Big Bangı oluşturan enerji, sonsuzluktan beri var olmuş olamaz mı?

Tarih: 22.09.2018 - 20:09 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Evvela “Big Bang” yani “Büyük Patlama” nedir, Kur'an’ın bu konuda sözü nedir ona bir bakalım.

“Kainatın nasıl meydana geldiği” konusu haklı olarak her zaman en çok merak edilen ve üzerinde en çok konuşulan konulardan biri olmuştur. Bu konuda tarih boyunca birçok teoriler ortaya atılmış ve zamanın geçmesiyle ve fennin ilerlemesiyle de her teori çürümüş ve hurafeler kitabında yerini almıştır.

Şu an üzerinde ittifak edilen ve geniş şekilde kabul gören teori “Big Bang” yani “Büyük Patlama” teorisidir. Big Bang, kainatın yaklaşık 14 milyar yıl önce aşırı yoğun ve sıcak bir noktadan meydana geldiğini savunan kozmolojik bir modeldir.

İlk kez 1920’lerde Rus kozmolog ve matematikçi Alexander Friedmann ve Belçikalı fizikçi Georges Lemaitre tarafından ortaya atılmıştır. Kainatın bir başlangıcı olduğunu varsayan bu teori, çeşitli kanıtlarla desteklendiğinden bilim insanları arasında, özellikle fizikçiler arasında geniş ölçüde kabul görmüştür.

Big Bang modeline göre, kâinat genişlemeden önceki bu ilk durumundayken aşırı derecede yoğun ve sıcak bir halde bulunuyordu. Yani alem tek bir parça idi. Daha sonra Big Bang denilen büyük bir patlamayla birbirinden ayrılarak zaman içinde şu andaki şeklini aldı.

Bilim adamlarının XX. asırda ancak ulaşabildikleri bu bilgiyi Kur'an bize 1.400 sene önce haber vermektedir. Ayet-i kerimede mealen buyurulur:

“İnkar edenler görmediler mi ki, şüphesiz gökler ve yer birbirine bitişik idiler de onları ayırdık ve her canlı şeyi, sudan yaptık. Hâlâ îman etmiyorlar mı?” (Enbiya, 21/30)

Ayet-i kerimede “birbirine bitişik” olarak tercüme edilen kelime “ratk” kelimesidir. Ratk, birbiriyle iç içe, ayrılmaz durumda, kaynaşmış anlamlarına gelmektedir. Yani tam bir bütün oluşturan iki maddeyi tanımlamak için Arapça'da bu kelime kullanılır.

Gene ayet-i kerimede geçen “fatk” kelimesi ise “ayırmak” manasına gelmektedir. Arapçada bu fiil, bitişik durumdaki bir nesneyi yarıp, parçalayıp dışarı çıkarma anlamında kullanılır. Mesela, tohumun filizlenerek topraktan dışarı çıkması Arapçada bu fiille ifade edilir.

Ayette göklerle yerin birbiriyle bitişik, yani “ratk” olduğu bir durumdan bahsediliyor ve hemen ardından bu ikisi “fatk” fiili ile ayrılıyorlar. Yani biri diğerini yararak dışarı çıkıyor.

Gerçekten de Big Bang’in ilk anını düşündüğümüzde, kainatın tüm maddesinin tek bir maddede toplandığını görüyoruz. Diğer bir deyişle her şey, hatta henüz yaratılmamış olan gökler ve yer bile bu maddenin içinde, birbiriyle iç içe ve ayrılmaz durumdadırlar. Yani ayette ifade edildiği gibi birbiriyle iç içe, “ratk” durumundaydılar. Ardından bu madde şiddetli bir patlamayla yarılıp ayrıldı. Yani Kur'an’ın “fatk” kelimesiyle beyan ettiği ayrılma fiili meydana geldi.

İşte Kur'an, bilim adamlarının asrımızda ancak keşfedebildiği Bing Bang teorisini, bizlere tam 1.400 sene önce haber veriyor.

Bu konuyu ve daha birçok imanî konuları www.seyrangah.tv isimli sitemizden videolar şeklinde de izleyebilirsiniz.

Yukarıdaki fennî keşif ve 1.400 sene evvelki beyan tek başına, Kur'an’ın mucizeliğini ve dolayısıyla içindeki her bilginin hak ve hakikat olduğunu ve Allah’ın olmazsa olmazlığını ispata yeterken, biz inşallah kısaca sizin sualiniz cihetiyle de cevap vermeye gayret edeceğiz.

Sualde yapılan, daha doğrusu şeytanın vesvesesiyle bazı insanlara yaptırılan hata şudur:

“Evet doğru! Bir şeyin ‘sonsuzluktan beri’ var olması şarttır. Burada yapılan hata hem çok vahim hem çok basittir: O hata da öznededir.

Öznemiz, sonsuzluktan beri var olan enerji-atomlar-madde… vs değil; öznemiz, Vacibü'l-Vücud olan, yani varlığı bütün kainat ve içindekiler gibi sonradan olmamış, varlığı zati, ezelî, ebedî ve zorunlu olan Allah olmalıdır. Çünkü;

Nasıl ki bir ormana, çekiç, çivi, testere bıraksak, değil 14 milyar, 14 trilyon sene geçse, evrim veya tesadüf safsatası bizi orada kendiliğinden bir masanın oluşacağına inandıramaz.

Nasıl ki bir depoya dünyadaki bütün elementlerden fazla fazla koysak, değil 14 milyar, 14 trilyon sene geçse, evrim veya tesadüf safsatası bize o elementlerden, mesela bir aslana benzer bir canlı çıkacağına ve bir ruhu ve ömrü olacağına bizi inandıramaz.

İşte aynen öyle, ezelde var olduğu varsayılan ilimsiz, hikmetsiz, kudretsiz ve iradesiz enerji veya maddenin, patlayarak veya başka bir şekilde değil 14 milyar sene, 14 trilyon sene geçse bu sonsuz ilim ve hikmet ve kudret ve irade gibi nice sıfat gerektiren gözümüzle her an gördüğümüz mucizeleri gerçekleştirmesi akıl ve vicdan sahibi herkes için mümtenidir, imkansızdır, akla aykırıdır.

Hayat ve ruh konusuna hiç girmiyoruz bile…

Evet, Cenab-ı Hak esma-i hüsnâ sahibidir. Bütün güzel isim ve sıfatlar O’na aittir. Ezel ve Ebed Sultanı olan Allah, kainatın yaratılışından itibaren her an isim ve sıfatları ile tecelli halindedir. Oluşan her şey O’nun “Kün feyekun” yani “Ol der ve olur!” emriyle var olur.

Bu emrin iki şekli vardır:

İbda ile: Yani sebepsiz, O’nun direkt kudretiyle var ettikleri gibi. Mesela, kainat, mesela hayat.

İnşa ile: Yani sebeplerle. Hikmetine binaen, özellikle kâinatı var ettikten sonra maddeler üzerinde koymuş olduğu bir takım fizik, kimya, matematik, genetik ve biyoloji gibi kanunlarla tecelli etmesi ve arkada işlemesi ile.

İşte insanın bu imtihan meydanında vazifesi, kendisini dünyada halifesi kılan Yaratıcısını gene kendisine taktığı bütün isim ve sıfatlarla tanımak ve O’nun emirlerine boyun eğmek. Boyun eğip eğmediğine göre de sonunda muazzam ebedi bir ödül veya muazzam bir ebedi ceza görecek. Onun için de özgür bırakılmış, ta ki seçimini yapsın.

Ama, Erhamürrahimin olan Allah’ın rahmeti gazabına galip olduğu için, biz kullarına acımış ve bizlere peygamberler, kitaplar göndererek bizi devamlı ikaz ve ihtar etmiş.

Şimdi, birilerin hâlâ, ezelde enerji vardı, madde vardı, öyle oldu böyle oldu, evrildi-çevrildi, kimyasal, biyolojik, fiziksel vs reaksiyonlar neticesinde bu işler oluştu dememiz aynen şuna benzer:

“Adamın biri tüfekle birini vurarak cinayet işlemiş. Mahkemede de hakime demiş:

‘Silahın horozunun vurmasıyla, kıvılcım çıktı, barut alev aldı ve patladı. Onun tazyiki ile mermi kovanının ucundaki bilyeyi, tek serbest istikamet olarak namlunun ucuna doğru itti. Oradan fırlayan bilye bütün şiddetiyle bir insana isabet etti ve adam öldü. Vaka tamamen kimyasal ve fiziksel bir olaydır, ben masumum!’

Hakim de bu akılsız veya uyanık geçinen hadsize:

‘Be kardeşim, benimle dalga mı geçiyorsun; tetiği kim çekti, kim nişan aldı?’ diyerek adamı hak ettiği şekilde mahkum etmiş!”

Kainatın var oluşunda, enerji ve madde elbette var, bunu zaten inkar eden yok. Ama onları oraya koyan, var eden ve onlar ile her an gayet hikmetli işler yapan Hakîm, Alîm, Kadîr olan Cenab-ı Hak’tan başkası olamaz.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun