Annemle babamın öleceği düşüncesinden nasıl kurtulurum?

Tarih: 25.11.2019 - 20:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Aklımda sürekli annemle babamın öleceği var, hayatı kendime zindan ediyorum; bu düşüncelerden nasıl kurtulurum?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Çocuklar, dünyaya kendi ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzak bir halde aciz ve zayıf olarak gönderilirler. Onların hakiki sahipleri olan Allah da onların anne ve babalarını “şefkatle teçhiz edip, çocukları onların merhametli elleriyle” büyütüp besler. Anne-babalar bu durumdan rahatsız olmaz, bilakis  “evlâtlarını, o Zât-ı Rahîm-i Kerîmin hediyeleri olduğu için kemâl-i şefkat ve merhametle” (bk. Sözler, Otuz İkinci Söz)  sever, korur ve “hayatlarını kemal-i lezzetle evlâdlarının hayatı için feda edip sarfederler”.

İşte bu sevgi, merhamet ve şefkat, çocukların kendilerini hiçbir yerde olmayacak kadar güven içinde hissetmesini sağladığı için, anne ve babalarının varlığında mutlu ve huzurlu olurlar. Onların hep hayatta kalmasını arzu ederler.

Yüce Yaratıcımız, aynı zamanda çocukların da kalplerinde anne-ve babalarına karşı büyük bir sevgi ve hürmet hissi koymuştur.

“İnsaniyeti sukut etmemiş ve canavara inkılab etmemiş her bir veled; o muhterem, sadık, fedakâr dostlara, hâlisane hürmet ve samimane hizmet ve rızalarını tahsil ve kalplerini hoşnud” (bk. Mektubat, Yirmi Birinci Mektup) etmek için çaba sarf eder.

Ebeveyn ve çocuk arasındaki bu karşılıksız yüksek sevgi, şefkat, merhamet ve hürmetten dolayı da başka hiçbir kurum ve kişinin karşılayamayacağı aile saadeti oluşur. Böylece o ev, dünyevi saadet için bir cennet, bir melce, bir tahassungâha dönüşür.

İşte, insanı mutlu eden, güven ve emniyet hislerini tatmin eden bu cennet hayatından dolayı, anne-babalar çocuklarını yitirmekten korkar, aynı şekilde çocuklar da anne-babalarını kaybetmekten kaygı duyarlar, onların ölümlerini akıllarına bile getirmek istemezler. 

Bu haklı bir kaygıdır ve aslında çok da normaldir. Çünkü kaygı, insanın mutlu olması, hayatta kalabilmesi ve tehlikelere karşı önceden önlem alabilmesi için Yaratıcı tarafından insanın içine konulmuş bir alarm sistemi gibidir. Bu kaygı hissinden dolayı, sevdiklerimize daha çok sahip çıkar, geleceğimiz için daha çok çalışır, gideceğimiz bir yere zamanında yetişmek için daha erken evden çıkarız.

Kaygı olmazsa, bunların hiçbir olmayacak.

Ayrıca her insan, günlük hayatının akışı içinde zaman zaman kendini kaygılı hissedebilir. Veya ortada somut bir neden yokken, kendisine ya da sevdiklerine kötü bir şey olacağına dair bir vesvese içine girebilir. Her insanın olayları algılayışı farklı olduğu için, hissettiği bu kaygılar çok hafif dereceden, panik derecesine kadar varan yoğunlukta olur.

Bu kaygının denetim dışına çıkarak çok yoğun ve kişinin huzurunu bozan bir düzeye varması durumunda, kaygı bozukluğu ortaya çıkar. Kişiyi ruhsal açıdan rahatsız eder.  Öfke, gerilim, uyku bozukluğu, dikkat dağılması, çarpıntı, nefes darlığı, nefes sıkışması, terleme gibi şikâyetler ortaya çıkabilir. Bu şikâyetler, belirli bir dönem görünür, daha sonra bazen profesyonel bir tedavi ile bazen de -derecesine göre- ilerleyen zamanda kendiliğinden zayıflar ve kaybolur.

Bu rahatsız edici olan yoğun kaygının temelinde; olumsuz çocukluk yaşantıları, genetik yapı, anne-babanın mükemmeliyetçi ve kaygılı eğitim anlayışı, bir yakının vefatı, anne-babanın boşanma ihtimalinden korkma veya ikisinden birinin uzun süre evden uzak kalması, çocuk yaşta yatılı okula gönderilme veya çeşitli nedenlerle anne-babanın sevgisini kaybetme korkusu gibi etkenler olabilir. Ayrıca ailenin fazla koruyucu olmasından dolayı, hayatın zorlukları ile karşılaşmamış olmak da onların ölüm ihtimali karşısında kişiyi aşırı derece kaygılandırabilir.

Bu durumdan nasıl kurtulacağınıza gelince:

1) Öncelikle kaygılanmanın insani bir şey olduğunu, az çok her insanın hayatının bir döneminde benzer kaygıları yaşadığını kabul edelim. Bugün herkeste küçük çapta da olsa kaygı var, ayrıca her on kişiden üçünde ise yoğun kaygı bozukluğu görülmektedir. Yani bu durum, size özgü değil, insani bir hâldir.  

2) Sizi rahatsız eden şeyin gerçeklerle hiçbir alakası olmadığını kendinize sık sık hatırlatın. Bunun tamamen kafanızda oluşturup, gerçeklik rengini verdiğiniz ve sonra da buna inandığınız bir kuruntu olduğunu kendi kendinize sık sık söyleyin. Bunu kabul etmeniz, ileriye doğru adım atmanızı sağlayacaktır.

3) Aklınızdan geçen her düşünceyi ciddiye almayın, bazen bir düşünce sadece bir düşüncedir. Bu düşünceler elinizde olmadan gelir ve geçerler. Tıpkı otobanda akan arabalar gibi, vızır vızır geçerler. Onları engelleyemezsiniz. Bırakın geçsinler.

4) Düşünceler bazen tuzaktır, kaçmaya da çalışmayın, önem de vermeyin, müdahale de etmeyin. Bu kaygılar "Musibete benzer. Ehemmiyet verdikçe şişer; ehemmiyet vermezsen söner. Ona büyük nazarıyla baksan büyür; küçük görsen küçülür. Korksan ağırlaşır, hasta eder.” (bk. Sözler, Yirmi Birinci Söz, İkinci Makam)

5) Kaygı bozukluğu veya kaybetme korkusunun başta anlatıldığı gibi çok çeşitli nedenleri vardır. Sizin kaygınızın altında yatan nedeni bulmaya çalışın. Çünkü bu tarz kaygının “mahiyetini bilmezsen devam eder, yerleşir, mahiyetini bilsen onu tanısan gider.” Bunu anladığınızda belki kaygılarınız hemen kaybolmayacak, ancak anne-babanızın ölümünden neden bu kadar çok kaygılandığınızın altında yatan psikolojik dinamiği anlayacağınız için, hem biraz rahatlayacak hem de kaygınıza daha az önem vereceksiniz.

6) Televizyon dizileri veya haberlerinin yetim ve öksüz çocukların hayatlarını abartılı bir şekilde dramatize etmeleri veya üvey anne-baba tipini çok zalim göstermelerinin de bunda etkisi olabilir. Kişiler, kendilerini mağdur çocukla özleştirdikleri için aynı acıları yaşarlar. Bu dizilere ve haberlere karşı daha duyarlı olmanızda fayda var.

7) Anne-babanız ve ilgili gelecekte ayrı ayrı evlerde ve şehirlerde, ama mutlu olacağınız tabloları aklınızda sık sık canlandırın. Onları zaman zaman ziyarete gittiğinizi, ama tekrar dönüp kendi eviniz ve işinize devam ettiğinizi hayal edin. 

8) Anne-babanın ölümünden korkmak, bazen yetersizlik duygusundan da kaynaklanabilir. Cinsiyetiniz ve yaşınıza uygun bir şekilde kendinizi geliştirin. Yeterlilik duygusu ve özgüveniniz geliştikçe, tek başınıza kalma korkularınız da azalacaktır. Yaşınız ilerlediğinde korkularınız da inşallah kendiliğinde kaybolacaktır.

9) Çocuklukta, hep hayatın tehlikelerle dolu olduğu, anne-baba dışında kimseye güvenmemek gerektiği, her kesin bencil olduğu anlatıldığından, tutunacak tek dal olarak sadece anne-baba kalır. Dolayısıyla onların ölümünü, hayatın tehlikelerine karşı tek başımıza kalmak olarak algıladığımız için korkuyoruz. Bunun için başta yakın akrabalarınız olmak üzere, güveneceğiniz dost çevrenizi ne kadar geniş tutarsanız o kadar iyi olur.

10) Sürekli anne-babanızın yanında olmak yerine, zaman zaman bir akrabanızda, arkadaşınızda, bir yurt veya güvenilir başka bir yerde de bir süre kalın. Onlarsız da hayatın devam ettiğini bilinçaltınız yaşayarak anlasın.  

11) Sizi rahatsız eden bu durum, gün içinde ortaya çıktığında nefes egzersizleri ve gevşeme egzersizleri ile rahatlayın.

12) Kalbinizi rahat tutun ve Allah’a tevekkül edin, O’na sığının.

 "Şeytandan sana bir vesvese geldiğinde Allah’a sığın. Şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten, her şeyi hakkıyla bilendir." (Fussılet, 41/36)

13) Unutmayın, Rahim olan Rabbimiz, hiç kimseye kaldıramayacağı bir yükü yüklemez. İnsanlar, kendileri onu yük haline getirirler. Allah, yokluk, hastalık, ölüm gibi bir sıkıntı verirse, mutlaka sabrını da beraberinde verir. Yeter ki, siz sabır kuvvetini şimdiden sağa sola dağıtmayın.

14) Eğer belirli zaman sonra hala kaygılarınız sizi ciddi anlamda huzursuz etmeye devam ediyorsa, bu sorunu bir klinik psikolog veya psikiyatrist gibi ruh sağlığı profesyonellerinden yardım alarak çok rahatlıkla aşabilirsiniz.

İlave bilgi için tıklayınız:

Ahirette buluşmak ve aileyle görüşmek olacak mıdır?
Ölüm nedir?
Genç yaşta ölümün hikmeti nedir; yaşasaydı daha hayırlı olmaz mıydı?
Ölüm nedir? Nasıl anlaşılmalıdır?
Ölüm korkusunu nasıl yenebilirim?
Ölüm nasıl nimet olabilir?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun