Bazı ayetlerde "Kulak hırsızlığı yapan cinlerin taşlanması" hadiselerinden bahsedilmektedir. Bunu nasıl anlamalıyız?

Tarih: 07.02.2006 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Cinlerin ve cinlerin kafirleri olan şeytanların, Peygamberimiz (asm)'den önce gökyüzüne tırmanıp bazı olaylar ve haberler hakkında önceden malumat sahibi olduklarına, gerek ayet-i kerimelerde gerekse hadisi şeriflerde işaret edilmektedir. Mesela:

Onlar, artık mele-i a'lâ'ya (yüce topluluğa) kulak veremezler. Her taraftan taşlanırlar. Kovulup atılırlar. Ve onlar için sürekli bir azap vardır. Ancak (meleklerin konuşmalarından) bir söz kapan olursa, onu da delip geçen bir parlak ışık takip eder.” ayetleri ile

Andolsun ki biz, (dünyaya) en yakın olan göğü kandillerle donattık. Bunları şeytanlara atış taneleri yaptık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık. Ve

Doğrusu biz (cinler), göğü yokladık, fakat onu sert bekçilerle, alev huzmeleriyle doldurulmuş bulduk. Halbuki, (daha önce) biz onun bazı kısımlarında (haber) dinlemek için oturacak yerler (bulup) oturuyorduk; fakat şimdi kim dinlemek isterse, kendisini gözetleyen bir alev huzmesi buluyor.”

ayetleri bunlardan bazılarıdır.(1)

Peygamberimiz (asm) doğduğu andan ve özellikle vahiy gelmeye başladığı andan itibaren casus cinlerin ve şeytanların kahinlerle olan irtibatlarına gölge düştü. Zaten getirdikleri haberlerden bir tanesi doğruysa yüz de yalan ilave ederek anlatıp kahinleri kandırıyorlardı. Yüzde biri doğru çıktığı için, kısmen insanları aldatmaya muvaffak olan kahinler artık kimseyi aldatamaz oldular. Bu konuda Kur’an-ı Kerim'de şöyle buyurulmaktadır:

Onları, taşlanmış (kovulmuş) her şeytandan koruduk. Ancak kulak hırsızlığı eden müstesna. Onun da peşine açık bir alev sütunu düşmüştür.” Ve

“Şüphesiz onlar, vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır. Ve (gökyüzünü) itaat dışına çıkan her şeytandan koruduk.”(2)

Bu yüzden onların başları veya amirleri durumunda olanlar emirlerinde çalışan diğer cinleri, kendilerine gök kapılarının neden kapatıldığını öğrenmeleri için yeryüzüne dağılmak ve araştırmak üzere gönderdiler.(3)

Kahinler yoluyla cinlere casusluk yaptırıldığı konusunda Bediüzzaman da şöyle demektedir:

“Rasül-i Ekrem (s.a.v) dünyaya geldikten sonra, özellikle veladet/doğum gecesinde, yıldızların düşmesinin çoğalmasıdır ki; şu hâdise; şu yıldızların düşmesi, şeytanların ve cinlerin gaybe ait haberlerden kesilmesine alâmet ve işarettir. İşte madem Rasül-i Ekrem (s.a.v) vahiy ile dünyaya çıktı; elbette yarım yamalak ve yalanlar ile karışık, kâhinlerin ve gaipten haber verenlerin ve cinlerin ihbarlarına set çekmek lâzımdır ki, vahye bir şüphe îras etmesinler ve vahye benzemesin. Evet bi’setten, yani peygamberlikten evvel kâhinlik çoktu. Kur'an nâzil olduktan sonra onlara son verdi. Hattâ çok kâhinler imana geldiler. Çünkü daha cinler taifesinden olan muhbirlerini bulamadılar. Demek Kur'an hâtime çekmişti. İşte eski zaman kâhinleri gibi, şimdi de medyumlar suretinde yine bir nevi kâhinlik Avrupa'da ispritizmacıların içlerinde baş göstermiş.”(4)

Yine başka bir yerde şöyle demektedir:

“Hazret-i Peygamber (sav)’in çıkışı zamanında; 'Yıldızlar dökülüp yayıldığı zaman...' (İnfitar, 82/2) ayetinin bir numunesini gösterir bir tarzda, şeytanların taşlanmasına alâmet olan yıldızların düşmesi çok defa gerçekleşmiştir. Ehli tahkikin nazarında; o zaman vahiy zamanı geldiğinden, vahye şüphe gelmemek için, kâhinler gibi, gaybî ve cinler vasıtasıyla semavî haberlerine karışanlara set çekmeye alâmet ve işaret olmakla beraber, Hz. Muhammed (sav)’in, cinlere ve insanlara mebus olarak gelmesinin semavat ehlince bir şenlik, bir bayram gibi, bir sevinç ve sürur alâmeti olduğuna, keşif ve hakikat ehli hükmetmişlerdir.”(5)

Dipnotlar:

(1) Saffat, 37/8-10;
(2) Hicir, 15/17-18;
(3) Buhari, Ezan, 105, Tefsir, 72/1;
(4) Mektubat, s. 178.
(5) Barla Lahikası, s. 287.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun