968] II, 65); Şirbini, Muğni’l-Muhtâc, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 1994, I, 236; Desûkî, Hâşiye, Dâru’l-Fikr, I, 57)

Temiz olup olmamasına ilişkin bu yaklaşım farklılıklarına rağmen fakihlerin çoğunluğu, dışarıya çıkması halinde vajinal akıntının abdesti bozacağı kanaatindedir. İki yoldan (ön ve arkadan) gelen her şeyin abdesti bozacağı şeklindeki genel kural, fukahayı böyle bir sonuca götürmüşe benzemektedir.

Vajinal akıntıların kaynağına ve tıbbî niteliğine dair bugün ulaşılan bilgilerden mahrum oluşları da onları, bu akıntıları vücuttan atılan diğer maddeler çerçevesinde değerlendirmeye sevk etmiştir. Zamanlarındaki bilgi birikimi dikkate alındığında bu tutum son derece normal ve anlaşılabilir karşılanmalıdır. Öte yandan bilinen iki yoldan temiz bir şeyin çıkması ile abdestin bozulmayacağını söyleyen fakihler de bulunmaktadır. (Kâsânî, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1986, I, 24)

Günümüzde ise insan anatomisi en ince ayrıntılarına kadar araştırılıp vücut salgılarının kaynakları, işlevleri ve özellikleri neredeyse tamamıyla tespit edilmiştir.

Din İşleri Yüksek Kurulu’nun konunun uzmanlarıyla değişik zamanlarda yaptığı toplantılardan elde edilen bilgilere göre vajinal akıntı, rahimden değil daha aşağıdaki vajina duvarında ve rahim ağzında bulunan yapılardan istem dışı salgılanan beyaz, kokusuz, yapışkan ve kaşıntı ya da yanma yapmayan bir salgı olup sağlıklı her kadında görülen fizyolojik ve doğal bir olgudur. Salgılanmaması patolojik bir durum olarak görülmekte ve birçok hastalığın sebebi sayılmaktadır. Uzmanlar bu yönleriyle onu, tıpkı burun salgısı, gözyaşı, tükürük, kulak salgısı ve hatta ter gibi değerlendirmektedirler.

Vajinanın nemli kalmasını sağlayan ve orada biriken bakteri ve mikropları temizleyen bu akıntıların, farklı kanallardan gelip yine farklı çıkışlardan (anüs ve üretra) atıldıkları için kesinlikle idrar ve dışkı ile karışma ihtimali olmadığı gibi cinsel uyarılma ile ilgisi de bulunmamaktadır.

Bu normal ve genel durum yanında vajinadan iltihap, yara ya da başka rahatsızlıklara bağlı olarak bazı akıntıların da gelebileceğini belirten uzmanlar, patolojik olan bu tür akıntıların sarı, gri, yeşil, pembe renklerde olacağını, kokacağını, yanma ve kaşıntı gibi rahatsızlıklar vereceğini; bütün bunların kadınlarca bilinebileceğini belirtmişlerdir.

Bu bilgilere dayanarak,

1. Yukarıda özellikleri belirtilen normal vajinal akıntının, kendisinden çıkan her şeyin abdesti bozacağı hususunda icma edilen iki yolun dışında yani idrar ve dışkı kanallarından başka üçüncü bir yoldan çıktığı, kaynağı ve çıkış yolu itibariyle idrar ve dışkıyla kesinlikle irtibatı olmadığı, cinsel uyarılma ile alakasının bulunmadığı, dolayısıyla abdesti bozan şeylerle ilgili nasların kapsamına girmediği, istem dışı olup çıkışına engel olunamadığı ve Cumhur tarafından temiz sayıldığı için abdesti bozmayacağına, elbiseyi kirletmeyeceğine,

2. Bu normal akıntının dışında, bir hastalığa ya da yaraya bağlı olarak vajinadan gelen renkli, kokulu ve yanma-kaşıntı yapan iltihabî akıntılar ile kan, irin vb. necis sıvıların ve cinsel uyarılma sonucu gelen akıntıların abdesti bozacağına,

Karar verildi.

İlave bilgi için tıklayınız:

Hangi mezhebe uysam daha iyi olur, hangisi daha üstün? Mezheplerin farklılıklarının hikmeti nedir; aynı konuda neden farklı içtihadlarda bulunmuşlardır?..

17 Hanefi mezhebine göre abdesti bozan şeyler nelerdir?

Tüy almakla, tıraş olmakla abdest bozulmaz.

Hanefi Mezhebine Göre Abdesti Bozan Şeyler:

1. Ön ve arka mahalden çıkan her şey -ister az olsun, ister çok- abdesti bozar. Bu şeyler idrar, kazurat, meni, mezi, taş, vs. gibi maddelerdir.

2. Arka taraftan gaz çıkması (yellenme).

3. Çocuk düşürme hâli.

4. Ön ve arka yolların dışında, bedenin herhangi bir yerinden kan, irin, sarı su gibi akıntıların gelmesi... Bu gibi akıntıların abdesti bozması için, çıktığı noktada durmayıp etrafa yayılması lâzımdır. Bu bakımdan sıkıp çıkarılması ile kendiliğinden çıkması arasında abdest bozma açısından fark yoktur. Nasıl çıkarsa çıksın, çıkış noktasını aştıktan sonra abdesti bozarlar.

Hacamat yoluyla kan aldırmak, sülük tutmak da, abdesti bozar. Kan, irin ve sarı sudan başka olan akıntılara gelince, bunlar ancak bir dert ve hastalık sebebiyle akıyorlarsa, abdesti bozarlar. Meselâ, bir göz hastalığından dolayı gözleri sulanan kimselerin abdesti bozulur.

Bir hastalığa bağlı olmayarak gelen akıntılar ise, abdesti bozmazlar. Meselâ, ağlama ve çok gülmekten dolayı akan gözyaşı veya havanın soğukluğu sebebiyle burundan gelen akıntı abdesti bozmaz.

Vücuttaki kabarcıklardan çıkan safi su, sahih olan görüşe göre, kan gibidir, abdesti bozar. Diğer bir görüşe göre ise, abdesti bozmaz. Bu ikinci görüşte, uyuz olanlar ve çiçek çıkaranlar için kolaylık vardır. Zaruret hâlinde bu görüş ile amel edilmesinde bir beis olmadığı, İmam-ı Hulvanî'den nakledilmiştir.

Mayasıl ve eksama yaşlığı ve parmak araları pişintisi ise, abdesti bozmaz. * Şâfiîlere göre, önden ve arkadan başka herhangi bir uzuvdan gelen kan, irin, sarı su gibi akıntılar abdesti bozmazlar.

5. Ağız dolusu kusmak. Kusmuk; yemek, su veya safra gibi bir madde olabilir. Kusuntunun, azar azar geleni dahi bir araya toplanınca ağız dolusu miktarına ulaşıyorsa, abdesti bozar.

6. Ağızdan, tükrüğe eşit veya ona galib gelecek miktarda kan gelmek. Galibiyet veya eşitlik, renkten belli olur: Renk sarı ise, tükrük fazladır. Kırmızılık eşitliği gösterir. Kızıllık ise, kanın galib olduğunu... Tükrük kandan fazla ise, abdest bozulmaz. Ayva, elma, v.s. gibi şeyleri ısırmakla, onlarda kan eseri görülse bile abdest bozulmaz.

7. İnsanın kendine hâkimiyetini kaybettiren uyku abdesti bozar. Bu uyku ister yan üstü yatarak, ister sırtüstü yatarak, ister yüzü koyun yatarak, ister oturup dirseğine dayanarak olsun hüküm aynıdır. Yanında konuşulanları duyacak derecedeki hafif uyuklamalar ise abdesti bozmaz. Bir şey'e dayanarak uyuyan kimsenin, dayanmakta olduğu şey çekildiği takdirde düşecek derecede uykuya dalmışlığı varsa, abdest bozulur.

8. Az veya çok süreli baygınlık.

9. Namazda gülmek. Tebessümle gülmek ayrıdır. Gülmek seslidir, işitilir. Bu yüzden namazda gülmek abdesti bozar. Abdest bozulunca namaz da bozulmuş olur. Tebessüm sessiz olduğu için, namazı da abdesti de bozmaz. Yalnız kendi duyup işiteceği kadar hafif gülmek ise, namazı bozar, fakat abdesti bozmaz. * Şâfiîlere göre, namaz içindeki kahkaha ile gülmekle bile abdest bozulmaz.

10. Kadınla erkeğin birbiriyle fâhiş mübâşeretleri de abdesti bozar. Fâhiş mübaşeret, erkekle kadının arada hiçbir örtü olmaksızın veya çok ince bir bez olduğu hâlde mahrem yerlerini birbirine dokundurmaları, temas ettirmeleridir. Bu temas sebebiyle tahrik olup kendilerinden yaşlık (mezi) gelip gelmemesi müsavidir. Abdest her hâlükârda bozulur. İmam-ı Muhammed'e göre, fâhiş mübaşeretin abdesti bozması, ancak taraflardan yaşlık (mezi) gelmesi hâlindedir. Yaşlık belirmezse, abdest bozulmaz.

11. Erkeğin idrar akıntısını kesmek için idrar yoluna soktuğu pamuğun sonradan dışarı çıkması veya çıkarılması hâlinde, abdest bozulur. Pamuğun üzerinde yaşlık bulunup bulunmaması hükmü değiştirmez. Eğer pamuk, idrar yoluna tamamen konulmayıp, kısmen konulmuşsa, içte kalan kısım ıslanmış olsa bile, dışta kalan kısma idrar sızmadıktan sonra abdest bozulmaz. Ancak pamuk çekip çıkarılır veya kendiliğinden düşerse, üzerinde az bir yaşlık bile olması, abdesti bozar.

12. Kadının tenâsül uzvu içine veya dışına konulan bezin veya pamuğun, ıslanmış olarak dışarı çıkması veya çıkarılması da abdesti bozar. Uzvun dışına konulan pamuğun iç tarafı ıslanmış olunca abdest bozulmuş olur. Pamuğun dışına ıslaklık sızıp sızmaması mühim değildir. Uzvun içine konulan pamuğun iç kısmının ıslanması abdesti bozmaya yetmez. Islaklığın pamuğun dışına da sirayet etmesi şarttır.

13. Teyemmüm etmiş kimsenin suyu görmesi, teyemmümle alınan abdesti bozar.

14. Özür sâhipleri için namaz vaktinin çıkması ile abdestleri bozulur.

15. Esrar veya içki içerek sarhoş olmak da abdesti bozar. Bu gibi müskiratı kullanmak kesin şekilde haram olmakla birlikte, insanı sarhoş etmeyen miktarı abdesti bozmaz.

18 Fitil kullanmak abdest ve guslü gerektirir mi? Kadın hastalığından dolayı, önden veya arkadan (makattan) muayene olan hanımın boy abdesti alması gerekir mi?

Gerek ağız, burun, kulak gibi yollardan, gerekse makat veya ön taraftan ilâç kullanılmasıyla abdest bozulmadığı gibi, gusül de gerekmez. Kullanılan ilâcın mahiyetinin değişik olması da bu hükmü değiştirmez. Yani gerek ağızdan alınan hap ve şurup, gerekse burun ve kulağa konan merhem ve damla abdesti ve guslü gerektirmediği gibi, makat ve ön taraftan konan fitil ve benzeri ilâçlar da hiçbir şekilde abdesti ve guslü gerektirmez.

Bu arada damardan ve kalçadan yapılan iğnenin hiçbir sûrette abdeste ve gusle zarar vermediğini de belirtelim. İğne yapılan yerden kan çıkmış ise hâliyle abdest bozulur.

Erkek doktora muayene olan kadının gusletmesi gerekir mi?

Bu meseleye ışık tutması bakımından gusülle ilgili bir prensibi hatırlayalım:

Ön ve arka yoldan birisine parmak veya başka bir cismi sokmak guslü gerektirmez. Parmağın erkek parmağı ile kadın parmağı olması arasında bir fark yoktur. Cinsel doyuma ulaşmadıkça gusül gerekmez.

Şöyle ki: Kadının fercine plastik aletin sokulması halinde asla gusül gerekmez. Zira cinsel doyuma ulaşmadıkça bundan dolayı gusül gerekmez, fakat cinsel doyuma ulaşırsa o zaman gusül gerekir.

Bunun için bir kadın, cinsel doyuma ulaşmadığı sürece, kadın hastalığından dolayı doktora muayene olmakla asla gusül gerekmez. Doktor kadın da olsa, erkek de olsa hüküm aynıdır. (Reddü’l-Muhtar, I/112)

Aynı şekilde, doktora muayene olmak da orucu bozmaz. İnsanın dübürüne, kadının fercine parmağın girmesi de orucu bozmaz.

19 Gusül abdesti alırken yellenmek ve mezi gibi akıntı gelmesi guslü bozar mı?

Gusülde farz olan ağıza, buruna su verip tüm vücudu kuru yer kalmayacak şekilde yıkamaktır. Niyet etmek, namaz abdesti almak, besmele çekmek gusül abdestinin sünnetleridir. Sünnetler olmadan da gusül geçerli olur.

Gusül sırasında abdest bozucu bir halin ortaya çıkması, namaz abdestini bozsa da gusül abdestini bozmaz. Gusül almaya devam edebilirsiniz.

Gusül sırasında gelen akıntı guslü bozmaz, guslün abdest oluşunu bozar. Yani sahih olan ve insanı cünüplükten kurtaran bu gusülle namaz kılınmaz. İbadet için yeniden abdest almak gerekir; gusül ise tamamdır.

İlmi bir ifade ile guslü bozan her şey abdesti de bozar; lakin abdesti bozan her şey guslü bozmaz. Bu bakımdan, gusül sırasında idrar yollarından gelen bir akıntı, yahut yaradan akan bir mayi veya diş kanamaları vs. gusle mâni olmaz. Bu akıntılarla yapılan gusül sahih, fakat abdest batıl olur.

20 Küfretmek abdesti bozar mı?

İslam dini her türlü kötülük ve incitmeye karşıdır. Çünkü İslam insanı insan etmeye gayret ediyor. Hakiki insaniyet mertebesine ulaştırır. Bu nedenle İslam, insanı her türlü kemalat ve güzelliğe ulaştıracak emirleri verdiği gibi, her türlü rezillikten ve çirkinlikten uzaklaştıracak fiilleri de yasaklamıştır.

Bu külli kaidelerden hareketle diyebiliriz ki, küfür ve sövme dediğimiz karşıdaki insanları rencide ve rahatsız eden her türlü fiil günahtır ve haramdır. Çünkü Müslümanları rencide etmek haramdır ve insanı günahkar eder. Hatta kâfir bile masum ve hatasız olsa, onu rahatsız etmek İslam dininde yasaktır. Çünkü Peygamberimiz (a.s.m),

“Kim bir zımmiye eziyet etse, şüphesiz ben onun hasmıyım / düşmanıyım." (Ebu Yusuf, Harac, Matbaatu's-Selefiye, 1397 h. Kahire, s.135)

diye buyurmuştur.

Hangi durumda olursa olsun sövmek caiz değildir. İster kâfire ister zalime farketmez, sövmek çirkin bir hareket olup mümine yakışmaz.

Küfür etmek günah olsa da abdesti bozmaz.

21 Kız veya erkeklerin pirsing, hızma (piercing) takması caiz midir? Abdest ve gusle engel olur mu? Din ve kültür ilişkisi açısından sakıncası var mıdır?

İslam fıkhında, dini hükümlerin kaynağı ayet ve hadislerdir. Sonra da icma, kıyas, sahabenin sözü, İslam ümmetinin örfü, istihsan, istıslah, istishab vb. gibi deliller, İslam alimlerince dini hükümlerin dayanağı olarak kabul edilmiştir.

Bu bağlamda kulak deldirip küpe takma, Müslümanların genel örfünde kadınlara ait bir süs eşyasıdır. Müslüman kadınlar Peygamberimiz (s.a.v.) döneminden itibaren (Buhari, Libas, 59 (5583 ) bu güne dek süslenmek amacıyla bunu kullanmıştırlar.

Bu konuda Hz. İbni Abbas (r.a.), Peygamberimiz (s.a.v)'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

"Peygamberimiz (s.a.v.) erkeklerden kadına benzemeye çalışan ve kadınlardan da erkeklere benzemeye çalışanlara lanet etti." [Buhari, Libas, 61-62 (5585-5886)]

Bu nedenle alimler, erkeklerin kulaklarını deldirip küpe v.b. takmalarını tahrimen mekruh saymışlardır. Tahrîmen mekruhu işlemek, küçük günah kabul edilmiş ve işleyenin cezayı hak ettiği kabul edilmiştir. Ancak inkâr eden dinden çıkmaz. (İbni Abidin 6/ 336-337 ve 388; Nahlavi, ed-Dureru'l-Mubaha fi'l-hazarı ve'l-İbaha, s. 29)

Ayrıca çeşitli duygu ve akımların sonucu olarak, uygun olmayan yerlere takı (piercing) takılması ve bu amaçla yapılacak süslenme dinimizce uygun değildir.

Erkek veya kadının, burun, dil, dudak gibi organlarına delik delmesi insan fıtratına uygun değildir. Kız çocuklarının kulaklarını delip küpe takması ise, caizdir ve uygundur. Ancak bunun dışında burun, dil ve dudak gibi yerlere delik delmek ve hızma takmak doğru değildir.

Ayrıca kadının zinetini kendine nikah düşen erkeklere göstermesi caiz değildir. Bu bakımdan hızma takan kadının bunu kendine nikah düşen erkeklere göstermesi söz konusu olduğu için takılmamalıdır.

Kadın yaratılışı icabı süsten ve zînetten vaz geçemez. İmkânı ölçüsünde bazı süs eşyalarını takar ve kullanır. Kolye, bilezik ve yüzük gibi zinet eşyalarının çoğu herhangi bir muameleye tâbi tutulmadan vücuda takılır. Fakat küpe öyle değildir. Bugün bazı küpeler doğrudan kulağa takılıyorsa da, çok kere küpenin takılması için kulağın delinmesi gerekir.

İşte böyle bir küpenin takılabilmesi için kulağı delmek caiz midir?

Reddû'l-Muhtar ve el-Feteva'l-Hindiyye gibi Hanefi mezhebinin, Îânetû't-Tâlibîn gibi Şafiî mezhebinin fıkıh kitaplarında kaydedildiğine göre, kız çocuğunun veya kadının küpe takmak maksadıyla kulağının delinmesinde bir mahzur yoktur.(Reddû'l-Muhtar, 5: 270; el-Feteva'l-Hindiyye, 5: 358)

Çünkü bu çeşit bir işlem Peygamber Efendimizin (s.a.v) zamanında da yapılıyordu, ancak bu yasaklanmıyordu.( İânetüt-Tâlibîn, 4: 175)

Fakat Şafiî ulemasından bazıları, sebepsiz yere eziyet olacağı için kız çocuklarının kulaklarının delinmesini caiz görmezler. Bugün artık bu mahzurlar da söz konusu değildir. Çünkü hiç acı ve eziyet vermeden ağrısız bir metodla kulak delinebilmektedir. (Mehmet Paksu, Kadın, Aile, Hayat, Nesil Yayınları)

İslâm Hukukuna göre kulakların küpe takılmak üzere delinmesi ve küpe takılması, kadınlar için caiz görülmüş; ama erkekler için caiz görülmemiştir. Bazı hukukçular, erkek çocukların da kulaklarının delinebileceğini ve bu tür bir olayın Hz. Peygamber (s.a.v) zamanında yapıldığı halde yasaklanmadığını ileri sürmektedirler. Her halükârda ergen erkeklerin kulaklarını deldirmeleri ve küpe takmaları, çoğu hukukçulara göre haram ve bazılarına göre ise mekrûhtur; yani kısaca caiz değildir.

Kadının zinetlerini namahrem erkeklere göstermesi caiz değildir. Bu bakımdan pirsing takıldığı takdirde namahrem erkeklere gösterilmemesine dikkat edilmelidir.

Erkekler için de çoğu hukukçulara göre küpe ve pirsing takmaları haram, bazılarına göre ise mekruhtur.

Gusül ve Abdest

Burna veya bedenin başka bir yerine yapıştırılan hızma suyun deriye temasını engelleyeceği için abdeste ve gusle mani olur. Ancak hızma, küpe gibi delik delerek takılmışsa deliğe de su ulaşıyorsa abdest ve gusle engel olmaz.

Boy abdesti dediğimiz “gusül”de vücudun her tarafını yıkamak farzdır. Göbek çukuru, parmak araları, kulak delikleri, kasıklar vs. ovularak yıkanması ise sünnettir.

Kulak delikleri eğer çok kapalı ise, suyun gitmesine engel varsa bu durumda o deliklere suyun ulaşması için ovalamak gerekir. Şayet su ulaşıyorsa küpe takması şart değildir. Yani gusül abdesti alırken önemli olan kuru yerin kalmamasıdır. Yoksa küpe şart değildir. Ayrıca küpe takınca o bölgeyi yıkamak ve ovalamak yine şarttır. Ancak küpe olunca suyu ulaştırmak biraz daha kolay olabilir. Küpe takmaya zorlamak doğru değildir. Küpeyi takmak gerekir diyenler varsa, bunlar kulağın küpeyle daha kolay yıkanacağını ümit ettikleri için söylüyorlar. Guslün farzlarından biri değildir

Bu delikler kulak etlerinin birleşmesiyle kapanmışsa bunları tekrar deldirip içini yıkamak gerekmez. Bu delikler kirle dolmuşsa temizlemek mümkünse temizlenir. Mesela; bu deliklere küpe kolaylıla takılıyorsa, küpe takarak arası temizlenebilir. Bundan fazlası için zorlamak gerekmez, gusle mani değildir.

Hızma için de durum aynıdır.

Kültürün etkisi

Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli bir husus: kültür din ve ideolojinin bedenlenmesi, ete kemiğe bürünmesidir. Bu ikisini birbirinden ayırmak mümkün değildir.

Eğer birileri din ile kültürü birbirinden ayırmaya, aralarındaki bağı koparmaya kalkışırsa -zor olmakla beraber bunu yapabilirse- kültür ile beraber dîni de değiştirme yoluna girmiş olur. Bedenini parça parça kaybeden din gider (milletin hayatından çıkar) onun yerine yeni kültürün dîni veya dinsizliği gelir. Kültür ile din arasında böyle bir bağ bulunduğuna göre; kültürün değişmesi dîni yakından ilgilendirir.

İslâm'ın beş temel amacından biri dîni (Müslümanların hayatında İslâm'ı) korumaktır. İslâm'ın korunmasını olumsuz etkileyen bir davranış, bir kültür değişimi, bir kültür taklidi haramdır, bazan bununla da kalmaz dinden çıkma sonucunu doğurur.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Medine'ye göçünce, burada öteden beri iki bayramın bulunduğunu ve bu bayramlarda kutlama yapıldığını öğrendi. Bayramlar, dînin etkilenmesi bakımından önemli kültür unsurları olduğu için bunları değiştirdi ve yerlerine Ramazan ile Kurban bayramlarını tebliğ etti.

Daha pek çok hadîste, başka dinlerle ilişkisi veya sembolik değeri/fonksiyonu bulunan âdet ve uygulamaları müslümanlara yasakladı.

22 Rüyada ihtilam olan kadına gusül gerekir mi? Rüyada ihtilam olmuş sayılabilmek için şartlar nelerdir? Gusülden sonra gelen akıntı guslü bozar mı?

Gasl, yıkamak demektir. Gusül ve iğtisal da, yıkanma anlamını taşır. Din deyiminde gusül: Bütün bedenin yıkanmasıdır, boy abdesti alınmasıdır. Buna taharet-i kübra (büyük temizlik) denir. Böyle bir temizliği gerektiren hal cünüblüktür. Ayrıca kadınların hayız ve nifas kanlarının sona ermesidir. Cünüblük hali ise, aşağıda açıklanacağı üzere, şehvetle meninin atılmasından ve cinsel ilişkiden meydana gelir.

Şehvetle yerinden ayrılan ve şehvetle dışarıya atılan bir meniden dolayı gusletmek gerekir. Şehvetle yerinden aynlıp, şehvet kesildikten sonra dışarıya atılan meniden dolayı da, İmamı Azam ile İmam Muhammed'e göre, gusletmek gerekir. Fakat İmam Ebu Yusuf'a göre gusül gerekmez.

Rüyada şehvetle ayrılan bir meninin, şehvet kesildikten sonra dışarıya akıtılmasını sağlamak için tenasül organını tutmak ve sonra dışanya akıtmakta, misafir ve soğukta bulunanlar için İmam Ebu Yusuf görüşünü seçmekte kolaylık vardır. Bu yönden bu görüşün tercih edilmesini uygun görenler vardır.

Bakmak ve dokunmak suretiyle şehvetle gelen meniden dolayı da gusletmek gerekir.

Cinsel ilişki halinde sünnet yerinin veya o kadar bir kısmın duhulü ile, buluğ çağına ermiş erkek ve kadının gusletmeleri gerekir. Meninin gelip gelmemesine bakılmaz. Bunlardan yalnız biri buluğ çağına ermiş ise sadece ona gusül gerekir, diğerine gerekmez. Ancak buluğ çağına yaklaşmış bir devrede ise, yıkanmadan namaz kılmasına izin verilmez. Namaza devam için taharette tedbirli olmak lazımdır. Bu ve buna benzer hangi haller olursa olsun, ihtiyat olan yol gusletmek suretiyle şüpheli hallerden sakınmaktır.

Uykudan uyanan kimse, yatağında, çamaşırında veya bedeninde bir yaşlık görünce bakılır: Eğer rüyada cinsel ilişkide bulunduğunu hatırlıyorsa, gusletmesi gerekir. Yaşlığın meni olup olmamasında şüpheye düşmesi bir önem taşımaz. Ancak ihtilam olduğunu hatırlamadığı takdirde, yaşlığın mahiyetinin ne olduğu üzerinde durulmaz ve gusül gerekmez. Çünkü akıntının şehvetle geldiği bilinmemektedir. Bu mesele İmam Ebû Yusuf'a göredir, İmamı Azam ile İmam Muhammed'e göre, gelen akıntının mezi olduğunu anlıyorsa, gusl etmesi gerekmez. Fakat meni olduğunu biliyor veya şübheye kapılıyorsa, gusletmesi gerekir. İhtiyata uygun olan da budur. Onun için fetva buna göredir.

Yatağından uyanıp kalkan kimse, ihtilam olduğunu hatırladığı halde, tenasül organında bir yaşlık görse gusletmesi gerekir. Ayakta veya oturduğu yerde uyuyan kimse, uyanıp da bu organında bir yaşlık görse, bakılır: Eğer bu yaşlığın meni olduğuna kanaati varsa veya uyumadan önce bu organı hareketsiz bir halde idi ise, gusletmesi gerekir. Fakat böyle bir kanaati yoksa ve tenasül organı da önceden uyanık durumda idi ise, gusletmesi gerekmez. Bulunan yaşlığın mezi olduğuna hükmedilir. Çünkü organın uyanık olması, mezinin çıkmasına sebeb olur.

Sarhoş veya bayılmış olan bir kimse uykusundan uyanıp da, kendisinde meni bulacak olsa, gusletmesi gerekir. Mezi bulacak olsa yıkanması gerekmez.

İdrarını yaparken, tenasül organı uyanık olduğu halde meni gelse, yıkanması gerekir. Organ uyanık olmayınca; gusletmek gerekmez, çünkü uyanıklık şehvetin bulunmasına delildir.

Bir erkek veya bir kadın rüyada ihtilam olsa da, meni dışarıya çıkmış olmasa, yıkanmak gerekmez. İmam Muhammed'e göre, böyle bir kadının ihtiyat olarak yıkanması gerekir. Çünkü kadından çıkacak bir sıvının yine ona dönmesi ihtimali vardır.

İhtilam olan veya cinsel ilişkide bulunan bir kimse, idrarını yapmadan veya çokça yürümeden veya yatıp uyumadan yıkansa da, sonra kendisinden meninin arta kalan kısmı çıkacak olsa, ikinci kez yıkanması gerekir. Fakat idrarını yaptıktan veya epeyce yürüdükten veya uyuduktan sonra şehvetsiz olarak gelecek meni guslü gerektirmez. Çünkü bu durumda o meni, yerinden, şehvet olmaksızın ayrılmış bulunur. Yine bir kadından, yıkandıktan sonra, kocasının menisi çıkacak olsa, tekrar gusletmesi gerekmez.

Bir yatakta yatıp uyuyan iki kimse, uyandıkları zaman ihtilam olduklarını hatırlamayarak yatakta meni gibi bir yaşlık görseler veya kurumuş meni görüp de o yatakta kendilerinden önce başka bir kimse yatmış olsa, bu durumda meninin kime ait olduğu bilinmese, her ikisinin de ihtiyaten yıkanması gerekir.

Şehvet olmayıp da döğülmeden, ağır bir yük kaldırmadan ve yüksek bir yerden düşmeden dolayı meni gelmesiyle gusül gerekmez. (İmam Şafî'ye göre bu hallerde de gusül gerekir.)

Yerinden şehvetle ayrılan bir meni, bedenin dışına veya dış hükmünde olan yere çıkmadıkça gusül gerekmez.

Bakire bir kızın bekaretini yok etmemek sureti ile yapılan bir ilişkide meni gelmeyince gusül gerekmez; çünkü bekaret, sünnet yerine kadar duhule engel olmuş demektir.

Cünüblük, hayız veya nefselik (loğusalık) halinde iken, gayri müslim bir kadın veya gayri müslim bir erkek ihtida etse, gusletmesi farz olur. Hayız veya nefseliği son bulmuş olsa da, yıkanmamış bulunsa, yine gusül gerekir. Fakat yıkanmış bulunan veya henüz cünüplük, hayız ve nefselik haline düşmemiş olan erkek veya kadın gayri müslim ihtida etse, yıkanması mendub olur.

İlave bilgi için tıklayınız:

İnsandan çıkan sıvıların (mezi, meni, vedi) hükmü ve gusül gerektiren haller nelerdir?

23 Abdestten önce taharet almak ve oturarak bevletmek farz mı? Ayakta idrar yapmak hakkında bilgi verir misiniz?

Oturarak bevl etmek farz değildir. Ancak hem sıhhat bakımından hem de necasetin sıçramaması açısından oturarak bevl etmek daha uygundur.

İdrardan gereği gibi korunmak için şu tedbirler alınmalıdır:

1. İdrar sıçramasını önlemek için bir çukurun tam ortasına ya da tuvalet deliğinin tam ortasına yapılmalıdır. (En iyisi oturarak idrar yapmaktır)

"Sizden biriniz idrar yapmak istediği zaman, idrarı için müsait bir yer bulsun." (1).

Bu sebeble banyoda yıkanırken idrar yapmak mekruh görülmüştür Redd-ül Muhtar’ da şu kayıt vardır:

''Kendi abdest aldığı yere bevl etmesi mekruhtur.''(2)

Ebu Davud' tan nakledilen bir hadis şöyledir.

''Sakın biriniz hamamda yıkandığı yere bevletmesin (idrar yapmasın), çünkü umumiyetle vesvese bundan doğar.''

Bu hüküm idrara akacak yol olmadığı ve zemin sert olduğu zamanki durumdur. Banyo yapan kimse, idrardan üzerine bir şey sıçradığını zanneder ve bundan vesvese alır. Rüzgara karşı idrar yapmak da böyledir.

Bu arada şunu da hatırlatalım: Klozet denilen alafranga tuvaletlere ayakta olmamak şartı ile idrar yapmanın bir mahsuru olmaması gerekir, fakat bu tuvaletlere oturarak, bağırsakların tam boşalaması sağlanamadığından, hele umumi yerlerdeki klozetler veneryen hastalıkları (cinsel yoldan bulaşan, zührevi hastalıklar) bulaştırma bakımından mahzurludur.

2. Ayakta idrar yapmamalıdır. Özürsüz olarak ayakta idrar yapmak mekruhtur. Bu hususta Peygamberimiz (a.s.m) şöyle buyurur:

Hz.Aişe (r.anha): ''Kendisine Kur’ân nâzil olmaya başlandığından beri, Resulullah (a.s.m) ayakta bevl etmemistir.'' (3).

Yine İmam Ahmed’ in,Tirmizi’ nin (Cilt:1, Sayfa: 226), Nesâi’ nin (307 nolu hadis-i şerif) ve ibn-i Mace’ nin tahric ettiği hadiste Aişe (r.anha) demiştir ki:

"Size Nebiyy-i Azam’ (a.s.m)'ın ayakta bevl ettiğini kim haber verirse inanmayın, mutlaka oturarak abdest bozardı." (4).

Abdullah İbn-i Mesud (r.a) şöyle rivayet etmiştir: "Şüphesiz ki ayakta abdest bozmanda cefadandır.'' (5)

Hz.Cabir’ den (r.a): “Rasûlullah (a.s.m) ayakta idrar yapmayı yasakladı.'' (6)

Bazı âlimler de ayakta yapmayı caiz görmüştür ve ayakta idrar yapmaya ruhsat vermişlerdir. Dayandıkları isnat şu hadistir:

Hz. Huzeyfe’den (r.a) ''Bir gün Peygamber (a.s.m) bir kavmin çöplüğüne vardı ve oraya bevletti." (7).

Ayakta idrar yapmayı mekruh gören ulemâ, bu hadis-i şerif karşısında şu tevili yapmışlardır:

1. Kadı İyaz’ın beyanına göre uzun zaman oturan Efendimiz’ i (a.s.m) bevli sıkıştırmış ve uzağa gidememiş, hemen ayakta bevlini yapmıştır.

2. Resulullah (a.s.m) dizindeki veya belindeki bir hastalıktan dolayı idrarını ayakta yapmıstır.

3. Çöplükte (oturmak için) müsait bir yer bulamamıştır.

4. Bir ihtimal de, ayakta idrar yapmanın caiz olduğunu göstermek için yapmıştır.

Bu hadis-i şeriflerden çıkarılan sonuçlara göre, ayakta idrar yapmak mekruhtur. Bu mekruhiyet kerahet-i tahrimiyye olmayıp kerahat-i tenzihiyyedir.

Çömelerek idrar yapmanın tıbbi yararı şöyledir:

Çömelince karın kasları kasılır, dizler karına tazyik yaparlar; dolayısıyla mesane baskı altında kalır. İşeme sonucunda mesane tam boşaldığından mesanede artık idrar kalmaz. Mesane tam boşalır. Bu ise idrar yolları ve mesane taşlarının oluşmasını önlediği gibi, prostat hastalığı olanlarda şikayetlerin azalmasında da etkili olur. Çömelerek idrar yaparken hafif sol tarafa meyil edilmelidir.

Kaynaklar:

1-Müsned; İmam Ahmed Ebu Davud Sünen 3 nolu hadis-i şerif
2- Redd-ül Muhtar Sh.593
3-Sünen-i Ebu Davud 1/93
4-Sünen-i Tirmizi Cild 1 Sh. 112
5-İbn-i Mace, Hadis No:300
6-Sünen-i Tirmizi C:1 Sh. 19/20
7-Tirmizi C:1, Sh. 19.

İlave bilgi için tıklayınız:

Sabah kalktığımızda taharat almadan abdest alıp namaz kılarsak olur mu?..

24 Meziden dolayı gusül gerekir mi ve namaza mani olur mu?

Büluğ çağına ermiş kimsenin dört çeşit suyu vardır.

1. İdrar, 2. Meni, 3. Mezî, 4. Vedî.

Bunlardan guslü gerektiren yalnız menidir. Meninin üç özelliği vardır:

1. Sıçrayarak çıkması,

2. Hazzın hasıl olması.

3. Yaş iken hamur kokusunu, kuru iken yumurtanın beyaz kısmının kokusunu vermesidir.

Vedî, idrardan sonra çıkan katı ve beyaz bir sudur. Mezî de beyaz ve ince bir su olup, şehvet hissi galebe çaldığı anlarda meydana gelen bir sudur. Binâenaleyh söz konusu “vedi” ve “mezi”den dolayı gusül gerekmez.

Şehvetten dolayı kadından gelen ıslaklığa ise "kazi" denilmektedir. Bundan dolayı sadece abdest bozulur, ancak orucu bozmaz ve gusül gerekmez.

Guslü Gerektiren Haller:

1. Cinsel ilişkide bulunmak: Meni gelmese bile erkekle kadının cinsel organları birbirine kavuşursa gusül gerekir. Resulullah (s.a.v.) bu konuda şöyle buyurmaktadır:

"Kadının ve erkeğin sünnet mahalleri birbirine dokunur da kertik kaybolursa, gusül lazım gelir."(1)

2. İhtilam olmak: Erkek veya kadından uyku ya da uyanıklık halindeyken şehvetle meninin çıkması da guslü gerektirir. Resulullah (s.a.v.)'a:

"Bir kimse elbisesinde ıslaklık bulsa, ancak ihtilam olduğunu hatırlamasa yıkanması gerekir mi?" diye soruldu. Resulullah (s.a.v.):

"Evet gerekir." diye cevapladı. Sonra ihtilam olduğunu görüp de yaşlık göremeyen kimseden soruldu. Resulullah (s.a.v.):

"Ona gusül gerekmez." dedi.."(2)

Kişiden gelen sıvı meni ise gusül abdesti alması gerekir; mezi veya vedi ise abdest bozulsa da gusül gerekmez.

Kişinin elbisesine bulaşan akıntının (bu pisliğin), kuru veya yaş bir madde olup olmamasına göre, namazın sıhhatine mâni olan miktar değişir. Şöyle ki: Galiz necaset tabir edilen ağır pislik, kuru bir madde ise, bir dirhem, yani, üç gramdan az olmalıdır. Üç gramdan fazlası, namazın sıhhatine mâni olur.

Eğer yaş bir madde ise, el ayası dediğimiz avuç içinden daha geniş bir alana yayılmamış olması şarttır. El ayasından fazla bir kısmı ıslatmış olan pislik, namaza mânidir. Namaz kılabilmek için bu miktardaki pisliklerden temizlenmek farzdır. Bu miktarlardan aşağı olan pislikler, namazın sıhhatine engel teşkil etmez. Ancak yine de bu miktar pisliğin -eğer mümkünse- yok edilmesi sünnettir.

İnsanların kurumuş olan menileri ise ovalamakla temizlenebilir. Dokunmuş olduğu elbise astarlı olsa da, yine ovalamak yeterlidir. Fakat yaş halde olan meniyi mutlaka su ile yıkamak gerekir. Bununla beraber elbiseye dokunup kurumuş olan bir meni, ovalanmakla temizlendikten sonra, o elbise ile namaz kılınabilirse de, o yer sonra ıslanmış olsa, sahih kabul edilen görüşe göre pislik hali geri döner; onu tekrar kurutup ovalamak veya yıkamak gerekir.

Elbiseye bulaşma durumunda, mezi ve vedi de meni gibidir.

Dipnotlar:

(1) Buhârî, Gusl 28; Müslim, Hayz 87; Ebu Dâvud, Taharet 84; Nesâî, Taharet 129; Ibn Ma'ce, Taharet 111; Muvatta, Taharet 71.
(2) Ebu Dâvud, Taharet 95; Tirmizî, Taharet 82.

25 Kadınların hangi durumlarda boy (gusül) abdesti alması gerekir?

Erginlik çağına gelmiş her Müslüman erkeğin ve kadının, şu durumlarda boy abdesti alması farzdır:

1) Cünüplük; yani cinsî münasebet, ihtilam ve ne şekilde olursa olsun meninin (sperm) şehvetle vücut dışına çıkması.

2) Kadının âdet görmesi ve lohusalık hâlinin sona ermesi.

İlave bilgi için tıklayınız:

GUSÜL (Boy Abdesti)

26 Sabah uyandığında elbisesinde ıslaklık gören kişi gusül abdesti alması gerekir mi?

Buluğ çağma ermiş kimsenin dört çeşit suyu vardır.

1- İdrar, 2- Meni, 3- Mezî, 4- Vedî.

Bunlardan guslü gerektiren yalnız menidir. Meninin üç özelliği vardır:

1- Sıçrayarak çıkması,

2- Hazzın hasıl olması.

3- Yaş iken hamur kokusunu, kuru iken yumurtanın beyaz kısmının kokusunu vermesidir.

Vedî. idrardan sonra çıkan katı ve beyaz bir sudur. Mezî de beyaz ve ince bir su olup şehvet hissi galebe çaldığı anlarda meydana gelen bir sudur. Binâenaleyh söz konusu “vedi” ve “mezi”den dolayı gusül gerekmez.

Şehvetten dolayı kadından gelen ıslaklığa ise "kazi" denilmektedir. Bundan dolayı sadece abdest bozulur, ancak orucu bozmaz ve gusül gerekmez.

Guslü Gerektiren Haller:

1. Cinsel ilişkide bulunmak: Meni gelmese bile erkekle kadının cinsel organları birbirine kavuşursa gusül gerekir.

Resulullah (s.a.v.) bu konuda şöyle buyurmaktadır:

"Kadının ve erkeğin sünnet mahalleri birbirine dokunur da kertik kaybolursa gusül, lazım gelir."(1)

2. İhtilam olmak: Erkek veya kadından uyku ya da uyanıklık halindeyken şehvetle meninin çıkması da guslü gerektirir. Resulullah (s.a.v.)'a: "Bir kimse elbisesinde ıslaklık bulsa, ancak ihtilam olduğunu hatırlamasa yıkanması gerekir mi?" diye soruldu. Resulullah (s.a.v.): "Evet gerekir." diye cevapladı. Sonra ihtilam olduğunu görüp de yaşlık göremeyen kimseden soruldu. Resulullah (s.a.v.): "Ona gusül gerekmez." dedi.."(2)

Uykudan uyanan kimse, yatağında, çamaşırında veya bedeninde bir yaşlık görünce bakılır: Eğer rüyada cinsel ilişkide bulunduğunu hatırlıyorsa, gusletmesi gerekir. Yaşlığın meni olup olmamasında şüpheye düşmesi bir önem taşımaz. Ancak ihtilam olduğunu hatırlamadığı takdirde, yaşlığın mahiyetinin ne olduğu üzerinde durulmaz ve gusül gerekmez. Çünkü akıntının şehvetle geldiği bilinmemektedir. Bu mesele İmam Ebû Yusuf'a göredir, İmamı Azam ile İmam Muhammed'e göre, gelen akıntının mezi olduğunu anlıyorsa, gusl etmesi gerekmez. Fakat meni olduğunu biliyor veya şübheye kapılıyorsa, gusletmesi gerekir. İhtiyata uygun olan da budur. Onun için fetva buna göredir.

Yatağından uyanıp kalkan kimse, ihtilam olduğunu hatırladığı halde, tenasül organında bir yaşlık görse gusletmesi gerekir. Ayakta veya oturduğu yerde uyuyan kimse, uyanıp da bu organında bir yaşlık görse, bakılır: Eğer bu yaşlığın meni olduğuna kanaati varsa veya uyumadan önce bu organı hareketsiz bir halde idi ise, gusletmesi gerekir. Fakat böyle bir kanaati yoksa ve tenasül organı da önceden uyanık durumda idi ise, gusletmesi gerekmez. Bulunan yaşlığın mezi olduğuna hükmedilir. Çünkü organın uyanık olması, mezinin çıkmasına sebeb olur.

Bir erkek veya bir kadın rüyada ihtilam olsa da, meni dışarıya çıkmış olmasa, yıkanmak gerekmez. İmam Muhammed'e göre, böyle bir kadının ihtiyat olarak yıkanması gerekir. Çünkü kadından çıkacak bir sıvının yine ona dönmesi ihtimali vardır.

İhtilam olan veya cinsel ilişkide bulunan bir kimse, idrarını yapmadan veya çokça yürümeden veya yatıp uyumadan yıkansa da, sonra kendisinden meninin arta kalan kısmı çıkacak olsa, ikinci kez yıkanması gerekir. Fakat idrarını yaptıktan veya epeyce yürüdükten veya uyuduktan sonra şehvetsiz olarak gelecek meni guslü gerektirmez. Çünkü bu durumda o meni, yerinden, şehvet olmaksızın ayrılmış bulunur. Yine bir kadından, yıkandıktan sonra, kocasının menisi çıkacak olsa, tekrar gusletmesi gerekmez.

Bir yatakta yatıp uyuyan iki kimse, uyandıkları zaman ihtilam olduklarını hatırlamayarak yatakta meni gibi bir yaşlık görseler veya kurumuş meni görüp de o yatakta kendilerinden önce başka bir kimse yatmış olsa bu durumda meninin kime ait olduğu bilinmese, her ikisinin de ihtiyaten yıkanması gerekir.

Şehvet olmayıp da döğülmeden, ağır bir yük kaldırmadan ve yüksek bir yerden düşmeden dolayı meni gelmesiyle gusül gerekmez. (İmam Şafî'ye göre bu hallerde de gusül gerekir.)

Yerinden şehvetle ayrılan bir meni, bedenin dışına veya dış hükmünde olan yere çıkmadıkça gusül gerekmez.

Kaynaklar:

 (1) Buhârî, Gusl 28; Müslim, Hayz 87; Ebu Dâvud, Taharet 84; Nesâî, Taharet 129; Ibn Ma'ce, Taharet 111; Muvatta, Taharet 71

 (2) Ebu Dâvud, Taharet 95; Tirmizî, Taharet 82

27 Âdet / aybaşı / hayız / regl ya da başka bir nedenle cünüp iken diş dolgusu yaptırmak caiz midir?

Diş dolgusundan önce gusül abdesti almak şart değildir. Diş dolgusu yaptırmış bir insan, zamanla cünüp olsa dişin altını yıkamak zorunda olmadığı gibi, diş dolgusu yaptıracak kişinin boy abdesti alması da şart değildir.

Burada iki durum söz konusudur:

1. Kişi cünüpken, yani gusül abdesti gerekli olduğu halde gusül almadan diş dolgusu yaptırabilir mi?

Bir kişinin âdet ve lohusa dışında, namaz vakti geçirecek kadar cünüp kalması doğru değildir. Bu nedenle her ne kadar cünüp durmak haram değilse de bir namaz vakti geçinceye kadar yıkanmaması haram olur. Çünkü namaz kılması farzdır.

Bununla beraber cünüpken veya âdet halinde iken diş dolgusu yaptırmak caizdir ve helaldir. Temizken dolgu yaptırılmasını tavsiye ederiz. Ancak cünüp iken dolgu yaptırmak dolguya zarar vermez. Sonradan yapılacak gusül abdestlerine de bir engeli yoktur. Çünkü, yapılan diş dolgusu vücudun parçası olacağından, o dolgunun dışını yıkamak gusül abdesti için yeterlidir.

Bu nedenle âdet ve lohusa gibi durumlarda diş dolgusu yaptırmanın bir sakıncası olmadığı gibi, hayatı boyunca yapacağı gusüllere de bir engeli olmaz.

2. Kişi cünüp değilken diş dolgusu yaptıracaksa, zaten guslü vardır, yeniden bir gusle gerek yoktur.

28 Şafii mezhebine göre abdest en doğru şekilde nasıl alınır? Abdestin farzları, sünnetleri, mekruhları nelerdir?

ABDEST:

Allâh Teâlâ Kur'ân-ı Kerîm'inde şöyle buyurmaktadır:

"Namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayınız ve başlarınıza mesh ediniz ve iki aşık kemiklerine kadar ayaklarınızı yıkayınız..."(Maide, 5/6)

Abdest İsra gecesi beş vakit namazla birlikte farz kılınmıştır.

ABDESTİN ŞARTLARI ON DÖRTTÜR:

1. Abdest alacak olan kimsenin İslâm olması,

2. Temyiz kabiliyetine haiz olması, iyiyi, kötüyü, faydayı, zararı birbirinden ayırt edebilmesi (1),

3. Temiz, abdest alınabilecek suyun bulunması,

4. Yekinen veya zannı galiple suyun temiz olduğunu bilmesi, temiz olan ve temiz olmayan iki su birbirinden ayırt edilemediği bir zamanda, temiz olanını araştırmak şarttır. Böyle bir halde hemen birisiyle abdest alır da, sonradan o suyun temizliği anlaşılsa dahi, o abdest sahih olmaz.

5. Abdestsiz olduğunun tahakkuk etmesi. Eğer "abdestim bozuldu mu bozulmadı mı" diye şüpheye düşer de, o tereddüt hâlinde iken abdest alırsa ve sonra abdestsiz olduğu tebeyyün ederse, niyetindeki zaruretsiz olan tereddüdünden dolayı, abdesti sahih olmaz. Çünkü asıl olan abdestsizliktir. Eğer abdestsiz olduğu tebeyyün etmezse zarurete binâen abdesti câiz olur. (2),

6. Niyeti geciktirmemesi. Eğer «İnşaallah abdest almaya niyet ediyorum» diye niyet edip de geciktirmeye kasd eder veya mutlak olarak söylerse niyeti sahih olmaz. Teberrük kasdı ile olursa sahihtir.

7. Abdest hâlinde abdeste aykırı hallerin zuhur etmemesi, hayız, nifâs, tenâsül âletine dokunmak gibi,

8. Su ile yıkanan âzâ arasında suyun deriye değmesine mâni olacak mum ve toprak gibi bir engelin bulunmaması,

9. Abdesti nasıl alacağını bilmesi,

10. Abdestin farzlarını sünnetlerinden ayırabilmesi. Eğer ilimle iştigal ediyorsa, bu onun için mümkündür. İlimle iştigal etmiyorsa hiç olmazsa abdestin farzlarını öğrenip, sünneti farz diye itikad etmemesi,

11. Abdest alma niyetinin abdestin sonuna kadar devam etmesi. Eğer abdest alırken bir âzâsını temizlik veya serinleme kasdı ile yıkarsa niyet orada kesilir, oraya kadar olan yıkamalar sahihtir. Abdestin devamını isterse yeniden niyet ederek abdestini tamamlar.

12. Âzâların üzerinden suyun akıtılması,

13. Su vâsıl olmayan parmak aralarını hılâllaması,

14. Abdest âzâlarını tamamlayıcı yerleri yıkaması şarttır. Meselâ yüzün yıkanmasında saçın yüze hudud olan kısmını, kulakların bir kısmını, çene ve yanakların altını yıkaması gibi. Çünkü vâcibin, ancak kendisi ile tamamlanan şey de vâcibdir. Bu şartlara, idrarını tutamıyan veya istihâza kanı gelen özür sahibleri için vaktin girmesi, istincânın takdim edilmesi, tenâsül âletinden akan kan veya idrar için bir bez kullanılması veya bağlanması şartları da eklenir.

ABDESTİN FARZLARI ALTIDIR:

1. Niyet etmek. Niyet: bir fi'li kasd ederek onu yapmaktır. Abdest alan bir kimse yüzün ilk kısmını yıkarken niyet etmesi lâzım olup şöyle niyet eder: Yani (farz olan abdesti almaya niyet ettim.)(3)

Niyetin mahalli kalbdir. Lisânen söylemesi sünnettir. Ve bundan maksad ibâdetin âdet halindeki fiillerden ayrılmasıdır. Şartları da, niyet edenin İslâm olması, temyiz kabiliyetinde olması, niyet edilen şeyi bilmesi, geciktirmemesi ve ibâdetin ilk vaktinde yapmasıdır.

2. Yüzün yıkanması: Yüz uzunlamasına, alında saçın bittiği yerden çenenin ve iki çene kemiğinin altına kadar, enlemesine kulaktan kulağa olan kısımdır. Yüzün üzerinde suyun deriye değmesine mâni olacak kir ve çapakların giderilmesi lâzımdır. Yüz üzerinde kirpik, kaş, bıyık, alt dudak altındaki kıllar gibi bunların her tarafı yıkanması lâzımdır. Karşıdan bakınca derisi görünen hafif sakallı kimseler sakallarının altına da suyu değdirmeleri lâzımdır. Yüz derisi görünmeyen kesif sakallılar ise, sakalın görünen kısmını yıkamaları kâfidir.

3. Elleri dirsekleriyle beraber yıkamak: El ve kol üzerindeki kıl ve çatlakların ve fazla et kısımlarının yıkanması lâzımdır.

4. Başı mesh etmek: Başın hududu dâhilindeki derinin veya saçın en az bir şekilde mesh edilmesi kâfidir.

5. Aşık kemikleri ile(4) beraber iki ayağı yıkamak: Parmak aralarının çatlaklıkların, tırnak altındaki kirlerin yıkanması lâzımdır.

6. Tertib yapmak: Yani abdest âzâlarının yıkanmasını âyet-i kerimedeki sıra ile yapmak. İlk önce yüz, sonra kollar, sonra başı mesh etmek, ve sonra ayakları yıkamak. Suya dalan bir kimse, daldıktan sonra abdeste niyet etse o anda tertib ondan sâkıt olur. Boy abdestinde de tertib sakıttır(5). Abdesti bitirmeden evvel veya bitirdikten sonra, bir âzânın yıkanmasında şüpheye düşen bir kimse, o âzâyı ve ondan sonrakileri yıkasa abdesti sahihtir. Fakat şüphesi niyet de ise yeniden abdest alması veya gusül etmesi lâzımdır.

ABDESTİN SÜNNETLERİ OTUZ SEKİZDİR:

1. Kıbleye karşı dönmek,

2. Sıçrantılardan sakınmak,

3. Büyük bir kabdan su alıyorsa kabı sağına almak, ibrik gibi eliyle döktüğü bir şey ise soluna almak,

4. İki eli yıkarken abdestin sünnetlerine kalben niyet etmek, etmezse sevabını kayb etmiş olur.

5. Eûzu besmele çekmek,

6. Şu duâyı okuyup ellerini bileklerine kadar yıkamak,

"İslâm olduğuma ve onun nimetine Allah'a hamd olsun, İslâmiyeti nur ve suyu temiz kılan Allâh'a hamd ederim. Ya Rabbi şeytanların vesvesesinden ve burada hazır bulunmalarından sana sığınırım. Ey Allâh'ım benim ellerimi sana karşı bütün ma'siyetlerden koru."

7. Misvak kullanmak. Yalnız oruçlu olanlar öğle vakti girdikten sonra misvak kullanamazlar. Peygamberimiz Sallalâhu aleyhi ve sellem buyuruyor ki:

"Eğer ümmetime zahmet etmeseydim, her abdest alırken misvak kullanmalarını emrederdim."

Misvakı sağ eliyle alıp ağzının sağ tarafından başlar, sonra soldan ve dişlerinin iç, dış ve üzerinden, damaktan ve uzunlamasına dil üstünden geçirir ve o anda şu duayı okur:

"Ey Allâh'ım bu misvakla dişlerimi beyazlat, diş etlerimi pekleştir, küçük dilimi sâbit kıl, onu bana mübarek kıl Yâ Erhamerrâhimin."

Uykudan kalkınca, ağız kokusu değiştiğinde, vesâir yerlerde misvak kullanmak sünnettir.

8. Elin parmaklarını birbirine geçirmek sureti ile hilâllamak. Ayak parmaklarını ise sol elin küçük parmağı ile sağ ayağın küçük parmağından başlayıp sol ayağın küçük parmağına kadar hilâllar. Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi vesellem buyuruyor ki:

"Parmaklarınızın arasını hilâllayınız ki, Allâh Teâla aralarını ateşle hilâllamasın."

9. Mazmaza yapmak: Yâni üç kere ağzına su verip çalkalamak,

10. İstinşak yapmak: Yâni üç kere burnuna su çekip içindekilerini çıkarmak,

11. Mazmaza ve istinşakta oruçlu olmayanlar için mubâlağa yapmak. Yani su mazmazada boğazına kadar, istinşakta burnun katı yerine kadar vardırılır.

12. Mazmaza esnasında şu duayı kumak:

"Allâh'ım, zikrine, şükrüne ve güzel bir şekilde ibâdetime yardım et."

13. İstinşak ânında şu duayı okumak:

"Ya İlâhî, bana cennet kokularını koklat."

14. Yüz yıkandığında şu duâyı okumak:

"Allâh'ım bazı yüzlerin beyazlanacağı ve bazı yüzlerin de kararacağı günde benim yüzümü ak kıl."

15. Yüzün yıkanmasında en üstten başlamak,

16. Yüzün suyunu iki avucu ile almak,

17. Suyu yüze çarpmamak,

18. Kesif (sık) sakalı hilallamak,

19. Sağ kolu yıkarken şunu söylemek:

 "Ya İlâhî, bana amel defterimi sağ tarafımdan ver ve benim hesâbımı kolay kıl."

20. Sol kolu yıkarken şu duâyı okumak:

"Ya Rabbi, bana kitabımı sol tarafımdan ve arka cihetten verme."

21. Başın bütününü mesh etmek,

22. Mesh sırasında şunu okumak:

"Yâ İlâhî, kılımı ve derimi ateşe haram kıl."

23. Kulakların içi ve dışını yeni su ile yıkamak ve şu duayı okumak:

"Yâ İlâhî, beni Hak söz işiden ve en güzel bir şekilde ittibâ eden kimselerden kıl."

24. İki ayağı yıkarken şu duayı okumak:

"Yâ Rabbi, bir takım ayakların kayacağı günde iki ayağımı sırât üzerinde sâbit kıl."

25. Âzâları yıkarken ovalamak, bilhassa topukları,

26. İlk önce sağ sonra solu yıkamak,

27. Yüz hududunu aşarak yıkamak, el ve ayakta yıkamayı dirseklerden ve aşık kemiklerinden yukarıya uzatmak.,

28. Yıkamada ve mesihde fiil ve sözleri üç kere yapmak, (niyetin lafzı hâriç)

29. Âzâları birbiri arkasına kurumadan yıkamak, (idrarını tutamayan özür sahibi için bu vâcibdir.)

30. Abdest esnasında konuşmayı terketmek,

31. Başkasından yardım istememek,

32. Kurulanmamak,

33. Eğer sıçrantıların olduğuna tevehhüm ediyorsa, su serpip elbisesini sıvazlamak (6).

34. Zaruretsiz olarak suyu serpmemek,

35. Abdestten sonra abdest suyundan içmek,

36. Yüzüğü oynatmak,

37. Abdesti bitirdikten sonra ellerini kaldırıp kıbleye dönerek şu duâyı okumak:

"Allâh'tan başka İlâh olmadığına, bir olup şeriki olmadığına, şehâdet ederim. Ve Seyyidimiz Hazreti Muhammed Sallallâhu aleyhi vesellemin onun kulu ve Resûlü olduğuna şehâdet ederim. Yâ İlâhî beni bütün günâhlardan tövbe edici ve bütün kötülüklerden temizlenici kimselerden kıl. Ey Allâh'ım, seni tesbîh ve tahmîd ederim, senden başka bir İlâh olmadığına şehâdet ederim, sana istiğfar ve tövbe ederim. Ey Allâh'ım Seyyidimiz Muhammed Sallallâhu aleyhi ve selleme ve onun ehli beytine ve eshabına salât-ü selâm olsun."

38. İnnâ Enzelnâ Suresini üç defa okumak sünnettir. Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem buyuruyor ki:

"Kim abdest alır ve en güzel bir şekilde abdestini tamamladıktan sonra gözünü semâya kaldırarak. 'Eşhedü-en-lâ-İlâhe illallah...' duâsını okursa (yukarda 37nci sünnette zikredilen duâ) cennetin sekiz kapısı kendisine açılır, hangisinden isterse girer.)(Müslim ve Tirmizi'den rivayet.)

ABDESTİN MEKRUHLARI ON İKİDİR:

1. Suda israf yapmak,

2. Solu sağa takdim etmek,

3. Üçten fazla veya eksik yıkamak,

4. Özrü olmadığı halde âzâlarını (başkasına) yıkatmak, eline su döktürmek evlânın hilâfıdır. Su hazırlatmakta bir beis yoktur.

5. Oruçlu iken öğle vakti girdikten sonra misvak kullanmak,

6. Oruçlu iken mazmazada suyu boğazına götürmek,

7. Oruçlu iken istinşakta suyu genzine götürmek,

8. Abdest esnasında konuşmak,

9. Âzâları kurulamak,

10. Özrü olmadan suyu silkelemek,

11. Boynu mesh etmek bidattır(7).

12. Helâda zaruret olmaksızın abdest almak,

ABDESTİ BOZAN ŞEYLER DÖRTTÜR:

1. Önden ve arkadan çıkan her şey,

2. Bayılmak, delirmek sarhoş olmak, oturak yeri tamamen yere dayanmayarak, uyumak gibi aklın idrâkini izâle eden şeyler abdesti bozar. Mânasını anlamasa dahi konuşanların sözlerini işiterek uyuklamak abdesti bozmaz. Eğer uyudum mu? Uyukladım mı? Rüya mı gördüm? Yoksa kendi kendimin düşüncesi mi diye şüpheye düşse dahi abdesti yine bozulmamış sayılır(8).

3. Unutarak veya kasden bir erkeğin derisinin yabancı bir kadının derisine değmesi ile dokunan ve dokunulanın abdestleri bozulur. Burada erkek ve kadından murâd, şehvet çağına bâliğ olan kimselerdir. Yabancı kadından murâd, zevce ve diğer yabancı kadınlar gibi hiç bir zaman nikâhı harâm olmayan kadınlarla, zevcenin kız kardeşi veya zevcenin halası veya teyzesi gibi, zevcenin bulunması dolayısıyla o zaman için nikâhı muvakkaten harâm olan kadınlar yabancı durumundadırlar, dokunma ânında abdesti bozarlar. Fakat nikâhı dâima harâm olan kadınlar abdesti bozmazlar. Erkeğin kızı, kız kardeşi ve annesi gibi. Şehvet çağına bâliğ olmamış küçük bir çocuğa veya diş, tırnak, kıl gibi şeylere değildiğinde, abdest bozulmaz (9). İhtiyatlı bir kavle göre bu küçüklük devresi yedi yaşına kadardır. Bu yaştan sonra ne kadar büyük olursa olsun abdesti bozar.

4. Bir kimsenin ellerinin içi ile kendisinin veya başkasının ön veya arka avret mahallerine dokunması ile abdesti bozulur. Dokunulanın abdesti bozulmaz. Bu şekildeki abdestin bozulmasında küçük ve büyüğün farkı yoktur. Mak'adın ve bâsurun dışarıya çıkması ile de abdest bozulur.

Abdestsiz olan bir kimseye de namâz, her türlü secde, tavaf, Kur'an-ı Kerîmi ellemek ve taşımak haramdır.

Kaynaklar:

(1) Muğni'l-Muhtac, s. 139,
(2) age. s.52; El-Envar, s.21.
(3) İânetü-el-Tâlibin, I/36.
(4) Ayak bileginin iki tarafındaki kemik çıkıntıları.
(5) İânetü't-Tâlibin, I/41.
(6) age., I/53.
(7) Muğni'l-Muhtac, I/64; İânetü't-Tâlibîn, I/47.
(8) İânetü't-Tâlibîn, s.59.
(9) Muğni'l-Muhtac (Şerh'ü Minhâc), s.37.

29 Gusül abdesti alınırken avret mahalli kapalı tutulması şart mı?

Kapalı bir yerde tek başına, üstünde bir şey yokken yıkanmak caizdir; yani haram değildir. Bu şekilde alınan gusül abdesti de geçerlidir. Ancak edeb olarak ön ve arka avret yerleri örtmek daha güzeldir.

BANYO ADABI:

1. Banyo yapmadan önce misvakla dişimizi temizlemeliyiz.
2. Banyoya, Allah’ın huzuruna temiz çıkmak gibi, güzel düşüncelerle girmelidir.
3. Sol ayağımızla banyoya girmelidir.
4. Girerken "Bismillahirrahmanirrahim, pisliklerin her cinsinden ve kovulmuş şeytanın şerrinden Allah'a sığınırım." demeliyiz. (Buhârî, Vüdû', 9, Deavât, 14; Müslim, Hayz, 122, 123)
5. Banyoyu kimsenin göremeyeceği şekilde kapatmalıyız.
6. Hamamda setri avrete riayet etmeli ve peştamal giymelidir.
7. İlk girişimizde sağ ve sol omuzlarımızı yıkamalıyız.
8. Suyu lüzumundan fazla israf etmemeliyiz.
9. Banyoda suyun sıcaklığı gibi ürperten hallerde cehennemi düşünmeli, bununla cehennem arasında mukayesede bulunmalıdır.
10. Banyoda konuşmamalı, aşikâre Kur'an ve ilahi gibi şevler söylememelidir.
11. Akşama yakın, akşam ile yatsı arasındaki vakitlerde banyoya girilmemelidir.
12. Banyoda su dökünürken ayakta su dökünmelidir. Oturarak su dökünmemelidir.
13. Banyoda küçük büyük abdest bozulmaz. Peygamberimiz (asm) bu hususta da önemle durur:

"Sizden biriniz banyo yaptığı yere idrar etmesin. Sonra bu idrar ettiği yerden abdest almasın. Vesvesenin çoğu bundan ileri gelir." (Tirmizî, Tahâre 17; Nesâî, Tahâre 6)

14. Banyo, yıkanan tarafından güzelce temizlenir. Nahoş görüntülere meydan verilmez. Sabun, saç ve pis su artıkları giderilir. Kirli çamaşır asılmaz. Kirli olarak bırakılmaz.
15. Herkesin özel banyo peştamalı olur ve kendi peştamalını kullanır.
16. Banyodan evvel saç, bıyık gibi yerleri uzamışsa düzeltmeli ve kısaltmalıdır.
17. Koltuk altlarında biten tüyleri azami kırk günde bir yolmak ve tıraş etmek müstehaptır.
18. Kasıkları azami kırk günde bir temizlemek sünnettir.
19. Sağ gözümüze üç, sol gözümüze iki sürme çekmek ve sürme çekerken sağdan başlamak Peygamberimiz (asm)'in bir sünnetidir.
20. Kestiğimiz tırnakları, tüyleri bir parçaya sararak toprağa gömmeli ya da yakmalıyız.

30 Peygamber Efendimiz gusül abdestini nasıl alırdı, kaç litre su kullanırdı, ne kadar zaman harcardı?

Rasûlullah (asm), cünüplükten yıkanmak istediği zaman ilk önce namaz abdesti gibi bir abdest alır, bilâhare yıkanırmış. Nitekim Hz. Âişe (ra), Peygamberimiz (asm)'in boy abdesti alışını şöyle anlatıyor:

"Peygamber (asm) cenabetten yıkanmak istediği zaman, ellerini yıkamayla başlardı. Sonra namaz için abdest alır gibi bir abdest alırdı. Sonra ellerini suya sokup, saç diplerini oğuştururdu, bilâhare avuçları ile üç defa başına su dökerdi. En sonunda suyu tüm vücuduna dökerdi." (Buharî, Gusül, 1)

Abdestte ve gusülde, lüzûmundan fazla su kullanmak isrâf olup, harâmdır. Peygamber Efendimiz (asm), rivayetlere göre yaklaşık 875 gr. su ile abdest alır, 4.2 litre su ile guslederdi.

İlave bilgi için tıklayınız:

Gusül Nasıl Alınır?..

31 Gusül abdesti alırken kişinin eşinin yanında çıplak olarak bulunması gusle engel olur mu? Bu şekilde bulunmak caiz mi? Banyo adabı...

Gusül abdesti alırken kişinin eşinin yanında çıplak olarak bulunması gusle engel değildir. Bu şekilde bulunmak haram da değildir.

BANYO ADABI:

1. Banyo yapmadan önce misvakla dişimizi temizlemeliyiz.

2. Banyoya,Allah’ın huzuruna temiz çıkmak gibi, güzel düşüncelerle girmelidir.

3. Sol ayağımızla banyoya girmelidir.

4. Girerken “Bismillahirrahmanirrahim, pisliklerin her cinsinden ve kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım.” demeliyiz.

5. Banyoyu kimsenin göremeyeceği şekilde kapatmalıyız.

6. Hamamda setr-i avrete riayet etmeli ve peştamal giymelidir.

7. İlk girişimizde sağ ve sol omuzlarımızı yıkamalıyız.

8. Suyu lüzumundan fazla israf etmemeliyiz.

9. Banyoda suyun sıcaklığı gibi ürperten hallerde cehennemi düşünmeli, bununla cehennem arasında mukayesede bulunmalıdır.

10. Banyoda konuşmamalı, aşikare Kur'an ve ilahi gibi şevler söylememelidir.

11. Akşama yakın, akşam ile yatsı arasındaki vakitlerde banyoya girilmemelidir.

12. Banyoda su dökünürken ayakta su dökünmelidir. Oturarak su dökünmemelidir.

13. Banyoda küçük büyük abdest bozulmaz. Peygamberimiz (asm) bu hususta şöyle buyurmaktadı:

"Sizden biriniz banyo yaptığı yere idrar etmesin. Sonra bu idrar ettiği yerden abdest almasın. Vesvesenin çoğu bundan ileri gelir."(Tirmizî, Tahâre 17; Nesâî, Tahâre 6)

14.  Banyo, yıkanan tarafından güzelce temizlenir. Nahoş görüntülere meydan verilmez. Sabun, saç ve pis su artıkları giderilir. Kirli çamaşır asılmaz. Kirli olarak bırakılmaz.

15. Herkesin özel banyo peştamalı olur ve kendi peştamalını kullanır.

16. Banyodan evvel saç, bıyık gibi yerleri uzamışsa düzeltmeli ve kısaltmalıdır.

17. Koltuk altlarında biten tüyleri azami kırk günde bir yolmak ve tıraş etmek müstehaptır.

18. Kasıkları azami kırk günde bir temizlemek sünnettir.

19. Sağ gözümüze üç, sol gözümüze iki sürme çekmek ve sürme çekerken sağdan başlamak Peygamberimizin (asm) bir sünnetidir.

20. Kestiğimiz tırnakları, tüyleri bir parçaya sararak toprağa gömmeli ya da yakmalıyız.

32 Çıplak olarak gusül etmek caiz mi? Banyo yapılan yere küçük abdest bozmak caiz midir?..

Kapalı bir yerde, tek başına üstünde bir şey yokken yıkanmak caizdir; yani haram değildir. Ancak edeb olarak ön ve arka avret yerleri örtmek daha güzeldir. Çıplak olarak alınan abdest geçerlidir.

BANYO ADABI

Banyo adabına uymak güzel olmakla beraber, bunlara uyulmazsa günah olmaz.

1. Banyo yapmadan önce misvakla dişimizi temizlemeliyiz.

2. Banyoya, Allah’ın huzuruna temiz çıkmak gibi, güzel düşüncelerle girmelidir.

3. Sol ayağımızla banyoya girmelidir.

4. Girerken “Bismillahirrahmanirrahim, pisliklerin her cinsinden ve kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım.” demeliyiz.

5. Banyoyu kimsenin göremeyeceği şekilde kapatmalıyız.

6. Hamamda setr-i avrete riayet etmeli ve peştamal giymelidir.

7. İlk girişimizde sağ ve sol omuzlarımızı yıkamalıyız.

8. Suyu lüzumundan fazla israf etmemeliyiz.

9. Banyoda suyun sıcaklığı gibi ürperten hallerde cehennemi düşünmeli, bununla cehennem arasında mukayesede bulunmalıdır.

10. Banyoda konuşmamalı, aşikare Kur'an ve ilahi gibi şevler söylememelidir.

11. Akşama yakın, akşam ile yatsı arasındaki vakitlerde banyoya girilmemelidir.

12. Banyoda su dökünürken ayakta su dökünmelidir. Oturarak su dökünmemelidir. Eğer yere dökülen sular üzerimize sıçramıyorsa oturarak da yıkanılabilir.

13. Banyoda küçük büyük abdest bozulmaz. Peygamberimiz bu hususta da önemle durur.

"Sizden biriniz banyo yaptığı yere idrar etmesin. Sonra bu idrar ettiği yerden abdest almasın. Vesvesenin çoğu bundan ileri gelir."(Tirmizî, tahâre 17; Nesâî, tahâre 6)

14. Banyo, yıkanan tarafından güzelce temizlenir. Nahoş görüntülere meydan verilmez. Sabun, saç ve pis su artıkları giderilir. Kirli çamaşır asılmaz. Kirli olarak bırakılmaz.

15. Herkesin özel banyo peştamalı olur ve kendi peştamalını kullanır.

16. Banyodan evvel saç, bıyık gibi yerleri uzamışsa düzeltmeli ve kısaltmalıdır.

17. Koltuk altlarında biten tüyleri azami kırk günde bir yolmak ve tıraş etmek müstehaptır.

18. Kasıkları azami kırk günde bir temizlemek sünnettir.

19. Sağ gözümüze üç, sol gözümüze iki sürme çekmek ve sürme çekerken sağdan başlamak Peygamberimizin (asm) bir sünnetidir.

20. Kestiğimiz tırnakları, tüyleri bir parçaya sararak toprağa gömmeli ya da yakmalıyız.

33 Gusül abdesti alırken namaz abdesti almak...

Hanefi mezhebine göre ellerin avret mahlline değmesinden dolayı abdest bozulmaz. Bahsettiğiniz durumda tekrar namaz abdesti almanıza gerek yoktur. Gusülde namaz abdesti almak sünnettir. Namaz abdesti almasanız da gusül abdestiyle namaz kılabilirsiniz. Gusül abdesti, aynı zamanda namaz abdesti yerine de geçer.

Guslü, dar ve geniş zamanda olmak üzere iki türlü almak mümkündür:

1. Suyun azlığı, soğukluğu, vaktin müsaadesizliği gibi hallerde, acele olarak yapılan gusülde evvelâ ön ve arka taraftaki kirler giderilir. Sonra üç defa ağıza, üç defa buruna su çekilerek içlerinde kuru yer kalmaması temin edilir. Bundan sonra da baştan, sağ ve sol omuzlardan dökülen su ile bedenin tamamı yıkanıp ıslatılır. Kuru yer kalmadığı anda, gusül yapılmış olur. Bu, dar ve sıkışık anlarda ve sadece guslün farzları yerine getirilerek yapılan gusüldür.

2. Müsait zaman ve mekânda yapılan gusülde ise, yine edeb yerleri yıkandıktan sonra, evvelâ, namaz abdesti gibi güzelce bir abdest alınır. Önce baştan, daha sonra ise sağ ve sol omuzlardan sıra ile üçer defa su dökülür. Her döküşte bedenin tamamı bir güzel ovalanır, mânevî kirlerin yanında maddî kirlerden de temizlenmeye çalışılır. Bu arada vücutta iğne ucu kadar kuru yer kalmamasına itina gösterilir. En sonunda da, kirli suların döküldüğü yere basan ayaklar, son olarak tekrar yıkanıp çıkılır.

Guslün her iki halinde de, şart ve farz olanı ağız ve burun içi ile bedenin tamamında kuru yer kalmamasıdır. Bu yapıldıktan sonra, gusül yerine getirilmiş, mânevî ve maddî temizliğe kavuşulmuş olunur.

34 Makata parmak veya cisim sokmak guslü gerektirir mi?

Hayır, bundan dolayı gusül gerekmez.

Bu meseleye ışık tutması bakımından gusülle ilgili bir prensibi hatırlayalım:

Ön ve arka yoldan birisine parmak veya başka bir cismi sokmak guslü gerektirmez. Parmağın erkek parmağı ile kadın parmağı olması arasında bir fark yoktur. Cinsel doyuma ulaşmadıkça gusül gerekmez. Şöyle ki: 

Kadının fercine plastik aletin sokulması halinde asla gusül gerekmez. Zira cinsel doyuma ulaşmadıkça bundan dolayı gusül gerekmez, fakat cinsel doyuma ulaşırsa o zaman gusül gerekir.

Bunun için bir kadın, cinsel doyuma ulaşmadığı sürece, kadın hastalığından dolayı doktora muayene olmakla asla gusül gerekmez. Doktor kadın da olsa, erkek de olsa hüküm aynıdır. (Reddü’l-Muhtar, I, 112)

Aynı şekilde, doktora muayene olmak da orucu bozmaz. İnsanın dübürüne (makatına), kadının fercine parmağın girmesi de orucu bozmaz.

35 Cünüp olduktan sonra hemen gusül abdesti almanın bir sakıncası var mı, bir kaç dakika beklemek gerekir mi?

İhtilam olduktan sonra akıntının tam olarak kesilmesi için biraz beklemek, bevletmek yani idrarını yapmak, uyumak ve yürümek gerekmektedir. Çünkü akıntı yavaş yavaş geldiğinden hemen kesilmemektedir. Ancak uzun bir müddet beklemek şart değildir. Bir kaç dakika yeterlidir.

İhtilam olan veya cinsel ilişkide bulunan bir kimse, idrarını yapmadan veya yürümeden veya yatıp uyumadan yıkansa da, sonra kendisinden meninin arta kalan kısmı çıkacak olsa, ikinci kez yıkanması gerekir. Fakat idrarını yaptıktan veya yürüdükten veya uyuduktan sonra şehvetsiz olarak gelecek meni guslü gerektirmez. Çünkü bu durumda o meni, yerinden, şehvet olmaksızın ayrılmış bulunur.

İlave bilgi için tıklayınız: 

- Meni, mezi, vedi ve guslü gerektiren durumlar hakkında bilgi verir misiniz?..

36 Cinsel ilişkiden ne kadar zaman sonra gusül almak gerekir, süresi ne kadardır?

Erkeğin, kendinden gelen meninin kesilmesini gerçekleştirmek için meninin akmasından sonra, ya uyuması veya bir müddet yürüyüp gezinmesi veyahut da birkaç damla da olsa idrar çıkarması gerekir.

Şiddetle yerinden kopan ve şehvetle dışarı boşalan meniden dolayı, gusül lâzım gelir. Şehvetle yerinden ayrılıp, şehvet dindikten sonra dışarı akan meniden dolayı ise, İmam-ı A'zam ve İmam-ı Muhammed'e göre yine gusül lâzım gelirse de, Ebû Yûsuf'a göre, gusül gerekmez. Bu anlayışa göre, şehvetle yerinden ayrılan meninin, o anda dışarı boşalması önlenir ve şehvet dindikten sonra dışarı akmasına yol verilirse; bu durum guslü gerektirmez.

Ancak, biraz uyuduktan veya bir miktar yürüdükten sonra gusül alsa, sonra da kanalda kalan meni dışarı çıksa, bu durumda bütün alimlere göre sadece abdesti bozulur ve kesinlikle gusül gerekmez.

Bir kadından, yıkandıktan sonra, kocasının menisi akacak olsa, tekrar yıkanması gerekmez; sadece abdesti bozulur.

İlave bilgi için tıklayınız:

Cünüplük neden haram kılınmıştır; insanlar neden pis sayılır? Cünüp olan kimsenin yemesi içmesi haram mıdır?

37 Bir yere dayanmadan uyumak abdesti bozar mı? Bu konuda hadis var mıdır?

Uyku abdesti bozar. Çünkü uyku ile birlikte his kaybolur. Ağır uykunun veya kısa sürmeyen bir uyumanın abdesti bozduğunun delili, Hz. Ali (r.a.)'nin rivayet ettiği Peygamber (a.s.m)'in,

"Göz makatın bağıdır. Bu bakımdan uyuyan bir kimse abdest alsın." (1)

hadisi ile Hz. Muâviye tarafından rivayet edilen,

"Göz makatın bağıdır. Gözler uyuduğu vakit bu bağ çözülmüş olur." (2)

şeklindeki hadislerdir. Her iki hadis-i şerif de uyku sebebiyle abdestin bozulacağına ihtimal teşkil ettiğinin delilidir.

Fakihler uykunun abdest bozucu olduğu konusunda farklı görüşlere sahiptir ki, Nevevî bu görüşleri Müslim'in Şerhi'nde (1,73) zikretmiştir. Bunlardan birbirine yakın ve ancak yelin çıkışına delil sayılabilecek uykunun derinliğini açıklamakta farklılık bulunan iki görüşü seçiyoruz. Söz konusu bu iki görüş aşağıdaki şekilde dile getirilmektedir.

Birinci görüş Hanefilerle Şafiîlerin görüşüdür:

Abdesti bozan uyku kalçanın yere iyice oturmadığı veya yanı üzere yaslanarak veya her hangi bir şeyin üzerine kapanmış olarak uyumaktır. Çünkü yanı üzere yatmak ve benzeri hâller mafsalların gevşemesinin sebebidir. Ancak kalçasını yere, bir bineğin sırtına ve buna benzer bir zemine yerleştirmiş olarak oturup uyuyan bir kimsenin abdesti bozulmaz.

Herhangi bir şeye yaslanıp, yaslandığı bu şey çekildiği takdirde düşecek olursa ve kalçaları da yerde değilse, Hanefîlere göre abdesti bozulur. Çünkü bu şekilde bir yaslanma ile gevşeme hâli, nihaî noktasına ulaşır. Ancak Şafîîlere göre kalçaları yere iyice oturmuş ise, abdesti bozulmaz, çünkü böyle bir durumda her hangi bir şeyin çıkmayacağından emin olunmaktadır. Buna göre her iki mezhepte de hüküm aynıdır. Namazda kıyamda, rükû veya sücutta iken ve namazın dışındaki bu hâllerde olup uyumak ile abdest bozulmaz. Çünkü nispeten kendisini tutmak özelliği devam etmektedir. Çünkü bu durum ortadan kalkacak olursa düşer, dolayısıyla tam bir gevşeme hasıl olmaz.

Buna dair delilleri bir takım hadislerdir ki; İbni Abbas'ın rivayet ettiği şu hadis onlardan birisidir:

"Secde hâlinde iken uyuyan bir kimseye, yanı üzere yatmadığı sürece abdest almak gerekmez. Yanı üzere yattığı takdirde ise mafsalları gevşemiş olur." (3) 

Bir başka lafızda ise bu rivayet şöyledir;

"Oturarak uyuyan kimsenin abdest almasına gerek yoktur. Çünkü abdest alma gereği yanı üzere yatarak uyuyan kimse içindir. Zira yanı üzere yatarak uyuyan kimsenin mafsalları gevşer." (4)

Beyhakî'nin rivayetlerinden birisinde de şöyle denilmektedir:

"Oturarak, ayakta veya secde ederek uyuyan bir kimse yanını yere koymadığı sürece abdest almak vacip olmaz."

Buna dair delillerden birisi de Hz. Enes'in rivayet ettiği şu hadistir:

"Resulullah (a.s.m)'ın ashabı yatsı namazını beklerlerken oturarak uyurlar, sonra da abdest almaksızın namaz kılarlardı." (5)

Bu hadis-i şerif aynı zamanda az bir uykunun abdesti bozmadığının delilidir.

Bu delillerden bir diğeri ise Amr b. Şuayb'ın babasından, onun da dedesinden rivayet ettiği şu hadistir:

"Oturarak uyuyan kimsenin abdest almasına gerek yoktur. Ancak yanını yere koyarak uyuyan kimsenin abdest alması gerekir." (6)

Kemal b. el-Humâm yukardaki hadislerle ilgili olarak şöyle der: Sen zikretmiş olduğumuz bu hadisler üzerinde düşünecek olursan, bu hadislerin hasen derecesinden daha aşağıya inmediğini göreceksin. (7)

İkinci görüş Malikilerle Hanbelîlerin görüşüdür.

Az veya hafif uyku abdesti bozmaz, ağır uyku ise abdesti bozar. Malikîlerin kullandıkları ifadeler şöyledir: Ağır uyku kısa zaman sürse dahi abdesti bozar. Hafif uyku ise uzun zaman sürse dahi abdesti bozmaz.

Ağır uyku kişinin sesleri yahut da elinde bulunup da düşen şeyi ya da ağzından salyasının akmasını ve benzeri hususları farketmediği uykudur. Bunları farkedecek olursa, bu uyku hafif uyku olur. Delilleri ise az önce geçen Hz. Enes'in rivayet ettiği hadistir:

"Resulullah (a.s.)'ın ashabı yatsı namazını beklerlerdi. (Uykudan dolayı) başları önlerine düşer, sonra da abdest almaksızın namaz kılarlardı."

İbni Abbas'ın rivayet ettiği şu hadis de delilleri arasındadır:

"Teyzem Meymûne'nin yanında uyudum. Resulullah (a.s.) namaz kılmak üzere kalktı. Ben de onun sol tarafına durdum. Elimden tutup beni sağ tarafına durdurdu. Uykuya dalacak gibi olduğumda benim kulak yumuşağımı yakalardı."

İbni Abbas devamla dedi ki:

"Böylece on bir rekât namaz kıldı." (8)

Bu iki hadis-i şerifte, az uykunun abdesti bozmayacağına dair açık bir delâlet bulunmaktadır.

Dipnotlar:

1. Ahmed b. Hanbel, Ebu Dâvud ve İbni Mace rivayet etmişlerdir. Bu hadisin manası şudur. Uyanıklık dübürün bağıdır. Yani onun içinde bulunan şeyleri dışarıya çıkmaktan korur Çünkü o uyanık olduğu sürece kendisinden çıkan şeyleri far keder. Neylü'l-Evtâr, I, 192.
2. Ahmed b. Hanbel ve Darekutnî, Neylü'l-Evtâr, I, 192.
3. Ahmed b. Hanbel rivayet etmiştir, Neylü'l-Evtâr, I, 193.
4. Ebu Dâvud, Tirmizî ve Darekutnî rivayet etmişlerdir. Neylü'l-Evtâr, I, 193.
5. Ebu Dâvud, Müslim ve Tirmizî rivayet etmişlerdir. Neylü'l-Evtâr, I, 193.
6. Bu hadisi İbni Adiyy rivayet etmiştir. Nasbu'r-Râye, 1,45. Aynı şekilde Beyhaki'de Huzeyfe b. el-Yemân'dan buna benzer bir hadis rivayet etmiştir.
7. Fethu'l-Kadîr, I, 33.
8. Müslim rivayet etmiştir. Neylü'l-Evtâr, I, 192.

(bk. İslam Fıkhı, Vehbe ez-Zuhayli, 1/194-195)

38 Abdestliyken makyaj yapmak abdesti bozar mı?

Abdest aldıktan sonra makyaj yapılırsa abdest geçerlidir; fakat makyaj malzemesinin içerisinde pis kabul edilen bir madde bulunursa, bedeninde necaset olacağından namaza manidir.

Makyaj sürüldükten sonra namaz kılınıp kılınmayacağı hususunda iki noktaya dikkat etmek gerekiyor:  Birisi, makyajda kullanılan malzemede ve kozmetikte pis ve zararlı bir madde bulunmamalı, abdest alırken suyu altına geçirmelidir. Şayet içinde pis madde var ve altına suyu geçirmiyorsa, bu halde iken namaz kılınmaz, bir an önce giderilmelidir.

İkinci nokta ise, kadın makyaj yapıyorsa, bunu kocasından ve emin olduğu mahremlerinden (oğlu, babası ve kardeşi gibi) başkasına göstermemelidir. Yabancı erkeklere o şekilde görünmesi ve dışarı çıkması insanı günaha iter.

Oje ise, namazdan önce abdestle alakalıdır. Bilindiği üzere, abdestin sahih olabilmesi için suyun abdest azalarının dış kısmına temas etmesi gerekir. Eğer abdest azalarına sürülen madde suyun temasına engel oluyorsa abdest sahih olmaz. Oje tırnağa bütünüyle sürüldüğünden suyun alta geçmesine engel olmaktadır. Meselâ mumun abdeste engel olduğu fıkıh kitaplarımızda açıkça belirtilmektedir. Mumu gidermeden nasıl abdest olmazsa, ojeyi gidermeden de abdest olmuyor.

(Mehmed Paksu, Aileye Özel Fetvalar)

İlave bilgi için tıklayınız:

Dinimizde bir bayanın makyaj yapması, boya sürünmesi caiz midir?..

39 Gusül abdesti aldıktan sonra, şehvetsiz ve tenasül uzvunun uyanık olmadığı bir halde gelen mezi veya meniden dolayı tekrar gusül gerekir mi?

Meziden dolayı gusül gerekmez.

İhtilam olan veya cinsel ilişkide bulunan bir kimse, idrarını yapmadan veya çokça yürümeden veya yatıp uyumadan yıkansa da, sonra kendisinden meninin arta kalan kısmı çıkacak olsa, ikinci kez yıkanması gerekir.

Fakat idrarını yaptıktan veya epeyce yürüdükten veya uyuduktan sonra, şehvetsiz olarak gelecek meni guslü gerektirmez. Çünkü bu durumda o meni, yerinden, şehvet olmaksızın ayrılmış bulunur.

Yine bir kadından, yıkandıktan sonra, kocasının menisi çıkacak olsa, tekrar gusletmesi gerekmez.

İlave bilgiler için tıklayınız:

- Guslün Sahih Olmasının Şartları Nelerdir?

- MENİ...

- MEZİ...

40 Sürekli akıntı ve kanaması olan bir kişi nasıl abdest alıp ibadet eder?

Bir rahatsızlıktan dolayı kanama ve akıntısı olan bir kişi, özürlüler hükmüne göre abdest alarak ibadetlerini ifa edebilir.

Sürekli devam eden abdest bozucu hallere "özür" denir. Meselâ, idrarını tutamama, devamlı gaz çıkarma, sık sık burnu kanama, yarasından devamlı su akma gibi haller, birer özür hâlidir. Kendisinde bu gibi abdest bozucu bir özür bulunan kimseye ise, sâhib-i özür (özür sâhibi) veya ma'zur (özürlü) denir.

Kişinin özürlü sayılabilmesi için, abdest bozucu bir hâlin, tam bir namaz vakti boyunca devam etmesi, yani, abdest alıp namaz kılacak kadar kısa bir süre dahi olsun kesilmemesi şarttır. (Bu özrün başlamasının şartıdır.) Bundan sonra da, her namaz vaktinde, en az bir kere aynı hâl ortaya çıkmalıdır. (Bu da özrün devamının şartıdır.)

Bunu bir misalle îzah edelim:

Bir kimsenin burnu, öğle vaktinin başlangıcından itibaren kanamaya başlasa ve bu hal, öğle vakti geçinceye kadar hiç kesilmeden devam etse, bu kişi için özür hâlinin başlama şartı gerçekleşmiş olur. Artık bundan sonraki her namaz vakti içinde en az bir kere bu kanama hâli görülse, o kimse "ÖZÜRLÜ" sayılır.

Çünkü, her namaz vakti içinde özür hâli tekerrür ettiği için, özrün devam ettiği ortaya çıkmış, özürlü sayılmanın ikinci şartı da böylece gerçekleşmiştir. Özür durumunun ortadan kalkması için, özür hâlinin bir namaz vakti içinde tamamen ortadan kalkması, hiç görülmemesi gereklidir. Böyle olan kimse, artık özürlü sayılmaktan çıkmış olur.

Özür sâhipleri için, dînimiz büyük bir kolaylık göstermiştir. Bunların abdestleri, abdest bozucu özürleri devam ettiği halde bozulmaz. Bu halde iken namazlarını kılarlar. Abdest bozucu kan, irin, idrar gibi akıntıların kirlettiği yeri tekrar temizlemekle de mükellef tutulmazlar. Çünkü, bu kirler temizlendikten hemen sonra yeniden vâki olmaktadır.

Meselâ, devamlı idrarı gelen bir kimsenin, abdestini idrar akıntısı bozmadığı gibi, gelen bu idrarın kirlettiği yeri yıkamak mecburiyeti de yoktur. İdrar kirletmesi mevcut olduğu halde namazını kılar. Dînimizin özür sâhiplerine sağladığı bu kolaylığa karşı, onların da dikkat edecekleri bir husus vardır. O da şudur:

Özürlü olduğunu tesbit eden kimse, her namaz vakti için ayrı abdest alır, o vakit için aldığı bu abdestle dilediği kadar nafile veya kaza namazı kılabilir. Vitir ve cenaze namazlarını edâ edebilir. Özür sâhibinin aldığı abdest, sadece içinde bulunduğu namaz vakti süresince geçerlidir. Bir namaz vaktinin çıkıp diğer vaktin girmesiyle abdesti bozulur. Giren yeni vakit namazı için, yeniden abdest alması gerekir.

Meselâ; bir özür sâhibi sabah namazı için vaktinde abdest alsa, bu abdesti sabah namazının vaktinin çıkmasına kadar muteberdir. Vaktin çıkmasıyla, yani, güneş doğmasıyla abdest bozulur, hükmü kalmaz. Artık bu abdestle hiçbir namaz kılamaz.

İlave bilgi için tıklayınız:

ÖZÜR

41 Abdest alırken abdest organlarını sırasına (tertib) göre yıkamak şart mı? Namaz abdesti alırken kolların önce ya da yüzün daha önce yıkanmasında bir sakınca var mı?

Şâfiî mezhebinde tertibe riayet farzdır. Öyle olunca, sıra terkedilirse farz terkedilmiş olunur, abdesti yenilemek gerekir. Baştan sırayla abdest almak lâzım gelir.

Hanefî’de ise, tertibe riayet sünnettir. Bu itibarla yıkamalarda atlamalar olsa, önceki sonraya sonraki öne alınsa bir şey lâzım gelmez. Abdest sahih olur, namaz da. Şu kadar varki dikkatsizlikten dolayı terkedilen sünnet sevabından mahrum oluş bahis mevzuu olur.

İmamlık yapacak olanlar, cemaat içinde Şâfiî kimsenin de bulunacağını düşünerek abdestlerini alırken onların mezhebine göre de bozulmayan şekilde almalılar.

Gerçi Şâfiî’nin Hanefî’ye, Hanefî’nin de Şâfiî’ye cemaat ve imam olması caizdir. Ancak, herkes kendi mezhebine göre, imamın abdest ve namazında bir bozukluk görmediği takdirde böyledir. Görürse iktida sahih olmaz. Burada şüphe de muteber değildir. Bizzat görmek şarttır.

42 Gusül abdestini almanın hükmü nedir?

Gusül, Allah Teâlâ'nın Müslümanlar için emrettiği en önemli maddî-manevî temizlik biçimidir. Cenâb-ı Hak,

"...Eğer cünüb iseniz yıkanıp temizlenin..." (Mâide, 5/6)

buyurmaktadır. Bu yıkanmanın şeklini de Hz. Peygamber (asm) kendi tatbikatıyla bize öğretmiştir.

Erginlik çağına gelmiş her Müslüman erkeğin ve kadının şu durumlarda boy abdesti alması gerekir:

1) Cünüplük; yani cinsî münasebet, ihtilam ve ne şekilde olursa olsun meninin (sperm) şehvetle vücut dışına çıkması.

2) Hayız (kadının âdet görmesi) ve nifâs (lohusalık) hâlinin sona ermesi.

Bu hallerde gusletmek farzdır. Kişinin bir namaz vaktinden fazla cünüb durması haramdır.

Cünüplükte fazla beklememek ve ilk namaz vaktinden önce gusül abdesti almak gerekmektedir. Bir namaz vaktini hiçbir özür yokken cünüp geçiren kimse sorumlu duruma düşer.

Hz. Ali (r.a.), Rasûlullah (asm)'ın şöyle buyurduğunu haber vermiştir:

"İçinde resim, köpek ve cünüp bulunan eve melekler girmez." (Ebû Dâvud Libas,129; Nesâî, Tahare,167)

Hadisten de anlaşıldığına göre, guslü geciktirerek cünüp kalmaya devam etmek ve namaz vaktini geciktirmek tehlikelidir. Hadiste kastedilen cünüplük, namaz vaktini geçirmeye sebep olan cünüplüktür. Rasûlullah (asv) cünüp olarak bazen uyur ve sabah namazı vakti girmeden uyanıp gusledermiş.

Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm), guslünü özürsüz erteleyenleri ikaz ettiği hadîsinde, cünübün bastığı toprağın kendisine lânet okuyacağını hatırlatmış, guslü tehir etmemeyi tembih buyurmuştur.

Cünüp olan kimseye haram olan şeyler:

1. Namaz kılamaz. Allah (c.c.), cünüp olan kişinin temizleninceye kadar namaza yaklaşmasını, yasaklamıştır:

"Ey iman edenler... Cünüp iken de gusledinceye kadar namaza durmayın. " (Nisa, 4/43).

2. Cünüp olan kişi Kur'an okuyamaz. Cumhûra göre cünüp olan kişinin Kur'an okuması haramdır. Hz. Ali (ra) şöyle diyor:

"Cünüplükten başka hiçbir şey onu (Rasülullah'ı) Kur'an okumaktan alıkoyamazdı." (Ebu Dâvud Terceme Şerhi, I, 405; Nesâî, Tahare, 170)

3. Kur'an'a el süremez, kendisine Kur'an okunmaz.

"Şüphesiz bu, korunmuş bir kitapta bulunan değerli bir Kur'an'dır. Ona ancak temizlenenler dokunabilir." (Vâkıa, 56/77-79).

4. Kâbe'yi tavaf edemez.

5. Mescide giremez. Camide iken ihtilâm olan kişi, hemen mescidi terketmelidir. Kapıların kapalı olması halinde zarurete binaen caizdir. Rasûlullah (asv) şöyle buyurdular:

"Şu evlerin (kapılarını) çeviriniz. Çünkü ben mescidi hayız ve cünüplere helâl görmüyorum." (İbn Mâce, Tahare, 126).

6. Namaz kıldıramaz. Cünüp olduğu halde unutarak cemaate namaz kıldıran kişi, hatırlar hatırlamaz namazı terk etmeli ve guslederek namazına devam etmelidir.

43 Gece gelen sıvının meni mi yoksa mezi mi olduğunu bilmeyen kimseye gusül gerekir mi?

Rüyasında ihtilam olduğunu gören kimse çamaşırında herhangi bir şey görmezse gusül etmesi gerekmez.

Resulullah (asm.)'a:

"Bir kimse elbisesinde ıslaklık bulsa, ancak ihtilam olduğunu hatırlamasa yıkanması gerekir mi?" diye soruldu. Resulullah (asm):

"Evet gerekir." diye cevapladı. Sonra ihtilam olduğunu görüp de yaşlık göremeyen kimseden soruldu. Resulullah (asm):

"Ona gusül gerekmez." dedi.."(Ebu Dâvud, Taharet 95; Tirmizî, Taharet 82)

Yatağından uyanıp kalkan kimseler, ihtilâm olduğunu hatırladığı halde yatağında veya elbisesinde yaşlık görse, bunun menî mi yoksa mezi mi olduğunu bilmese, gusül abdesti gerekli olur. Vediy olduğuna kanaat getirirse gusül gerekmez.

Ayakta veya oturduğu yerde uyuyan kimse uyandığı zaman uzvunda böyle bir yaşlık görse, eğer bu yaşlığın meni olduğuna kanaati var ise veya uyumadan önce bu uzvu hareketsiz bir halde bulunmuş ise gusül abdesti gerekir. Fakat bu ıslaklığın meni olduğu kanaati bulunmaz da, cinsiyet uzvu daha önceden sertleşmiş durumda ise gusül abdesti lazım gelmez. Bu yaşlığın mezi olduğuna hükmedilir. Çünkü uzvun sertleşmiş durumda bulunması, mezinin çıkma belirtisidir.

Küçük abdestini bozan kimseden cinsiyet uzvu sertleşmiş olduğu halde meni gelse, yıkanması gerekir. Sertleşme olmayınca yıkanma gerekmez. Çünkü sertleşme, şehvetin varlığını gösterir (el-Fetâvâl-Hindiyye, I/14 15; İbn Âbidin, I/162,163 vd.; Mehmed Zihni, Ni'met-i İslâm, İstanbul, ty, s. 68 vd.; Kâmus Tercemesi, "Menî, Meziy ve Vediy" maddeleri Ö. Nasuhi Bilmen, Büyük İslâm İlmihali, İstanbul 1985, s. 89 vd.).

İlave bilgi için tıklayınız:

Meziden dolayı gusül gerekir mi ve namaza mani olur mu?..

44 Gusülden sonra gelen meniden dolayı gusül gerekir mi? Ve de durup dururken gelen meni guslü bozar mı?

Şehvetsiz olarak gelen meniden dolayı gusül abdesti almaya gerek yoktur.

Ancak, ihtilam olan veya cinsel ilişkide bulunan bir kimse, idrarını yapmadan veya çokça yürümeden veya yatıp uyumadan yıkansa da, sonra kendisinden meninin arta kalan kısmı çıkacak olsa, ikinci kez yıkanması gerekir.

Fakat idrarını yaptıktan veya epeyce yürüdükten veya uyuduktan sonra, şehvetsiz olarak gelecek meni guslü gerektirmez. Çünkü bu durumda o meni, yerinden, şehvet olmaksızın ayrılmış bulunur.

Yine bir kadından, yıkandıktan sonra, kocasının menisi çıkacak olsa, tekrar gusletmesi gerekmez.

İlave bilgi için tıklayınız:

İnsandan çıkan sıvılar (mezi, meni, vedi) ve guslü gerektiren haller nelerdir?

45 Saç jölesi kullanmak abdeste ve namaza zarar verir mi?

Öncelikle bir hususa işaret etmekte fayda vardır:

Kur’ân’da “hamr” olarak geçen ve “sarhoş edici” özelliği bulunan alkol türleri necistir ve haramdır. Hem içilmesi haramdır hem de bulaştığı yeri necis yapar.

Bunun dışında, meselâ, etil alkol -içilmesi haram olmakla beraber- saf halde ya da limon kokusu türünde kokularla, dezenfektan, mikrop kırıcı ya da temizlenmek, hoş kokmak için kullanılırsa bir sakıncası olmaz.

Bakara sûresinin “hamr” ile ilgili âyetlerinin tefsirinde Elmalılı Hamdi Yazır bu konuda şu hususlara temas etmekte ve şöyle demektedir:

Üzüm şarabından yapılmayan ispirto, bira gibi sarhoş edici içeceklerin, içilmesi haram ise de 'elbiseye veya bedene sürülmesi de namaza engle olur' diye iddia edilemez. (bk. Hak Dini Kur’ân Dili, II/763)

Bu nakilden de anlaşılacağı gibi, deodorant, parfüm ve kolonyadaki alkol Hanefi mezhebinin bazı imamlarına göre necis kabul edilen alkol cinsine girmediğinden, elbiseye veya bedene sürülmesiyle abdeste ve namaza engel olmaz. 

Şafi mezhebine göre ise, üzümden imal edilen şarap ile diğer maddelerden elde edilen ve sarhoş edici nitelikte olan alkollü içkilerle kolonya arasında fark yoktur. Bunlar da şarap gibi necistir ve haram kılınmıştır. Bulaştıkları yerin yıkanması gerekir. Esas hüküm bu olmakla beraber, esans, parfüm ve benzeri şeyleri kullanıma elverişli hale getirebilmek amacıyla, bunlara katılan az miktardaki katkı maddeleri, necis olsalar bile görmezden gelinebilecek ve affedilecek necasetlerden sayılmıştır. (Ceziri, 1/19; Mehmed Keskin, Büyük Şafi İlmihali, s. 504)

Diğer bir konu da kullandığımız maddelerin suyu geçirip geçirmeyeceği: 

Bildiğiniz gibi abdest ve gusülde yıkanması gereken yerlerimizin ıslanması farzdır. Eğer kullandığımız malzeme, suyu geçirmeyecek kadar katı ise bu durumda abdest ve guslümüze zarar verir. Ancak suyu geçiriyorsa, herhangi bir zararı yoktur.

Tavsiyemiz, mecbur değil isek şüpheli şeylerden kaçınmaaktır. Fakat, suyu geçiriyor ve içinde domuz yağı gibi haram madde yoksa, kullanılması caizdir. Bu durumda abdest ve gusüle engel olmadığı gibi namaza da zararı yoktur.

46 Cünüp olduktan sonra ne zamana kadar gusül abdesti almalıyız?

Bir namaz vaktinden fazla cünüp durmak haramdır. Bu sebeple vakit kaybetmeden en kısa zamanda gusül almaya gayret etmek gerekir.

Mesela, yatsı namazından sonra cünüp olan kimsenin sabah namazı çıkmadan gusletmesi gerekir.

İlave bilgi için tıklayınız:

Gusül Abdestinde Besmele ve Niyet Şart mıdır?

Guslü gerektiren hallerle ilgili bilinmesi gerekenler.

47 Abdest aldıktan sonra idrar geliyor gibi vesveseye kapılıyorum, ne yapmam gerekir?

Tuvaletten sonra beş dakika bekledikten veya kırk adım yürüdükten sonra abdestinizi alırsınız. Bundan sonra gelen vesveselere karşı duyarsız kalıp namazınızı kılmalısınız.

Vesveseli iken abdestinizin bozulduğunuz zannetseniz dahi, abdestli sayılırsınız ve namazınıza bir zararı yoktur. Bu şekilde davranmazsanız vesveseden kurtulamaz ve şeytanı sevindirirsiniz.

Allah'ın rızası vesveseye kapılıp sürekli abdest almakta değildir. Bu sebeple şeytanın vesvesesini duymazdan gelmeli ve bir defa abdest alıp namazınızı kılmalısınız. Vesveseye karşı ne kadar duyarsız kalırsanız vesveseden o kadar çabuk kurtulursunuz.

İlave bilgi için tıklayınız:

Abdestli iken yellenme oluyor gibi vesvese geliyor ne yapmalıyım?..

Özürlünün abdest durumu hakkında bilgi verir misiniz?..

48 Şafii mezhebine göre kadına (eşine) dokunmak abdesti bozar mı?

Abdesti bozan şeyler dörttür:

1. Önden ve arkadan çıkan her şey abdesti bozar.

2. Bayılmak, delirmek, sarhoş olmak, oturak yeri tamamen yere dayanmayarak uyumak gibi aklın idrâkini izâle eden şeyler abdesti bozar. Mânasını anlamasa dahi konuşanların sözlerini işiterek uyuklamak abdesti bozmaz. Eğer uyudum mu, uyukladım mı? Rüya mı gördüm, yoksa kendi kendimin düşüncesi mi diye şüpheye düşse dahi abdesti yine bozulmamış sayılır. (İânetü't-Tâlibîn s. 59).

3. Unutarak veya kasden bir erkeğin derisinin yabancı bir kadının derisine değmesi ile dokunan ve dokunulanın abdestleri bozulur. Burada erkek ve kadından murâd, şehvet çağına bâliğ olan kimselerdir. Yabancı kadından murâd, zevce ve diğer yabancı kadınlar gibi hiç bir zaman nikâhı harâm olmayan kadınlarla, zevcenin kız kardeşi veya zevcenin halası veya teyzesi gibi, zevcenin bulunması dolayısıyla o zaman için nikâhı muvakkaten harâm olan kadınlar yabancı durumundadırlar, dokunma ânında abdesti bozarlar.

Fakat nikâhı dâima harâm olan kadınlar abdesti bozmazlar. Erkeğin kızı, kız kardeşi ve annesi gibi.

Şehvet çağına bâliğ olmamış küçük bir çocuğa veya diş, tırnak, kıl gibi şeylere değildiğinde, abdest bozulmaz [Muğni'l-Muhtac (Şerh'ü Minhâc), s. 37]. İhtiyatlı bir kavle göre bu küçüklük devresi yedi yaşına kadardır. Bu yaştan sonra ne kadar büyük olursa olsun abdesti bozar.

4. Bir kimsenin ellerinin içi ile kendisinin veya başkasının ön veya arka avret mahallerine dokunması ile abdesti bozulur. Bu şekildeki abdestin bozulmasında küçük ve büyüğün farkı yoktur. Mak'adın ve bâsurun dışarıya çıkması ile de abdest bozulur.

Abdestsiz olan bir kimseye de namâz, her türlü secde, tavaf, Kur'an-ı Kerîmi ellemek ve taşımak haramdır.

49 Şafii mezhebine göre; bir kimse hanımının hangi akrabalarına dokunmakla abdest bozulur? İnsanın karısının kız yiğeninden abdesti bozuluyor mu ve karısı ile hangi akrabalarından bozulur ya da bozulmaz?..

Bu konudaki genel kaide şöyledir:

Ölü dahi olsa kasten veya sehven erkek ile kadının tenleri birbirine değmesi halinde, dokunanın da dokunulanın da abdestleri bozulur.

Şu adar var ki, küçük oğlan çocuğuna veya kendisine karşı arzu duyulmayan küçük bir kız çocuğuna dokunmak abdesti bozmaz.

Saç, diş ve tırnak da abdesti bozmadığı gibi nesep, süt emmek veya sıhri akrabalık dolayısıyla mahrem olanlar da abdesti bozmaz.

Yani ebediyyen mahrem olanlar abdesti bozmaz. Ancak hanımın kız kardeşi (baldız) gibi geçici mahremlerden olanlar abdesti bozar. (Vehbe Zuhayli, İslam Fıkhı Ansiklopedisi)

Bu hükümlere göre bir kimsenin hanımının kız yeğenlerine dokunması, hem kendisinin hem de dokunduğu kimsenin abdestini bozar.

Kaynanasına ve hanımının büyük annelerine dokunmakla abdesti bozulmaz. Ebedi evlenme yasağı bulunan kimselerin birbirine dokunması abdesti bozmaz.

İlave bilgi için tıklayınız:

Şafiilere göre bir bayanın kayınpederinin eline elinin değmesi abdesti bozar mı?

50 İçerisinde alkol bulunan diş macununun ve kremin kullanılması abdesti bozar mı?

Kur’ân’da “hamr” olarak geçen alkol türleri hem necistir hem de haramdır. Ancak Hanefi mezhebinin bazı imamlarına göre, bunun dışındaki alkollerin içilmesi haram ise de necis sayılmamaktadır.

Bakara sûresinin “hamr” ile ilgili âyetlerinin tefsirinde Elmalılı Hamdi Yazır bu konuda şu hususlara temas etmekte ve şöyle demektedir:

“Üzüm şarabından yapılmayan ispirto, bira vs. müskirat içilemezse de elbiseye veya bedene sürülmesi de namaza mâni olur diye iddia edilemez.”(Hak Dini Kur’ân Dili, II/763.)

Bu nakilden de anlaşılacağı gibi, deodorant, parfümleri ve kolonyadaki alkol Hanefi mezhebinin bazı imamlarına göre necis kabul edilen alkol cinsine girmediğinden, elbiseye veya bedene sürülmesiyle namaza mâni olmaz. Ancak içilmesi haramdır.

Şafi mezhebine göre ise, üzümden imal edilen şarap ile diğer maddelerden elde edilen ve sarhoş edici nitelikte olan alkollü içkilerle kolonya arasında fark yoktur. Bunlar da şarap gibi hem necistir ve hem de içilmesi haram kılınmıştır. Bulaştıkları yerin yıkanması gerekir.

Esas hüküm bu olmakla beraber, esans, parfüm ve benzeri şeyleri kullanıma elverişli hale getirebilmek amacıyla, bunlara katılan az miktardaki katkı maddeleri, necis olsalar bile görmezden gelinebilecek ve affedilecek necasetlerden sayılmıştır. (Ceziri, 1/19; Mehmed Keskin, Büyük Şafi İlmihali, s. 504)

Diğer bir konu da kullandığımız maddelerin suyu geçirip geçirmeyeceği: Bildiğiniz gibi abdest ve gusülde yıkanması gereken yerlerimizin ıslanması farzdır. Eğer kullandığımız malzeme suyu geçirmeyecek kadar katı ise, bu durumda abdest ve guslümüze zarar verir. Ancak suyu geçiriyorsa her hangi bir zararı yoktur.

Tavsiyemiz, mecbur değil isek şüpheli şeylerden kaçınmamızdır. Fakat, suyu geçiriyor ve içinde domuz yağı gibi haram madde yoksa kullanmanız caizdir. Abdest ve gusüle engel değildir.

Hanefi mezhebine göre içinde alkol olan bir kremi ya da parfümü kullanmak namaza engel olmaz. Yani böyle bir krem sürmek günah olmadığı gibi, içinde alkol olan bir kremi sürdükten sonra kılınan namaz da geçerlidir.

Alkol içermeyen diş macunları varken, ağız ve diş temizliği için kullanılan ve bileşiminde alkol bulunmayan ilaçlar mevcutken, andığınız tür eşyayı kullanmak elbette doğru olmaz ve tavsiye edilemez. Eğer içerisinde alkol bulunmayan diş macunu yoksa yutmamak şartıyla kullanılabilir.

İlave bilgi için tıklayınız:

- Alkol ve domuz mamulleri içeren bir ilacı kullanmak caiz midir? Caiz ise hangi durumlar için geçerlidir?.. 

- Tentürdiyot, Kolonya, İspirto Gibi Alkollü Maddeleri Kullanmanın Bir Mahzuru Var mıdır?  

- Alkollü İlâç ile Tedavi Câiz midir?

51 Bir kişinin, kendisinin veya başkasının ön ve arka avret yerlerine dokunması guslü bozar mı?

Hanefi mezhebine göre, herhangi bir kimsenin bedenine veya tenasül organına veya oturağına el ile dokunması ile (gusül veya namaz) abdesti bozulmaz.

Malikîlere göre, mükellef olan bir kimse, büluğ çağına yakın bir kadının açık bulunan bir uzvuna veya ince ve hafif bir şeyle örtülü bir yerine lezzet maksadı ile dokunsa, abdesti bozulur. Bir maksad olmaksızın duyulan bir lezzet de böyledir. Öyle ki, kadın mahrem olsa bile, lezzetlenme duygusu olan bir dokunma ve yapışma ile abdest bozulur.

Şafiîlere göre, herhangi bir yabancı kadının, hiç bir engel bulunmaksızın bir uzvuna dokunmak abdesti bozar. Lezzet bulunmasa bile, hüküm yine böyledir. Bundan kadının saçları, dişleri ve tırnakları müstesnadır. Bunlara dokunmak, bir lezzet olsa bile, abdesti bozmaz.

Yine Şafiîlere göre, bir erkek veya bir kadın, kendisinin veya başkasının oturağını veya ön tenasül organını bir engel olmaksızın elinin içi ile tutsa, abdesti bozulur. Malikî ve Hanbelilere göre de böyledir. Ancak bunlara göre, bir kadının kendi tenasül organını tutması abdestini bozmaz.

Kişi kendi veya başkasının oturağına veya tenasül uzvuna dokunması ile gusül abdesti bozulmaz. Maliki ve Şafii mezhebine göre de gusül abdesti geçerlidir. Ancak ibadet etmek istediği zaman yeniden abdest alması gerekir; guslü ise tamamdır.

(Ömer Nasuhi Bilmen, İslam Fıkhı)

İlave bilgi için tıklatınız:

Gusül abdesti alırken yellenmek ve mezi gibi akıntı gelmesi guslü bozar mı?..

52 Namahrem kadınla el ele tutuşmak gusül abdesti gerektirir mi?

Kendisine namahrem olan kadınlara dokunmak haram olsa da guslü gerektirmez ve Hanefi mezhebine göre abdesti de bozmaz.

Bir erkek ve kadının nikahsız olarak ellerinin birbirine değmesi ve yalnız kalmaları da caiz değildir.
Mahrem olmayan kadına bakmak haram olduğuna göre, onlara dokunmak veya tokalaşmak mutlaka haramdır.

Peygamber'e (sav) biat eden kadınlar dediler ki: "Ey Allah'ın Resulü, biat ederken elimizi tutmadınız." Peygamber (sav) "Kadınların elini tutup tokalaşmam.", buyurdu (Ahmed bin Hanbel, Nesâî, İbn Mâce).

Hazreti Aişe (ra) biat ile ilgili şöyle buyuruyor: "Allah'a yemin ederim ki Resûlüllah'ın eli bir kadının eline dokunmadı. Sadece sözle onlardan biat aldı." (Müslim ).

Peygamber (sav) bir hadisi şerifinde şöyle buyuruyor:

"Sizden biriniz, başına iğne ile dürtülmesi kendisi için helâl olmayan bir kadına dokunmaktan daha hayırlıdır."

İslâm dini, kadınla tokalaşmayı yasaklamakla kadını tezyif etmiyor. Bilakis şerefini kurtarıyor. Kötü niyetli kimselerin şehvetle el uzatmasına engel oluyor. (Halil GÜNENÇ, Günümüz Meselelerine Fetvalar II. 170)

Bir kadının eli, yabancı bir erkeğin eline değmesi zaruret yokken haramdır. Bu itibarla, hiçbir ihtiyaca dayanmayan tokalaşmada bu haramlık bahismevzu olur. Yabancı bir erkek yabancı kadınla tokalaşamaz, elini namahremin eline süremez. Resûl-i Ekrem Efendimiz(sav), yabancı bir kadının elini tokalaşmak için tutmanın ateş tutmaktan daha korkunç olduğunu haber vermiş, namahremin elini tutanın cehennem ateşi avuçlayacağına işarette bulunmuştur.

Bu mahzur, bilhassa genç kadın ve erkekler için daha büyük çapta variddir. Hissî tarafları yok olmuş yaşlılar hakkında ise mahzur daha az nisbette variddir. Hatta iki yaşlı kadın ve erkeğin (hislerinin yokluğu halinde) tokalaşmalarında beis olmayacağı ifade edilmiştir. Bu sebeble, yaşlı kadınların elleri öpülebilir. Yaşlılıkları, yâni hissi bakımdan ölmüş oluşları, böyle bir ruhsata sebeb olur.

Bir erkeğin yabancı bir kadınla tokalaşması ânında cinsî hislerin ayaklanması halinde, aralarında haramlık bahismevzu olur, sıhriyet akrabalığı meydana gelebilir. Bu bakımdan kadın-erkek münasebetlerinde çok titiz olmak gerekir. Zira böyle lüzumsuz bir tokalaşma yahut el öpme anlarında doğabilecek hissî heyecan, karşı cinse duyulabilecek süflî duygu, haramlığa sebeb olabilir, bu kadının kızı bu kimseye haram hale gelebilir. Böyle şüpheli halden uzak kalmak ise en sıhhatli bir tedbirdir. Mümkün olduğu kadarıyla bu gibi durumlardan uzak kalmaya gayret edilmeli, süflî bir his doğduydu, doğmadıydı gibi vesveseye mahal vermemelidir.

Hepimizin bildiği gibi bir kızla evlenmeyi düşünmek ve nişanlanmak, evlenmek mânâsında değildir. Bunun için kişinin nişanlısıyla gezip dolaşması ve onunla yalnız kalması kesinlikle haram ve büyük bir vebaldir. Peygamber (sav): "Herhangi bir kimse, bir kadınla yalnız kaldığı takdirde mutlaka onların üçüncüsü şeytandır." buyurmuşlardır.

Bir çok nişanlılar, tenha yerde yalnız kaldıklarında istenmeyen ve meşru olmayan bir takım menfî neticeler meydana gelmekte ve sonunda herhangi bir nedenle nişan da bozulmaktadır. Geride kalan şey vebal ve iffetsizliktir. Bunun için dinini, dünyasını ve şerefini düşünen kimseler, meşru olmayan bu gibi şeylere dikkat etmeleri gerekir. (el-Fıkh'ul-İslâmî ve Edilletuha c. 7, s. 25 ;Halil GÜNENÇ, Günümüz Meselelerine Fetvalar II. 112)

53 İstinca (taharet / temizlik) ve istibra nedir, nasıl yapılır; bilgi verir misiniz?..

Fıkıhtaki ölçülerle istibra yaptıktan sonra hala akıntı veya damla geliyorsa, bu durumda kişi özürlü kabul edilir ve özürlü şartlarına göre abdest konusunu ayarlamalıdır.

İstincâ Nedir?

İstinca, lügatte, pisliklerden temizlenmeyi istemek demektir. Dinî ıstılahta ise, büyük ve küçük hâcetini yaptıktan sonra, avret yerlerini temizlemek mânasına gelmektedir. Buna dilimizde, "tahâretlenmek" denilir. Bu temizlik, müekked sünnettir.

İstincanın Allah indindeki kıymet ve ehemmiyetini göstermesi bakımından İbn-i Abbas ve Ebu Hüreyre'den gelen şu rivâyet dikkat çekicidir:

"Kubalılar hakkında "Orada temizlenmeyi seven adamlar var." (Tevbe, 9/108) meâlindeki âyet-i kerîme nâzil olunca Resûl-i Ekrem (asm) onlara sordular:

- Allah sizi neden övüyor?

Onlar da bu suâle:

- Biz def'-i hâcetten sonra su ile temizlenir, istinca yaparız, cevabını verdiler."

İstinca Ne ile Yapılır?

İstinca su ile yapılacağı gibi, su olmadığı takdirde ufak taşlarla da yapılabilir. Ancak, kemik, cam parçası, yazılı kâğıtlar, ipek gibi pahalı kumaş parçaları ve zemzem suyu ile istinca yapılması mekruhtur. Temiz boş kâğıda da hürmet lâzımdır.

Su bulunmadığı takdirde, kıymetsiz bez ve pamuk, yazıda kullanılmayan suyu emici kâğıtlar (tuvalet kâğıtları) ile de istinca yapılabilir. Aslında su ile istinca yapıp bez gibi suyu emici bir nesne ile kurulanmak temizliğe daha uygundur.

İstibra Nedir?

Erkeklerin idrardan sonra, idrar sızıntısının tamamen kesilmesini beklemelerine istibra denir. Bunu yapmak vâcibdir.

İdrar sızıntısı her insanda olur. Ancak bâzı kimselerde çabuk kesilir; bâzılarında ise, akıntı bir müddet daha devam eder. Herkes durumunu bilerek, abdest almadan önce, sızıntının kesilmesine çalışmalı, sonra abdest almalıdır.

İdrar Sızıntısını Durdurmak İçin Ne Yapılabilir?

İstibranın, yani, idrar sızıntısını durdurmanın çeşitli yolları vardır: Tuvaletten çıktıktan sonra hemen abdest almayıp biraz yürümek veya öksürmek veya ayakları biraz kımıldatmak gibi hareketlerle, idrar yollarında kalmış olan sızıntıların dışarı çıkması temin edilebilir. Herkes kendi durumunu bilerek bu yollardan birini tatbik eder. Mühim olan sızıntının kesilmesidir.

İstibra Yapılmadan Abdest Alınca Ne Olur?

Küçük su döktükten sonra istibranın yapılması durumu, abdestin sıhhatına mâni olan idrar sızıntısını kesmek içindir. İdrarını yaptıktan hemen sonra, istibra yapmadan abdest alan ve bu sırada da kendisinden idrar akıntısı gelen kimsenin aldığı abdest, haberi olmadan bozulur ve bu abdestle kılınan namaz da sahih olmaz. Bu bakımdan istibra konusunda oldukça titiz davranmalıdır.

Bir hadîs-i şerîfte:

"İdrardan sakınınız. Çünkü kabir azâbının çoğa ondandır." (Ibn Mâce, Tâhâret 26; Nesâî, Sehv 88)

buyrularak, Müslümanların, küçük su döktükten sonra temizliğe (istibraya) son derece dikkat etmeleri istenmiştir. Kadınlara istibra gerekmez. Onların idrar yaptıktan sonra hemen abdest almayıp bir süre beklemeleri kâfidir.

İstinca istibranın sıhhî faydaları da vardır.

İstinca ve İstibranın Âdâbı:

Önce istinca ve istibraya sebeb olan tuvalete girme ve hâcet giderme âdâbını bilmek gereklidir. Şöyle ki:

* Tuvalete girileceği zaman parmağında lâfza-i celâl yazılı yüzük veya ceplerinde âyet yazılı sayfa veya Kur'an'dan bir parça var ise, bunların çıkarılması, tuvalete sokulmaması, yahut da muşambaya veya naylona sarılı vaziyette cepte taşınması gerekir. Yüzüğün ters çevrilerek avuç içine alınması da kifâyet eder.

* Daha tuvalete girmeden bismillâh deyip: "Allahümme innî eûzü bike mine'l-hubsi ve'l-habâis.." diye dua edilmesi müstehabdır.

* Tuvalete sol ayakla girilir ve sağ ayakla çıkılır.

* Tuvalette kıbleye karşı oturulmamalı ve kıble tarafına arka da dönülmemelidir. Bunlar mekruhtur. Fakat evlerdeki tuvaletler kıbleye karşı yapılmışsa, artık zarurete binaen bunda bir beis yoktur. Şâfiî ve Mâlikî'ye göre kapalı bina içindeki tuvaletlerde kıbleye karşı dönmekte hiçbir mahzur yoktur. Kıbleye dönmemek mecburiyeti, kırlarda def'-i hâcet yapılacak zamanlara aittir.

* Tuvalette iken mecbur kalmadıkça konuşulmaz, zikredilmez, selâm alınmaz.

* Tuvaletlere tükürerek veya sümkürerek nahoş bir görüntüye sebeb olmamak da âdâbdandır.

* Özürsüz ayakta idrar yapmamak da âdâbdandır.

Hazret-i Ömer (ra)'in bildirdiğine göre, bir keresinde ayakta su dökerken Resûlüllah Efendimiz (asm) onu görmüş ve: "Ya Ömer, ayakta su dökme." demiştir. Hz. Ömer (ra) bundan sonra bir daha ayakta su dökmemiştir. Fakat zaruret halinde ve idrar sıçrantılarından da korunmak mümkün olduğu takdirde, ayakta da su dökülebilir. Çünkü ashabdan bâzıları, Resûlüllah (asm)'ın ayakta da su döktüğünü görmüşlerdir. Bu durum zaruret ve idrarın sıçramaması haline hamledilmiştir. Oturarak idrar etmek, temizlik yönünden de daha iyidir. Bu şekilde idrar torbası daha iyi boşalır. Akıntı ve sızıntı da azalır.

* Def'-i hâcet yaparken, avret mahalline ve vücuttan çıkan pisliğe bakılmamalıdır.

* Tuvaletten çıkıldığında: "Elhamdü lillâhi'llezî ezhebe annî'l-ezâ ve âfânî" denilmesi âdâbdandır.

İstincanın Mekruhları Nelerdir?

* Rüzgâra karşı, durgun ve akar sulara doğru idrar yapmak mekruhtur. Meyve ağacı altlarına, gölgelik yerlere, ekin tarlalarına, karınca ve haşerat yuvalarına, yollar üzerine def'-i hâcet etmek de mekruh sayılır. Bilhâssa insanların gideceği yolları ve oturacağı gölgelikleri kirletmek, hadîste şiddetle men'edilmiş, bu hâlin insanların eziyet duymalarına, dolayısıyla da lânet ve sövmelerine sebeb olacağı bildirilmiştir.

Sakınılması gereken bir husus da, umumî tuvaletlerde büyük hâcetini yaptıktan sonra, tuvaleti tam temizlemeden, kıyısında köşesinde pislikler bırakarak çıkmaktır. Bu durum da insanlara eziyet verir, nefretlerini mûcib olur. Hadîs'teki nehyin şümûlüne girer.

İstinca ve istibrada temizlik hep sol el ile yapılır. Hadîs-i şerîf'te,

" "Hiç biriniz  küçük abdest bozarken  erkeklik uzvunu kesinlikle sağ eliyle tutmasın, sağ eliyle silinmesin, bir şey içerken kabın içine solumasın!" (Buhârî, Vudû 19)

buyurulmuştur. Âlimler, bu hadîse binaen, sağ el ile temizlenmeyi mekruh saymıştır.

* İstincada suyu kullanırken şiddetle suyu çarpmamalı, sıçrantı yapmamaya çalışmalıdır.

* Avret yerlerinin gözükmesinden korkulan hallerde, istinca terk edilir.

* Gusledilen yere küçük su dökülmesi de caiz görülmemiştir. "Umum vesveseler bundandır." denmiştir. Ancak akıntı varsa ve idrar, gusledilen yerde kalmayıp akıp gidiyorsa, caiz olur diyenler de olmuştur. İhtiyâta riâyette fayda vardır.

* İstinca yapamayacak kadar hasta olan bir kimse, zevcesi yoksa istincayı terkeder. Hasta olan kadın da kocası yoksa o da istincayı terkeder. Yabancıların bunlara taharet vermesi câiz olmaz.

İlave bilgi için tıklayınız:

- ÖZÜR...

- İSTİBRA...

54 Cünüp olan kişinin yaptığı işler pis midir? Cünüp gezmek günah mıdır?

Cünüp olan kimseye yasak olan şeyler aşağıya alınmıştır:

1. Namaz kılmak,
2. Kabe'yi tavaf etmek,
3. Kur'ân-ı Kerîm'e dokunmak ve onu taşımak. Binâenaleyh üzerine âyet-i kerîme yazılı olan madeni veya kağıt paraya abdestsiz veya cünüp olarak dokunmak veya taşımak caiz değildir. (Mecma'ul-Emhur, I/26)

Bunun dışında cünüp olan kimse günlük işlerini yapabilir, kadın evinde temizliğini ve diğer işleri yapabilir, yaptığı işlerin hepsi temizdir. Ancak imkan varsa önce gusletmek daha uygun olur.

Guslederken farz olan bütün bedenin yıkanmasıdır. Bu bakımdan şampuan veya sabun kullanmak şart değildir. Şampuan veya sabun kullanılarak alınan gusül abdesti geçerlidir.

Bir insanın cenabet gezmesi günah değildir. Ancak bir vakit namazı geçirecek kadar cünüb durmak namazın aksamasına neden olacağı için caiz değildir.

İlave bilgi için tıklayınız:

Cünüplük neden haram kılınmıştır; cünüp insan neden pis sayılır? Cünüp olan kimsenin yemesi içmesi haram mıdır?

55 Gusül yerine teyemmüm abdesti almak hakkında bilgi verir misiniz, nasıl niyet edilir?

Gusletmesi gereken bir kimse, gusledecek kadar su bulamıyorsa, misafirlik veya soğuktan hasta olma tehlikesinden dolayı gusletme imkânı yoksa, su buluncaya veya gusl için imkân elde edinceye kadar toprak veya toprak cinsinden bir şeyle teyemmüm yapar. Amr İbnü’l-As bir yolculuğu sırasında ihtilam olduğu hâlde gusletme imkânı bulamamış, teyemmümle ibadetini yapmış ve olup biteni anlattıklarında Peygamber Efendimiz (asm) itiraz etmeyip tasvib etmişlerdir.

Abdest ve gusül için farklı bir teyemmüm yoktur. Her ikisi için de aynı şekilde yapılır.

Sünnete uygun bir teyemmüm, aşağıdaki şekilde yapılır:
 
1) Teyemmüme başlarken "besmele" çeklip namaz için tahareti niyet etmelidir. (Hanbelîlere göre, besmeleyi okumak vacibdir, bunu yapmayınca teyemmüm olmaz.)

2) Parmaklar açık olduğu hâlde iki eli toprağa vurduktan sonra ileri sürüp geri çekmelidir.

3) Elleri kaldırınca, eğer fazla tozlanmışlarsa onları yan yana getirip birbirine hafifçe vurmalı. Bu şekilde ellerdeki tozlar silkelendikten sonra, bu ellerle bütün yüzü meshetmelidir.

4) İlk vuruşta yapıldığı gibi, elleri yine temiz toprağa tekrar vurduktan sonra silkmeli ve sol elin baş parmağını ayırarak diğer parmakların iç tarafları ile sağ elin parmak uclarından başlayarak kolun dış tarafını dirseklere kadar çekip meshetmeli. Sonra yine sağ elin iç tarafına dönerek sol elin baş parmağı ile serçe parmağını halka ederek baş parmakla beraber elin ayası ile dirsekten bileğe kadar elin iç tarafını meshetmeli. Baş parmağı daha ileriye yürüterek sağ elin baş parmağının üstünü de meshetmelidir.

5) Sol ele sağ elin meshedilişi gibi, aynen sağ elle de sol eli meshetmelidir.

6) Açıklandığı şekilde teyemmümde sıra gözetilerek önce yüzü, sonra kolları meshetmeli ve bu işlemde kesinti yapmamalıdır.

Yapılan bu teyemmümle her türlü ibadet yapılabilir. Bir abdestle birçok farz ve nafile namaz kılınabileceğı gibi bir teyemmümle de kılınabilir.

56 Yolculuk veya misafirlikte cünüp kalan kişi nasıl davranmalıdır?

Teyemmümü gerektiren haller şunlardır:

1. Su, temizlenecek kimsenin bulunduğu yerden en az dört bin adım, yani üç kilometre uzakta bulunursa,

2. Suyun kullanılması durumunda hastalanma, hastalığın artması veya uzaması gibi tehlike mevcutsa,

3. Yakında bulunan suyu elde etme hususunda nefse, mala, ırz ve namusa tehlike gelme hali varsa,

4. Elde bulunan su, abdest veya gusle yetmeyecekse,

5. Suyun kullanılması halinde kendisinin, arkadaşının veya hayvanının susuzluktan helak olacağına kanaat getirilirse,

6. Kuyudan su çekmek için ip veya kova bulunmazsa,

7. Bulunan su ile abdest alındığı veya gusul edildiği takdirde, bayram veya cenaze namazlarını tamamen geçirme ihtimali varsa,

Bu durumda yolculukta cünüp olan kişi su bulamama veya hastalanma gibi nedenlerden dolayı teyemmüm alıp namazını kılar. Bununla birlikte yolculuğa devam etmek zorundaysa, yolculuğa ara vermekten dolayı bir zarara uğrama söz konusuysa, hükmen su yok demektir ve teyemmüm alarak namazını kılar, ancak ilk fırsatta gusül abdesti alır.

Misafir kaldığı evde mâruz kaldığı ihtilâm olmadan dolayı meydana gelebilecek su-i tefsirden korkan kimse, guslünü tehir edecekse, birlikte namaza kalkarlar, ancak gusülsüz Kur’ân okunmayacağı için, okumadan taklidî şekilde rükûa, secdeye iner, şeklen namazdaymış gibi görünür. Namaz işini böylece geçiştirebilen misafir, yemekte de elini ağzını yıkar, yemek yiyebilir. Sonra bulduğu ilk fırsatta bir söylentiye sebeb olmadan gidip guslünü yapar, temizliğe kavuşur.

Dinde zorluk yoktur. Bu gibi durumlarda bir çıkış yolu mutlaka vardır. Zikrettiğimiz husus da bir çıkış yoludur. Namazı tehir edip, kazaya bırakmaktan dolayı tövbe, istiğfar eder; inşaallah Rabbimiz de afveder, bir mazeret olarak kabul buyurur.

Ayrıca misafirlikte ihtilam olan bir insan gusül almaktan çekiniyorsa, teyemmüm edebileceğini söyleyenler de vardır. Çünkü bu durum hükmen suyun olmadığı anlamına gelir. Ancak gizli olarak teyemmüm etmesi mümkün değilse –bir fitneye sebep olmaması için- namaz kılar gibi yapması uygun olur. Çünkü hiç kılmazsa yine korkulan fitne olabilir.

57 Şafii mezhebine göre gusül esnasında abdesti bozan durumlar guslü de bozar mı? Bir de özür sahipleri her namazdan önce abdest almak zorunda, bu hüküm gusül içinde geçerli mi?

Namaz abdestini bozan durumlar guslü bozmaz. Bu bakımdan gusül esnasında gelen akıntılar guslü bozmaz. Ancak o gusülle ibadet yapılmaz. Yeniden namaz abdesti almak gerekir.

Gusül sırasında yellenme veya akıntı gibi abdesti bozucu bir halin olması guslü bozmaz.

Gusül sırasında idrar yolundan gelen bir akıntı, yahut da dişte meydana gelen bir kanama guslün yapılmasına mani olur mu, olmaz mı?

Hemen ifade edelim ki bu akıntılar gusle mani olmaz. Yapılan gusül böyle akıntıların gelmesine rağmen sahihtir. Kesilmesi beklenemeyecek olursa gusle devam edilir, yeni baştan başlama mecburiyeti getirmez.

Ancak, guslü bozmayan bu akıntılar, guslün abdest olma vasfını bozduğundan, bu gusülle ibadet yapılmaz. Gelen akıntıya rağmen yapılan gusül sahih olmuş; ama boy abdesti denen abdest vasfını yok etmiş, bozmuştur.

Demek, gerek idrar yolundan gelen sızıntı, gerekse dişten akan kan gusle mani olmaz; ama guslün abdest olma vasfına mani olur, abdestini bozmuş sayılır. Yani manevi kirlilikten kurtulmuş olan bu kimse, ibadet için yeniden abdest almaya mecbur olur. Bu gusül, namaz için gerekli olan abdest yerine geçmez.

Böyle bir sonuca maruz kalmamak için, yani guslün abdest olma vasfını kaybetmemesi için yapılan tavsiyeler vardır. Bunlarda deniyor ki:

Gusül yapacak kimse gusülden önce istibra yapmalı. Yani ya bir müddet uyumalı, yahut birazcık yürümeli, ya da idrar yapıp yolda bir bakiyye bırakmamalı ki, gusül sırasında bir akıntı gelmesi söz konusu olmasın, guslün abdest olma vasfını bozmasın. Bununla ibadet de yapılabilsin.

İlgili fıkıh kitaplarında şöyle ifadesini bulur bu mesele. Denir ki:

"Guslü bozan her hal, abdesti de bozar. Ancak abdesti bozan her durum, guslü bozamaz."

Özür sahibi kimseler gusül abdestini alırken, özürlerinden dolayı gelen akıntılar da guslü bozmaz.

İlave bilgi için tıklayınız:

Şafii mezhebine göre özürlünün durumu?

58 Abdesti bozan hususlar guslü de bozar mı?

Bir adı da "boy abdesti" olan gusül temizliğiyle bütün ibâdetler yapılabilir. Zira namaz abdestinde sadece bedenin bilinen âzaları yıkanırken, bunda ise tamamı yıkanmakta, daha fazlasıyla temizlik hâsıl olmaktadır. Gusül abdesti ile abdesti bozucu bir hâl vâki oluncaya kadar, her türlü namaz kılınıp, ibâdet yapılır. Ancak abdesti bozan bir hâl vâki olunca, gusül abdestinin hükmü de bitmiş olduğundan, ibâdet için yeniden abdest almak gerekir.

* Gusletmesi gereken bir kimseden yıkanırken idrar, kan, v.s. gibi abdesti bozucu bir akıntı gelse, guslü bozulur mu?

Gusül sırasında gelen akıntı guslü bozmaz, guslün abdest oluşunu bozar. Yani sahih olan ve insanı cünüplükten kurtaran bu gusülle namaz kılınmaz. İbâdet için yeniden abdest almak gerekir. Gusül ise tamamdır. İlmi bir ifade ile guslü bozan her şey abdesti de bozar. Lâkin abdesti bozan her şey guslü bozmaz. Bu bakımdan, gusül sırasında idrar yollarından gelen bir akıntı, yahut yaradan akan bir mayi veya diş kanamaları, vs. gusle mâni olmaz. Bu akıntılarla yapılan gusül sahih, fakat abdest bâtıl olur.

* Guslederken ağzını burnunu yıkamadığını veya bir uzvunu yıkamadan kuru bırakmış olduğunu farkeden bir kimsenin, yeniden gusletmesi gerekir mi?

Gerekmez, sadece kuru bıraktığı yeri yıkar.

* Bâzı evlerde hela / tuvalet ile banyo beraber olmaktadır. Böyle helalı banyolarda gusletmek caiz midir?

Helada gusletmek mekrûh ise de, müsait yer yoksa câiz olur.

* Yıkanması gereken cünüp kimse, gusülden evvel bir şey yeyip içmek isterse, ne yapar?

Kendisine gusül farz olan kimse, mümkünse yemek içmek işini yıkandıktan sonraya tehir etmelidir. Buna rağmen yemek yeme ihtiyacı duyuyorsa, ekmek ve yemeğe değecek taraflarını yıkamalıdır. Yani el ve ağzını yıkayıp ondan sonra yemek yemeli, su içmelidir. Buna göre, sahurda yıkanmaya vakit bulamayan kimse, el ve ağzını yıkayıp yemeğini yer; sonra da guslünü yapabilir. Yıkanamadığı için sahursuz kalmak mecburiyetinde değildir.

* Cünüpken bedendeki tüylerin temizlenmesi yerinde bir hareket midir? Yoksa traş temizliği, cünüp olmadan yahut gusül yaptıktan sonra mı yapılmalıdır? 

Bedendeki tüyler vücuttan, temizken ayrılmalı, tertemiz olarak dışarıya atılmalıdır. Efdal olanı budur. Ancak cünüpken böyle bir temizlik yapılsa da sonra gusül edilse, guslün sıhhatine bir zarar gelmez.

59 Günümüzde yaptırılan kalıcı makyaj ve dövme abdeste mani midir, caiz midir?

Makyaj sürüldükten sonra namaz kılınıp kılınmayacağı hususunda iki noktaya dikkat etmek gerekiyor.

Birisi, makyajda kullanılan malzemede ve kozmetikte pis ve zararlı bir madde bulunmamalı, abdest alırken suyu altına geçirmelidir. Şayet içinde pis madde var ve altına suyu geçirmiyorsa, bu halde iken namaz kılınmaz, bir an önce giderilmelidir. Çünkü alınan abdest geçerli değildir.

İkinci nokta ise, kadın makyaj yapıyorsa, bunu kocasından ve emin olduğu mahremlerinden (oğlu, babası ve kardeşi gibi) başkasına göstermemelidir. Yabancı erkeklere o şekilde görünmesi ve dışarı çıkması insanı günaha iter.

Oje ise, namazdan önce abdestle alakalıdır. Bilindiği üzere, abdestin sahih olabilmesi için suyun abdest azalarının dış kısmına temas etmesi gerekir. Eğer abdest azalarına sürülen madde, suyun temasına engel oluyorsa abdest sahih olmaz. Oje tırnağa bütünüyle sürüldüğünden suyun alta geçmesine engel olmaktadır. Meselâ mumun abdeste engel olduğu fıkıh kitaplarımızda açıkça belirtilmektedir. Mumu gidermeden nasıl abdest olmazsa, ojeyi gidermeden de abdest olmuyor.

Dövme yapmak doğru mudur? Dövmeyi çıkarmak gerekir mi? Dövme, gusül, abdest ve diğer ibadetlere engel olur mu?..

60 Abdest veya gusül de amentü okunur mu? Abdest duaları nelerdir?

Amentü bir sure değil, imanın esaslarına inanmayı ifade eden bir duadır. Abdest alırken Amentü duası okunabilir. Ayrıca abdest alırken abdest duaları da okunabilir.. Gusül abdesti alınırken de içinden Amentü okunabilir.

Abdeste ait önceki alimlerden zamanımıza kadar gelmiş dualar vardır. Her abdest uzvu yıkanırken onunla ilgili uygun bir dua okunur. Bunlar okunmasa da, yine abdest tamam olur; fakat okunmaları iyidir. Şöyle ki:

1) Abdest alacak kimse, abdeste başlarken "Eûzü ve Besmele" çektikten sonra:

"Yüce Allah'a hamd olsun ki, suyu temizleyici ve İslâmı nur yapmıştır." der.

2) Ağzına su alırken:

"Allah'ım! Peygamberinin Kevser Havuzundan bana öyle bir kâse içir ki, ondan sonra asla susamayayım." der.

3) Burnuna su verirken:

"Allah'ım! Beni nimetlerinin ve cennetlerinin güzel kokularından mahrum etme." der.

4) Yüzünü yıkarken:

"Allah'ım! Bazı yüzlerin aklanacağı ve bazı yüzlerin kararacağı günde benim yüzümü ak yap." der.

5) Sağ kolunu yıkarken:

"Allah'ım! Kitabımı sağ elime ver ve benim hesabımı kolay yap." der.

6) Sol kolunu yıkırken:

"Allah'ım! Benim kitabımı soldan ve arka tarafımdan verme ve beni zor bir hesaba çekme." der.

7) Başını meshederken:

"Allah'ım! Beni rahmetinin içine koy, üzerime de bereketlerinden indir."der.

8) Kulaklarını meshederken:

"Allah'ım! Beni, hak sözü işitip de onun en güzeline uyanlardan yap."der.

9) Boynunu meshederken:

"Allah'ım! Bedenimi cehennem ateşinden azad et." der.

10) Ayaklarını yıkarken:

"Allah'ım! Birtakım ayakların kayacağı günde, ayaklarımı Sırat Köprüsü üzerinde sabit kıl." der.

61 Abdest alırken, ayağı sağ el yıkamak caiz mi?

Abdest alırken ayağı sağ el ile yıkamak caizdir. Ancak sünnete uygun olan ayakların sol el ile yıkanmasıdır.

Ayaklar yıkanırken şayet bir kaptan, ibrik gibi bir şeyden su akıtılarak bu farz yerine getiriliyorsa, kap sağ el ile tutularak sağ ayağın parmak uçlarına dökülür ve sol el ile ovulur. Böylece üç defa yıkama yerine getirilir. Sonra su sol ayağın parmak uçlarına dökülerek ön kısma doğru ovulur ve her taraf yıkanıncaya kadar ovmaya devam edilir. Bu da üç defa tekrarlanır.

El ve ayakları yıkarken, parmak uçlarından başlanır. Fethulkadîr, Fetâvâ-i Hindiyye'de ayni husus belirtilmiştir.

Ayak parmaklarının arasını sol elin serçe parmağıyla sağ ayaktan baş­layarak temizlemek sünnete daha uygundur.

(Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/22-27.)

62 Alafranga tuvalette (klozette) idrar sıçratmadan ayakta bevl etmek günah mıdır?

İdrarı ayakta yapmak günah değildir. Ancak ayakta idrar yapan kimselerin üzerlerine necasetin sıçraması ve bulaşması ihtimali yüksektir. Bu durum da ibadetlerine zarar verebilir. Peygamber Efendimiz (asv) bu konuya dikkat çekmek için ikaz ve uyarıda bulunmuştur. Yoksa necaset bulaşmadan ayakta idrar yapmak günah olmaz. Bununla beraber, oturarak tuvalet ihtiyacını gidermek hem adaba uygundur hem de sağlık açısından daha faydalıdır.

Buhari ve Müslim, Abdullah b. Abbas (r. a)’ın şöyle söylediğini rivayet etmişlerdir:

Rasulullah (a.s.m) iki kabrin yanından geçti ve şöyle buyurdu:

"Bu kabirlerde yatanlar azap görmektedirler. Ama büyük bir şeyden dolayı azap görmüyorlar."

Rasulullah (asm) daha sonra sözüne şöyle devam etti:

"Evet bunlardan birisi, insanlar arasında söz taşırdı. Diğeri ise bevlinden (idrarını üzerine sıçratmaktan) sakınmazdı."(Buhari, Vudu, 56; Müslim, Taharet, 34; Nesai, Cenaiz, 166; Diğer rivayetler için bk. Beyhaki, Ebû Bekir Ahmed b. el-Hüseyin, “İsbatü Azabi’l-Kabr ve Suali’l-Melekeyn”, Mektebetü’t-Turas, Kahire trs s. 115.)

Ayakta bevl edilmemelidir; bu tuvalet adabına aykırıdır. Ayakta bevletmekten dolayı idrarın kişinin üzerine sıçraması doğru olmaz. Bu durumun kabir azabına sebeb olduğu rivayetlerden anlaşılmaktadır. Bu şekilde ihtiyaç giderme tıbben de zararlıdır. Çünkü ayakta idrar yapıldığında, idrarın bir kısmı mesanede kalmakta bu da hastalıklara sebep olmaktadır.

Çömelerek idrar yapmanın tıbbi yararı şöyledir: 

Çömelince karın kasları kasılır, dizler karına tazyik yaparlar; dolayısıyla mesane baskı altında kalır. Bevletme sonucunda mesane tam boşaldığından mesanede artık idrar kalmaz; mesane tam boşalır. Bu ise idrar yolları ve mesane taşlarının oluşmasını önlediği gibi, prostat hastalığı olanlarda şikayetlerin azalmasında da etkili olur. Çömelerek idrar yaparken hafif sol tarafa meyil edilmelidir. İdrar yollarının anotomisine (yapısına) en uygun olan bu pozisyonda idrar yolarının ve mesanenin tam boşalması mümkün olmaktadır.(Op. Dr. Ali Hatay, Üroloji Uzmanı)

Bu durumda idrar sıçramasa dahi ayakta bevletmek doğru değildir.

63 Banyoda tuvalette abdest almak ve besmele çekmek, dua okumak caiz midir?

Tuvalette ve banyoda abdest almak caizdir. Ancak abdest alan kimse üzerine necaset sıçramamasına dikkat etmelidir.

Niyet, besmele ve abdest dualarını da sessizce sadece kendi duyacağı şekilde okuyabilir.

64 Tırnak altındaki kir abdest ve gusle mani midir?

Tırnakları kesmek sünnettir, diyen olduğu gibi vaciptir diyen de olmuştur. Hanefî âlimlerinin kaydettiklerine göre, tırnak ve bıyık gibi bedende kesilmesi matlup olan şeyleri kırk günden fazla bırakmak caiz değildir. Böyle bir müddet ihmal eden kimse cezaya müstehak olur.

Şafiî alimlerinin görüşlerine göre de tırnak ve benzeri şeyleri kesmek sünnettir, vacip değildir.

Kesilmesi ister vacip ister sünnet olsun, tırnak altında kir ve toprağın bulunması namaz abdestinin ve gusül abdestinin sıhhatine engel değildir.

Yalnız hamur, mum ve benzeri bir şey olursa bunların temizlenmesi gerekir.

Peygamber Efendimiz (asm), tırnakların kesilmesini emreder, ama namazın iadesini emretmezdi. Tırnakların altındaki kir abdestin ve guslün sıhhatine engel olsaydı, mutlaka o halde kılınan namazın yeniden kılınmasını emredecekti.

- Deriye yapışan maddeler ve vücut kirleri abdest ve gusle engel olur mu?

Abdest konusunda olduğu gibi, gusülde de suyun deriye geçmesine engel olan maddeler önceden giderilmelidir. Aksi halde yapılan guslü yerine gelmemiş olur.

Örneğin, tırnak üzerinde kuruyup kalan hamur, sürülen oje ve benzeri maddeler, suyun alta geçmesine engel teşkil eder. Gusülden önce bunların giderilmesi gerekir. Yağlı boya niteliğinde olmayan normal kir, suyun geçmesini engellemez. Sabunsuz su ile yıkanan bir organda hâlâ kirin izine rastlanıyorsa, bu guslün yerine gelmesine engel sayılmamıştır. Çünkü su deriye nüfuz etmiştir. Ancak sünnete uygun olanı, bu tür kirleri iyice yıkadıktan sonra gusletmektir. Bu konuda şehirli ile köylü aynıdır.

Tırnak aralarına giren çamur, toprak da böyledir. Derici ve boyacının tırnaklarına ve tırnak altlarına bulaşan boya ve benzeri şeyler, suyun geçmesini engellerse de, ilim adamlarının çoğu bunda zorluk bulunduğunu dikkate alarak cevaz vermişlerdir. O halde bu konuda da zaruri (kaçınılması çok zor) halleri genel hükmün dışında tutmak gerekir. Çünkü Şer'î kaidelerde bu kapıyı açık tutmuştur.

Ama deriye yapışan balık pulu, çiğnenmiş ekmek parçası kuruyup suyun geçmesini engelliyorsa, o takdirde bunları gidermek lâzımdır. Çünkü bunlardan kaçınmak mümkündür, zarurî bir durum mevcut değildir.

Bunun dışında pire ve sinek pisliğinden genellikle kurtulmak mümkün olmadığı için, deri üzerinde yapışıp kalmaları gusle engel sayılmamıştır. Bununla beraber iyice yıkanıp temizlenmesi sünnet gereğidir. El-Muhit ve Fetevâ-yı Hindiyye'de bu konuya yer verilmiştir.

Çiçek ve egzama gibi bir hastalıktan dolayı deri üzerinde meydana gelen kabuklar kabarık bir vaziyette olup kenarları deriye bitişikse, gusle mâni sayılmaz. Yıkandıktan sonra bu kabuklar kalkar ya da dökülürse guslü yeniden yapmayı gerektirmez.

Abdestte olduğu gibi gusülde de suyu gözlerin içine ulaştırmaya lüzum yoktur. Serahsî'nin Muhitinde ve Fetevâ-yı Hindiyye'de buna cevaz verilmiştir. (Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/50-51)

65 Uyumak abdesti bozar mı?

İnsanın kendine hâkimiyetini kaybettiren uyku abdesti bozar. Bu uyku ister yan üstü yatarak, ister sırtüstü yatarak, ister yüzü koyun yatarak, ister oturup dirseğine dayanarak olsun, hüküm aynıdır.

Yanında konuşulanları duyacak derecedeki hafif uyuklamalar ise abdesti bozmaz.

Bir şeye dayanarak uyuyan kimsenin, dayanmakta olduğu şey çekildiği takdirde düşecek derecede uykuya dalmışlığı varsa, abdest bozulur.

66 Cünüpken giydigimiz bir giysiyi bir daha giyersek, yine cünüp olur muyuz?

İhtilam olan kişinin elbiseleri temiz olduğu için onları tekrar giymesinde bir sakınca yoktur. Ayrıca meni elbiseye bulaşsa da giyilebilir. Bu elbise ile namaz kılmaya gelince, meni necis olduğu için elbiseye veya bedene değmesi namaza manidir. Ancak elbiseye veya bedene değen kısmı avuç içini geçmeyecek kadar az ise, yine de namaza mani olmaz.

Meni ve mezi necistir. Bu pisliğin, kuru veya yaş bir madde olup olmamasına göre, namazın sıhhatine mâni olan miktar değişir. Şöyle ki: Galiz necaset tabir edilen ağır pislik, kuru bir madde ise, bir dirhem, yani, üç gramdan az olmalıdır. Üç gramdan fazlası, namazın sıhhatine mâni olur.

Eğer yaş bir madde ise, el ayası dediğimiz avuç içinden daha geniş bir alana yayılmamış olması şarttır. El ayasından fazla bir kısmı ıslatmış olan pislik, namaza mânidir. Namaz kılabilmek için bu miktardaki pisliklerden temizlenmek farzdır.

Bu miktarlardan aşağı olan pislikler, namazın sıhhatine engel teşkil etmez. Ancak yine de bu miktar pisliğin -eğer mümkünse- yok edilmesi sünnettir.

İnsanların kurumuş olan menileri ise ovalamakla temizlenebilir.

Dokunmuş olduğu elbise astarlı olsa da, yine ovalamak yeterlidir. Fakat yaş halde olan meniyi mutlaka su ile yıkamak gerekir. Bununla beraber elbiseye dokunup kurumuş olan bir meni, ovalanmakla temizlendikten sonra, o elbise ile namaz kılınabilirse de, o yer sonra ıslanmış olsa, sahih kabul edilen görüşe göre pislik hali geri döner; onu tekrar kurutup ovalamak veya yıkamak gerekir.

Mezi ve vedi de meni gibidir.

67 Hangi şartlarda abdest yerine teyemmüm alınabilir?

Öncelikle abdestin farzlarını da olsa su kullanarak abdest almanızı tavsiye ederiz. Okula gelmeden abdest alınıp abdestli bulunmaya çalışılabilir.

Suyu kullanmak mümkün olmazsa, temiz bir toprak veya duvara teyemmüm ederek namazlar kılınabilir...

Kast etmek, yönelmek manasına gelen teyemmüm, şeriat dilinde "su bulunmadığı veya bulunsa da kullanma gücü olmadığı zaman, temiz toprak cinsinden bir şeyle hadesi (abdest almak veya gusl gerektiren hal) gidermek amacıyla yapılan hareketleri" dile getirir.

Teyemmüm, kitap ve sünnet ile sabittir. Kur'an-ı Kerim'de

"Su bulamazsanız temiz yere teyemmüm ediniz." (Maide, 5/6)

ayeti, su bulunmadığı durumlarda teyemmümü öngörür.

"Yer bana mescid ve temizleyici kılındı. Binaenaleyh kime namaz vakti gelirse, namazını kılsın." (Ahmed b. Hanbel)

hadisi de yer cinsinden bir şeyle teyemmüm caiz olduğuna delalet eder. (Ahmed Davudoğlu, Selâmet Yolları, I/154).

Teyemmüm, Hicretin beşinci yılında meşrû kılındı. O sene şaban ayının ilk günlerinde, Huzaa kabilesinin bir oymağı olan Benî Mustalık gazasında Hz. Peygamber (asm) ile bin kadar İslâm askeri, susuz bir yerde gecelediler. Sabah namazını kılmak için abdest alacak su bulamadılar. Sabaha yakın Mâide suresinin "Temiz yere teyemmüm ediniz" mealindeki altıncı ayeti nazil oldu. Bu suretle, teyemmümle namaz kılmalarına izin verildi, teyemmüm ederek sabah namazını kıldılar.

Teyemmümü Gerektiren Haller

1. Su, temizlenecek kimsenin bulunduğu yerden en az dört bin adım, yani üç kilometre uzakta bulunursa,
2. Suyun kullanılması durumunda hastalanma, hastalığın artması veya uzaması gibi tehlike mevcutsa,
3. Yakında bulunan suyu elde etme hususunda nefse, mala, ırz ve namusa tehlike gelme hali varsa,
4. Elde bulunan su, abdest veya gusle yetmeyecekse,
5. Suyun kullanılması halinde kendisinin, arkadaşının veya hayvanının susuzluktan helak olacağına kanaat getirilirse,
6. Kuyudan su çekmek için ip veya kova bulunmazsa,
7. Bulunan su ile abdest alındığı veya gusül edildiği takdirde bayram veya cenaze namazlarını tamamen geçirme ihtimali varsa,

Teyemmüm Nasıl Yapılır?

1. Besmele çekilip, temizlenmek için niyet edilir.
2. İki el, parmakları açık durumda, bir toprağa veya toprak cinsinden bir yere vurulup ileri geri çekilir.
3. Eğer eller fazla tozlanmışsa, yan yana getirilerek hafifçe birbirine vurulur, tozlar silkildikten sonra, bunlarla yüz mesh edilir.
4. Eller tekrar temiz bir yere vurulur, toz tutarlarsa yine silkilir, daha sonra sol elin baş parmağı ayrılır diğer parmakların iç tarafıyla sağ elin dış tarafı parmak uçlarından başlanarak dirseğe kadar meshedilir; sonra sağ elin baş parmağı ayrılır, diğer parmakların iç tarafıyla sol elin dış taraf parmak uçlarından başlanarak dirseğe kadar mesh edilir.

Teyemmümün Farzları

Niyet ve elleri toprağa vurup yüzü ve kolları mesh etmek farzdır.

Teyemmümün Sahih Olmasının Şartları

1. Niyet. Eli toprağa vururken temizlenmeye ya da namaz tilavet secdesi ve cenaze namazı gibi bir ibadete niyet etmek.
2. Teyemmümü gerektiren bir özürün bulunması.
3. Teyemmüm edilen maddenin temiz bir toprak ya da taş, kum, kerpiç gibi toprak cinsinden bir şey olması.
4. Yüzü ve kolları kaplarcasına meshetmek.
5. Meshi elin hepsi veya çoğuyla yapmak.
6. Eli toprağa ya da toprak cinsinden bir şeye iki kere vurmak.
7. Teyemmüm edecek kimse kadın ise, abdest almaya ve gusül yapmaya engel olan hayız ve nifas gibi bir hâli bulunmaması.
8. Meshedilecek uzuvlarda meshe engel bir şey varsa, evvela onları gidermek.

Teyemmümün Sünnetleri

1. Önce besmele çekmek.
2. Uzuvları sırayla meshetmek.
3. Mesih işlemini ara vermeden yapmak.
4. Elleri yere vurduktan sonra önce ileri, sonra geri hareket ettirmek.
5. Parmakları açık bulundurmak.
6. Eller yerden kaldırıldığında, avuç içlerinde toz kalmışsa birbirine vurarak silkelemek.

Teyemmümü Bozan Şeyler

1. Abdesti bozan veya guslü gerektiren hâller teyemmümu de bozar, hukümsuz bırakır. Teyemmumü mübah kılan özrün ortadan kalkmasıyla da teyemmüm bozulur. Meselâ su bulunmadığından veya hastalıktan dolayı yapılmış olan bir teyemmüm, su bulunduğu veya hastalık geçtiği anda bozulur.

2. Teyemmüm etmiş kimse, namaz içindeyken su bulursa, namazı bozulur. Abdest alıp namazı yeniden kılması gerekir.

3. Bir özürden dolayı teyemmüm eden kimse, diğer bir özre tutulsa, birinci özrü son bulmasıyla teyemmümü de son bulur. Diğer özrü için tekrar teyemmüm etmesi gerekir.

Teyemmümle İlgili Bazı Meseleler

1. Bir kimsenin, suyu bulamadığından dolayı teyemmüm yapabilmesi için yerleşim bölgesi dışında olması ve yerleşim yeri ile arasında en az 4.000 adım (takriben 3 km)'lik bir mesafe bulunması gerekir.

2. Hastalıktan dolayı teyemmüm edecek kişi, suyun hastalığına zarar vereceğini ya da tecrübesi ile ya da doktor tavsiyesi ile bilmelidir.

3. Bulunduğu yere üç kilometreden daha fazla yakında su bulunduğunu tahmin eden kişi o istikamette üç dört yüz adım yürümeli ve suyu aramalıdır.

4. Bölgeyi bilen bir kimse varken, ona suyu sormadan teyemmüm edilemez. Eğer teyemmüm edilip namaz kılınır, bilahare üç kilometreden daha kısa mesafede su bulunursa, namaz iade edilir.

5. Kendisine su verileceği vaadedilen kişi hemen teyemmüm etmez, bekler.

6. Gusül yerine teyemmüm eden kişi, suyu bulamadan abdesti bozulursa sadece abdest yerine teyemmümünü yeniler.

7. Abdest alamayacak derecede hasta veya güçsüz olan kişi, mali gücü müsaitse kendisine abdest aldıracak birini tutar. Teyemmüm edemez.

8. Bir yere hapsedilip de abdest için su veya teyemmüm edecek bir madde bulamayan kimse namazı terkeder, abdest veya teyemmüm imkânı bulunca kılar.

9. Abdest organlarının yarısı veya yarıdan fazlası yaralı olan kişi su olsa bile abdest almaz, teyemmüm eder. Yara daha az yerinde ise sağlam yerleri yıkar yaralı yerlere mesheder.

10. Namaz vakti girmeden teyemmüm edilebilir. Ancak, namazın kılınması müstehap vakit çıkmadan su bulacağını ümid eden kişinin teyemmümü geciktirmesi iyidir.

11. Bir teyemmüm ile birden fazla namaz kılınabilir.

(bk. Şamil İ.A)

68 Burun ve kulaktan katı olarak düşen kan (pıhtılaşmış kan) abdesti bozar mı?

Sümkürüldüğünde burundan bir mercimek tanesi büyüklüğünde pıhtılaşmış kan çıkarsa, abdest bozulmuş sayılmaz. Daha büyük olursa, çoğu fakihlere göre abdest bozulur.

El Hulasa ve Fetavâ-yı Hindiyye'de de aynı fetvaya yer verilmiştir.

Kulaktan çıkan pıhtılaşmış kan da böyledir. (Feteva-i Hindiyye; Feteva-i Alemgiriyye, Akçağ Yayınları: 1/40-42; Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/36.)

Ancak, akıntı halde olmayıp donmuş bir şekilde gelen kandan dolayı abdestin bozulmadığını söyleyen alimler de vardır. Bununla amel edilmesi de caizdir.

69 Gusül alırken saçın her teli ıslanmalı mı?

Vücut yıkanırken iğne ucu kadar bir yerin kuru kalmamasına dikkat edilecek, kulaklar ve göbek oyuğu yıkanacak.

Su saçların, sakalların, kaşların ve bıyıkların aralarına ve altlarındaki deriye kadar geçecektir. Bunlar sık olsa bile, suyun ulaşması sağlanacaktır. Bunların (saçların) araları ve dipleri kuru kalırsa, gusül tamamlanmış olmaz.

Ancak kadınların başlarından aşağıya sarkmış olan saçlarının yıkanması şart değildir. Önemli olan bunların diplerine suyun geçmesidir. Erkeklerde bir zorunluk bulunmadığı için, böyle sarkmış olan saçlarının her tarafını yıkamak gerekir.

(Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali)

70 Oje abdeste mani mi?

Oje gusle ve abdeste mânidir. Bu bakımdan abdest alınacağı zaman ojenin giderilmesi gerekir.

Abdest alırken, yıkanması gereken uzuvlardan birinde kuru yer kalırsa, abdest sahih olmaz. Gusülde ise vücutta, suyun ulaşabildiği her yerin yıkanması gerekir.

Bu itibarla, abdest veya gusül alacak kimsenin, yıkanması gereken uzuvlarında, suyun altına ulaşmasına engel olacak bir tabaka bulunmamalıdır. Oje gibi vücut üzerinde tabaka oluşturup da suyun bedene ulaşmasına mâni olanlar, abdest ve gusle manidir. Abdest veya gusülden önce bunların çıkarılması gerekir.

Buna karşılık, tabaka oluşturmayan saç boyası, kına gibi makyaj malzemeleri abdest ve gusle engeli değildir.

Abdest alındıktan sonra tırnaklara oje sürülürse namaz kılınabilir. Abdestin bozulması hâlinde, ojeyi giderip abdest alınması gerekir.

71 Sabah uyandığında, ihtilam olmadığı halde tenasül uzvunda bulunan ıslaklık hakkında şüpheye düşen kimse gusül alır mı?

Uykudan uyanan kimse, yatağında, çamaşırında veya bedeninde bir yaşlık görünce bakılır: Eğer rüyada cinsel ilişkide bulunduğunu hatırlıyorsa, gusletmesi gerekir. Yaşlığın meni olup olmamasında şüpheye düşmesi bir önem taşımaz.

Ancak ihtilam olduğunu hatırlamadığı takdirde, yaşlığın mahiyetinin ne olduğu üzerinde durulmaz ve gusül gerekmez. Çünkü akıntının şehvetle geldiği bilinmemektedir. Bu mesele İmam Ebû Yusuf'a göredir.

İmamı Azam ile İmam Muhammed'e göre, gelen akıntının mezi olduğunu anlıyorsa, gusl etmesi gerekmez. Fakat meni olduğunu biliyor veya şübheye kapılıyorsa, gusletmesi gerekir. İhtiyata uygun olan da budur. Onun için fetva buna göredir.

Yatağından uyanıp kalkan kimse, ihtilam olduğunu hatırladığı halde, tenasül organında bir yaşlık görse gusletmesi gerekir.

Ayakta veya oturduğu yerde uyuyan kimse, uyanıp da bu organında bir yaşlık görse, bakılır:

Eğer bu yaşlığın meni olduğuna kanaati varsa veya uyumadan önce bu organı hareketsiz bir halde idi ise, gusletmesi gerekir. Fakat böyle bir kanaati yoksa ve tenasül organı da önceden uyanık durumda idi ise, gusletmesi gerekmez. Bulunan yaşlığın mezi olduğuna hükmedilir. Çünkü organın uyanık olması, mezinin çıkmasına sebeb olur. 

Bir erkek veya bir kadın rüyada ihtilam olsa da, meni dışarıya çıkmış olmasa, yıkanmak gerekmez. İmam Muhammed'e göre, böyle bir kadının ihtiyat olarak yıkanması gerekir. Çünkü kadından çıkacak bir sıvının yine ona dönmesi ihtimali vardır. 

Vedî idrardan sonra çıkan katı ve beyaz bir sudur. Mezî de beyaz ve ince bir su olup şehvet hissi galebe çaldığı anlarda meydana gelen bir sudur. Binâenaleyh söz konusu “vedi” ve “mezi”den dolayı gusül gerekmez.

Şehvetten dolayı kadından gelen ıslaklığa ise "kazi" denilmektedir. Bundan dolayı sadece abdest bozulur, ancak orucu bozmaz ve gusül gerekmez.

İlave bilgi için tıklayınız: 

Rüyada ihtilam olan kadına gusül gerekir mi?

72 Şafii mezhebine göre mezi guslü gerektirir midir?

Şafii mezhebine göre şehvetle olsun veya olmasın gelen meniden dolayı gusül gerekmektedir. Meni geldikten sonra yapılan idrarla kalan meninin tamamı gelmektedir. Bu bakımdan vesveseye gerek yoktur. Gusülden sonra gelen beyaz sıvı mezi veya vedi olabilir. Mezi veya vediden dolayı abdest bozulsa da gusül gerekmez.

Büluğ çağına ermiş kimsenin dört çeşit suyu vardır:

1. İdrar,
2. Meni,
3. Mezî,
4. Vedî.

Bunlardan guslü gerektiren yalnız menidir. Meninin üç özelliği vardır: 1. Sıçrayarak çıkması, 2. Hazzın hasıl olması. 3. Yaş iken hamur kokusunu, kuru iken yumurtanın beyaz kısmının kokusunu vermesidir.

Vedî: İdrardan sonra çıkan katı ve beyaz bir sudur. Mezî de beyaz ve ince bir su olup şehvet hissi galebe çaldığı anlarda meydana gelen bir sudur. Binâenaleyh söz konusu “vedi” ve “mezi”den dolayı gusül gerekmez, ama normal abdest bozulur.

Şehvetten dolayı kadından gelen ıslaklığa ise "kazi" denilmektedir. Bundan dolayı sadece abdest bozulur ancak orucu bozmaz ve gusül gerekmez.

Boy abdesti dediğimiz guslün dinî ıstılahtaki tanımı, "niyet ederek suyu bedenin tamamı üzerinden akıtmaktır."1

A) Guslü Gerektiren Haller

1. Penisin başı veya kesik penisin geride kalan kısmından baş kadarının vagina ya da makada girdirilmesi halinde, bunu yapanlar ergen de olsalar küçük de olsalar, ikisinin de gusletmesi gerekir. Nitekim bu hususta Hz. Âişe (ra) validemiz şöyle demiştir:

"İki sünnet yeri birbirinin içine girdiğinde gusül yapmak farz olur. Ben ve Resûlullah böyle yaptık."2

2. Meninin (döl suyunun) akması. Bu durumda gusletmek gerektiğini sevgili Peygamberimiz (s.a.v) şu veciz ifadeleriyle bildirmişlerdir:

"Döl suyunun akmasından dolayı su (yani gusletmek) gerekir." 3

Uyku veya uyanıklık halinde, lezzet hissi versin vermesin akan meni guslü gerektirir. Uyku halinde meni akması olayına ihtilâm denir, ihtilâm olduktan sonra uyanan kişi, üzerindeki ıslaklığın meni mi yoksa mezi mi olduğu hususunda şüpheye düşerse gusül yapması zorunlu olmaz. Dilerse menidir deyip gusleder, dilerse mezidir deyip temizler ve abdest alır.

Hanefi mezhebine göre ise, bu durumda şüpheye düşen kişinin gusletmesi gerekir.

3. Hayız veya nifas kanı gören kadın, kanamanın kesilmesini müteakip gusletmelidir. Kanamasız gerçekleşen doğum da nifas hükmündedir. Yani bu durumdaki bir kadının, doğum gerçekleştikten sonra gusletmesi gerekir. Bununla ilgili olarak Hz. Peygamber (asm), Fâtıma bint Ebû Hubeyş'e şöyle demiştir:

"Hayız kanı geldiğinde namazı bırak. Kanama sona erdiğinde guslet ve namaz kıl."4

4. Müslüman kişinin ölümü. Ölen bir Müslümanı yıkamadan mezara gömmek caiz değildir. Ancak şehidler bu hükmün dışında olup onları yıkamak gerekmez. Hz. Peygamber (asm), bineğinden düşüp ölen bir sahâbîyi yıkamalarını ashabına şöyle emretmiştir:

"Onu su ve sedir otu ile yıkayın; iki parça bezle de kefenleyin."5

5. Kâfirin cünüp iken Müslüman olması. Ama cünüp değilken İslâmiyet'i kabul ederse yıkanması farz değil, sadece mendup olur.

Şafii mezhebine göre meni necis kabul edilmemekle birlikte mezi ve vedi necistir. (İslam Fıkhı Ansiklopedisi, c. I, sh. 109)

Kaynaklar:

1. Şirbînî, Mugni'l-Muhtâc, 1/212.
2. Tecrid-i Sarih Tercemesi, 1/203; Buhârî, Gusül, 28; Müslim, Hayız, 87.
3. Buhârî, Vudû', 34; Müslim, Hayız, 81-83.
4. Buhârî, Hayız, 19.
5. Ebû Davud, Cenâiz, 84.

73 Abdest aldıktan sonra mesti çıkarıp tekrar giyebilir miyiz; abdest bozulur mu?

Abdest alıp mesti giyen bir kimse, abdestini bozacak başka bir durum olmamışsa, mesti çıkarıp tekrar giyebilir. Abdesti devam eder.

Mestler üzerine mesh ederek abdest almışsa, ondan sonra mesti çıkarırsa abdesti bozulmuş olur.

Mestler üzerine mesh ederek abdest alan bir kimse, abdesti bozulmadan mestlerini çıkarırsa yalnızca ayaklarını yıkaması yeterli olur.

74 Kulak içi, saç dibi vs. gibi tendeki yağlı kısımlar gusül ve abdeste engel teşkil eder mi? Gusül öncesi sabunla bu kısımları temizliyorum, ama vesveseden kurtaramıyorum; bu da beni yıpratıyor.

Gusül abdestinde kulak temizliği, görünen yerlerdir. Bu bakımdan iç ve dış kısımda görünen yerleri yıkamak yeterlidir.

Gusül abdestinin geçerli olması için kulak kıvrımları dahil hiç bir yerin kuru kalmaması gerekir. Islak el ile kulak kıvrımları meshedildiği zaman kuruluk kalmıyorsa geçerli olur.

Vücutta oluşan yağ ve normal vücut kirleri gusle mani değildir. Kulak içi ve saç diplerinin yağlanması durumunda buraları sabunla yıkamak şart değildir.

Deriye yapışan maddeler ve vücut kirleri gusle mani olur mu?

Abdest konusunda olduğu gibi, gusülde de suyun deriye geçmesine engel olan maddeler önceden giderilmelidir. Aksi halde yapılan guslü yerine gelmemiş olur.

Örneğin tırnak üzerinde kuruyup kalan hamur, sürülen oje ve benzeri maddeler, suyun alta geçmesine engel teşkil eder. Gusülden önce bunların giderilmesi gerekir. Yağlı boya niteliğinde olmayan normal kir, suyun geçmesini engellemez. Sabunsuz su ile yıkanan bir organda hâlâ kirin izine rastlanıyorsa, bu guslün yerine gelmesine engel sayılmamıştır. Çünkü su deriye nüfuz etmiştir. Ancak sünnete uygun olanı, bu tür kirleri iyice yıkadıktan sonra gusletmektir. Bu konuda şehirli ile köylü aynıdır.

Tırnak aralarına giren çamur, toprak da böyledir. Derici ve boyacının tırnaklarına ve tırnak altlarına bulaşan boya ve benzeri şeyler, suyun geçmesini engellerse de, ilim adamlarının çoğu bunda zorluk bulunduğunu dikkate alarak cevaz vermişlerdir. O halde bu konuda da zaruri (kaçınılması çok zor) halleri genel hükmün dışında tutmak gerekir. Çünkü şer'î kaidelerde bu kapıyı açık tutmuştur.

Ama deriye yapışan balık pulu, çiğnenmiş ekmek parçası kuruyup suyun geçmesini engelliyorsa, o takdirde bunları gidermek lâzımdır. Çünkü bunlardan kaçınmak mümkündür, zarurî bir durum mevcut değildir.

Bunun dışında pire ve sinek pisliğinden genellikle kurtulmak mümkün olmadığı için, deri üzerinde yapışıp kalmaları gusle engel sayılmamıştır. Bununla beraber iyice yıkanıp temizlenmesi Sünnet gereğidir. El-Muhit ve Fetevâ-yı Hindiyye'de bu konuya yer verilmiştir.

Çiçek ve egzama gibi bir hastalıktan dolayı deri üzerinde meydana gelen kabuklar kabarık bir vaziyette olup kenarları deriye bitişikse gusle mâni' sayılmaz. Yıkandıktan sonra bu kabuklar kalkar ya da dökülürse guslü yeniden yapmayı gerektirmez.

Abdestte olduğu gibi gusülde de suyu gözlerin içine ulaştırmaya lüzum yoktur. Serahsî'nin Muhitinde ve" Fetevâ-yı Hindiyye'de buna cevaz verilmiştir.

Gusül abdesti alırken, örgülü olan saçların iç kısımlarının, kulaktaki küpe deliğinin ve yüzüklerin altının yıkanması gerekir mi?

Kadın guslederken kullandığı su saçlarının altına nüfuz ediyorsa, örgülerini çözmeye ve suyu ona tam nüfuz ettirmeye gerek yoktur. Hattâ örgülü bulunan saçlarının uçlarını olduğu gibi yıkanmadık bırakmasına cevaz verilmiştir. Ne var ki guslederken saçları iyice yıkamak guslün adabına daha uygundur. Sahih olan görüş budur. Hidâye, Muhit, Bahrirâik ve Fetevâ-yı Hindiyye'de de bu husus açıklanmıştır.

Ama kadının saçları çözük vaziyette ise suyun arasına girdirilmesi vâcibdir. Erkeklerin de suyu saç ve sakal arasına girdirmesi vâcibdir. Kadınlara özenip saçlarını örgüleyen erkekler, guslederken bu örgüyü çözüp suyu saçlarının arasına girdirmesi vâcibdir. Çünkü örgü kadınlara mahsus bir süstür.

Kulaktaki küpeleri, parmaktaki yüzüğü guslederken oynatmak ve böylece suyun alta nüfuz etmesini sağlamak vâcibdir. Delik bulunan kulakta küpe takılı olmadığı takdirde, suyun deliğin ön kısmına girmesini sağlayacak biçimde kulağı yıkamak gerekir. Bu hususta fazla bir külfete gerek yoktur. Bahrirâik, Bedayi' ve Fetevâ-yı Hindiyye'de de aynı husus açıklanmıştır.

Gusül abdesti alırken göbek çukurunu yıkamak gerekir mi?

Guslederken göbek çukuruna suyun girmesini sağlamak, bunun için parmağı kullanmak vâcibdir. Tabii bu konuda da fazla bir külfete katlanmaya gerek yoktur. Serahsî'nin Muhit'inde ve Fetevâ-yı Hindiyye'de buna açıklık getirilmiştir.

Sünnet edilmedik kalan derinin altına su girmeyecek olursa, Serahsî'nin El-Muhit'inde guslün sıhhatini bozmayacağı belirtilmiş; Tatarhaniyye'de bu görüşün muhtar olduğu kaydedilmiştir. Ancak ne var ki guslederken bu derinin altına su geçirmek müstehabdır. Fethulkadîr'de de aynı mesele anlatılmış ve böyle yapmanın müstehab olduğu açıklanmıştır.

(Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: I / 50-52.)

İlave bilgi için tıklayınız:

Abdestli iken yellenme oluyor gibi vesvese geliyor ne yapmalıyım?

75 Banyo adabı hakkında bilgi verir misiniz?

Banyo yaparken veya gusül abdesti alırken avret yerlerini örtmek ve konuşmamak banyo adabındandır. Dolayısıyla banyo sırasında dua, zikir ve salavat okumak adaba aykırıdır. Ancak okunursa da gusül geçerli olur.

BANYO ADABI:

1. Banyo yapmadan önce misvakla dişimizi temizlemeliyiz.
2. Banyoya, Allah’ın huzuruna temiz çıkmak gibi, güzel düşüncelerle girmelidir.
3. Sol ayağımızla banyoya girmelidir.
4. Girerken şöyle  demeliyiz:

“Bismillahirrahmanirrahim, pisliklerin her cinsinden ve kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım.”

5. Banyoyu kimsenin göremeyeceği şekilde kapatmalıyız.
6. Hamamda setr-i avrete riayet etmeli ve peştamal giymelidir.
7. İlk girişimizde sağ ve sol omuzlarımızı yıkamalıyız.
8. Suyu lüzumundan fazla israf etmemeliyiz.
9. Banyoda suyun sıcaklığı gibi ürperten hallerde cehennemi düşünmeli, bununla cehennem arasında mukayesede bulunmalıdır.
10. Banyoda konuşmamalı, aşikare Kur'an ve ilahi gibi şeyler söylememelidir.
11. Akşama yakın, akşam ile yatsı arasındaki vakitlerde banyoya girilmemelidir.
12. Banyoda su dökünürken ayakta su dökünmelidir. Oturarak su dökünmemelidir.
13. Banyoda küçük büyük abdest bozulmaz. Peygamberimiz (asm) bu hususta da önemle durur.

"Sizden biriniz banyo yaptığı yere idrar etmesin. Sonra bu idrar ettiği yerden abdest almasın. Vesvesenin çoğu bundan ileri gelir."

14. Banyo, yıkanan tarafından güzelce temizlenir. Nahoş görüntülere meydan verilmez. Sabun, saç ve pis su artıkları giderilir. Kirli çamaşır asılmaz. Kirli olarak bırakılmaz.
15. Herkesin özel banyo peştamalı olur ve kendi peştamalını kullanır.
16. Banyodan evvel saç, bıyık gibi yerleri uzamışsa düzeltmeli ve kısaltmalıdır.
17. Koltuk altlarında biten tüyleri azami kırk günde bir yolmak veya tıraş etmek müstehaptır.
18. Kasıkları azami kırk günde bir temizlemek sünnettir.
19. Kestiğimiz tırnakları, tüyleri bir parçaya sararak toprağa gömmek veya yakmak en uygunu ise de çöpe atmanın da bir sakıncası yoktur.

76 Çıplak olarak banyo yapmak caiz mi? Banyoda çıplak yıkanabilmek için banyonun büyüklük ölçüsü ne kadardır?

İnsanın sağ ve sol omuzlarında bulunan hafaza melekleri, insanın günah ve sevaplarını kaydederler. Bu melekler insandan cima, helâ ve gusül anında, bu haller bitinceye kadar ayrılırlar. Hz. Peygamber (s.a.s) buyuruyorlar:

"Sizden hela ve cima hali hariç ayrılmayan Kirâmen Kâtibin'e saygı gösterin. İçinizden biri banyo yaptığında bir bez parçası ile avret mahallini örtsün."

Hz. Ali (r.a) da şöyle buyuru:

"Avret mahalli açık olduğu kişiye melek yaklaşmaz."

"Örtüsüz hamama (başkalarının da bulunduğu hamamlar) girilince iki meleği kişiye lanet eder." (Kurtubî, el-Câ'm'î !i-Ahkâmi'l Kur'ân, XIX / 248).

Çıplak olarak banyo yapmak haram değilse de adaba aykırıdır. Bu bakımdan banyonun büyüklüğü ne kadar olursa olsun, kişi tek başına da olsa avret yerlerini örtmesi adaba uygun olandır.

77 Guslü gerektiren bir durumda (hayızlı veya cünüp) iken Cevşen, muska, dua taşımak caiz midir?

Hayızlı kadınların Kur'an-ı Kerîm okuması, Mushafa el sürmesi ve onu taşıması caiz değildir.

"Ona (Kur'ân'a) tam olarak temizlenmiş olanlardan başkası el süremez." (Vâkıa, 56/79)

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

"Âdetli (hayızlı) kadın ve cünüp olan, Kur'ân'dan hiç bir şey okuyamaz." (Tirmizî, Tahâre, 98; İbn Mâce, Tahâre, 105).

Hanefilere göre, bir kılıf içindeki Kur'ân'a el sürmek ve taşımak hayızlı ve cünüp için mümkün ve câizdir. Yine dua ve hadisleri üzerinde taşıması caizdir.

Üzerimizde bulunan âyet ve dualar, bir kılıf içerisinde olduğu takdirde veya üzerini kapamakla veya ters çevirmekle tuvalete girilebilir.

78 Cünüb olan bir kişinin pişirdiği yemeği yemek caiz midir? Cünüp olarak uyumanın bir sakıncası var mıdır?

Şafiî, Hanefî, Alevî, Sünnî gibi mezheb ve fırkaları ele alıp ihtilâfa vesile olacak şeyleri söylememek daha uygundur. Bu zamanda memleket sükûn ve huzura çok muhtaçtır. Bunun için şu veya bu fırkadan söz etmeden Müslüman ile Müslüman olmayanı, kısaca beyan edip üzerine terettüp eden hükmü izah edeceğiz. Şöyle ki:

Müslüman, başta emir ve nehiyleri olmak üzere İslâm'ın tümünü kabul edip inanan kimsedir. Yani namaz, oruç, zekât, hac, abdest, gusül ve benzeri emirlerle kati, zina, içki, faiz ve benzeri nehiyleri kabullenip tasdik edendir. Bunlara inanmayan da Müslüman değildir. Bunlara inandığı hâlde görevini yerine getirmeyen kimse günahkâr olmakla beraber yine Müslümandır. Müslüman olmayan kimse Kitabî -Yahudi veya Hristiyan- olduğu takdirde, istisnasız bütün yemeklerini yememizde sakınca yoktur.

Yahudi ve Hristiyanların kestiklerini ve pişirdiklerini yememiz caiz ve helal olduğuna göre, cünüp olan bir kimsenin kestiğini ve pişirdiğini yemek elbette daha önce caiz ve helal olur. Gusül abdesti olmadan yapılan yemeğin yenmesi caizdir.

Cünüp olanların yaptığı bazı şeyler vardır ki, bunlar kendileri için mubahtır. Ancak en kısa zamanda gusül almak iyidir. Özellikle bir namaz vakti geçirmeden yıkanmak ise farzdır. Bununla beraber cünüp olarak yemek içmek, uyumak haram değildir. Konuyu haram ve helal noktasından değerlendirmek böyledir.

Cünübün uyuması:

Gudayf ibnu'l- Haris şöyle anlatıyor:

"Hz. Âişe (ra)'ye: "Rasulullah (s.a.v.) cenabetten gecenin başında mı yıkanırdı, sonunda mı?" diye sordum. Hz. Âişe (r.a.) şöyle cevapladı: "Bazen başında, bazen de sonunda yıkanırdı." Ben: "Allahuekber! Bu konuda genişlik veren Allah'a hamd olsun." dedim."(1)

Hz. Aişe (r.a.)'nin bir rivayeti de şöyledir:

"Rasulullah, cünüpken uyur ve suya hiç dokunmazdı." (2)

Hz. Ömer (ra), geceleyin cünüp olduğunu (ne yapacağını) sordu. Rasulullah (s.a.v.):

"Abdest al, uzvunu yıka, sonra uyu." dedi.(3)

Bu delillere göre, cünüp olan kimsenin uyumadan önce abdest alması daha uygundur. Bu arada şunu da unutmadan söylemek gerekir: Bu uyuma işi namaz vaktinin geçirilmemesi şartına bağlıdır.

Cünübün yemesi ve içmesi:

Cünüpken insanların yeme ve içmesinin nasıl olacağını yine Rasulullah (s.a.v.)'ın sünnetinden öğrenelim. Rasulullah (s.a.v.), cünüpken yemek ve içmek istediğinde ellerini yıkar ve sonra yer içerdi.(4)

"Peygamber (s.a.v.), cünüpken yemek yemek veya uyumak istediği zaman abdest alırdı."(5)

Cünüp olan kimsenin yemek içmek için sadece ellerini yıkaması yeterlidir, ancak abdest alması daha iyi olur.

Cünüp olan kimseyle oturmak:

Cünüp olan kimse diğer insanlarla oturabilir. Ancak dinimizce uygun olan hemen yıkanmasıdır. Ebu Hureyre (r.a.)'nin anlattığına göre, Rasulullah (s.a.v.), Medine sokaklarından birinde kendisine rastlamıştı. Ebu Hureyre bu sırada cünüp olduğu için, Rasulullah (s.a.v.)'in yanından sıvışıp gitti ve yıkandıktan sonra da geldi. Rasulullah (s.a.v.) onun geldiğini görünce sordu:

"Ey Ebu Hureyre, neredeydin?" O da cevab verdi:

"Ben cünüp idim, pis pis yanınızda oturmak istemedim." Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) şöyle dedi:

"Sübhanallah! Müslüman pis olmaz."(6)

Cünüp olana dokunmak:

Cünüp olan kimseye dokunmanın hiçbir sakıncası yoktur. Bu konuyla ilgili olarak şu hadisi delil olarak gösterebiliriz: Huzeyfe bin el- Yemân, bir gün Rasulullah (s.a.v.) ile karşılaştı. Peygamberimiz (s.a.v.) onunla musafaha etmek için ona doğru elini uzattı. Huzeyfe cünüp olduğunu söyledi. Rasulullah (s.a.v.) de bunun üzerine şöyle dedi:

"Mü'min necis olmaz."(7)

Cünüp olan kimselerin yukarıda zikrettiğimiz şeyleri belli ölçüler içinde yapmasında bir sakınca yoktur. Yani cünüp olanın yemesi, içmesi, uyuması, toplum içinde bulunması mubahtır. Ancak mü'minin hem maddî hem de manevî olarak her zaman temiz olması gerekir.

Üzerindeki yükleri, ağırlıkları kaldırıp atması lazımdır. Bunun için ilk fırsatta, geciktirmeden gusül abdestini almak en iyisidir. Su bulunamadığı takdirde teyemmüm alarak bu yükten kurtulmak mümkündür. Teyemmümle ilgili bilgi almak için ilmihallere bakmanız yeterlidir.

Sonuç olarak, gusüle ihtiyacı olan erkek veya kadın her Müslümanın zaman geçirmeden bu işi yapması en doğru harekettir. Yine çocuklara bu konuda (guslün alınışı) bilgi vermek, gusül gerektiren hallerle ilgili bilgilenmelerini sağlamak için yeterli kitab ve kaynak eserin temin edilmesi çocukların eğitimi açısından yararlı olacaktır.

Dipnotlar:

1. Buhârî, Gusl 25, 27; Müslim, Hayz 21; Ebu Dâvud, Taharet 88, 90, Salât 343; Tirmizî, Taharet 87; Nesâî, Taharet 163, 164,165, Gusl 4, 5; Muvatta, Taharet 77
2. Ebu Dâvud, Taharet 88, 90
3. Buhârî, Gusl 25,27; Müslim, Hayz 25; Ebu Dâvud, Taharet 87; Nesâî, Taharet 167; Tirmizî, Taharet 88; Muvatta, Taharet 76
4. Nesâî, Taharet 163-166
5. Nesâî, Taharet 163
6. Buhârî, Gusl 23, 24; Müslim, Hayz 115; Ebu Dâvud, Taharet 97; Tirmizî, Taharet 89; Nesâî, Taharet 172
7. Nesâî, Taharet 172.

79 Şehvetle yerinden kopan, fakat tutma sonucu şehfetle dışarı çıkmayan meni gusül gerektirir mi? Gusle niyet edip normal banyo yapsak abdestimiz geçerli olur mu?

Gasl, yıkamak demektir. Gusül ve iğtisal da, yıkanma anlamını taşır. Din deyiminde gusül: Bütün bedenin yıkanmasıdır, boy abdesti alınmasıdır. Buna taharet-i kübra (büyük temizlik) denir. Böyle bir temizliği gerektiren hal cünüblüktür. Ayrıca kadınların hayız ve nifas kanlarının sona ermesidir. Cünüblük hali ise, aşağıda açıklanacağı üzere, şehvetle meninin atılmasından ve cinsel ilişkiden meydana gelir.

Şehvetle yerinden ayrılan ve şehvetle dışarıya atılan bir meniden dolayı gusletmek gerekir. Şehvetle yerinden ayrılıp, şehvet kesildikten sonra dışarıya atılan meniden dolayı da, İmamı Azam ile İmam Muhammed'e göre, gusletmek gerekir. Fakat İmam Ebu Yusuf'a göre gusül gerekmez.

Şehvetle ayrılan bir meninin, şehvet kesildikten sonra dışarıya akıtılmasını sağlamak için tenasül organını tutmak ve sonra dışarıya akıtmakta, misafir ve soğukta bulunanlar için İmam Ebu Yusuf görüşünü seçmekte kolaylık vardır. Bu yönden bu görüşün tercih edilmesini uygun görenler vardır.

Bakmak ve dokunmak suretiyle şehvetle gelen meniden dolayı da gusletmek gerekir.

Cinsel ilişki halinde sünnet yerinin veya o kadar bir kısmın duhulü ile, büluğ çağına ermiş erkek ve kadının gusletmeleri gerekir. Meninin gelip gelmemesine bakılmaz. Bunlardan yalnız biri büluğ çağına ermiş ise sadece ona gusül gerekir, diğerine gerekmez. Ancak büluğ çağına yaklaşmış bir devrede ise, yıkanmadan namaz kılmasına izin verilmez. Namaza devam için taharette tedbirli olmak lazımdır. Bu ve buna benzer hangi haller olursa olsun, ihtiyat olan yol gusletmek suretiyle şüpheli hallerden sakınmaktır.

Uykudan uyanan kimse, yatağında, çamaşırında veya bedeninde bir yaşlık görünce bakılır: Eğer rüyada cinsel ilişkide bulunduğunu hatırlıyorsa, gusletmesi gerekir. Yaşlığın meni olup olmamasında şüpheye düşmesi bir önem taşımaz. Ancak ihtilam olduğunu hatırlamadığı takdirde, yaşlığın mahiyetinin ne olduğu üzerinde durulmaz ve gusül gerekmez. Çünkü akıntının şehvetle geldiği bilinmemektedir. Bu mesele İmam Ebû Yusuf'a göredir, İmamı Azam ile İmam Muhammed'e göre, gelen akıntının mezi olduğunu anlıyorsa, gusl etmesi gerekmez. Fakat meni olduğunu biliyor veya şübheye kapılıyorsa, gusletmesi gerekir. İhtiyata uygun olan da budur. Onun için fetva buna göredir.

Yatağından uyanıp kalkan kimse, ihtilam olduğunu hatırladığı halde, tenasül organında bir yaşlık görse gusletmesi gerekir. Ayakta veya oturduğu yerde uyuyan kimse, uyanıp da bu organında bir yaşlık görse, bakılır: Eğer bu yaşlığın meni olduğuna kanaati varsa veya uyumadan önce bu organı hareketsiz bir halde idi ise, gusletmesi gerekir. Fakat böyle bir kanaati yoksa ve tenasül organı da önceden uyanık durumda idi ise, gusletmesi gerekmez. Bulunan yaşlığın mezi olduğuna hükmedilir. Çünkü organın uyanık olması, mezinin çıkmasına sebeb olur.

Sarhoş veya bayılmış olan bir kimse uykusundan uyanıp da, kendisinde meni bulacak olsa, gusletmesi gerekir. Mezi bulacak olsa yıkanması gerekmez.

İdrarını yaparken, tenasül organı uyanık olduğu halde meni gelse, yıkanması gerekir. Organ uyanık olmayınca; gusletmek gerekmez, çünkü uyanıklık şehvetin bulunmasına delildir.

Bir erkek veya bir kadın rüyada ihtilam olsa da, meni dışarıya çıkmış olmasa, yıkanmak gerekmez. İmam Muhammed'e göre, böyle bir kadının ihtiyat olarak yıkanması gerekir. Çünkü kadından çıkacak bir sıvının yine ona dönmesi ihtimali vardır.

İhtilam olan veya cinsel ilişkide bulunan bir kimse, idrarını yapmadan veya çokça yürümeden veya yatıp uyumadan yıkansa da, sonra kendisinden meninin arta kalan kısmı çıkacak olsa, ikinci kez yıkanması gerekir. Fakat idrarını yaptıktan veya epeyce yürüdükten veya uyuduktan sonra şehvetsiz olarak gelecek meni guslü gerektirmez. Çünkü bu durumda o meni, yerinden, şehvet olmaksızın ayrılmış bulunur. Yine bir kadından, yıkandıktan sonra, kocasının menisi çıkacak olsa, tekrar gusletmesi gerekmez.

Bir yatakta yatıp uyuyan iki kimse, uyandıkları zaman ihtilam olduklarını hatırlamayarak yatakta meni gibi bir yaşlık görseler veya kurumuş meni görüp de o yatakta kendilerinden önce başka bir kimse yatmış olsa, bu durumda meninin kime ait olduğu bilinmese, her ikisinin de ihtiyaten yıkanması gerekir.

Şehvet olmayıp da döğülmeden, ağır bir yük kaldırmadan ve yüksek bir yerden düşmeden dolayı meni gelmesiyle gusül gerekmez. (İmam Şafî'ye göre bu hallerde de gusül gerekir.)

Yerinden şehvetle ayrılan bir meni, bedenin dışına veya dış hükmünde olan yere çıkmadıkça gusül gerekmez.

Bakire bir kızın bekaretini yok etmemek sureti ile yapılan bir ilişkide meni gelmeyince gusül gerekmez; çünkü bekaret, sünnet yerine kadar duhule engel olmuş demektir.

Cünüblük, hayız veya nefselik (loğusalık) halinde iken, gayri müslim bir kadın veya gayri müslim bir erkek ihtida etse, gusletmesi farz olur. Hayız veya nefseliği son bulmuş olsa da, yıkanmamış bulunsa, yine gusül gerekir. Fakat yıkanmış bulunan veya henüz cünüplük, hayız ve nefselik haline düşmemiş olan erkek veya kadın gayri müslim ihtida etse, yıkanması mendub olur.

80 Muayene için ön ve arka yoldan cisim sokulması guslü gerektirir mi?

Bu meseleye ışık tutması bakımından gusülle ilgili bir prensibi hatırlayalım:

Ön ve arka yoldan birisine parmak veya başka bir cismi sokmak guslü gerektirmez. Parmağın erkek parmağı ile kadın parmağı olması arasında bir fark yoktur. Cinsel doyuma ulaşmadıkça gusül gerekmez.

Şöyle ki: Kadının fercine plastik aletin sokulması halinde asla gusül gerekmez. Zira cinsel doyuma ulaşmadıkça bundan dolayı gusül gerekmez, fakat cinsel doyuma ulaşırsa o zaman gusül gerekir.

Bunun için bir kadın, cinsel doyuma ulaşmadığı sürece, kadın hastalığından dolayı doktora muayene olmakla asla gusül gerekmez. Doktor kadın da olsa, erkek de olsa hüküm aynıdır. (Reddü’l-Muhtar, I/112)

Aynı şekilde, doktora muayene olmak da orucu bozmaz. İnsanın dübürüne, kadının fercine parmağın girmesi de orucu bozmaz.

81 Kulaktan çıkan akıntı abdesti bozar mı?

Tabii Yolların Dışında Vücudun Herhangi Bir Yerinden Kan, İrin, Kanlı Su ve Benzeri Şey Çıkarsa Abdesti Bozar Mı?

Vücudun herhangi bir yerinden çıkan kan, irin, kanlı su ve benzeri bir akıntı, çıktığı yeri aşıp etrafa yayılırsa, o takdirde abdesti bozmuş olur. Yaranın ucunda kalır, etrafa yayılmazsa -bir kolaylık olmak üzere- abdesti bozmaz. Fethulkadir, Bahrirâik ve Fetâvâ-yı Hindiyye'de bu meseleye yer verilmiştir. Serahsî'nin Muhitin'de yeterince açıklanmıştır. En sahih olan görüş de budur.

Çıkan kan ya da irin, yaranın başından büyür, ama etrafa yayılmayıp çıktığı yerde kalırsa, yine de abdesti bozmaz.

Bir hastalık ya da illetten dolayı çıkan kan, irin, kanlı su, yara akıntısı, meydana gelen bir kabarcıktan akan su, göbek, göğüs, göz ve kulaktan yine illet sebebiyle çıkan akıntı, en sahih görüşe göre hükümde eşittirler.

Kulaktan Çıkan Akıntı:


Kulaktan çıkan kan ya da irin gibi bir akıntıya bakılır: Hiç bir ağrı sızı yokken akıp geliyorsa, abdesti bozmaz. Aksi durumda ise bozar. Çünkü ağrı ve sızı ile birlikte meydana gelen bir akıntının bir yaradan çıktığı açıktır. Şemsü'l-Eimme El-Helvanî'nin fetvâsı da bu anlamdadır. Zahire, Tebyîn ve Siracü'l-Vehhac kitaplarında da aynı mesele belirtilmiş ve yukarıdaki hükme bağlanmıştır.

Kulağa Akıtılan Herhangi Bir Yağ:

Kulağa akıtılan herhangi bir yağ, bir müddet içeride bekledikten sonra yine kulaktan akıntı halinde çıkarsa abdesti bozmaz. Aynı yağ burundan da akarsa yine bozulmaz. (Kulağa akıtılan yağ ve benzeri bir sıvının -kulak zarı delik ya da patlak olmadığı takdirde- burundan akmasına imkân yoktur. Çünkü bu iki organ arasındaki menfez kulak zarıyla kapalıdır.)

Ebû Yusuf'a göre bu; ağızdan akıntı yapıp çıkarsa, abdesti bozar. Çünkü mideye ulaşmadan ağızdan çıkması mümkün değildir. Mide ise necaset yeridir. Bu nedenle ona da kusmuk hükmü verilir. Bu husus Serahsî'nin El-Muhit'in'de de açıklanmıştır. (Bu ictihad muhterem olmakla beraber, anatomiye uygun değildir.)

Buruna çekilen bir ilâç yutkunma sonucu ağıza gelirse, bakılır, ağız dolusu ise abdesti bozar, azsa bozmaz. Aynı ilâç kulaklardan çıkacak olursa bozmaz. Siracü'l-Vehhac ve Fetâvâ-yı Hindiyye'de de bu mesele açıklanmıştır.

Bu konuda diyebiliriz ki, gerek kulağa akıtılan, gerekse burna çekilen bir ilâç bu iki organ arasında bir menfez buluyorsa, konuyu kulak zarının patlak olmasıyla izah edebiliriz. Başka türlü izahı mümkün değildir. Müctehid imamlar zamanında anatomi (organlı varlıkların yapısını inceleyen bilim) yeterince gelişmediğinden fıkhî konuların bir kısmında açıklanması zor bazı meselelere yer verilmiştir. Ama buna rağmen biz, müctehidlerin bu ve benzeri meseleleri ele alıp hükme bağlamasını bir bakıma Fıkh-i Farazî olarak kabul ediyor ve saygı duyuyoruz.

(Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/33-135.)

82 Eli alçılı / sarılı olan birisi gusül abdestinde elini mesh etmesi yeterli midir?

Evet, eli sarılı, alçılı olan biri mesh edebilir.

Kırılan veya yarası bulunan bir uzvu (organı) yıkamak zarar verince, kırık üzerindeki alçıya veya yara üzerindeki sargıya, hem abdest ve hem de gusül için bir kez meshedilir. Bu mesh de zarar verirse, terk edilir.

Elde, tırnakta ve diğer uzuvlarda bulunan herhangi bir yara üzerine konulmuş sakız, pamuk gibi şeylerin veya ilaçların üzerine de zaruret hâlinde bir kere mesh yapılır. Bunlara sıcak su zarar vermiyorsa, mesh yeterli olmaz, yıkamak gerekir. Yapılacak meshin bütün sargıyı kaplaması gerekmez; çoğunluğunu meshetmek kâfi gelir.

Sargıyı çözmek zarar veriyorsa, özürlü yerin etrafını sargı altından yıkamak gerekmez. Bunlardan açık bulunan yerleri meshetmek yeterlidir.

Böyle bir sargı üzerine yapılan mesh için belli bir müddet yoktur. Özür devam ettiği müddetçe sargı üzerine mesh yapılır. Bu sargının taharet hâli üzere (abdestli olarak) sarılmış olması da şart değildir.

Bir sargı üzerine mesh yapıldıktan sonra sargı değiştirilirse, tekrar mesh gerekmez. Yine bir sargıya mesh yapıldıktan sonra, onun üzerine başka bir sargı daha sarılmış olsa, yeniden bir mesh daha yapılmaz. Henüz özür kalkmadan sargı açılsa, mesh bozulmuş olmaz.

Bir özürden dolayı iki ayaktan biri üzerine mesh yapılınca, diğerini yıkamak gerekir. Çünkü bu mesh de yıkamak hükmündedir.

Özür tamamen kalkınca, mesh bozulmuş olur, artık sargı üzerine mesh yapılmaz; yerinin yıkanması gerekir.

83 Cinsel organdan gelen beyaz sıvı gusül gerektirir mi?

Uykudan uyanan kimse, yatağında, çamaşırında veya bedeninde bir yaşlık görünce bakılır:

Eğer rüyada cinsel ilişkide bulunduğunu hatırlıyorsa, gusletmesi gerekir. Yaşlığın meni olup olmamasında şüpheye düşmesi bir önem taşımaz. Ancak ihtilam olduğunu hatırlamadığı takdirde, yaşlığın mahiyetinin ne olduğu üzerinde durulmaz ve gusül gerekmez. Çünkü akıntının şehvetle geldiği bilinmemektedir. Bu mesele İmam Ebû Yusuf'a göredir, İmamı Azam ile İmam Muhammed'e göre, gelen akıntının mezi olduğunu anlıyorsa, gusl etmesi gerekmez. Fakat meni olduğunu biliyor veya şübheye kapılıyorsa, gusletmesi gerekir. İhtiyata uygun olan da budur. Onun için fetva buna göredir.

Yatağından uyanıp kalkan kimse, ihtilam olduğunu hatırladığı halde, tenasül organında bir yaşlık görse gusletmesi gerekir. Ayakta veya oturduğu yerde uyuyan kimse, uyanıp da bu organında bir yaşlık görse, bakılır:

Eğer bu yaşlığın meni olduğuna kanaati varsa veya uyumadan önce bu organı hareketsiz bir halde idi ise, gusletmesi gerekir. Fakat böyle bir kanaati yoksa ve tenasül organı da önceden uyanık durumda idi ise, gusletmesi gerekmez. Bulunan yaşlığın mezi olduğuna hükmedilir. Çünkü organın uyanık olması, mezinin çıkmasına sebeb olur.

Şehvet duygusu üstün geldiğinde, cinsel organdan elen beyaz sıvı mezidir. Meziden dolayı da gusül gerekmez.

84 Gusül abdesti ile ibadet yapılabilir mi?

Bir adı da boy abdesti olan gusül temizliğiyle bütün ibâdetler yapılır. Zira namaz abdestinde sadece bedenin bilinen âzaları yıkanırken, bunda ise tamamı yıkanmakta, daha fazlasıyla temizlik hâsıl olmaktadır. Abdesti bozucu bir hâl vâki oluncaya kadar, her türlü namaz kılınıp, ibâdet yapılır.

Ancak abdesti bozan bir hâl vâki olunca, gusül geçerli olmakla birlikte normal abdestin hükmü bitmiş olduğundan, ibâdet (namaz, Kur'an okuma, tavaf, umre,..) için yeniden abdest almak gerekir.

Gusül abdesti alırken ellerin avret yerine değmesi abdesti bozmaz.

85 Gusülde banyoda az durmak için ne yapmalıyım?

Durumunuz vesveseden ibarettir. Şeytanın oyununa kanmayın. Şeytan insanı ibadetten soğutmak, gusül abdestini çekilmez hâle getirmek için bu şekilde vesveseler verir.

Bu durumda öncelikle besmele çekmek guslün farzı değildir. Besmele çekmeden de gusül alınır.

Organın kıpırdamasının meni gelmedikten sonra gusle bir zararı olmaz.

Şu durumda banyoya girersiniz, niyet etmek de şart değildir. Besmele ve niyet etmeden on dakikayı geçmeyecek şekilde duş alırsınız. Ağzınıza ve burnunuza birer defa su vermeniz yeterlidir. On dakikayı geçmeden hemen banyodan çıkarsınız. Kuru yer kalsa dahi guslünüz geçerlidir. Tekrar gusül almaya çalışmayın. Allah sizin vesvese ile şeytana oyuncak olmanızdan razı olmaz.

Allah'ın razı olmayacağı şekilde saatlerce banyoda kalmanın manası yoktur. En fazla on dakika üzerinize su dökün ve çıkın. Kuru yer kalsa dahi affolunur.

Tavsiyelerimize uymazsanız vesveseden kurtulamazsınız. Şüphe ile amel edilmez.

İlave bilgi için tıklayınız:

Gusül abdesti alırken ağza ve burna su vermenin ölçüsü nedir? ...

86 Sürekli idrar kaçıran bir kimse nasıl namaz kılar? Bir tanıdığımı her öksürdüğünde idrarını kaçırıyor; bu durum namazda da oluyor ve çok sık öksürüyor. Bu durumda ne yapılması gerekir, dinde o şekilde namaz kılınmaya cevaz var mıdır?

Sürekli devam eden abdest bozucu hallere özür denir. Meselâ, idrarını tutamama, devamlı gaz çıkarma, sık sık burnu kanama, yarasından devamlı su akma gibi haller, birer özür hâlidir. Kendisinde bu gibi abdest bozucu bir özür bulunan kimseye ise, sâhib-i özür (özür sâhibi) veya ma'zur (özürlü) denir.

Kişinin özürlü sayılabilmesi için, abdest bozucu bir hâlin, tam bir namaz vakti boyunca devam etmesi, yani, abdest alıp namaz kılacak kadar kısa bir süre dahi olsun kesilmemesi şarttır. Bu, özrün başlamasının şartıdır. Bundan sonra da, her namaz vaktinde, en az bir kere aynı hâl ortaya çıkmalıdır. Bu da özrün devamının şartıdır.

Özür sâhipleri için, dînimiz büyük bir kolaylık göstermiştir. Bunların abdestleri, abdest bozucu özürleri devam ettiği halde bozulmaz. Bu halde iken namazlarını kılarlar. Abdest bozucu kan, irin, idrar gibi akıntıların kirlettiği yeri tekrar temizlemekle de mükellef tutulmazlar. Çünkü, bu kirler temizlendikten hemen sonra yeniden vâki olmaktadır.

Meselâ, devamlı idrarı gelen bir kimsenin, abdestini idrar akıntısı bozmadığı gibi, gelen bu idrarın kirlettiği yeri yıkamak mecburiyeti de yoktur. İdrar kirletmesi mevcut olduğu halde namazını kılar.

Dînimizin özür sâhiplerine sağladığı bu kolaylığa karşı, onların da dikkat edecekleri bazı hususlar vardır...

İlave bilgi için tıklayınız:

Özürlünün abdest durumu hakkında bilgi verir misiniz? Sürekli gaz çıkarma problemi olan özürlü sayılır mı? | Sorularla İslamiyet

87 Gusülden sonra meni gelirse, gusül abdestini yeniden almak gerekir mi?

İhtilam olan veya cinsel ilişkide bulunan bir kimse, idrarını yapmadan veya çokça yürümeden veya yatıp uyumadan yıkansa da, sonra kendisinden meninin arta kalan kısmı çıkacak olsa, ikinci kez yıkanması gerekir.

Fakat idrarını yaptıktan veya epeyce yürüdükten veya uyuduktan sonra şehvetsiz olarak gelecek meni guslü gerektirmez. Çünkü bu durumda o meni, yerinden, şehvet olmaksızın ayrılmış bulunur.

Yine bir kadından, yıkandıktan sonra, kocasının menisi çıkacak olsa, tekrar gusletmesi gerekmez.

88 Dişlerin arasında kalan et / yemek parçaları gusle mani mi?

Ağız ve burunu yıkamanın ölçü ve sınırı, abdest konusunda belirtildiği gibi, ağıza bol su verip çalkalamak, buruna bol su verip genize kadar çıkmasını sağlamaktır.

Belirtilen şekil, yıkayıp temizlemenin sünnete uygun olanıdır. Bunun dışında konuyu inceliyecek olursak, cünüp kimsenin sadece ağzına su alıp çalkalamadan onu içse bile yine de ağzını yıkamış sa­yılır. Böylece farz olan guslü yerine gelmiş olur. Yeter ki ağıza alı­nan su ağzın her tarafını ıslatmış olsun. O halde suyun çok az bulun­duğu veya havanın tazla soğuk olduğu veya olağanüstü bir durum meydana geldiği vakitlerde, ağıza bir yudum su alıp onunla yetin­mek caizdir. Normal vakit ve şartlarda sünnete uygun ideal şeklini yapmak çok daha faziletlidir.

Aynı meseleye Fetâvâ-yi Hindiyye, Bedâyi' ve Bahrirâik'de yer verilmiştir. Dişler arasındaki ufak kırıntılar suyun dibe nüfuz et­mesine engel bile olsa yine de farz yerine gelmiş sayılır. Ne var ki ihtiyata uygun olanı, dişler arasındaki kırıntıları çıkarıp ağzı öylece yıkamaktır. Fethulkadîr'de özellikle bu husus üzerinde durulmuş ve ihtiyata uygun olduğu belirtilmiştir. Bunun için burun deliklerinde kuruyup kalan sümük bol su ile temizlenmelidir. Aksi halde guslün yerine gelmesine engel sayılır.

(bk. Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/50)

89 Gusül abdesti nasıl alınır? Gusül abdesti alırken namaz abdesti gerekiyor mu?

Niyet gusül abdestinin sünneterindendir. Bu bakımdan niyet getirilmeden alınan gusül abdesti geçerlidir. Niyet getirildiği zaman ayrıca sünnet sevabı kazanılır; getirilmediği zamanda abdeste mani olmaz.

Guslü dar ve geniş zamanda olmak üzere iki türlü almak mümkündür:

1. Suyun azlığı, soğukluğu, vaktin müsaadesizliği gibi hallerde, acele olarak yapılan gusülde evvelâ ön ve arka taraftaki kirler giderilir. Sonra üç defa ağıza, üç defa buruna su çekilerek içlerinde kuru yer kalmaması te'min edilir. Bundan sonra da baştan, sağ ve sol omuzlardan dökülen su ile bedenin tamamı yıkanıp ıslatılır. Kuru yer kalmadığı anda, gusül yapılmış olur. Bu, dar ve sıkışık anlarda ve sadece guslün farzları yerine getirilerek yapılan gusüldür.

2. Müsait zaman ve mekânda yapılan gusülde ise, yine edeb yerleri yıkandıktan sonra, evvelâ, namaz abdesti gibi güzelce bir abdest alınır. Önce baştan, daha sonra ise sağ ve sol omuzlardan sıra ile üçer defa su dökülür. Her döküşte bedenin tamamı bir güzel ovalanır, mânevî kirlerin yanında maddî kirlerden de temizlenmeye çalışılır. Bu arada vücutta iğne ucu kadar kuru yer kalmamasına itina gösterilir. En sonunda da, kirli suların döküldüğü yere basan ayaklar, son olarak tekrar yıkanıp çıkılır.

Guslün her iki halinde de, şart ve farz olanı ağız ve burun içi ile bedenin tamamında kuru yer kalmamasıdır. Bu yapıldıktan sonra, gusül yerine getirilmiş, mânevî ve maddî temizliğe kavuşulmuş olunur.

Gusül abdestinden sonra abdest almak gerekmez. Gusül abdesti ile her türlü ibadet yapılabilir.

90 Gusülden önce istibra gerekir mi? Gusül abdesti almadan önce bevledip istibra yapmadan gusül abdesti alınınabilir mi?

İhtilam olan veya cinsel ilişkide bulunan bir kimse, idrarını yapmadan veya çokça yürümeden veya yatıp uyumadan yıkansa da, sonra kendisinden meninin arta kalan kısmı çıkacak olsa, ikinci kez yıkanması gerekir.

Fakat idrarını yaptıktan veya epeyce yürüdükten veya uyuduktan sonra şehvetsiz olarak gelecek meni guslü gerektirmez. Çünkü bu durumda o meni, yerinden, şehvet olmaksızın ayrılmış bulunur.

Yine bir kadından, yıkandıktan sonra, kocasının menisi çıkacak olsa, tekrar gusletmesi gerekmez.

İdrarını yaptıktan hemen sonra isibra yapmadan gusül abdesti alınabilir. Çünkü gusül abdesti alırken gelen idrarın gusül abdestine bir zararı olmaz; ancak namaz abdestini bozar. Bu nedenle gusül alırken namaz abdestini bozan bir şey olsa bile, gusul geçerli olur, namaz abdesti bozulur...

Bununla beraber namaz abdestini bozmayacak şekilde bir gusül almak daha güzel olur.

91 Yellenmemek için namazda kendini sıkmak namaz veya abdesti bozar mı?

Hayır, yelin çıkmasını önlemek için kişinin kendini sıkmasıyla abdest bozulmaz. Ama abdest sıkışıkken namaz kılmak mekruhtur.

Şeytan insanı ibadetten uzaklaştırmak için, dübürüne üfürür. İnsan da "yellendim ve abdestim bozuldu" deyip, abdestini tekrar almaya çalışır. Oysa abdesti bozulmamıştır. İşte bu duruma mani olmak için hadiste,

"Sesini veya kokusunu almadığınız şeylerden dolayı abdest almayınız." [Müslim, Hayz, 99 (362), Ayrıca bk. Buhari, Vudû, 4, 36] buyurulmuştur.

Burnun koku hissetmesi veya kulağın bir ses duymasından maksat, abdestin bozulduğunu kesin olarak bilmektir. Yoksa ses duymadığı veya koku hissetmediği halde yel çıkardığını bilen bir kimsenin abdesti bozulur. Çünkü çıkan her yelde mutlaka koku ya da ses olacak diye bir şart yoktur... Kesin bir şekilde yellendiğini bildiği halde, "sesini ve kokusunu almadım" deyip, abdest almamak da tehlikelidir.

Abdesti Bozan Haller: 

Abdesti bozan haller on beşi geçer. Bazılarını burada zikredeceğiz:

1. Önden ya da arkadan çıkan her türlü necaset abdesti bozar.

2. Herhangi bir yara ve çizikten çıkan kan, irin, sarı su da abdesti bozar. Ağızdan çıkan kan tükrükten fazla, yahut tükrüğe eşit ise abdesti bozar, tükrükten azsa bozmaz. Başka taraftan çıkan kan ise, çıktığı yerin ucundan etrafa yayılmamış, henüz çıktığı deliğin üzerinde görünmekle kalmışsa bozmaz

3. Ağız dolusu kusmak da abdesti bozar.

4. Namazda yandaki işitecek kadar sesli yahut kahkaha ile gülmek de abdesti bozar, dolayısıyla namaz da bozulmuş olur.

5. Oturduğu yerde, yere düşecek derecede uykuya dalıp kendinden geçmek de abdesti bozar.

Abdesti Bozmayanlar:

1. Saçların tıraş edilmesi, tırnakların kesilip, bıyığın kırpılması abdesti bozmaz. (Kan çıkmadığı takdirde.)

2. Sesli olarak gülmek. (Namaz dışında iken.)

3. Ağlayıp gözden gelen yaş. Bu yaşlar bir hastalıktan olmazsa abdesti bozmaz, mevcut bir mikrobun meydana getirdiği hastalıktan dolayı gelirse abdesti bozar.

4. Oturağını yere iyice yerleştirmiş iken uykuya dalıp devrilmeyeceği derecede hafif uyumak da bozmaz.

5. Kokusu olsun veya olmasın, erkek ve kadının tenasül organından (ön kısmından) çıkan yel/gaz abdesti bozmaz. Bu durum çok nadir de olsa bazı kimselerin başına gelebilmektedir. Ancak bu abdesti bozmaz ve namaza da bir zararı yoktur. Dübürden (arkadan) çıkan yellenmeden dolayı ise abdest bozulur.

Abdestini muhafaza edenlerin abdest âzaları mahşerde ayın on dördü gibi parlayacağı hadîsle sabittir. Abdestli kimse çoğu zaman şerir ve habis varlıkların şerrinden abdesti hürmetine kurtulur, kötülüklerden mahfuz kalır.

92 Çamaşırda görülen lekeden dolayı gusül gerekir mi?

Uykudan uyanan kimse, yatağında, çamaşırında veya bedeninde bir yaşlık görünce bakılır: Eğer rüyada cinsel ilişkide bulunduğunu hatırlıyorsa, gusletmesi gerekir. Yaşlığın meni olup olmamasında şüpheye düşmesi bir önem taşımaz.

Ancak ihtilam olduğunu hatırlamadığı takdirde, yaşlığın mahiyetinin ne olduğu üzerinde durulmaz ve gusül gerekmez. Çünkü akıntının şehvetle geldiği bilinmemektedir. Bu mesele İmam Ebû Yusuf'a göredir.

İmamı Azam ile İmam Muhammed'e göre, gelen akıntının mezi olduğunu anlıyorsa, gusl etmesi gerekmez. Fakat meni olduğunu biliyor veya şübheye kapılıyorsa, gusletmesi gerekir. İhtiyata uygun olan da budur. Onun için fetva buna göredir.

Yatağından uyanıp kalkan kimse, ihtilam olduğunu hatırladığı halde, tenasül organında bir yaşlık görse gusletmesi gerekir.

Ayakta veya oturduğu yerde uyuyan kimse, uyanıp da bu organında bir yaşlık görse, bakılır: Eğer bu yaşlığın meni olduğuna kanaati varsa veya uyumadan önce bu organı hareketsiz bir halde idi ise, gusletmesi gerekir. Fakat böyle bir kanaati yoksa ve tenasül organı da önceden uyanık durumda idi ise, gusletmesi gerekmez. Bulunan yaşlığın mezi olduğuna hükmedilir. Çünkü organın uyanık olması, mezinin çıkmasına sebeb olur.

Bir erkek veya bir kadın rüyada ihtilam olsa da meni dışarıya çıkmış olmasa, yıkanmak gerekmez. İmam Muhammed'e göre, böyle bir kadının ihtiyat olarak yıkanması gerekir. Çünkü kadından çıkacak bir sıvının yine ona dönmesi ihtimali vardır.

Vedî, idrardan sonra çıkan katı ve beyaz bir sudur. Mezî de beyaz ve ince bir su olup şehvet hissi galebe çaldığı anlarda meydana gelen bir sudur. Binâenaleyh söz konusu “vedi” ve “mezi”den dolayı gusül gerekmez.

Şehvetten dolayı kadından gelen ıslaklığa ise "kazi" denilmektedir. Bundan dolayı sadece abdest bozulur, ancak orucu bozmaz ve gusül gerekmez.

Meni ve idrar lekesi necisdir. Bu bakımdan bunu yıkamak gerekir. Ancak meni olduğuna kanaat gelirse ovalamakla da temizlenmiş olur.

Görünür halde olan pislikler, izleri (renk, koku ve maddeleri) giderilinceye kadar su ile yıkamakla temiz olurlar. Bir defa yıkamakla tamamen pislik giderilmiş olursa, sahih olan görüşe göre, bir daha yıkanması gerekmez.

Eğer pisliğin rengi, bulaştığı yerden kaybolmayacak halde ise, o eşya, kendisinden bembeyaz su akıncaya kadar yıkanır.

İlave bilgi için tıklayınız:

Mezi, vedi ve meni necis midir? Bunların ve diğer necis sıvıların bulaştığı iç çamaşırı veya çamaşırlar ile namaz kılınabilir mi?

93 Çorap üstüne mesh etmek caiz midir?

1. Mestler üzerine meshin caiz olmasının şartları arasında; mestlerin bağsız olarak ayakta durabilecek kadar katı olması, içine su almaması ve normal yürüyüşle beş km. veya daha fazla yürüyüşe dayanıklı olması yer almaktadır. Bu şartları taşıyan çorapların üzerine meshetmek caizdir. Bu nitelikleri taşımayan çorap üzerine meshedilmez.

Bunun yanında, mestler üzerine giyilen çoraplar, ince olup abdest alırken üzerine meshedildiğinde altına ıslaklığı geçirirse, üzerine meshedilmesinde sakınca yoktur. Mest üzerine giyilen çorap altına ıslaklığı geçirmediği takdirde üzerine meshedilmesi caiz değildir.

Böyle bir durumda önceden mest giymenizi ve mest üzerine mesh etmenizi tavsiye ederiz. Çünkü çaresi olan bir konuda abdesti geçersiz kılan bir şey yapılamaz.

2. Eğer ayağınızda mest yoksa ve ayağınızı da yıkama imkanı bulamıyorsanız, size birisinin yardımcı olması gerekir. Yardımcı olacak hiçbir kimse olmaz ve siz de ayaklarınızı yıkama imkanını bulamıyorsanız, namazın kazaya kalma durumu varsa, o zaman durum değişir. Yapabildiğiniz kadarından sorumlu olursunuz.

Diğer bir konu ise, ayakları bol su ile yıkamak şart değildir. Az bir su ile de olsa kuru yer kalmayacak ve bir kaç damla bile olsa su damlayacak şekilde yıkamak da yeterlidir. Çaresi olan şeylerde aciz kalmak doğru değildir.

Durumunuzu bunları dikkate alarak değerlendirmenizi ve ona göre karar vermenizi tavsiye ederiz.

İlave bilgi için tıklayınız:

ÇORAP ÜZERİNE MESHETMEK

94 Yara üzerinde birikip taşmayan kan abdesti bozar mı? Elimdeki çatlak tek çizgi, kan çizgi üzerinde yuvarlak oluyor. Bu durumda kan çatlaktan taşmış, dağılmış sayılır mı ve abdestim bozulmuş olur mu?

Vücudun herhangi bir yerinden çıkan kan, irin, kanlı su ve benzeri bir akıntı, çıktığı yeri aşıp etrafa yayılırsa, o takdirde abdesti bozmuş olur. Kan, ister kendiliğinden ister sıkılarak çıksın abdesti bozar.

Çıkan kan ya da irin, yaranın başından büyür, ama etrafa yayılmayıp çıktığı yerde kalırsa, yine de abdesti bozmaz.

Bir hastalıktan dolayı çıkan kan, irin, kanlı su, yara akıntısı, meydana gelen bir kabarcıktan akan su, göbek, göğüs, göz ve kulaktan yine hastalık sebebiyle çıkan akıntı, en sahih görüşe göre hükümde eşittirler.

Kaynaklar: Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/33-34; Diyanet İlmihali, 111.)

95 Abdestte yüzü yıkamanın sınırı nedir? Gırtlağa kadarki kısım yüzden mi sayılıyor?

Abdestte Yüzü Yıkamak:

Yüzün bir defa yıkanması farzdır. Yüzün sınırları, saçın bittiği yerden sakal veya çene altına, kulakların köklerine kadar olan bölümdür. Gözlerin içine suyun ulaştırılması gerekmez. Ancak abdest alırken gözler sıkılmaz, tamamen açık bırakılmaz. Normal bir şekilde yüz yıkanır. Dudaklar yumulduğu zaman, dışarda kalan kısımlar yüzün sınırlarıdır. Seyrek olan sakal, bıyık ve kaşın altına suyu ulaştırmak gereklidir.

Açık rivayette yüz için bir sınır belirlenmemiştir. Ancak îslâm Fakihlerinin çoğuna göre yüzün sınırı, baştaki saç bitiminden çene altına ve bir kulak yumuşağından diğerine kadar olan kısımdır. Hidâye şerhinde, Bahr-i Râik ve İbn-i Abidîn'de de ayni husus belirtilmiştir.

Başın ön cephesindeki kıllar dökülmüşse, mutlaka saç bitimi sınır başlangıcı alınmaz, normal ölçü dikkate alınarak alınla baş arasındaki sınır -ki bu normal saçı olanlarda belirgindir- esas kabul edilir. Sahih olan görüş de budur.

Saçını Alnına Doğru Uzatan:

Saçını alnına doğru tarayıp uzatan kimse, abdestte yüzünü yıkarken yüz sınırına sarkan saçlarının altını yıkaması gerekir.

Abdestte yüz yıkanırken suyu gözlerin içine ulaştırmak ne farz, ne de sünnettir. Ancak yüze su vururken gözleri fazla yummak için bir külfete girmeye de gerek yoktur. Açık tutmaya çalışması da böyle. Ne var ki Fakih Ahmed bin İbrahim ve o görüşte olan bazı ilim adamları, yüz yıkanırken gözleri sıkıca yummak caiz değildir, demişlerdir. Çünkü bu durumda gözün çevre ve pınarları yıkanmış olmaz. El-Muhit kitabında da bu husus belirtilmiştir.

Ağrıyan bir gözde çapak meydana gelir ve bu gözün daha çok dış kısmında bulunursa, yüzü yıkarken, gözler yumulduğunda dışta kalan çapağın altını yıkamak vâcib olur. Aksi halde abdest yerine getirilmiş sayılmaz.

Dudaklar normal biçimde kapatıldığında dışta kalan kısmı yüzden sayılır. Bu nedenle yüz yıkanırken dudakların o kısımlarına suyun dokunması gerekir. Sahih olan görüş budur. El-Hulasa kitabında da ayni hususa yer verilmiştir.

Şakakla Kulak Arasındaki Beyazlık:

Bu kısım da yüzün sınırına girdiğinden yıkanması, yani suyun dokunması vâcibdir. Tahavî, sahih olan budur, diyor. Hanefî fakihlerinin çoğu da aynı görüştedir.

Kaş Bıyık ve Sakalın Yıkanması:

Yüzü yıkarken kaş ve bıyıkları, sakaldan da yüz sınırını aşmayan kısmı yıkamak vâcibdir. Suyun kılların altına nüfuz etmesi şart değildir. Ancak kıllar seyrek olur da yer yer deri görünürse o takdirde suyun deriye geçmesini sağlamak vâcibdir. Ayni konu Kadıhan Fetâvâsında da işlenmiştir.

Sakalın Su ile Ovulması:

İmam Ebû Hanife ile İmam Muhammed'e göre, suyu sakalın dış kısmı üzerinde götürüp getirerek oğmak vâcibdir. En sahih olan görüş ve ictihad da budur. Ancak çenenin sınırını aşıp aşağıya sarkan kısmı yıkamak vâcib değildir.

(Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/10-12.)

96 Oturarak uyumak abdesti bozar mı?

İnsanın kendine hâkimiyetini kaybettiren uyku abdesti bozar. Bu uyku ister yan üstü yatarak, ister sırtüstü yatarak, ister yüzü koyun yatarak, ister oturup dirseğine dayanarak olsun hüküm aynıdır. Yanında konuşulanları duyacak derecedeki hafif uyuklamalar ise abdesti bozmaz.

Bir şeye dayanarak uyuyan kimsenin, dayanmakta olduğu şey çekildiği takdirde düşecek derecede uykuya dalmışlığı varsa, abdest bozulur.

97 Misafirlikte gece ihtilam olan (gusül yapması gereken) kişi, sabah namaza kalktığında nasıl davranması gerekir? Nasıl namaz kılabiliriz?

Misafir kaldığı evde, mâruz kaldığı ihtilâm olmadan dolayı meydana gelebilecek suitefsirden korkan kimse, guslünü tehir edecekse, birlikte namaza kalkarlar. Ancak gusülsüz Kur’ân okunmayacağı için, okumadan taklidî şekilde rükûa, secdeye iner, şeklen namazdaymış gibi görünür. Namaz işini böylece geçiştirebilen misafir, yemekte de elini ağzını yıkar, yemek yiyebilir. Sonra bulduğu ilk fırsatta, bir söylentiye sebeb olmadan gidip guslünü yapar, temizliğe kavuşur.

Dinde zorluk yoktur. Bu gibi durumlarda bir çıkış yolu mutlaka vardır. Zikrettiğimiz husus da bir çıkış yoludur. Namazı tehir edip, kazaya bırakmaktan dolayı tövbe, istiğfar eder; inşaallah Rabbimiz de afveder, bir mazeret olarak kabul buyurur.

98 Gusül abdestinde kuru yer kaldı mı acaba diye şüpheye düşmek hakkında bilgi verir misiniz?

Durumunuz vesveseden ibarettir. Şeytan sizi ibadetten uzaklaştırmak, guslü ve abdesti çekilmez hale getirmek için bu şekilde vesveseler vermektedir. Şeytanın vesvesesine önem vermeyiniz. Şüphe ile amel edilmez. Siz üzerinize suyu döktükten sonra, acaba kuru yer kaldı mı diye düşünmek gerekmez.

Siz bilmeden bir yer kuru kalmışsa bile guslünüz ve abdestiniz geçerlidir; çünkü bilmiyorsunuz. Bu sebeple boş yere kendinizi sıkıntıya sokmayınız.

Kendinizi sıkıntıya sokarsanız bu şeytanı sevindirir. Zaten şeytanın amacı da budur. Şeytanın amacına ulaşmasına fırsat vermeyiniz. Beş on dakika süreyle üzerinize su döktüğünüzde her yeriniz ıslanmış kabul edilir.

Ayrıca tırnak kiri, vücut kiri gusle ve abdeste mani olmaz.

99 Abdest azalarını şaşırıp üç defadan fazla yıkamanın bir sakıncası var mıdır?

Abdestte mühim olan, azaların kuru yer kalmayacak şekilde yıkanmasıdır. Azaların üçten fazla yıkanması abdeste zarar vermez.

Yıkanması farz olan yüz, eller ve ayaklar gibi organlarımızı üçer kere yıkamak sünnettir. Bu organlarımızdan her birini yıkamaya başlayınca ilk yıkama farzdır. En sağlam ve geçerli görüşe göre ikinci yıkama ise sünnettir. Abdest alırken, yıkanmakta olan organa su ulaşır ve ondan damla damla dökülüp akarsa, yıkamanın tamam olduğu tam anlamıyla anlaşılır.

Abdestin Farzları:

Bu farzlardan biri eksik olursa abdest olmaz, yenilemek şart olur.

1. Yüzü kuru yer kalmayacak şekilde bir kere yıkamak.

2. Kolları dirsekleri geçinceye kadar yine bir kere yıkamak,

3. Başa bir kere meshetmek,

4. Ayakları topukları geçinceye kadar bir kere yıkamak.

Bu uzuvları kuru yer kalmayacak şekilde birer kere yıkamak farzdır. Yıkamaları üçer defaya çıkarmak ise sünnettir.

Abdestin Önemli Sünnetleri:

1. Abdeste başlarken Eûzü-Besmele çekmek,

2. Üç kere ağıza, üç kere de buruna su verip iyice çalkalayarak içeride kuru yer bırakmamak. Abdestte sünnet olan bu mazmaza ile istinşak gusülde farzdır. Unutulmasın! Guslün farzı olarak bir defa ağza ve bir defa burna su vermek yeterli olur.

3. Uzuvları yıkamaya daima sağ taraftan başlamak,

4. Elleri ve ayakları parmak uçlarından yıkamaya başlamak,

5. Parmak aralarını ayırıp iyice su geçmesi için ovuşturmak, parmakları birbirine karıştırmak,

6. Yıkama esnasında sıraya dikkat etmek.

Abdestin Usul ve Edepleri:

Abdestin birçok usul ve edebleri de vardır. Bir kısmını arzediyorum:

1. Küçük veya büyük su dökünce hemen abdest almayıp bir müddet bekledikten sonra abdeste başlamak,

2. Namaz vakti girmeden abdest alıp hazır beklemek,

3. Abdest alırken kıbleye karşı durmak (tuvalette bu mekrûhtur),

4. Abdest suyunu elbiseye sıçratmamak için hesaplı bir vaziyette durmak,

5. Abdest alırken kimseyi kendine hizmete zorlamamak. Ciddî bir arzu ile hizmet edenlerin yardımı ise bu âdâba aykırı olmaz,

6. Ağız ve buruna verilen suyu sağ elle vermek, temizlemeyi sol elle yapmak,

7. Abdest alırken dünyevî söz konuşmamak, her uzvu yıkarken ayrıca Besmele çekmek, özel abdest dualarını biliyorsa okumak, bilmiyorsa Efendimize salât ü selâm getirmek,

8. Abdest suyu güneşte ısıtılmış olmamak,

9. Abdest bitince Kadir sûresini yani “İnnâ Enzelna”yı okumak,

10. Şayet vakit müsaitse yeni abdestle hemen iki rekât namaz kılmak.

100 Gusül abdesti duasını yazar mısınız?

Abdestin adapları, aynı zamanda guslün de adaplarıdır. Ancak abdestte kıbleye karşı dönmek ve duaları okumak âdabdan sayılır iken, gusülde bunlar yapılmaz. Avret yeri açık olabileceği için, kıbleye dönmek mekruh görülmüştür.

Guslün en mühim adabı; yıkanırken avret yerlerini örtülü bulundurmaktır. Bütün peygamberler, utanmanın insanın en büyük meziyeti ve vasfı olduğunda ittifak etmişlerdir. Utanan insan, bedenini, bilhassa avret yerlerini başkalarına teşhir edip baktırmaktan hoşlanmaz. Terbiye ve edebi buna mâni olur. Beşeriyete örnek olan din büyüklerinden bir sahabe:

"Gökten düşüp parça parça olmaya razıyım. Fakat avret yerimi açarak başkalarına göstermeye razı değilim."

sözüyle, bizlere bu yolda örneklik etmişlerdir. Bu sebebledir ki, Müslümanlar, gerek hususî ve gerekse umumî yerlerde yıkanırken dikkat etmeli, avret yerlerini daima örtülü bulundurmaya gayret göstermelidirler.

Şu kadar var ki, evlerdeki şahsî banyolarda veya umumi hamamların tek kişilik banyo odalarında kısa bir süre için, insan, bedeninin tamamını açıp traş ve benzeri temizlikleri yapabilir. Kimse görmediği için bunda mahzur söz konusu değildir. Ama bu hâl, âdet hâline getirilmemeli, istenen temizlik yapıldıktan sonra, hemen avret yerleri örtülerek haya duygularının zedelenmesine meydan verilmemelidir.

Abdestte olduğu gibi, guslü müteâkip iki rekât namaz kılmak da adapdandır. Din büyükleri bu namazı hiçbir zaman ihmal etmezlerdi. Bu namaz Allah`a hamd ve şükür makamında yapılan bir nafile namazı olabileceği gibi, kaza namazı da olabilir.