Ayetlerin sonundaki övgüler neden hep aynıdır, farklı olamaz mıydı?

Tarih: 23.12.2013 - 14:03 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Kur'an'da kim konuşursa konuşsun, sürekli konuşmasının sonunda Allah'ı övüyor, bunu da aynı kelimelerle yapıyor. Farklı olaylarda aynı kelimler kullanılıyor. bk: Şüphesiz ve o çok yücedir ve daha hatırlamadığım birçok şey...

- İnsanların konuşmada kullandıkları kelimeler farklı iken farklı dönemlerde daha farklı olması gerekmez mi?

Allah bunu düzenleyerek mi sunuyor bize?

- Bu kelimler geçen sure hangisiydi, surenin ismi ve tamamını yazar mısınz; tam hatırlamıyorum ama karışık olarak şöyleydi: "Ay bürünüp düzüldüğünde, yıldızlar söndüğünde, vahşi hayvanlar çiftleştirildiğinde, sizin arkadaşınız deli değildir, kıza sorulunca hangi günahtan öldürüldü diye" böyle bir şeyler aklımda kalmış?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Birinci sorunuz: 

Kur’an Allah’ın ezeli kelamıdır / sözüdür. Kur’an levh-i mahfuzda da vardır. Bu sebeple, Kur’an bize sunulurken yeni düzenleme yapılmıyor.

Kur’an’ın iki sıralaması vardır:

Biri: Değişik sebepler dolayısıyla, farklı sorulara cevap vermek, zamanı geldiğinde değişik hükümleri göndermek üzere 23 yılda inmesiyle alakalı olan tertip sırası.

Diğeri: Levh-i mahfuzdaki asıl şeklinin aynısı olan ve elimizdeki mevcut olan mushafın tertip sırlamasıdır. Bu tertip Allah’ın ezeli ilminde olduğu şekliyle söz konusudur. 

Demek ki, Kur’an Allah’ın ezeli kelamıdır / sözüdür. Kur’an levh-i mahfuzda da vardır. Bu sebeple, Kur’an bize sunulurken, yeni bir düzenlemeye tabi kılınarak sunulmuyor.

Kur’an Allah’ın kelamı olduğundan, genellikle birçok ayetin sonu, O’nun isim ve sıfatlarını barındırıyor. Buna tefsir ilminde “FEZLEKE” denir. Fezleke demek, konuyu özet halde sunmak manasına gelir. Ayetlerde söz konusu edilen konular, insanların zihninde daha iyi yer etsin diye konunun özeti bu fezlekelerle takdim edilir. 

Bu fezlekelerin birçok çeşidi vardır. Bazen Allah’ın isim ve sıfatları, bazen de başka bir olayın özeti olarak kendini gösterir. Bunlar aynı zamanda Kur’an’ın Allah’ın sonsuz ilmini yansıtan bir ilahi sözdür. 

Bazen de mahlukatı bir top kumaş gibi açar, sergileri en sonunda bir isimde yeniden toplar ve toparlar. Mesela, eşyanın menfaat ve hikmetlerini genişçe zikreder, en nihayetinde Hakim isminde toplar. Bir fiil genişçe izah edildikten sonra, bir isim ile özetlenir. Mesela, kainattaki temizleme ve tanzifat fiilleri genişçe tafsil edildikten sonra, Kuddüs ismi ile özetlenmesi gibi.

Bazen de insanları amel noktasından ikaz edip tehdit eder, sonra nereye sığınılması gerektiğini göstermek için rahmet ve af kapısı gösterilir.

Bunların örnekleri Kur’an’da çokça bulunmaktadır. Biz numune olarak bazılarını takdim edelim:

"Allah’a kavuşmayı umanlara gelince, şu bir gerçek ki, Allah’ın belirlediği vakit mutlaka gelecektir. O, Semî’dir, Alîm’dir." (Kasa, 28 /5)

"Müminler o insanlardır ki, Allah’a ve O’ nun Resulüne inanırlar. Resulle beraber, ortaklaşa bir iş üzerinde bulundukları zaman, ondan izin almadan çekip gitmezler. O senden izin isteyenler var ya, onlar Allah’a ve O’ nun Resulüne iman edenlerdir. Bazı uğraşları için senden izin istediklerinde, onlardan dilediğine izin ver ve kendileri için af dile. Allah Gafûr’dur, Rahîm’dir." (Furkan, 25/62)

"Andolsun ki biz Lokman’a şu yolda hikmet verdik: 'Allah’a şükret.' Şükreden kendi lehine şükreder. Nankörlük edense şunu bilmeli; Allah, Ganî’dir, Hamîd’dir." (Lokman, 31/12)

"Evvel O’dur, Âhir O, Zahir O’dur, Bâtın O! O her şeyi hakkıyla bilir." (Hadid, 57/3)

"En güzel isimler Allah’ındır; O’na onlarla dua edin. O‘nun isimlerinde yanlış tutum izleyenleri bırakın. Yapıp ettiklerinin cezasını çekeceklerdir." (Â'raf, 7/180)

Bu ayetler, yüzlercesinden bazılarıdır. Dikkat edildiği zaman, önce tecelli konuları tasvir ediliyor, sonra bir iki isimle fezleke yapılıyor. Allah isimlerini tecellilere hem delil hem de netice yapıyor. Yani tecellileri tasvir ile delil, isimlerle özetlemekle de netice yapıyor.

Bir meseleyi tafsilatı ile izah etmek, yani detaylandırmak kanaat vermek için yapılırken, icmal etmek ise, yani özetlemek ise, kolay ezberletmek ve belleklerde kalıcı olmasını temin etmek içindir.

Bediüzzaman’ın ifadesiyle;

“...Kur'an’daki fezlekeler, hülâsalar gösteriyor ki, bu hülâsa ve fezlekeyi gösteren, bütün maziyi bütün ahvali ile görüyor. Zira bir zâtın bir fende veya bir san'atta mütehassıs olduğu; hülâsalı bir sözle, fezlekeli bir san'atçıkla, o şahısların meharet ve melekelerini gösterdiği gibi, Kur'anda zikrolunan vukuatın hülâsaları ve ruhları gösteriyor ki, onları söyleyen, bütün vukuatı ihata etmiş, görüyor, (tabir caiz ise) bir meharet-i fevkalâde ile ihbar ediyor.” (Sözler, s. 404-405)

Risale-i Nur’da bu konuyla ilgili bilgi bulabilirsiniz. (bk. Sözler, Yirmi Beşinci Söz, İkinci Şule, Birinci Nur)

İkinci sorunuz:

İlgili surenin adı: Tekvir Suresi. Kur’an’daki tertip sırası: 81, ayetlerinin sayısı: 29.

- Aslında Kur’an’da bulabileceğiniz bir şey... Ama yine de sizi kırmama adına mealini veriyoruz:

1. Güneş dürülüp ışığı söndüğü zaman;
2. Yıldızlar yerlerinden düşüp dağıldığı zaman,
3. Dağlar yürütüldüğü zaman,
4. Doğurmak üzere olan develer, kıyılmaz mallar terk edildiği zaman,
5. Vahşi hayvanlar toplandığı  zaman,
6. Denizler ateşlenip kaynatıldığı zaman,
7. Nefisler eşleştirildiği, ruhlar bedenlere girdiği zaman,
8. Diri diri gömülen kız çocuğuna,
9. Hangi suçtan ötürü öldürüldüğü sorulduğu zaman,
10. Hesap defterleri açıldığı zaman...
11. Gök cisimleri yerlerinden kaydırıldığı zaman,
12. Cehennem alev alev kızıştırıldığı zaman...
13. Cennet yaklaştırıldığı zaman...
14. İşte o zaman... Her insan ne hazırladığını, ortaya ne koyduğunu anlayacaktır. 
15. Bakın: Gündüzün sinip gizlenen yıldızlara...
16. Dolaşıp dolaşıp yuvalarına, yörüngelerine giren gezegenlere...
17. Geçmeye başladığı dem geceye...
18. Nefes almaya başladığı dem sabaha kasem ederim ki:
19. Kur’an, değerli bir Elçinin, Cebrail’in getirip okuduğu sözdür!
20. O Elçi ki çok kuvvetlidir. Yüce Arş sahibi Allah’ın nezdinde pek itibarlıdır. 
21.  Göklerde ona itaat edilir, vahiyler ona emanet edilir.
22. Şunu da bilin ki, içinizden biri olan bu arkadaşınız deli değildir.
23. O, vahyi getiren elçi Cebrail’i, apaçık ufukta görmüştü. 
24. O, vahiy hususunda cimri davranan, vahyi sizden esirgeyen bir zat değildir. Vahiy hakkında her türlü töhmetten de uzaktır.
25. Bu söz, hele hele, kovulmuş şeytanın sözü hiç değildir! 
26. O halde siz nereye gidiyorsunuz öyle, neden bahsediyorsunuz?
27. Bu, olsa olsa bütün âlemlere bir öğüttür, bir uyarıdır. 
28.  İstikamet sahibi olmak isteyenler onu dinlerler.
29. Ama bu iş sizin istemenizle değil, ancak Rabbülâlemin olan Allah’ın dilemesiyle tamam olur.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun